Adresi olmayan mektuplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Adresi olmayan mektuplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kleptoman





Saatlerdir oturduğu durakta ayakları tutulmuştu kalktı bir kaç adım yürüdü geri döndü kendini mahkum gibi hissediyordu zaten  bu otobüs kulübesinde ruhu daralmıştı  bu gün trafik çok kalabalıktı ambulans sesleri itfaiye sirenleriyle karışınca kulakları zonklatıyordu.
 Burası lüks bir muhit ti  zaten çoğu kişinin kendi aracı  vardı, annesi onu kendi araçlarıyla alacaktı duraktan öyle anlaşmışlardı.


İri yeşil gözleri özensiz topuz yaptığı sarı saçları yaz olmasına rağmen uzun kollu gömleği ve siyah kotuyla  karşı cafede oturan  iki delikanlının ilgisini çoktan çekmişti bile.

Annesi    onu  hiç  bu kadar bekletmezdi, üstelik defalarca aramasına rağmen  telefonu açmamıştı.

 Karşı Cafede oturan masalarının üzerindeki Mercedes-Benz anahtarı ve  üzerlerindeki  kıyafetlerden   varlıklı oldukları belli olan delikanlılardan  zayıf ve diğerine göre daha yakışıklı olanı  şansını denemek için  kıza doğru ilerledi yanına yaklaşıp kimi beklediğini ve isterse yardımcı olabileceğini söyledi. Kız buna çok sevinmişti saatlerdir annesine ulaşamıyordu, Fark ettim dedi    oğlan, durmadan  bir yeri arıyorsunuz endişeniz karşıdan bile belli oluyor, yavaşça yanına oturdu, Durak bazen çok kalabalık oluyordu otobüsler geliyor binenler inenler ...
Kız çok endişeliydi , oğlan  onu  rahatlatmak istercesine biraz daha yaklaştı, kız ve oğlan  sohbete dalmış kızın endişesi azda olsa yok olmuştu,ailelerini,okullarını anlattılar aslında çok yakınmış evleri ama daha önce hiç karşılaşmamışlardı. Kız,  oğlanın gözbebeklerine öyle derin bakıyordu ki oğlan   adeta ona tutulmuştu.
Kıza onu eve bırakmayı teklif etti belkide annesi eve gitmişti,olur dedi  ...
 On gün geçmişti  ve her gün görüşüyorlardı kız evlerine geliyor saatlerce zaman geçiriyorlardı. İlk başlarda sadece odasından  bir şeyler kayboluyordu daha sonra salon derken mutfaktaki eskimiş kepçe bile kaybolmuştu.
Oğlanın ailesi bu hırsızı bulmakta hiç zorlanmadı nede olsa  evin dört bir yanı kamera doluydu, Hırsız kızdı oğlan bunu duyduğunda çok üzüldü kızı aradı defalarca ulaşamadı bir daha kıza  hiç rastlamadı bile her akşam bıraktığı evin önüne gitti  bahçeye girip zile bastı kızı tanımıyorlardı...
Günlerce avare avare gezdi kafa dağıtmak için cafeye gitmişti ama onu ilk gördüğü yerdi aklından çıkmıyordu arkadaşına anlatırken  şu durak diye, birden gözleri kocaman açıldı kız oradaydı üstelik çok endişeliydi durmadan birilerini arıyor dudak hareketlerinde  anne dediği belli oluyordu...
 Oğlan o anda şok olmuştu birden  geri saran kaset gibi olmuştu
Kız sadece  hırsızdı  değersiz şeylerin yanında ondan çok değerli bir şeyi çalmıştı,  aşkın masumiyetini güvenini...
İleride oda kızları üzen yaralayan biri olarak hayatına devam edecekti...




Yalnızlık Ve Aşk


Yalnızlığın  bilincidir aşk, Çünkü; birilerinden bir şey beklemezsin bilirsin yalnızlığın demini.
Yalnızlık   her gün biraz daha demlenir, hafif acımsı tadı  her defasında  daha keskinleşir.
  Almak değildir amacın,vermek istersin, paylaşmak, ruhunda birikenleri  süzgeçten geçireli çok olmuştur. 
Sevmek değildir amaç, yıllardır hep sevmiş, umut etmiş bir şeylere özlem duymuşsundur. 
Kaybettiklerine ağlamayı kesmiş yaşamın bir sonu olduğunu kabullenmiş...
 Yükseklerde uçmak için kanatlarının olmadığını,  alçaklarda sürünmek için yaratılmadığının farkındasındır.
 Sevmek değil, sevilmek, paylaşmak onun yanaklarına  ellerini dokundururken yüreğinin titremesi, sabah uyandığında   senden biraz sonra kalkmasını dilersin uyurken  onu biraz daha seyretmek için.
  Dün, dünde kalmış  acısı tatlısıyla anıdır bu günü doya  doya yaşamak,günün yirmi dört saat olduğunu unutmak istersin. 
sen yalnızlığın sevmek olduğunu ,umut etmek hayal kurmak olduğunu bilirsin, aslında aşkın en çok kıymetini bilenler  hayatta gerçekten yalnız olanlardır.
 Onu çok çok sevmek istersin yaşamak istediklerini yaşatmak istersin...
Birde yalnızım ben deyip, karşı tarafa duygu sömürüsü yapan   yalnızmış havası yaratıp ilgi çekmeyi seven, yalnızlık kendi tercihi  olan insanlar vardır...

onlar yalnız değil  Yanlış insanlardır...

Yalnızlardan yalnızım, buna razıyım, yanlışlardan biri olmaktansa!...


İyi ki memelerimiz var !





Selam vermekten korkar olduk, selamımızı   kuyruk salladı diye düşünen zihniyetlerden korkar  olduk ,Sokak başlarında  peşimize takılıp hangi köşede sıkıştırıp  bizi ölüme sürükleyecek diye düşünmekten, sırf peşimizi bıraksın diye saatlerce kalabalık duraklarda beklemekten yorulduk,polis  kapısını eve gitmeden önceki adres yapmaktan yorulduk.

  Face'ye ekledi, like attı, gülümsemişti,  bir hafta konuştuk, üç gün selamlaştık, ama resimlerini beğendim  gülen yüz  yollamıştı ,artık benimle ilgilenmiyor,bana ihanet ediyor kesin beni aldatıyor,
terketti, ihanet etti deyip kafasına sıkılır hale geldik.

 Burka mı kullanalım  kaçalım mı her gördüğümüzden haremlik selamlık mı olalım,  face'ye instagram'a sadece  baba, ağabey mi ekleyelim  nasıl bir zihniyetiz akrabalarımıza, arkadaşlarımıza her an oda bize zarar verecekmiş gibi mi davranalım?
 Anlayamıyorum bazı insanları Hayır kelimesinin anlamını  cilve yapıyor sananları artık cinnet geçirip  küfürü bastığınız için sizin küfürden hoşlanıp size cinsel tacizde bulunan insanları  hiç anlamıyorum! 
  Bulunduğunuz her ortama gelip  çevrenizdeki insanlara kadar dil uzatıp sizi arkadaşlarınızdan kaçar hale getirenleri hiç anlamıyorum.
Dişi kuyruk sallamasa erkek peşinden gitmez diye düşünüp   güneşten göz kırpsak kesin bana göz kırptı kal**k diyenleri.
Altı gün konuşup yedinci gün sizin mantığınıza kişiliğinize uymadığı  için sohbet  bile etmek istemediğinizde bizim geçmişimiz yaşanmışlığımız var diyenleri hiç anlayamıyorum   sizi ölümle  , ailenize çevrenize zarar vermekle tehdit eden insanları hiç anlamıyorum. Namus neye göre namus kime göre namus anlayamıyorum!
Bazı insanların kendi zihninde yaratıp inandığı ve o düşünceye göre hayatına yön vermesini hiç anlayamıyorum.








Kadın , İnsan , hayat


 Kadına şiddet , İnsana Şiddet , hayvana şiddet her yerde  şiddet

Bir kaç gündür canım çok sıkkın , nasıl bir dünyada yaşıyoruz anlayamıyorum .Vahşi hayvanları bile geçtik onlar hiç değilse  karınlarını doyurmak ve yaşama dürtüsüyle avlanıyorlar ya biz'
  Son yaşadığımız üzücü olay bize ders olur mu?
 Hiç sanmıyorum  ve çok endişeleniyorum , çok ürküyorum , nereye gidiyor böyle ne olacak sonunda herkes bir birini parçalayıp  zafer dansları mı yapacak etrafında!
En küçük topluluk olan aileler bile o kadar kolay parçalanıyor ki bu aralar , kim suçlu kim haklı  polemiğine  girmeye kalksak ne ömrümüz yeter ne de sabrımız.
   Aile olarak bile bütünlüğü koruyamıyorsak ,Vatan olarak nasıl koruyacağız?
 Sayın Erkek sana soruyorum evde karına  dışarıda kız arkadaşına gücün yeter kolunu büker tokat atarsın , ne oldu gücün yetmedi mi teroriste  o mu sana attı tekmeyi.
 Amazon kadınlarına çok hak veriyorum   keşke yine bir amazon Ülkesi olsa  en başta ben giderdim. bu kızgınlığımın sebebi yine şiddet!
 Bu gün işte çalışırken bir arkadaşımın gözünün üstü dikkatimi çekti , göz kalemi bulaşmış sanıp gayri ihtiyari elimle silmek istedim , geri çekti kendini   , eşi dövmüş!
 Hiç yolda görsen bu adama ne kadar efendi dersin  .
 sorun ne dedim?
 Adamın annesi hastaneye yatmış bunlar tartışmış ana , oğul  sonra oğul hastaneye gitmiş elini vermemiş annesi tabii eve de yansımış olay. zaten gelin kaynana  hiç anlaşamıyor  kayınvalide hep gelinin dedikodusunda. Aynı apartmanda oturuyorlar ,üstelik arkadaşım çalışıyor  yinede hep şikayet eşin bizi sevmiyor diyormuş. sevmek zorunda mı ki saygı gösteriyorsa  derdin ne?

 Neyse bunlar yatağa yatmış  adam demiş ben arabayı sattım
 bin lira zararına demiş.
 Neden sattın diye tartışmışlar ben olsam bana sormadan nasıl satarsın diyede kızardım kafasına göre iş yapamaz.  arkadaşımın tek dediği annen gibisin kelimesiymiş   elinin tersiyle yumrukla dövmüş , bir gün işe gelmedi hiçte aklıma gelmedi  çünkü adam böyle biri değil ama bir defa  affederse yine yapacak affetme dedim. Boşayacağım dedi .
Ya boşama  öyle aile yıkmak kolay değil af etme   sadece af etme bu konuyu ailene anlat , bilsinler senin değil onun utanması lazım, ben çok karakterli ve güçlü görüyordum malesef korkak ve iradesiz bir erkekmiş  onlar barışacak her şey güzel olacak ama bu adam artık gözümde iki paralık.
İleride bizde böylemi yapacağız çocuklarımızın ailelerini parçalamak için böyle uğraşacakmıyız sonrada ellerine düşüp bakmalarını mı bekleyeceğiz.
 Siz olsanız arkadaşınıza ne öneriridiniz?

  

Kalite tesadüfmüdür ?



Çok meşhur bir sözdür ve reklamlarda da kullanılır , ''kaliteyi ucuza almak'' mümkünmüdür?
 Her alanda kalite ararız. Gıda ,giyim,insan hep kalitelisi olsun isteriz.
 Bir gün güzellik ve çirkinlik birlikte göle girmişler bir süre yüzdükten sonra çirkinlik sessizce çıkmış gölden, güzelliğin kıyafetini ( sliuteni) giyip  gitmiş. 
 Arkasından gölden çıkan güzel kıyafetini göremeyince  mecburen çirkinliğin  kıyafetini giymiş .
 İşte derler ki o gün bu gündür kim güzel kim çirkin kimse bilemez içine bakmadan anlayamaz.
 iyice süzgeçten geçirmeden ne insanı ne  sebzeyi   sindirmeye çalışma, bedenin hırpalanır der bir büyüğüm.

 Kısaca ele alacak olursak...
Giyimde kalite; 
Tabi ki çok ucuz kıyafetlerde var onlara da şans vermek lazım ,  bir kaç giyimden sonra eskisi gibi olmayacağının bilincinde olarak, kaliteli bir kıyafetin ,  ipi  , kullanılan kumaşı dikişe girdiği yer  çok kaliteliyse , sürümden kazansa bile onu   imal ettiğinin altı bir fiyata satmayacağına göre  kararı siz verin. 
 Gıda; En çok dikkat edilecek sektörlerden biri , en çok oyun dönen sektör kalitesiz  ürünü bile  organik diye pahalı satışa sunup , alıcıda  pahalı demek ki kaliteli deyip alıyor.

 Sebze ve meyve gerçekten çok çaba gerektiren şeyler ekiminde biçimine  kadar . bir  gıdayı organik istiyorsanız kendiniz yetiştireceksiniz yada köylerden bizzat gidip alacaksınız başka çaresi yok  . 
Bunlar benim için imkansız diyorsanız bazı  market ve  özel yerler var ama ya çok aşırı  pahalı  çünkü size gelene kadar çok el değiştiriyor ve hepsi üzerine kendine kar koyuyor.

 Temizlik;
 temizlikte kalite deyince hem ninem gelir aklıma   gidin oradan ben arap sabunundan başka şey kullanmam der çamaşır bulaşık hepsini onunla yıkar  ,  tencerelerini  ,bardaklarını temiz kumla ovar yıkardı eski toprak işte  belkide sağlıklı  olan buydu vefat ettiğinde yüz yaşını geçmişti. 
 Temizlik ürünlerinde kaliteye dikkat etmezsek   en sık başımıza geleceklerden biri alerji ,    giyeceklerimiz yüzünden ,yediklerimizde ise bir sürü bakteri yutmuş oluyoruz hemde en zararlısından kullandığımız bulaşık deterjanları sayesinde ,illa kalıntı kalıyor ama biz bunu  çıplak gözle görmüyoruz. 



İnsan;
 sanırım   kaliteli olup olmadığını en zor anlayacağımız varlık:))
 Kimi dış görünüşüyle vaaovv dedirtir işte kalite bu,  öyle bir duruşu vardır ki , yakışıklı( güzel ) yüzüne baktığınızda içinizi ferahlatan güven veren   bir görünüm ,  temiz giyimli   nerede susup nerede cevap vereceğini bilen sizi dinlerken bile gözünüzü ondan ayıramadığınız  en sıkıntılı anlarınızda   aklınıza getirmeye çalıştığınız  , her soruna mantıklı bir çözüm bulan insandır .
 Tabii böyle birini bulursanız hemen  bir sandalyeye oturtup bağlıyorsunuz ve   klonlanması için nasayı arıyorsunuz::)

 Kalite insan , nasıl ucuz olur ? 
herkesle  arkadaş olan bir insan her lafa anlasada anlamasada her konuya bir yorumu olan her yerde pat pat karşınıza çıkan, kıracakmış  , üzecekmiş düşünmeyen  hep ben benn  ,   hep vıcık vıcık kakarak kikikirik    , acıya   bile saygısı olmayan  bir insan sizce ne kadar kaliteli olabilir ?

 yetişemezki sizi anlayamaz çünkü  herkese odaklanır   siz dört yol ağzında durup  dört yola birden gidebilirmisiniz?
 her insanın belirli bir noktaya  belirli  dostluklara belirli bir kitleye odaklanışı ve hitabı vardır.

  Bir insan düşünmeden , bir olayı tartmadan hemen fikir beyan etmemeli , önce empati sonra  sempati yapmalı:) , her kitleye ,her kesime hitap edemez, çünkü her insan farklı giyimden, farklı yemeklerden , farklı kültürlerden hoşlanır  onunla aynı şeyi  beğenmezseniz  ne kadar anlaşsanız da bir yerde tıkanır, herkesin  beğendiğini beğenip  herkesin her şeyi olmaya kalkarsanız da kendi benliğinizden sıyrılıp başka bir şey olursunuz.
 Her insanın kendine göre bir kalitesi vardır  kumaşı (ailesi)
ipi(yetiştirilme tarzı.okulu v.s) dikişe girdiği yer (arkadaşları, çevresi)
 çok önemlidir birde ne kadar  hepsi iyide olsa   sebze gibi çürüğü de vardır ortam , koşullar mayası , derken bozulur, deterjanı( çevresi) ne kadar iyi ve kaliteliyse birazda olsa toparlanır ama sonuçta    dışarıdan etki ne kadar etki eder  bilinmez.

 Şimdi siz karar verin , sizce kalite ucuza olur mu?

 

Kuyular ve Kuytular...




Her insanın kuyuları ve kuytuları vardır ,  her insanın  ve doğuştan gelen  aile yapısı , genleri , karakteristik yapısından dolayı  kuyuları ve kuytuları farklıdır.  Bir insanın  kuyusu  , göz yaşı kin nefret intikamla dolmuş ise o kuyuda boğulursun ,onun yaşadığı acıların bin katını da yaşatsa umrunda olmaz , o dayanabilmiş ise bu kadar acıya başkaları neden dayanmasın...

 Aynı kuyu  farklı insan ,  kuyusuna göz yaşı ve merhamet doldurmuştur  merhamet ve şefkat her şeye inat yaşama inat sevginin sonsuz olduğuna inanır ve kuyusu sevgi doludur. 

Onun kuyusunda boğulmana imkan yoktur , kova kova şefkat , merhamet doldurur , sıkıntılı anında kendini o kuyuya atmak istersin...

 Aynı şekil kuytusuna sığındığınız liman her zaman kuytu değildir!
Yarasalar bekler sizi o kuytularda , siz sığınırken  gölgeler yavaş yavaş  hapseder yüreğinizi , arkanızdan çevrilen dolaplar , maskeli maskeli dost görünümlü  düşmanlar , sır verdiğiniz    sizi yanıltan insanlar ,  uykusuz geceler  , çelişkili düşünceler ve artık mutsuzluk hakimdir ütopyanızda...

Bazı insanların kuytusuna sığınılır ve   sarar sarmalar , artık bir bütün olur  hayalleriniz  gerçek olmuş gibi hissedersiniz ,  siz içinizde tutamayıp ona anlatırken o kendine bile fısıldamaz sırlarınızı . Korur kollar her şey odur ,  sizi anlamış   sevmiş bağrına basmıştır yel değirmenlerine savaş açan don kişot gibidir...

Her insan biraz gül biraz kül kokar ,  bazısının gül kokusu baskındır bastığı toprağı , dost olduğu insanı kısacası çevresini ailesini gül kokutur .
 Bazısının da kül kokusu baskındır gittiği yeri  is kokutur buram buram genzi yakar ... 
 Kimin kuyusuna , kimin kuytusuna sığınacağınıza dikkat edin ...




Sabah düşûnsemeleri


İnsanız başımıza ne geleceğini  sabah yataktan kalkınca ne yaşayacağımızı  hatta o yataktan kalkabilecek miyiz  bilemeyiz.
Yapımızda olan yaşama sevinci sayesinde bunları her dakika kafaya takıp hastalık haline getirmeden yaşamımızı devam ettiririz bazen o kadar kaptırırız ki hayata  kendimizi  bunları unuturuz.   canlı ,kanlı, kalp taşıyan birer robotlar kolonisi  oluruz .   dokunmayan yılanı  bile  asırlarca yaşatıp ileride çoluk çocuğumuza zarar vereceğini umursamadan besleriz . Hal bu ki nasıl ruhlar taşıyoruz  , ürkünç her şeyi yapabilen,yapabilmeyi hak gören...
 Düştüğü yerden kalkmak için  birilerine el uzatanı  tutmazlar oysa çok güvenir umut eder...
  Tutmak  için uzattığınız el bir gün düştüğünüzde  sizi tutar  bunu  mutlaka görürsünüz yada hissedersiniz çünkü bazı insanların duası sizin paranızdan güçlüdür .
" Para ve imanın kimde oluğu bilinmez" derler ya  bu sözü  duyunca hep ikisinin  bir kişide olamayacağını parası olanın , imandan yoksun, imanlı olanın fakir olduğunu  çaresizlikten bu kadar çok duaya sarıldığını düşünenler varsa da...
  Tabii ki de öyle değil. Dünya  o kadar rengi bol bir yer ki her çeşit insan var olup fakiri  , zengini diye değil insanlar ikiye ayrılır ama  vicdanlı , vicdansız insan hepsi bu ...
 Tabii bu  böyle devam eder kollara ayrılır , vicdan taşıyan ,merhametli , Allah korkusu olan, eninde sonunda O na döndürüleceğimizi  bilen , yediği  hurmaların gün  gelip gırtlağını  tırmalayacağını bilen insanlar ve tam tersi bilmeyen ,idrak  edemeyen insanlar  .
 umursamadığı gibi kendine göre  mantıklı açıklamalarıda vardır.
 Sadece bu  Ondan yardım dileyen insanları yıllarca umursamayıp hatta ben çalıştım ben edindim   ben, ben diyen insanların bile o gün geldiğinde  hatırlayacağı bir zaman  vardır...


Sevme, diyorsa sevmeyin!




Karşılıksız sevmek, hani derler ya sevmesen de severim bir ömür beklerim, ölürüm  senin için!

 Neden?  Bunu hiç  anlamış değilim hiç bir zaman  da  anlamayacağım ...

Karşılıksız sevmek , onu sabaha kadar düşünüp  geleceğe dair hayaller kurmak . Geri geleceğini yada senin olacağını düşünmek ,  gece, gündüz  telefonla arayıp  mesajlar atmak çiçekler, çikolatalar ,  hediyelere boğmak...

Hatta onsuz yaşayamayacağını düşünüp, bunu onu suçlu gösterip kendini kötü hissetmesi için, hayatını sonlandırmak la onu tehdit  etmek.
Hayır kelimesini kabul etmeyen insanlar var hayatımızda  , aslında biz istemeden giriyorlar hayatımıza.
 Sevmiyorsa , sevmeyeceksin.
Unut diyorsa , unutacaksın.
Neden bu kadar cani insanlar olduk , neden başkalarının hayatlarına  saygı duymuyoruz...

Naz yapmayla istenilmemeyi karıştıran insanlar var.

 Naz yapmak : Sevdiğinin boynuna sarılırsın o sana sorar  '' beni seviyor musun?''  sende hem öpersin. Yanağını hem yoo o nereden çıktı sevmiyorum ki  dersin, bu nazdır...

Ama biri kesin ve net hiç bir zaman sizi sevmeyeceğini söylüyorsa , ondan uzak durmanızı istiyorsa,  bu durumdan  şikayet ediyorsa istemiyor demektir...

Oysa dillinde ki ah! olmaya bile razıyım , aklına getirmen yeter , iyi yada kötü  beni halen düşünüyorsan  demek ki  ruhunda derin bir yerlerde yaşamaya devam ediyorum...

Mutsuz olduğun anlarda değil , en mutlu anlarında da aklına geleyim , keşke şimdi burada olsaydı, buna o da gülerdi hemde öyle. Bir gülerdi ki gamzelerini iki parmağımın arasında sıkı verirdim belki de küçük bir öpücük kondururdun yanağıma , daha önce kimsede görmediğim gülüşüne , gülerdim saatlerce...

Acıktım ben deyip ellerimi sıkı sıkı tutuşların, uykum geldi deyip boynuma sarılışların şimdi daha anlamlı geliyor ...

Yaşarken neden kıymetini bilemedim , bilmiyorum, belki sonsuzuz sandım , hep benim kalacaksın ,garanticilik yaptım sevgine, beni çok sevdiğine inandım, hiç gitmeyeceksin sandım...
Oysa gidermişsin , seninde bir yüreğin varmış , sevildiğin kadar severmişsin... 
Keşke bunları zamanında düşünüp 
algılayabilseydim...
 Bunları yaşamadık ama yaşayabilirdik...

Yaşanması muhtemel bir şeyi kendi ellerimle berbat ettim...

Ben razıyım , sende razı ol , bırak ruhun beni hissetsin , gizlice sevmeye devam etsin...

  Bunları   karşılık gördüğü için çok seven biri  diyorsa güzel, ancak karşılıksız bir sevgiyse ve kabullenmiyorsa , bunu kabullenemiyorsa ,hasta ruhlu biri diyorsa!

 Daha nasıl anlatılır ki bu durum.

Şiirler  mi suçlu ,şarkılar mı, hep sevmesen de seveceğim derler ya!

Birinin , sizi sevmediği için yaşama hakkı elinden alınamaz!

 Size  yada karşınızdakine zarar veriyorsa bu ne sevgidir ne aşk!

  Karşımızdaki insanın da bir hayatı ve hür iradesi  olduğunu , kendine bir yol çizmek istediğini ama bu yolda sizin olmadığınızı  neden kabullenilmez , neden?


Sevmek ibadetse ,sayende ibadete, başladım...


Seni düşünüp , hissetmediğim an yok. Her gece yatağa girmeden önce avuç içimi öpüp kalbime koyuyorum sen hisset diye...
Sol omzumu öpüyorum sen diye , biliyorum pek iç açıcı bir durum değil,zihnimde hep seninle yaşamak.
 Belkide tüm sevdiklerimi bir sende topluyorum,sende buluyorum...
Sitem buluyorsun belki cümlelerimde ,kırıldığımı sanıyorsun yetememenin çaresizliğini yaşatıyorum sana...

Elimde değil çok özlüyorum, kelimelerin yetmiyor.Var olduğunu bilmek bir yerden sonra avutmuyor, sarılmak, paylaşmak hatta tartışmak istiyorum, gözlerinin  içine bakıp saatlerce kaybolmak istiyorum. bazen resmine bakıyorum seni neden bu kadar çok sevdiğimi  düşünüyorum,belki uzak oluşumuz belki saf yüreğin belkide senin gibi birine daha önce hiç rastlamamış olmam  imkansız oluşun, tek suçlu Mesafeler ...
 Seni üzmek ,beni düşünmeni aklına getirmeyi sağlayacaksa  seni üzmeyi bile seviyorum...
 Ben hiç kimseyle tartışmadım şimdiye kadar,laf ebeliğini de bilmem,  hiç silahta taşımadım yalnız yaşadığım halde ,tek silahım kelimelerim  oldu her daim.  Yay(zihnim) ok (kelimelerim ) oldu her zaman hedefe gözlerimle değil yüreğimle baktım , hiç sektirmedim hep  on ikiden vurdum.
 Seni hiç hedef olarak görmedim, tamamen bir tesadüftü tanışmamız belki de kader, senden çok şey öğrenmem gerekiyordu,belkide öğretmem gerekiyordu bilemeyiz...

 Her şeyin bir sebebi var diye düşünürüm hep, sonbahar da sararan yaprağın  aslında artık ağaçtan sıkılmaya başladığı için sarardığını  ve bir rüzgarın onu götürmesini beklediğini,sonbaharın onun için bir fırsat olduğunu  düşünürüm... 

Nisan yağmurlarının bazıları  bir birini tanımayan damlalar olduğunu bir damla artık dayanamayıp kendini  gök yüzünden aşağı salmaya başladığında   tereddütle bekleyen bütün yağmur damlacıkları  kendini atmaya başladığını ,hatta bazılarının birbirini çok iyi tanıdığını, sevdikleri kendilerini aşağı bıraktığı için onlarda peşinden gittiğini düşünürüm. 
 Çok şiddetli yağmurlarında aslında sadece iki küçük damla olduğunu, ve şiddetli bir kavgaya tutuştuklarını ,dövüşmeye başladıklarını dövüşürken bir birlerine her hamle yaptıklarında parçalanıp  daha çok damlaya bölündükleri, parçalandıkça büyüdüklerini,yüzümüze her düşen damlanın onların kanı olduğunu,biri pes etmediği sürece savaşın devam ettiğini düşünürüm...
Biliyorum çok hayalperestim belkide  gerçekler böyle bilemeyiz  hayatta ne gerçek ne hayal bazen  bilemeyiz...
 Velhasıl  bazen bir sevgiliyi kırarız bazen  bir dostu, kırılması mı gerekti, deriz ya !
Belkide kırılması en güzelidir, ağaç kırıldığı yerden filiz verir,yeşerir...
 Şu var ki bazen hiç üstüne alınmaması gereken kişiler alınır bu da çok ayrı bir durum  sen nereden çıktın şimdi ne alaka diye düşünürüz...
 Seviliyorsun... 

 Mesafe engelmidir ki,  sevmeye ,özlemeye ?

Dost mu? Arkadaş mı? Çevre mi?


Aslında çoğumuz bunun ayırımını yapamayız, açılımlarını bile bilmeyiz. bazen çevre edinmek uğruna  arkadaşlarımızı,dostlarımızı en zor günlerinde tek başına bırakırız e malum   çevre ediniyoruz...
 Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak tamda bunun için söylenmiş olsa gerek.
aslında bu konularda sakinliği korumak en doğru yol olsada  pek başarılı olamayız karşımızdakine hemen seçimini yapması konusunda ısrar ederiz , her zaman yeni bir  kişi daha cazip gelir. daha çok espiri daha çok  muhabbet vardır her zaman  karakterini çözmeye çalışma çabasıda ayrı.
Dostlarıma baktığımda,( bu arada ne çok dostumun olduğunu farkettim) beş kişi, bu beş kişi benim için çok bile, özel günleri ,sıkıntıları,davetleri derken bozulmuş bağırsaklar gibi kıvranıyorum.  ,İlk önce açılımlarını yapalım.

 Çevre: düğün, dernek, kaza,bela,hastalık ,ölüm gibi olaylarda   yalnız bırakmayacağımız kişiler. genelde birilerinden duyma yada davet edildiğimizde icabet ederiz hal ve duruma göre değişir...
 Düzenli ziyaret edilen  aile ,akraba ,komşu ve  sempati duyduğumuz  genç yada yaşlı kişiler.

 Arkadaş:  çevreden daha kapsamlıdır illa akraba,komşu yada tanıdık olması gerekmez  başka bir halka(arkadaş) tarafından tanıştırılmış olabilir sosyal medyadan tanışmış olabilir hatta  bazılarının yüzünü hiç görmemiş olabiliriz. 

 Hoş sohbet canımız sıkıldığında gezip eğlenebileceğimiz.yüzeysel bir tür alış veriş durumudur.  Birinci tür arkadaşlıkta beklenti  duymayan tiplerdir sadece  saygı,sevgi  mertebesinde ilerler birde arkadaş vardır ki;
 Genelde  yalnızken akıllarına geliriz,yada hasta olduklarında,yada bir ihtiyaçları olduğunda,tabii burada  bir ayırım yapmak gerek iyi arkadaş, kötü arkadaş...
 İyi arkadaşlar genelde fazla yokturlar  iyi huylar ediniriz sayelerinde... 
 kötü arkadaşlar: aslında pek tasvip etmeyiz ama farkında olmadan huylarını kaparız virüs gibi...
 Dost: sanırım dost olmak çok özel bir şey gibi görünse de ruhla alakalıdır zoraki dostluklar da var mıdır? Bilemem ama dost  bakışından anlar, gülüşünde neler gizli bilir .

Dostluk herkesin bildiğinin aksine karşılıklıdır, sevdiğin kadar sevilir ,değer verdiğin kadar verilirsin. Bazen dostlar sizi  çevre edinme uğruna harcar akılları yerine gelince dönüş yapar . ben onlara göçmen dostlar diyorum mevsimlik. bazıları da mülteci dosttur çok yara almıştır en son senin ruhunda dinlenmeye karar vermiştir.
 Bazı insanlar çevreyi dost sananlar bir kaç hayal kırıklığı yaşamaları  bazen uzun zamanlarını alır maddi ve manevi kayıplar onları derinden sarsar bazıları bunca sarsıntıya rağmen uslanmaz hatalarına devam ederler nasılsa gerçek dostlarının onları beklediğini düşünürler.
 Her yenilgide başkalarında suç ararlar  herkesin  onları sevmesini beklerler ,iyilikten maraz doğar, herkesi kendi gibi   gördüğünü düşünenler var birde ,aslında kendi gibi görmüyor sadece kendi istediği ilgiyi gösteriyor  karşılık bulamayınca  kocaman bir hayal kırıklığı...

 Oysa ki demiştim ya dostlukta alış veriş gibidir, kimse beklemez, ne  gece sabahı bekler ne   ölü gömülmeyi bunlar zaten olacaktır istense de istenmese de. Siz hiç bir ölünün kimsesi olmadığı için yatağında yada öldüğü yerde kaldığını gördünüz mü?
Çok yalnız birinin yalnızlıktan öldüğünü? Belki bakımsızlıktan ,açlık ,susuzluk yada mikrop kapmaktan ölür ama kimse dostu olmadığı için ölmez...

 Herkesin bir dostu var mıdır ? evet ama herkes  bir dost ister mi ? hayır bazıları yalnızlığı sever... 
Her yazımda nasıl yaptığımı bilemediğim yalnızlığa bağlama seremonisine bağlamadan  ilerlemeye gayret edeyim ama şunu söylemeden edemeyeceğim en şanslılar biziz yalnızlar kulübüne , beklenti yok, ümit yok,karamsarlık yok en yakın dostun yine kendin  bu yüzden en çok üye bizde var.:)

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...