KÜÇÜK ÇOCUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KÜÇÜK ÇOCUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DAĞINIK ÇOCUK


Bir çocuk varmış. Eşyalarını toplamaktan hiç hoşlanmazmış. Bir gün yerlerde atılı duran eşyalar, aralarında konuşuyorlarmış.

-“Sen neden hala buradasın. Bu saatte okulda olman gerekmiyor mu?” diye sormuş ceket ders kitabına. Ders kitabı:

-“Evet, ama dağınık çocuk okula giderken beni aradı, bulamadı. Sonunda beni almadan gitti” dedi. Çorap:

-“Ben tam üç gündür burada yatağın altında sıkışıp kaldım. Kimse beni görmüyor.” Dedi. Tişört:

-“Ben tertemiz bir tişörttüm. Beni dolaptan çıkarttı sonra yere attı. Üstelik dağınık çocuk odada yürürken üstüme basıyor. Hem kirlendim, hem de buruştum.”

-“Bir fikrim var” demiş pantolon. “Dağınık çocuk benim cebimde otobüs bileti unutmuş. Hep birlikte otobüse binip gidelim.”

-“Evet” diye bağırmışlar. Hep birlikte yola çıkmışlar. Otobüs onları yemyeşil kırlara götürmüş.

-“Ne kadar güzel bir yer burası? İyi ki yatak altlarında dolap kenarlarında beklemek yerine buradayız.”

Saklambaç oynamışlar, yerlerde yuvarlanmışlar. Tozlanıp çamurlandıklarına hiç aldırmıyorlarmış. Tekrar otobüse binip eve dönmüşler. Bütün eşyalar daha önce atılmış oldukları yerlere aynen uzanıp yorgunluktan uyuya kalmışlar.

Çocuk okuldan dönüp eşyalarının halini görünce:

-“Aman Allahım! Yerlerde bıraktım diye ne hale gelmişler.” Demiş.

O günden sonra eşyalarını hep yerli yerinde tutmuş

KÜÇÜK ÇOCUK VE OYUN ARKADAŞLARI




Bir zamanlar yoksul bir çocuk tanımıştım.Ailesi o kadar yoksul,o kadar yoksulduki,çocuklara birtek oyuncak bile alamıyorlardı.Bu zavallı çocuğun oynayacağı hiç oyuncağı olmamıştı.Ama bu çocuğun her şeye rağmen oynadığı güzel oyunları vardı:

Kendi gözleri,ağzı,kulakları,burnu,saçları,boynu,iki kolu,iki eli,iki ayağı onun oyunlarıydı.Saçı rüzgarda uçuşur,oynaşırdı.Kulakları cıvıl cıvıl kuşların neşeli şarkılarıyla,şarıl şarıl akan derelerin sesiyle dolu olurdu.Burnunda çiçeklerin kokusu,kırlardaki taze meyelerin,annesinin tabağına koyduğu cana can katan çorbanın kokusu uçuşurdu.İki eli kıpır kıpır oynaşırdı.İki ayağı bütün gün koşuşur.Mutlulukla hoplar zıplardı.İki kocaman gözü bütün gün eşyaların üzerinde dolaşır,minik sevimli ağızı sürekli sorular sorardı.Böylesine neşelei ve mutluydu bu çocuğun yaşamı.

Sonra akşam olduğunda yıldızlar ve ay çıktığında dünya sessizleşirdi.Küçük çocuğun sürekli soran ağzı sakinleşir,kulakları artık dünyanın cıvıltılarına karşı ilgisizleşir,başı sağa sola dönmez,elleri ile ayakları kıpır kıpr oynamazdı.Ellerini yorganının üzerine yerleştirir,sırma saçları yastığın üzerinde dağılır,ayaklarını bir iki oynatır sonra...

Ve sonra küçük gözlerini yavaş yavaş kapatırdı.Küçük çocuğun bütün oyuncakları,gözleri,ağzı,burnu,kulakları,saçları,boyunu,kulakları,elleri ve ayakları da hep birlikte uykuya dalardı.Sabah ise yeni güne birlikte hepsi oyunlarına yeniden başlarlardı.

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...