Yontma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yontma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bir Karpuz Yontma Hikayesi


İstanbul'u seyrederken güneşin batışını görmek gibisi yoktur. Ben hep hayal kurarım. Ne olduğumu ve ne olacağımı görmeye çalışıyorum. Yapabileceklerimin sınırlarını zorlamaya çalışıyorum çoğu zaman. Bazende unutmamak için ya birebir tutan reçetelerimi deniyor ya da öğrendiğim teknikleri tekrarlıyorum. Oturup kitaplarımdan ders çalışıyorum. Bakmayın! Hiç hırslı bir insan olmadım ben. Belki öyle gözüküyor ama bir şeyi başarabileceğini bilmek nasıl da gülümsetiyor insanı tahmin edersiniz. Ve o gülümseme, sizi birkaç adım daha öteye götürüyor. Hemde tam varmak istediğiniz noktaya doğru.. Dün yine bir karpuz aldım. İlk denemelerimi hepiniz biliyorsunuz sevgili okuyucularım. Önemli olan bir kere denemek değil, en iyisi olmaya çalışmak. Hatta koşmak yerine adım atmak diye düşünüyorum. Yine her zamanki gibi internetten milyon tane video seyrettim hatta yine ve yeniden resimleri dedektif misali araştırdım! 2 hafta önce aldığım Yontma Seti biraz olsun içimi rahatlattı, itiraf ediyorum size :). Eh! Ne de olsa hala acemiyim değil mi?! :) Karpuzu bir güzel önüme koydum. O bana bir süre baktı, ben ona :)). Hani aşık olan çiftler birbirine bakar ya, işte bizde sevgili karpuzumla öyle cilveli bakıştık :). Önüme bıçaklarım ve güzelim nadide yontma setimi yerleştirdim. Hoş! Hala aradığım o incecik bıçağı bulamadım! Paşazade bıçağım, şiş gibi duran ama ondan daha ince ve sivri bir bıçak oluyor. İnanın, bakmadığım yer kalmadı!! Bir bulsam daha neler yapacağım ama yok yok ve yok! Onun dışında binbir türlü bıçağım oldu mu? Oldu! :) Madem ki bulamıyorum ama aramaktan da vazgeçmiyorum, bende primitif yöntemlerle meyveciğimi yontmaya başladım, tabi bu sefer daha duruma alışmış ve deneyimli olarak! Karpuzun dış kabuklarını üstünden çıkartırken bile ellerim titremedi! :) Üçüncü sefer olduğunu düşünürsek, elimdeki görsellere takılmadan kafamdan bir figür yapmak istedim. Daha önce gördüğüm gül motifi ve kuğuyu - ki ona ördek diyoruz- aynı konsept içine soktum ve etrafına yapraklar serpiştirdim. Genelde mutfakta cici yaparken tek bir müzik dinlerim. Bu seferde yine en sevdiğim konçertoyu dinledim yani Vivaldi'nin Dört Mevsimden Yaz bölümünü.. Kendimi, görseniz nasıl kaptırmışım, şöyle bir geriye çekilip minik çocuğuma baktığımda yüzümde kocaman bir gülücük oldu. Tabi, "Annneeeeeee! Baaaakkkkkkkk!!!" diye çığlık attığımı sanırım tahmin ediyorsunuzdur :)). Ve evet! Yerimde zıplayıp Hula Hup dansı da yaptım! Bir gün bir şey olacağım! İşin en korkunç yanı ne biliyor musunuz sevgili okuyucularım? Babam, Şuh Karpuzumu acımasızca kesip bir güzel mideye indirdi!! Üzüldüm mü? Hayır! Daha sırada bekleyen bir dolu karpuzum var! :))
Bon Appetit!

Karpuz'u Yonttum mu? Yontum!!!

Sevgili okuyucularım, bir süredir üzerinde durduğum ve gece gündüz nasıl yapılacağını delice araştırdığım Karpuz Yontma Sanatını hayata geçirdim. Aslında çoğunuz bu tarz meyveleri tatil yörelerinde veya bazı restaurantlarda görmüşsünüzdür. Kolay gözüken ama zor bir meziyet olduğunu söyleyebilirim. Kaç tane video izlediğimi tahmin bile edemezsiniz. Fotoğrafların incelenmesi üzerinde durmuyorum bile! :) Babam, ben bu işe merak saldığımdan beri benimle alay ediyor. Haklı aslında düşünürsek, karpuz yontma da nedir ki yahu?! Şöyle açıklayayım size; Karpuz Yontma özellikle Çin, Japonya, Tayland ve diğer Asya ülkelerinin gelenekleri arasında yer alıyor. Ama özellikle Çin Halk Cumhuriyetinde en popüler şeylerden biri oluyor kendisi. Yontma işlemi ayrı zamanda başka meyvelerin üzerinde de olabiliyor. Mesela; Havuç, Papaya, Kavun, BalKabağı ve bazı küçük meyveler bunlara örnek oluşturuyor. Çinli arkadaşlarımızın artistik heykelleri tarihi zamanlardan bu yana gelmiş. Ve günümüzde Çin Heykel Sanatı yepyeni bir boyut kazanmış! Üstelik yenilebiliyor da! :) En çok Karpuz'un tercih edilmesinin nedeni; üzerinde var olan pembe, beyaz ve yeşil rengin oluşturduğu kontrastın diğer meyvelere göre daha göz alıcı olması sevgili okuyucularım :). Bende böyle düşündüm ve geçen gün aldığım Karpuzcuklarımı heykel kıvamına getirmenin artık vaktinin geldiğini düşündüm. Ben tam bıçaklarımı hazırlamışım ve karpuz kızlarım tezgahta yerlerini almışlar, Annem şefkatli bakışlarıyla ; "Aman dur! Parmaklarını yine kesme", "Biz gelene kadar kesmesen olmaz mı şu karpuzları?" demese mi?! "Tamam anne, sadece güneşlenicem, siz gelince başlarım" desemde :)))), tabi ki onlar yokken başladım! HA HA HA! İlk Karpuzumda dış kabuğun soyulma işlemi düşündüğüm kadar zor olmadı ama ikincisinde olayı kaptığım için daha rahat soydum :). Kafamda bazı şekiller belirledikten sonra derin bir nefes alıp başladım. Görsel hafızamın çok iyi olması ve sanatla büyüyen bir kadın olduğum için bana çok zor gelmedi fakat eğer sanatla hiç haşir neşir olmadıysanız biraz zor gelebilir. Benden söylemesi! Öncelikle çok yavaş ve dikkatli çalıştım. Sırf bunun için geçen gün Zwilling'ten güzel bir bıçak aldım. (Babam şu mutfağa yatırdığım para yüzünden beni kıtır kıtır kesecek bir gün onlarla :))) ) Bıçak çok önemli! Öyle evdeki bıçaklarla olmuyor ne yazık ki! Resmen heykel yapıyorsunuz daha ne olsun! Dışını da iyice bilenmiş bıçakla kesmeniz gerekiyor. Ben Serra'nın bana alıdğı ve daha önce beni hastanelik eden Brabantia Şef Bıçağıma kıyamadığım için Cooking Art'ın Şef Bıçağıyla kestim. :) Binlerce şükür ki parmaklarım da sağlam :)). Babam yememek için kendini zor tutuyor. Bende, başarı hazzıma doyana kadar herkese karpuzlarımı yemeyi yasakladım! :) Babam; " Sen hele bir uyu da.." dedi gözlerime sinsi sinsi bakarak :) Uyur muyum? O uyuyana kadar ASLA!:))))
Herşeyden önce bir şeyi başarabileceğimize inanmamız gerekiyor. İnsanlar size gülebilir hatta sizi küçümseyebilirler, destek olmayabilir ve kıskanabilirler. Unutmayın, zamanında Graham Bell'e de insanlar katıla katıla gülmüş ve ona destek olmamışlardı. Goethe amca demiş ki; "Neyi yapabiliyorsanız ya da yapabileceğinizi hayal ediyorsanız, ona başlayın! Cesaretin içinde zeka, güç ve sihir vardır."
İnandığınız zaman bir şeyin olmaması gibi bir şey mümkün değil..
Bundan sonra Yontulmuş Karpuzlarımın ismi Serra :))) Böyle dendiği zaman komik olduğunu biliyorum :))) Fakat cicilerime isim takmayı çok seviyorum. Sanırım bunu anlamışsınızdır. O zaman şöyle diyelim; Serra Karpuzları :)) Bunun için Serra, İngilitere'den özel istek yaptı. :)
Bon Appetit!

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...