Bu böyle olmaz diyerek kolları sıvadım ve uzun zamandır aradığım ve nasıl yapıldığını merak ettiğim Tarçınlı Ruloları sonunda yaptımmm!!!! Yeyyyyy! Açıkçası, kitaplarda veya internet üzerinden reçetesini bulamadım ve tamamen kendi mantığımı ve bilgilerimi kullanarak has be has reçetmi oluşturdum. Vayyyy, bayağı ilerleme kat etmişim yahu ben! :) İlk önce hamuru yoğurdum. Arından bir güzel mayalandı çocuk. Gazını çıkartıp açtım ve ortasına Esmer Şekerle- Tereyağ ve Tarçın karışımını sürüp silindir şeklini verdim ve keskin şef bıçağımla acımadan bir çırpıda tekerlek kıvamında kestim! Evet! Acımadım! :)) Lütfen benden reçetesini şimdilik istemeyin sevgili okuyucularım, çünkü yakında hepinizle paylaşacağım, merak etmeyin anacağımm! :) Tekerleklerimi teflon kağıdı üzerine koyduğum tepsilere aralıklı yerleştirdim. Aman! dedim şimdi şişer bu yapışır birbirine! Ne me lazım ben ayağımı denk alayım da! :) Nitekim, tam da düşündüğüm gibi oldu! :) Fırının karşısına geçip onların pofidikleşmesini an be an izledim! Tamam, biraz yorucu ama benim için çok zevkli! :) İdealist bir insanım ne yapayım?! :)) Fırından çıktı ve hemen tezgahtaki yerlerini aldı çocuklar! Annem tarçın kokusuna dayanamayıp mutfağıma geldi ve hemen sıcak sıcak ısırık aldı! "Yahu evladım ne tadını alacaksın bu sıcaklıktaaaaaa" diye haykırsam da bana mısın demedi tombiş annem! :) hihihihihi Tövbeee tövbeeeeee.. :) Aldığım karşılık ise; "Aaaaa karışma ben böyle seviyorummmm!" Ne dersiniz bu cevaba şimdi?! :))) Hamuru aslında öyle kafayı yedirten cinsten değil. İçinde şeker ve tuz yok! Gelin görün ki, içindeki harmanla beraber acaip bir şey oldu. Servis ederken muhakkak üstüne Erimiş Çikolata veya Icing konulmalı diye düşünüyorum. Gece gece ancak Nutella sürebildik. Açıkçası Çikolata eritecek halim yoktu, itiraf etmem gerekirse! hihihihih Bak, şimdi aklıma geldi aslında tamamen çikolata da kaplanabilir yahu! Hmmmmm.. Güzel fikiiiirrrrrrr!! Yammmiiiii... Sonuç ne mi oldu sevgili okuyucularım? Gözler kaymış, şeker çıkmış aval aval birbirimize bakıyorduk! :))
Ehhhh, bu tekerleklerin bizi nereye götürdüğü belli oldu! :)
Bon Appetit!
Tarçın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarçın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bu Kadın Neden Ağlıyor Anne?!
İnsanın canı gece gece tatlı çeker mi yahu? Kadın olmak çok zor kardeşim! :) Ehh! Bu kadın neden ağlamasın anneeee? :))
Bon Appetit!
Sızlanmak Normaldir!!!
Havaya endeksli yaşayan biri olarak, geçen akşam arkadaşlarımızla Yeşilköyde gittiğimiz bir Balıkçı sonrası dehşet bir vicdan azabı duydum! Neden mi? Sizinde fark ettiğiniz gibi bir süredir öyle kendimi tatmin edecek ciciler yapmadım ve bu beni inanılmaz rahatsız etti. Tabi dilime de vurdu! :) "Bir şeyler yapmalıyım!" diye sızlanan ve suratı asılan bir kız oldum çıktım! Tamammm, bende her kız gibi sızlanıyorum! Ne de olsa DNA'larımda alışveriş manyaklığı, alınma ve olayların en ince ayrıntılarını irdeleme gibi etkenlerin var olduğunu düşünürsek, gayet normal değil mi?! :))) Sonuç: Sızlanmak normaldir!! :)) Onca homurdandıktan sonra eve gelip saatlerce yemek kitaplarımdan ders çalıştım, itiraf ediyorum! :) Malzemelere bakıldı ve neler neyle yapılıyormuş öğrenildi ve ertesi gün yapılacak cicilerin listesi çıkarıldı. Az kalsın, masamda kitapların arasında uyuya kalıyordum ki, yatağa yatmanın çok mantıklı bir karar olduğuna kanaat getirdim. Sabah uyanır uyanmaz da listemin en başındaki Mısır Ekmeğini yapmaya koyuldum! Oh La Laaaaa! :) Yaptığım Mısır Ekmeği, binlerce şükür ki, normalde gırtalağınıza oturan türden olmadı. Kırıntıda Scrambled Eggs'in yanına koyduklarının aynısı oldu! Bu durum, beni inanılmaz mutlu etti sevgili okuyucularım. Sadece, bir daha ki sefer yaptığımda şekerini biraz daha az koymam gerekiyor! :) Sabah kahvaltısında ağızları sulandıracak türden oldu, üstüme afiyet! :))) Her ne kadar babaaannem, mısır ekmeğinin böyle olmayacağını savunsa da, bence gayet güzel oldu! Ehh! Herkesin bir stili var değil mi? :) Mısır ekmeği, benim için yeterli mi sizce?! Non, non, noooo! :) Ekmecik soğurken, bende kıpraşmalarıma yenik düşüp kara kızım olan Brownie yaptım! Bu sefer, ortalığa biraz daha harmoni kattım ve içine Beyaz Damla Çikolata koydum! Voila!!! Brownie, konusunda git gide uzmanlaşmaya başladım diyebiliriz, aynı Turta ve CheeseCakelerde olduğu gibi! Şahaser mubarek! :) Vicdan azabının yarattğı bu gazla, ay'a bile giderim herhalde!! :))) Beni durdurabilene aşk olsun! :) Bitti mi sanıyorsunuz?! Yoookkkkkk! Biter mi hiççç?! :) Üstüne iyice gerilip Un Helvası olayına giriştim! Sizinde bildiğiniz gibi , ya da bilmiyorsanız artık bileceksiniz, Un Helvası konsepti biraz zor! Olay, tamamen kavurmayla ve bilekle alakalı. En azından annem öyle söylüyor ki anneler hep haklıdır, çoğu zaman biz bunu ısrarla reddetsekte! :) 15 dakika da olacağını düşündüğüm yavrucak, kavuruldukça kavuruldu ve yarım saat sonra, sonunda benim tam istediğim rengini aldı. Ohhhhhh..! O koku var ya size anlatamam yani!! :) Kavrulduktan sonra üstüne Su, Süt ve Şeker üçlüsüyle yapılan şerbetini döktüm. Çoğu kişi süt koymuyor ama bence sütle daha güzel! :) Kaşıkla da şekil verdikten sonra , süs olsun diye, üstüne biraz Tarçın serpiştirdim. %30 insanın Tarçın sevmediğini düşünürsek, fena bir risk değil! :) Tarçın, sevilmez mi ya?! :) Bugün, o cicilerde eser kaldı mı derseniz, bir lokma bile kalmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim sevgili okuyucularım! :)
İnsanın sevdiği ve hatta tutkunu olduğu bir şeyi yapması ne kadar güzel bir şeydir! Bazen, geçmişte yaptığım milyonlarca şeye bakıyorum da nefret ettiğim bir cümle olan "keşke"yi kullanmamaya çalışıyorum inanın! Eninde sonunda hayatımız boyunca yaşadığımız ve yaptığımız herşey, bizim şimdiki halimizi oluşturuyor! Onlar olmasaydı, şu anda biz olamazdık! Dr. Francisco Bucio demiş ki, " Hepimiz, yaşamımızda şu ya da bu biçimde engellerle karşılaşırız. Ancak derin bir tutkuyu motor gibi kullanırsanız yanlış geldiğiniz yoldan geri dönebilir ve düşlerinize giden yolda ilerleyebilirsiniz." Bunu bir düşünün..
Bon Appetit!
Madem Ben Zayıflayamıyorum, Arkadaşlarımı Şişmanlatayım!
Bon Appetit!
Neden olmasın?
Kek yapmalıyım diye uyandığım bir gün benim için bugün. İnanır mısınız burnuma tarçın ve muz kokusu geldi. Apar topar ayağa kalkıp merdivenlerden neredeyse koşar adım çıkarken ayağım kaydı ve düştüm. Sanırım dünyadaki en sakar insanlardan biriyim. Annem dikkatsizliğimden olduğunu düşünüyor. Bu ne demek? Bu konu da özen göstermeliyim. Yoksa nasıl pasta şefi olacağım değil mi?! Kekimi fırına verdikten sonra başucu kitabı adı verdiğim kitabımı elime aldım ve kokunun yavaşça fırından gelmesini bekledim. Kitabı herkes tavsiye ediyorum. ( Adı: Sana bir sır vereyim mi?) Secret tarzında olan fakat roman ayarında yazılmış harikulade bir kitap. Kitapta diyor ki, istediğinizi elde etmek için ilk önce hayal edin! Hmmmm.. tamam bunu yaptım. -Mış, -Miş gibi yapmak lazımmış sırada. Yani istediğiniz şeyin tamamen sizin olduğunu hissedeceksiniz. Burası zor işte. Kitabı kucağıma koyup babamın suratına baktım. "Baba, ben Çırağanda pasta yapıcam!" dedim. Afallamış bir yüz ifadesiyle bana baktı. Son derece ciddi yüz ifademi takındım bende tabi karşılık olarak. "Hadi bakalım.." dedi ve bir sessizlik. Hayatımda bana en çok inanan kişiler annem-babam ve Serra olmuştur. Buna rağmen insanların içinde küçücük bile olsa şüphe kırıntısı olabilir. Ne, nasıl, ne zaman gibi sorular havada uçuşabilir. Kendime sorduğum soru şu; Neden olmasın?..
Kek kokusu yükseliyor. Şimdilik gitmem lazım.
Hava güzel ve Bebek'te güzel bir çay iyi gelecek :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Rare Disease Day and the promises of personalized medicine
O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...

-
Pakistan dizileri Hint dizilerinden farklı. Onlar gibi coşkulu olmuyor genelde. Bu yüzden yarım bıraktıklarım hayli fazla. Ama bu dizi ...
-
Pakistan dizisi önyargımı biraz olsun kıran bir dizi izledim geçenlerde. Baştan söyleyeyim Hindistan dizilerindeki gibi rüzgarlar essi...
-
İnternette bu görselle karşılaştım ve içimde derinden bir öfke dalgası yükseldi. Böyle şeyleri genelde paylaşmazdım. Çoğunlukla susan ve ken...