Çikolata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çikolata etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Öldüren Cazibe : Deep Dark Chocolate CheeseCake

Blogların kapatılması nedeniyle hazin günler yaşadığımı itiraf etmek zorundayım sevgili okuyucularım. Bayağı bir çırpındıktan vd DNS ayarlarını değiştirdikten sonra blogların yeniden açılacağı umudu içimde kıpır kıpır etmiyor değil yani! :) Kimse yazacak birşeyleri olanları susturmamalı! Bu süre zarfında bende boş mu oturdum? Hayırrrrrrrr! Yeni yeni bir sürü ici yaptım tabi ki. Ayrıca size daha önce belirttiğim projem tamamlanmak üzere! Bu hafta içerisinde sizinle bu muhteşem haberi paylaşacağım. Herşeyden önce size geçen gün yaptığım ve adını "Öldüren Cazibe" koyduğum CheeseCake'imi anlatmalıyım. Yani yer misin yoksa iç mi geçirirsin belli değil modundan çıkıp şapurdata şapurdata yedim elbette! :))) Kendisi tamamen Çikolatadan yapılıyor. Bitter Çikolata dolu CheeseCake'in yapımı aynı diğer sıcak methodla pişen CheeseCake'ller gibi. Hoş Bain Marie usülu değil ama! Normal pişiriyorsunuz. Yaklaşık 45 dakikada oluyor çocuk. Sonra Voilaaaaaaa!!! Tek bir dilim yemesi yeterli oluyor aslında. İki dilim yerseniz şeker komasına girebiliyorsunuz. Bitter Çikolata haricinde içerisinde 230 gram kadar Toz Şeker de mevcut tabi. Ayrıca 4 adet yumurta da bir güzel içerisindeki yerlerini aldılar. Yerken ağırlığını hiç almıyorsunuz. Bu cicimi period dönemindeki bütün kadınlara ithaf ediyorum! :))) Birebir yani! :) Bir dilim yiyin, yeterli! :) Gözler kayıyor zaten hemen. Normalde üzerine Çikolata Ganaj da dökmem lazımdı ama tembelliğime geldiği için dökmedim. Bu arada bu tehlikeli hanım tamamen kendi reçetem. Gururla sunuyorum! :) Eylemlerim devam edecek! :)
Bon Appetit!

Bu Tekerlek Nereye Götürür Bacım?

Bu böyle olmaz diyerek kolları sıvadım ve uzun zamandır aradığım ve nasıl yapıldığını merak ettiğim Tarçınlı Ruloları sonunda yaptımmm!!!! Yeyyyyy! Açıkçası, kitaplarda veya internet üzerinden reçetesini bulamadım ve tamamen kendi mantığımı ve bilgilerimi kullanarak has be has reçetmi oluşturdum. Vayyyy, bayağı ilerleme kat etmişim yahu ben! :) İlk önce hamuru yoğurdum. Arından bir güzel mayalandı çocuk. Gazını çıkartıp açtım ve ortasına Esmer Şekerle- Tereyağ ve Tarçın karışımını sürüp silindir şeklini verdim ve keskin şef bıçağımla acımadan bir çırpıda tekerlek kıvamında kestim! Evet! Acımadım! :)) Lütfen benden reçetesini şimdilik istemeyin sevgili okuyucularım, çünkü yakında hepinizle paylaşacağım, merak etmeyin anacağımm! :) Tekerleklerimi teflon kağıdı üzerine koyduğum tepsilere aralıklı yerleştirdim. Aman! dedim şimdi şişer bu yapışır birbirine! Ne me lazım ben ayağımı denk alayım da! :) Nitekim, tam da düşündüğüm gibi oldu! :) Fırının karşısına geçip onların pofidikleşmesini an be an izledim! Tamam, biraz yorucu ama benim için çok zevkli! :) İdealist bir insanım ne yapayım?! :)) Fırından çıktı ve hemen tezgahtaki yerlerini aldı çocuklar! Annem tarçın kokusuna dayanamayıp mutfağıma geldi ve hemen sıcak sıcak ısırık aldı! "Yahu evladım ne tadını alacaksın bu sıcaklıktaaaaaa" diye haykırsam da bana mısın demedi tombiş annem! :) hihihihihi Tövbeee tövbeeeeee.. :) Aldığım karşılık ise; "Aaaaa karışma ben böyle seviyorummmm!" Ne dersiniz bu cevaba şimdi?! :))) Hamuru aslında öyle kafayı yedirten cinsten değil. İçinde şeker ve tuz yok! Gelin görün ki, içindeki harmanla beraber acaip bir şey oldu. Servis ederken muhakkak üstüne Erimiş Çikolata veya Icing konulmalı diye düşünüyorum. Gece gece ancak Nutella sürebildik. Açıkçası Çikolata eritecek halim yoktu, itiraf etmem gerekirse! hihihihih Bak, şimdi aklıma geldi aslında tamamen çikolata da kaplanabilir yahu! Hmmmmm.. Güzel fikiiiirrrrrrr!! Yammmiiiii... Sonuç ne mi oldu sevgili okuyucularım? Gözler kaymış, şeker çıkmış aval aval birbirimize bakıyorduk! :))
Ehhhh, bu tekerleklerin bizi nereye götürdüğü belli oldu! :)
Bon Appetit!

Charlie? Where is the Chocolate Factory???

Çikolata Fabrikasına gittiğimi söylersem beni döver misiniz? :D Ahhhh.. Size o dayanılmaz hatta muazzam hissi anlatsam yine de kelime bulamam diye korkuyorum. Cümbür Cemaat mutfak tayfası olarak güzelim fabrikaya gittik. Dünyada en büyük 2.ci çikolata fabrikası olarak sayılan bu nacizane ve aklı tamamen uçurtan mekanda ilk olarak ( ismini vermem reklam olur diye düşündüğüm için veremiyorum) , çikolatanın yapım prosesini gördük. İnanır mısınız; herşeyi makineler yapıyorrrr!! Yani öyle kakao yağını çekirdekten ayıran hayali teyzeler yok! İlk bölüm tam anlamıyla çikolata görmediğimiz için çok heyecan verici değildi fakat benim gibi bu gibi hayal dünyası olaylara inanan biri için içten içe dans edilen birkaç saat geçti diyebilirim. Hele o kokuuuuuuu!!! Ahhh.. Ahhhh.. Farkındayım devamlı 'ah'lanıp 'of'lanıyorum ama siz benim yerimde olsaydınız keşke! En önemli konuyu atlamam gerekiyor! Aşırı katı bir rejim yapıyorum yaklaşık 3 haftadır ve bunu "öldürseniz beni diyetimi bozmam" diyerek takıntılı bir şekilde yolumda ilerliyorum. :) Düşünün arkadaşımın doğum gününde bile önüme Künefeler gelmiş ve gözlerim dolmuştu! Bu abartı değil bu arada! Resmen gözlerim doldu! Hani dokunsanız ağlayacak vaziyetteydim sevgili okuyucularım! Böööğğğhhhh.. Hal buyken çikolata fabrikasını gezmek zor oldu tabi benim için. Hele çikolatalara şekil verilen kısıma geçtiğimizde, o içimde parçalanan milyonlarca şeyyy!!! Üstüne çikolata dökülen kestane şekerleriiiiiiii, İçi dolgulu olanlarrr, özel yapımlarrrrrr.. vs.. vs... vs...... Soruyorum size, kim ağlamaz?! İkram edilen çikolataları aldım tabi ki! :D Almam mııı kardaşımmmmm??!! hihihihihi.. Çikolata kokusundan, evet, sarhoş oluyorsunuz! O seratoninler ve endorfinler hava da uçuşurken nasıl olunmasın anacığımmm değil mi? :) İnsanın hayatında bir kere bile olsa böyle bir yeri ziyaret etmesi gerektiğini düşünüyorum!
Gün sonu nasıl mı bitti? Çantamda bir dolu çikolata ve orijinal kakao çekirdeği! En son mutfakta masum masum kokluyordum kendilerini :D
Bon Appetit!

Bugün Bayram! Erken Kalkın Çocuklar!

Yine bir bayram yine şenlik edası derken Çikolatalar yapma fikri çok mantıklı geldi. Ehhhh! Gelen olur değil mi? Hali hazırda bu kadar şey yapıyorken, inanır mısınız sevgili okuyucularım, dışarıdan cici almak çok mantıksız geliyor bazen. Hani "Burada yapılmışı var!" demeyip, elleri buram buram endorfin kokan Bitter Çikolata ve, benim Çikolatadan saymadığım, Beyaz Çikolataya daldırmak en tembelce olmayan ve biraz da snob sayılabilecek bir davranıştı. Evet! Benim o! :)) Bitter Çikolata Ben Marie usülü eritildi, içine gizli tuttuğum esans koyuldu ve kalıbına döküldü. Tahmin edersiniz ki, fikirlerim çalınmasın diye ne yazık ki, bütün ayrıntıları böyle sosyal ortamlarda veremiyorum. :( Çubuk şeklinde olan çocuklarım buzdolabında dondular iyice. Onlar olurken ben hırsıma yenik düşüp Beyaz Çikolatayı erittim ve içine nane esansı koydum. Ardından pembe küçücük şekerlemeler koydum. Ne alaka diyeceksiniz ama inanın, yerken ağızda inanılmaz bir his bırakacağını tahmin etmiştim. Nitekim öyle oldu da! :) Bununla yetinmeyip Kakao Yağını erittim ve kırmızı gıda boyası ile eriyen yağa renk verdim. Kalıba pamukla bunu güzelce sürdüm. Üstüne de kendi enstantene şekerlemeli karışımımı koydum! Ohhhhhh!! Misssssssss!!! :) Yavrucakta buzdolabındaki yerini aldıııııııı!! HA HA HA! Sıra Karamel Dolgulu Bitter Çikolataya geldi. İlk önce Bitter Çikolatayı erittim ve kalıba doldurdum. Buzdolabında alt kısım donarken bende iç dolgusu olan karameli yapmaya başladım. Okulda katıldığım Workshopta gayet iyi yapmıştım ama en son evde tam bir hüsranla sonuçlandığı için açıkçası inanılmaz kaygılıydım! Şeker, Su ve Limonu koydum ve pişirmeye başladım. Olucak mı olmayacak mı diye dudaklarımın içini yedim, itiraf ediyorum! Sonunda kaygılarım boşa çıktı ve karamelcik tam istediğim kıvama geldi. TaTammmm! :) İşteeee bendeki süper akılla, çocuğu sıcak sıcak sıkma poşetine koydum! Bir baktım ki ne göreyim!!! Poşet yırtılmış!! Şansa bakın! Ve yine süper zeka - insan üstü beynimle elimle, dikkatinizi çekerim elimle, sıkma poşetini sıyırmaya çalıştım! Sol elimin işaret parmağının ve baş parmağının ateş kadar sıcak karamele değmesiyle gözlerim bir anda yaşardı ve ben yine mutfakta ve yine çığlık çığlığa moduma geçtim! Şansım var ki, bu sefer kesmedim! Yaktım!!!!! Direk elimi soğuk suya ardından buza ve sonrasında yanık kremiyle haşir neşir etsemde geçmedi. Şu anda hala parmağım su toplamış vaziyette! Şef, mutfağın beni çağırdığını söylemişti ama mutfağın bu kadar tutkulu beni çağırdığını tahmin etmemiştim doğrusu! Yaklaşık 2 saat kadar çocuklar gibi zır zır ağladım. Ardından duruma sinirlenip karamelide çöpe attım, kalıptaki içi doldurulmayı bekleyen Bitter Çikolatayı da! Zaten bir şeyim de normal olsun yani! :) Dolapta hazır olmuş çocukları çıkardığımdaki halimi görecektiniz sevgili okuyucularım, bir hava-i fişek gösterisi misali heyecan ve cümbüş içerisindeydim. Diyorum ya, işte o an, herşey unutuluyor! El yanması da, hüzünlerde, burukluklarda ve hatta başarısız olma ihtimali de unutuluyor! Kocaman bir gülümseme oluştu ve "Annnnneeeeeee, kızlarıma bak!!" çığırmaları mutfakta yankılandı. Her ne kadar babam, nane esanslı pembemtrak çikolatalarımı karidese benzetmiş olsa da, beni hiçbir şey yıldıramadı, yıldıramayacakta! :) Karides marides dedi ama hooopp mideye de indirdi hepsini! :)))
Offfff.. Canım çekti gece gece.. :) Diyet mi? Kim? Ne? Ben miii?? :)
Herkese İyi, Mutlu ve Bol Bol Cicili Bayramlar!!!
Bon Appetit!

Ağustos Mu Dedin?! Bol Çikolatalı Fındıklı Pasta mı???

Havaların inanılmaz bunaltıcı olmasından dolayı, insan ellerini kaldıramayacak duruma gelmiyor değil! Sıcakları geçtim ama şu nem yok mu?! Yok yani.. Yapılan herşey pörsüyor!  Global ısınma gelmedi diyordu çoğu arkadaşım, alın size global ısınma! Hala farkına varmadıysanız eğer tabi.. Sıcakların gün be gün bizi yapış yapış yaptığını varsayarsak, ben yine ve yeniden kolları sıvadım ve doğum günü çocukları Arzu, Arzu'nun eşi Gökhan ve mükemmel babam için bir pasta yapayım dedim. Butik pasta kavramından çıkıp normal bildiğimiz pastane pastası türünü yapmayı tercih ettim. Hedefim, Bol Çikolatalı Fındıklı Pasta yapmak! Tamam.. Tamam... Bu sıcaklarda çok tehlikeli bir seçim olduğunu bende biliyorum! Daha önce yapmadığım bir şey olmalıydı ne yapayım! :) Ahhh! Bırakın beni mutfakta yaşayayım! İleride kesinlikle kendi evimde açık mutfak olmalı yoksa herhalde kimseyi göremem. :) Daha merak ettiğim ise, "Acaba çok kilo alacak mıyım?" sorusunu da geri planda bırakıyorum farkına vardıysanız! :)) Sessizce mutfağa girdim. Mis kokulu Tereyağ, Bitter Çikolata, Kakao, Pudra Şekeri, Yumurtalar, Rondoda da ince çekilmiş fındıklar veeeee babamın koleksiyonundan Metaxa Konyak, pasta olmak için hazırlandılar. Askerlerim kenarda beklerlerken, ben her zamanki gibi önceden fırınımı 180 dereceye ayarlayıp ısıttım. Ben Marie tarzında ( içi su dolu bir tencerenin üstüne kaseyi koyun ve ne eritmek istiyorsanız eritin) çikolata ve tereyağını erttim ve soğuması için kenara bıraktım. Ayrı bir mayonez kasesine ise, kakaoyı eledim ve üstüne PudraŞekeri ve Yumurtaları koydum. Mixerle güzelce çırpıp baş döndüren erimiş çikolatalı karışıma ilave ettim. Konyakta içine bir güzel koyuldu. Ohhhhhh!! Başınız döndü değil mi? Fındıkları ilave etmeyi unutmadım tabi ki sevgili okuyucularım. Yuvarlak bir kalıba koydum ve içine 2 parmak kadar su koyduğum tepsinin içine kalıbı koyup 45 dakika kadar pişirdim çocuğumu. Fırından çıktıktan soora yaklaşık 5 saat kadar buzdolabında beklettim. Daha fazla bekleseydi aroması daha güzel karışırdı ama kendisini akşam yemeğine yetiştirmeliydim. Üzeri sosu için ise, yine Ben Marie usülü Çikolata, Tereyağ, Süt ve Vanilyayı erittim ve buzdolabında uzunca süre bekleyen cicimin üzerine döktüm. Pastacığımın kenarlarını süslemek için ise, kalan fındıkları spatula yardımıyla ( ki biraz elde kullandım) yapıştırdım. Üzerine aslında daha başka süslemelerde yapılabilirdi. Şahsen, sade olan şeyleri daha çok seviyorum! :) Voilaaaaaa! Pastamız hazır olduuu!!!  Güzelce akşam yemeği yedikten sonra, kırmızı şaraplar açıldı. Pasta mumlarıyla masaya kondu. Serrayla ikimiz pastanın tadına hasta olduk! Özellikle bayanların muayyen günlerinde veya sevgilileriyle kavga ettikleri günlerde yemelerini tavsiye ederim! İnanılmaz seratonin yuvası kendisi! Gerisi hikaye benden söylemesi! :)) Babamlara biraz ağır geldi. Ehhh! Saçlara ak düşünce böyle oluyor! Bunu duysa beni kıtır kıtır keser herhalde! :)) Marketten alınma Meyveli Pasta ile güzelim pastamı aldattılar o ayrı! Hala çok kırgınım! :)  Ertesi gün tartılmamak üzere, biz afiyetle yedik! Ohhhhh! Canımıza değsinn!!!! :))))
Bon Appetit!

Çeşme'nin Yolları Taştan, Ben Giderim Bazı Bazı

Sevgili okuyucularım, okul öncesi güzel bir tatile ihtiyacım olduğu ve önümüzdeki minimum 1 yıl boyunca tatil yapamayacağım için bir haftalığına sizden izin isteyeceğim. İstanbulda havaların arada yağmurlu ve inanılmaz boğucu olduğunu düşünürsek, son çıkışta yolu yakalayıp Çeşmeye doğru hareket etmenin zamanı geldi. :) Ama gitmeden önce bugün yaptığım içi karamel dolgulu çikolatalarımı sizlerle paylaşmak istedim. Psikopat gibi aldığım milyon çikolata kalıbının içinde ayıcık şeklinde olanını kullanmaya karar verdim. Gözüüme en şeker bu kalıp gözüktü! :) Daha önce yaptığım için yapımında hiçbir sıkıntı çekmedim. Kalıbı ilk önce yapışmaması için özel spreyi ile spreyledim. Üstüne de bronz gıda boyası bulunan spreyle şöyle bir geçtim ki, ayıcıklar kalıptan çıktıktan sonra parlak bir ifade takınsınlar! :) İlk katmanı Bitter Çikolata ile geçtim ve buzdolabında biraz dondu çocuğum. O kıkır kıkır donarken, bende karamel dolgusunu yaptım. İlk yapışımda, karamel dolgusunu yapamayıp hüsrana uğramış hatta yıkılmıştım fakat bu sefer elim alıştığı için rahat rahat hatta gevşek gevşek yaptım kendisini :)) Tatile gideceğim ya biraz ukalalık takınmak hakkım! :)) Onuda sıkma poşeti ile donan alt katmanın içine sıktım. Oda kıkırdayınca çikolatadan oluşan üst katmanını yaptım. Anlayacağınız toplam 3 prosesten geçiyor yavrucak. Biraz zaman alıyor ama sonuç mükemmel bence. Isırdığınız zaman içinden akan karamel dolgusuna diyecek söz yok! :) Offff.. Offfff..
Yanıma alacak mıyım?! Güldürmeyin beni! :) Diyetteyim diyorummmmm ! :)))))
Haftaya görüşmek üzere! Mis kokular sevgili okuyucularım !
Bon Appetit!

Hangi Erol? ProfitErol! :)

Bir hafta sinir krizleri içinde kıvrandıktan sonra pazartesi itibariyle yeniden mutfağa girmenin zamanının geldiğini düşündüm bu hafta. Eh! Kolay değil benim için bu! Bütün terslikler üstüste geldikten sonra hele! Pazar günü, http://kelebekdiyeti.blogspot.com'un yazarı olan sevgili arkadaşım ve Macaronlarımın isim annesi Özge'yi dinleyerek havuza girdim ve suyun içinde öylece uzanıp gökyüzünü seyrettim. İnsanın fazla elektiriği üstünden atması da gerekiyor değil mi yani?! Nitekim attım da! :) Dünya varmış yahu! Pazartesi günü, güzel bir geç kahvaltı sonrası, güzelim mutfağıma girip salı günü siparişim olan CheeseCake'i hemen yaptım. Ohhh! Mis gibi oldu yavrucak! :)) Salı günü de yapmak için pasta düşünüyordum ama vazgeçip, hedefi Profiterol'e yönlendirdim. Daha önce Eclair (Ekler) yapmıştım ki ikiside fransızların çok kullandığı şu hamurundan (Pate â Choux) yapılıyor. Choux, aynı zamanda Lahana demek oluyor. Adını kabarma özelliği olan Lahana'ya benzediği için bu adı alan bu güzel hanım, annemler tarafından çok sevildi. Hamurunu, Tereyağ, Su, Vanilya, 4 adet yumurta ve bir tutam tuzdan oluşturdum. Bendeki reçeteyle toplam 2 tepsi topçuk çıkıyor. Boylarını çok büyük yapmadım açıkçası. Ciciler fırından çıktıktan sonra soğumaya bıraktım ve iç kremasını hazırlamaya başladım. Yapmaktan korktuğum iç kreması gayet güzel oldu diyebilirim size! Ben bile şaşırdım! :) Krema soğuduktan sonra da sıkma torbasıyla her birinin alt kısmından duy'u sokup içlerini krema ile doldurdum. Bunu da televizyonda görmüştüm! :)) Kat kat olmak üzere güzel bir servis tabağına hepsini ellerimle dizdim. Sonunda üstüne dökülecek çikolatalı sosa sıra geldi. Güzel düşündüğüm reçetenin üst sosu için verilen malzemeleri bir araya getirdiğimde içine kakao atılmış su görünümünü elde etti çocuğum. Bende yılmayıp tamamını lavaboya boşalttım ve başka bir reçetedeki sosun uygulamasına geçtim. Olmuyorsa yeniden! Yeniden! Yeniden! Mutfağı buram buram çikolata kokusu yayıldı. Ahhhh! Gönüllere zarar!! Hele de benim gibi sıkı bir rejim içindeyseniz ve aldığınız bütün kiloları verdiyseniz işiniz daha da zorlaşıyor sevgili okuyucularım! Çikolatalı sos inanılmaz güzel oldu benim fikrime göre. Evettttt! Birkaç kaşık almış olabilirimmm!! Ama bugün marul yiyeceğim! :) Iyykkkk! Marulla kim doymuş ki ben doyacağım?! Arzu ve annem, teklif ettiğimde ılık olduğu için dün gece cicimi yemediler ama bugün kaçışları yoktu tabi ki! :) Öğlen, babamda birlikte olmak üzere hepsinin önüne birer tabak koydum. Üstüne bir de erimiş çikolata dökseydim daha güzel oalcaktı bence ama evde uğraşamadım. Hava böyle yağmurluyken biraz zor oluyor zaten :) Erimiş çikolatanın üstüne, küçük küçük kıyılmış beyaz çikolata serpebilirdim ayrıca. Görüntü olarakta daha güzel olurdu. Ama diyorum ya, havadan.. havadan..! :))
Şimdi sinsice mutfağa gidip, birkaç kaşık daha yiyeceğim sevgili okuyucularım ama bu aramızda sır kalsın. O zaman kalorisi sayılmaz! :)
Bon Appetit!

Fındık Ezmeli Kurabiyelerim ve Kilo Sorunu

Bu hafta çok yorulduğum için biraz dinleyim dedim ama demekle kaldım tabi ki. İki gün hiçbir şey yapmayıp sadece televizyon izledim diyebilirim :). Ardından soyal hayata karışayım, Saint Benoit'nın Pilav Gününe katılayım dedim ki içimde bir şey kıpır kıpır etti. Göremediğim bir güç beni mutfağa doğru itti :). O hissettiğim vicdan azabını size anlatamam! İki gün oturmanın verdiği o garip hissi gidermek için Fındık Ezmeli Kurabiye yapayım dedim. Bol kalorili şöyleeeeeeeeee..Ohhhhh.. :)) Hoş, bu çeşit Fıstık Ezmeli de yapılabilir! Ben, sevgili marketimizde ancak bir çeşit bulabildim. Nitekim, Fındık veya Fıstık ezmesi değil de ben bizzat Nutella'cıyım! Hergün minimum bir çay kaşığı! Ah! Sizde bilirsiniz çay kaşığıyla yemenin ne kadar harikulade bir haz olduğunu!! Kavrulmuş Türk Fındıkları... :))) Ama bizim durumumuzda kurabiyemiz Fındık Ezmeli oldu. Daha sonra Nutella'lı değişik tarifler deneyeceğim. Fındık Ezmesi bana biraz ağır geliyor. Fakat, bu kurabiye düşünebileceğinizden hafif ve inanılmaz yenilesi oldu :). Mutfağa nasıl bir kokunun yayıldığını söylememe gerek yok! Babam bile salondan o güzel kokuya geldi ve ilk çıkan tepsiden 2 tanecik aşırdı. Hemde sıcak sıcak! Kurabiyemizde Tereyağı ve Esmer şekeri mikser yardımıyla krema kıvamına gelene kadar çırpıyoruz. Başka bir kapta un, karbonat ve tuzu birlikte eliyoruz. Tereyağlı karışıma bir yumurta kırıp yine çırpıyorsuz ardından da neredeyse bir kavanoz Fındık Ezmesi (265gr.) ekleyip karıştırmaya devam ediyoruz. Gelsin Kalorilerrr :). Unlu karışımımızı da ekledikten sonra bulamaçımızı sertleşmesi için 40 dakika kadar buzdolabında bekletiyoruz. Buraya kadar tamam! Asıl olay bundan sonrası aslında! İlk defa yaptığım bir reçete olduğu için sonucunu tahmin edersiniz ki bilmiyordum. Neme lazım tepsiye 2 cm aralıklarla dizdim. Üzerlerine de çatalla şekil verdim. Biraz yayılacağını düşünmüştüm fakat düşüncelerimi aştı ve acaip yayıldı! Tepsideki kurabiyeler nerdeyse birbirine yapıştı! Tamam, Panik yok! İkinci tepside deneyimli oldum ve küçük küçük koydum ve bayağı aralık bıraktım. Aman diyeyim! Yani bir tepsi de toplam 9 adet kurabiye oldu. Yayılgan şey ne olacak! :) İkinci tepsi süper oldu fakat üstündeki çatal izleri pek gözükmüyor piştikten sonra. Keşke pişmeden önceki hali gibi gözükseydiler! :) Gelelim test subjelerimin görüşlerineeeeee.. Serra, rejimde olmasına rağmen 3 adet yedi. Annem 2 adet ve Babamsa durdukça yedi diyebilirim :). Babamın yorumu şu; Hmmmm biraz tatlı.. Annemden cevap: Fındık Ezmesindendir! Babam: Fark ettim ama tatlı ya biraz.. Annem: Fındık ezmesinden!!! 0_o
Şimdi mutfağa gidip bir tane alacağım yanında da süt içtim mi tamamdır! :)
Bon Appetit!

Charlie and The Chocolate Factory


Beni tanıyanlar bilir ki ben dehşet derece de Çikolata hastasıyım! Birçok Çikolata Workshop'una katıldım. Tabi katılmakla kalmıyorum bizzat kendimi ilerletmek için elimden geleni yapıyorum. Kendi kafamdan çeşitlerini yaratıyorum. Yok Yeşil Çaylısı yok Prensesi yok Fudge'ı derken elim iyice alıştı. Evde ne kadar çikolata kalıbı ve küvertürü olduğunu bana sakın sormayın! Serra'nın bir mutfak şirketinde çalışıyor olması tabi piyasayı çok daha yakından takip etme şansı tanıyor bana. Mutfak alışverişlerine genelde onu da yanımda götürüyorum :). İlk çikolata kursuma da onunla birlikte gitmiştim. Etrafa saçılan Seratoninler ve Endorfinler diz boyu tabi :). Çikolata yaparken öyle garip bir haz yaşıyorsunuz ki, insan başka hiçbir şey düşünmüyor! Ne zaman kafam bozulmuşsa ya da bir şeye takılmışsam hemen Bitter Küvertürümü çıkartıyorum ve abuk subuk tiplemeler yapıyorum. Ama en çok yapmayı sevdiğimi sorarsanız; kesinlikle Rumlu Truffle'larımdır!! Zamanla çeşitlerimi arttırdım. Çikolata kaplı çilekler (ki bunu yapması çok basit) karamel dolgulular ve badem ezmeliler gibi çocuklarım oldu. Hele Çikolata Kaplı Portakal Şekerlemesi var ki diller destan diyebilirim :). Bir gece önceden portakalın kabuklarını soyuyorsunuz, suda birkaç kez kaynatıp acısını alıyorsunuz. Sonra ızgaranın üstünde kurutuyorsunuz. Ertesi günde çikolataya buluyorsunuz. Ya da şekere batırıp kurutun ve direk öyle yiyin! Ağzınızın suyu akıyor şu anda değil mi? :) Ahhh! Birde yapmasını hayal edin bir! :))) Hani aşık olduğunuzda içinizde hissettiğiniz o güzel his vardır ya, ha işte o Endorfin, sizi inanılmaz sarmalıyor! Çikolata olayına girmemdeki en büyük etken, Jacques Torres Baba oldu :) Kendisi çok önemli bir kişiliktir. Televizyonda hergün programının millattan önceki halleri yayınlansa da internette araştırmanızı tavsiye ederim! En son Kuzenim Umut ve İldem'in nişanında Serra'nın mükemmel yamaklığıyla çok güzel bir Karışık Çikolata Kutusu hazırladım. Çoğunun içinde alkol vardı tamam kabul ediyorum hatalıyım! :) Ama nişan ya, biraz renk katmak istedim. Davetlilerin çoğu yaşça bayağu büyüktü! :) Gecenin sonu: herkes davetteki içkilerle birleşince zum oldu!! :) Çikolatalarım mı? Hala konuşuluyor! Bana kalmadı düşünün! :) Hey! Megolamanlık yapmıyorum! Sakın yanlış anlamayın. Ne de olsa ben daha öğrenciyim! Okulun giriş ücretini sonunda yatırdım. Eylüle kadar daha çok çalışmalıyım. Hiçbir zaman yolu tam anlamıyla geçmiş sayılmazsınız! Sadece ilerliyorum.. Nereye mi? İstediğim B noktasına varıncaya kadar! :) Ben bir hayalim için bütün hayallerimden vazgeçtim. Sonucunu hep birlikte göreceğiz sevgili okuyucularım. Mucizeler mümkündür! Görmek için sadece inanmamız gerekiyor! Şimdi derin bir nefes alıyorum ve cumartesiye siparişini aldığım Baby Shower Şekerlemelerine başlıyorum.
Acil durum çikolatam neredeydi benim?! :) Yok ben gidip Arzu'nun dükkandan getirdiği Alman Pastasından bir ısırımcık alayım :)
Bon Appetit!

Chocolate Chip Cookie'lerim ve Sema Usulü Revani'm

Haftasonu, Serra bana geleceği için ona küçük bir süpriz yapmak istedim. Kendisi sıkı bir rejim uygulayıcıdır. Bu sıralarda nitekim o mod içerisinde :). Bende açlığını bastırsın diye ona Chocolate Chip Cookie yaptım. Geldiğinde gözleri fal taşı gibi açıldı diyebilirim size. Kurabiye hamurunun içerisindeki damla çikolataların tadına diyecek yok zaten. Fakat bu reçete daha önce denediklerim içerisinde en iyisiydi! Yapılışı da bir o kadar kolay! Hele çocuklarınız varsa yanında bir bardak süt ile inanılmaz bir hal alıyor! Pastacılık konusunda anladığım şeylerden biri de, herşey oran orantı üzerine! Hadi bakalım birini biraz eksik koyun ya da biraz fazla! Her zaman yaptığınız şey bile olsa tadı inanılmaz farklı oluyor! Ve mutlaka kenarından bile olsa bir ısırık almanız lazım! Öyle Rejimdeyim! Yok Tatmayayım! diye bir şey yok! Ben mi? Evet! Hepsi mideme giriyor! Fakat neyle besleniyorsun derseniz, neredeyse bütün öğünlerde meyve yiyorum! Formumu da korumam lazım değil mi?! :) Yoksa ipin ucu kaçar mis kokulu okuyucularım. Ki ben tatlılara asla ama asla hayır diyemeyen bir yaratığım! Gelelim güzelim Revanimeeeee.. Reçetesi anneannem zamanından kalma fakat annemin küçüklüğümden beri yaptığı bir usül. O yüzden adı: Revani de Sema :).  Uzun zaman önce yapmıştım fakat bu haftasonu annemler arkadaşlarına gidecekleri ve cici bir şey götürmek istedikleri için kolları sıvadım! Serra, çikolata damlaları içinde gözleri fıldırfeş dönerken, ben mutfakta revaninin içine koyacağım yoğurtun olmadığını fark ettim! Sevgili arkadaşım Arzu, çoğu zaman olduğu gibi imdadıma yetişti! Yoğurt geldikten sonra bir çırpıda yavrucağı yaptım. Revani'nin yapımı sırasında, sanki gökten melek iner gibi, Kemal Usta geldi. Kendisi süper bir ustadır! Ayrıca bu hafta stajına başlayacağım pastanede bana ustalık edip, yetiştirecek! :) Okul öncesi staj fena fikir değil, değil mi? :) Çalış, çalış, çalış..  Kemal Usta, bana revaninin şerbetini dökme konusunda çok önemli bir bilgi verdi. Revaniyi ters çevirip şerbeti dökmem lazımmış! İnanmayacaksınız ama inanılmaz oldu! Mutlaka denemelisiniz! Gözlerimden uyku akıyor ama nasıl canım çekti!
Bon Appetit!

Çikolata Zevkine Sarmalayan Brownie'lerim


Dün gece, Karpuz Yontma Sanatını araştırıcam diye uykusuz kaldım. Sabah kalkınca insan tabi dünyada mıyım? Neredeyim? diye düşünüyor :). Sabah kalkınca aklıma bugün, Brownie yapmak geldi. Hani ağızda dağılan, içi yumuş yumuş ve çikolata zevkine sarmalamaları en büyük isteğimdi. Daha önce hep muffin kalıpları içine yapmıştım. Bugün de, değişiklik yapıp Starbucks'ta satılan şekilde yapmak istedim. 4 Yumurta, Şeker ve 2 gram Tuzu çırpma teliyle çıptım. Ardından erittiğim Tereyağın içine 400 gram kadar Bitter Çikolata koydum. Çikolata tereyağın içinde eridi tabi :). Ohhh.. Misssss.. Tereyağı kokusuna bayılıyorum! Çikolatalı karışımı yumurtalı karışıma ekledim ve iyice çırpma teliyle çırptım. Homojen bir karışım elde edince de dikdörtgen kalıbımın içine döktüm. Dökerken de nasıl heyecanlandım anlatamam size sevgili okuyucularım. Sonucu dört gözle bekledim desem yeridir! 170C turbo fırında yaklaşık 15 dakika da pişti yavruşlar. Turbo da daha iyi pişiyor aklınızda bulunsun! İlk başta ben normal fırında denedim ama öyle kabarmıyor ve içi güzel pişmiyor. Piştikten sonra kalıbından çıkartırken bir kısmı parçalandı itiraf ediyorum. Eninde sonunda bu kalıpta Brownie ilk defa denedim :). Neyse ki, en güzel kısımları kurtuldu. Bundan sonraki yapışımda kalıp konusunda deneyimli oldum :). Eski metal kalıp takıntım olduğu için silikon kalıp kullanmayı pek sevmiyorum. Tamam! Hiç sevmiyorum! Ev hanımları için çok ideal fakat ben profesyonel olmaya çalıştığım için işin zoruna kaçmalıyım değil mi? Sonuç: Diyet bozan, Aklı alan ve Yerken insanın gözlerini kapattıran bir Brownie! :)
Görev başarıyla tamamlandı! :)
Bon Appetit!

Pazar Kahvalıtısında Nutella'ya bulanmış PanCakelerim

Sevgili okuyucularım, şapsal bir vaziyette yataktan kalktıktan sonra güzel bir Pazar Günü Kahvaltısı etme fikri ağzımı sulandırdı desem yeridir. Serra'nın da uzun süredir benden yapmamı istediği Amerikan Usülü PanCakeleri hayata geçirmenin zamanın gelmişti bile. Kollar sıvandı ve mutfak faresi pozisyonumu aldım. Amacım; annem, babam ve Serra uyanmadan insanı kendinden geçirtecek bir kahvaltı hazırlamaktı. Olmazsa olmaz peynir çeşitleri, domatesler ve bilimum zeytinler masayı donattı. Hemen ardındanda PanCakelerimi yapmaya başladım. Yapılışı aslında çok basit! Sizde bir Pazar kahvaltısında sevdiklerinize rahatça yapabilirsiniz. 1 bardak su, bir bardak ılık süt, 3 yemek kaşığı eritilmiş tereyağ ve 3 yumurta cam bir kasede çırptım. 3 bardak un, 2 çorba kaşık kadar toz şeker, bir tutam tuz, 1 çay kaşığı karbonat, 1 paket Şekerli Vanilin ve 1 paket kabartma tozu (1 yemek kaşığı) ayrı bir mayonez kasesinde elendikten sonra likit karışımın içine ekledim ve bir güzel çırptım. Tava'yı ısıttıktan sonra da, birazcık sıvıyağ koydum. Yalnız çok fazla olmaması gerekiyor. Fazla gelirse bir peçete yardımıyla üstünden fazla yağı alın. Kepçeyle PanCake karışımını teker teker dökün. Bendeki tava özel olduğu için dört yuvarlak bölümden oluşuyor. O yüzden, yuvarlak şekil almaları bakımından problemim olmadı. Hemencecikte pişiyor keratalar :). Dikkat edin yakmayın sevgili okuyucularım! Elinizde spatula ile başında durmanız gerekiyor resmen :). Tabağa alıp masaya geldiğimde ise, herkes çoktan uyanmıştı :).Eh! Bu güzel kokuya kim uyanmaz değil mi?! Nutellamız ve Pudra Şekerimiz de yerini aldıktan sonra hepberaber resmen yumulduk PanCakelere! :)) Açıkçası günün geri kalanında yenilen şeylere dikkat etmenin ceza olacağı bir gün daha başlamış oldu :). PanCakeleri Mısır Şurubu, Bal ve Çeşitli Meyvelerle de kombine edebilirsiniz. Benim tercihim çikolata versiyonundan oldu. Offf.. yine karnım acıktı işte :) Akşam yemeği için hayranı olduğum Emeril Lagasse usulü Güveçte BeefStraganoff yapma fikri karnımın içinde canavar varmışçasına çıkardığı sesi bir nebze bastırmış oldu :).
Bon Appetit!

Vivaldi Kıvamında Éclair Pastalarım ( Vivaldi Yıldırımları )

Sabah ilk uyandığınızda aklınıza ne gelir? Sevgili gelir akla yada kaç kilo oldum acaba?, Bugün yine işe mi gideceğim?!, offf..Bugün şu ödemeyi yapmam lazım! Yaşasın çok istediğim o şeyi alacağım bugün! gibi bir sürü cümle türetebiliriz. Benimse aklıma genelde bugün ne tatlısı yapsam ya da ayyyy!!! bugün bilmem ne tatlısı günü! diye cümleler geliyor. Beyin farklı çalışıyor tabi. Yani Charlie'nin Çikolata Fabrikasının gerçekten var olma olasılığına inanan bir insanım, düşünün bir! :). Dün sabah kalktığımda çok değişik Eklerler yapma isteğiyle yataktan resmen fırladım. Hepimizin bildiği Ekler Pasta, fransızcada "Éclair" yani "Yıldırım" dan alıyor ismini sevgili okuyucularım. Daha önce yaptım mı? Hayır! Hem ilk denemem hem de değişik bir şey yapma girşimi! Çok ilginç bir birleşim değil mi? :) İşte tam ben! :) Elimde tam anlamıyla bir tarif bile yoktu mutfağa girdiğimde. Bütün kitaplarımı masanın üstüne dizdim. Birer birer bakmaya başladım. Hmmm.. bu olabilir.. Bu kesinlikle olamaz diye sesli düşünürken yeni aldığım yabancı kitabıma bakmak aklıma geldi! Hani fotoğraf karesindesinizdir ve sağ yukarıdan baloncuk çıkar! Çınnn!! diye bir ses duyulur! O anı yaşadım ben! :)) Kutsal Reçete kitabımı açtım yanına da. İkisini karşılaştırdım ve mutfak meleklerim yardımıma koştu!! İki reçetete bildiğiniz birbirinin neredeyse aynısı çıktı. Yabancısında sadece farklı olarak süt vardı. Ama ben çok yumuşak olur düşüncesiyle süt koymaya cesaret edemedim. Nitekim, Choux Hamurum ( Pâte à Choux) süper oldu! Artık Profiterol de yapabilirim gönül rahatlığıyla! Gelelim içine doldurulacak pastacı kremasının yapımına. Daha önce milyon kere yaptığım Pastacı kreması inanmazsınız süt kesti! Ben, sevgili ocağımdan dolayı olduğunu düşünüyorum. Bendeki tarif bildiğiniz anne tarifi. Anne tarifleri hep tutaaarrrrrr!!!Baktım ki süt kesti, her zamanki gibi demoralize olup televizyonda seyrettiğim Beyaz Fırının Ustasının Mısır Nişastalı tarifini denedim! Oldu mu sizce?! Hayırrrrr!!! Yavrucak katılaşmadı bir türlü! Onu da ocaktan aldım. Çöküntüye uğradığımda genelde ya panik olur elimi falan yanlışlıkla keserim :) ya da kimseyle konuşmadan oturup sakinleşirim. Sakinleşmeyi tercih ettim bu sefer :)). Yeniden ilk tarife dönmeye karar verdim. Bu sefer de ocağın sağ tarafında pişirdim kendisini. İşin en ilginci; 3.cü seferde oldu! Aynı malzeme aynı miktar hem de! Beni gıcık edecek ya! Pastacı kremam da olduktan sonra, ben tembelliğe kaçtım ve içine kaşıkla sürdüm. İnsan olsaydım sıkma torbasıyla sıkardım! Ama ne de olsa daha ilk sefer yani! Bu süreci de tamamladıktan sonra üst kısımlarına geldi sıra. Söylemem gerekiyor ki, iç kısımlarının tatlarını değişik yaptım fakat burada ne yazık ki size söyleyemeyeceğim. Fikirlerim çalınabilir çünkü. Ayrıntılar bende gizli :) Üstlerini de pembe , yeşil, mavi ve çikolatalı fondant yaptım. Biraz etrafa bulaşsa da dediğim gibi ilk sefer olarak bence fena da olmadı hani yani :). Hele mis kokulu hanımlar, period dönemindeyseniz inanın bu tatlı bulunmaz bir ilaç :). Annemle mutfakta yine Çaaaaaaaakkkk!! yaptıktan sonra kapıda beliren postacının elindeki paket ilgimi çekti. Pennsylvaniada oturan çok sevdiğim takı tasarımcısı arkadaşım Rosalie'den kabarık sarı bir paket gelmişti. Heyecanla paketi açtım. İçinde küçük bir kutucuk! Bir gün muhteşem bir pastacı olacağımı yazmış notunda. Kutuyu açtığımda; Çırpma teli şeklinde kendi yaptığı gümüş kolye'yi gördüm. Sanırım hiç boynumdan çıkarmayacağım! Benim küçük şans tılsımım :).
Ayy..Nasıl da parlıyoooorrrr :)
Bon Appetit!

Kendinize İnanın!

Sevgili Okuyucularım, Bu sabah, daha kendime gelememiş bir vaziyette oturmuş çayımı yudumlarken kapı çaldı. Neyse ki gitgide iyileşmeye başlıyorum. Kargodan bana bir şey gelmiş. Acaba ne diye merakla paketi bir açtım ki, ne göreyim!! Hayatta en yakınım olan insan - Uğur Arcan- bana ta Amerikadan Pecan Cevizi yollamış!!! Pecan Pie daha önce yapmıştım biliyorsunuz fakat Pecan Cevizi Türkiyede bulunmuyor ne yazık ki! Tadı bizimkilere göre daha tatlı ve aynı zaman daha yumuşak. Bulamayacağımı anladıktan sonra normal yurdum ceviziyle yapmaya karar vermiştim bende benim güzelim pie'ımı. Oysa, bugün elime geçen muhteşem hediyem, bir anda içinde bulunduğum depresif ruh halimi aldı ve resmen çöpe attı. İnanın, bir gün pastacı şefi olmak için elimden gelen herşeyi yapıyorum fakat yanınızda size güvenen, sizinle gurur duyan, destekleyen ve takdir eden insanların olması o kadar önemli ki. Öyle büyük bir güç veriyor ki insana anlatamam. Mutluluktan ağladığımı itiraf etmeliyim size :). Hastalığım süresince mutfağa giremediğim ve koltuktan kalkamadığım için bende bol bol kitap okudum. Ders çalıştım. Yani, bir hastalık beni yatağa düşürebilir ama beni yıldırabilir mi?! Hiç sanmıyorum! Aynı atlet Marilyn King'in 1979 yılında trafik kazası geçirdikten sonra antrenman bile yapamayacak durumda olmasına rağmen sırf hayal ederek, videolar izleyerek ve gözünde canlandırarak olimpiyatlara gireceğine inanmasını ve gerçekten ikinci olarak girdiğini öğrendiğim zaman bende inanılmaz bir güç yeşertmiş olması gibi. Herşeyden önce inanmak!! Başaracağına ve senin olacağına inanmak! Yatıyorum ama görseniz hiç boş oturmuyorum. Durmadan ya tariflere bakıyorum ya da yapacağım şeyler hakkına bilgi topluyorum. Ne olduklarını öğreniyorum. Mesela; Temperleme ne demek? Çikolatanın küçük sırları nedir gibi. Tart ve Pie arasındaki farklar neler? Muffin çeşitleri neler?Amerikan versiyonu nasıl yapılıyor, İngiliz versiyonu nasıl yapılıyor gibi :) Gülmeyin. Gerçekten çalışıyorum. Unutmayın, Cyntia Kersey'nin "Engel Tanımayanlar" kitabında dediği gibi: Engel tanımaz olmanın uzman görüşleriyle, geçmişte kalan olaylarla, sanayi tarihiyle, yüksek zeka düzeyiyle çok fazla ilgisi yoktur. Sizi düşlerinizi gerçekleştirmeye iten zeka ya da mantık değildir; sezgi, düş gücü ve inançtır. İnanç öyle bir cesaret sağlar ki eleştirmen ve uzmanlar, sonuçları ağzı açık izlerler. Kendinize inanın! Diğerlerinin size inanmaktan başka çare bulamayacağı günler kendiliğinden gelecektir!
Bon Appetit!

İnanırsanız Herşey Mümkündür!

Geçen gün, Yunus beni aradı ve arkadaşının eşi için doğum günü pastası yapmamı istedi. Bende tabi seve seve kabul ettim :). Tamam tatlılarda kendimi ilerletiyorum fakat pasta konusu bildiğiniz gibi çok eğilim gösterdiğim bir alan değildi. Pazar günü Ratatouille pastamla Yunus'un arkadaşı Gizay içinde bir nevi deneme yapmış oldum. Normalde mükemmel yapacağıma inanmadığım bir şeye elimi bile sürmem ama sanırım yılların ilerlemesiyle ve kendime olan güvenimin artmasıyla bu durum tamamen değişti. Resmen gerilla psikolojisiyle hareket ediyorum. Sınır falan tanımıyorum anlayacağınız :). "Ne olursa ol gel" felsefesiyle kendimi gün be gün aşmaya çalışıyorum. Sonunda başardığımı görünce de benden mutlusu olmuyor. Pasta hakkında bana söylenen Gizay'ın çikolatayı sevdiğiydi. Tamam ! Tam benim kafadan! Kendisi mavi ve beyazı da seviyormuş! Hmmmm.. Ne yapabilirim.. ne yapabilirimm.. diye düşündüm ve aklıma her kadının seveceği tek şey geldi: Tiffany kutusu!!! :))) Özellikle canım kardeşim Serra buna hasta olacak Çinden dönüp resmini gördüğünde! Zaten ona da söz verdim bu sene doğum günü pastasını ben yapacağım! Okul da bitmiş oluyor o zaman zaten :). Süper ilerlemiş oalcağım. Konumuzdan sapmayalım değil mi? Doğruyu söylemem gerekirse tek elle biraz zor oluyor. Hele benim gibi sağlaksanız ve sol elinizi kullanmak zorundaysanız durum daha da içler acısı bir hal almıyor değil! Pastanın pandispanyasını yaptım. 3 kat yaptım kendisini. Katmanların arasına çikolatalı pastacı kreması ve krokanlanmış şam fıstıkları koydum. Pandispanya katlarını da portakal şurubu ile ıslattım. Ohhh misssss.. :) Üstüne de çikolatalı homojen yapımla kapladıktan sonra yine kendi yaptığım mavi ( biliyorum tam Tiffany mavisi olmadı ama yine bebek mavisi oldu) şeker hamuru ile kapladım. Elim gitgide alışıyor oy oy! :) Ve beyaz şeker hamurundan kurdelasını da yaptım. Örnek aldığım yabancı kitaplar var elbette. Bu işe giriştiğimden beri öğrendiğim en önemli şey; mutfak malzemelerinin aşırı pahalı olduğuydu! Ne yazık ki doğru bu! Kazandığım herşeyi malzemelere yatırıyorum ama gelecek açısından iyi bir yatırım bence! Tabi, okulunda parasını biriktirmiyor değilim! Tamam, hayaller var da, gerçekleştirmek için de işte böyle çaba sarf etmek lazım sevgili okuyucularım. Neyi aklımızdan çıkarmıyoruzzzzzzz; İnanırsanız herşey mümkündüüürrrrrr!! Aldığım haberlere göre pastam çok beğenilmiş :). Bugün artık biraz huzurla dinleneyim ben değil mi? :).
Bon Appetit!

Can Simidi "Donut" Kardeşler









Eğer tatlı yapıyorsanız duygularınız çok önemlidir. Bence çok iyi konsantre olmanız gerekiyor ve modunuzun yüksek olması lazım. Bugün dans ederek donutlarımı yaptım diyebilirim. Eh! Ne de olsa yeni fırınım bugün geldi!!! Evet! Doğru duydunuz sevgili okuyucularım! Yani Christian Louboutin ayakkabı alsam bu kadar mutlu olamazdım herhalde. Artık emeklerim hiç olmayacak. Hoş Donutları yağda yapıyorum genelde ama olsun yine de:). Fırınımı yarın çalıştıracağım. Çok heyecanlıyım bir görseniz halimi. Ne yapsam acaba?.. Bu arada Dunkin Donut ile yarışan donutlarım şahane oldular! Daha önce de yaptığım için nasıl oalcaklarını biliyordum. Berliner konusunda kendime çok güvenirim ama donutlarım gitgide daha da güzel oluyorlar. Evdeki malzeme eksikliğinden ne yazık ki iki çeşit yapabildim. Şekerli ve üzeri erimiş çikolata kaplı olarak yaptım. Aslında fondant olsa daha iyi olurdu ama erimiş bitter çikolata da güzel oldu :). Ama akşam yemeğinden sonra kalori olarak geri dönmesi konusunda inanın yorum yapmak istemiyorum. Ne yapalım yarın meyve salatası günü olur benim için :). hmmppfhhh.. Bugün kendimle gurur duyuyorum. Çaaaakkkkkk! :) Bon Appetit!

"A" noktasından "B" noktasına gitmek



Sabah kalkıp kahvemi yudumlamaya bayılıyorum. Tabi kahve öncesi kayısı yediğimi mutlaka söylemem gerekiyor. Kayısı yemediğim bir gün sanırım neredeyse hiç yok gibi. Garip bir hastalık diyelim. Zor ayılan biri olduğum için minimum 1 saat geçmesi gerekiyor yola çıkmam için. Varacağım yer de tahmini hep 1 saatlik mesafede olduğu için, bu demektir ki; olmam gereken zamandan minimum 2 saat önce uyanıyorum. Neyse, Kendimi bugün zar zor dışarı attım ve soğukluğu hissettirmeyen güneşin altında Eminönü gezimi yapmak için yola çıktım. Almam gerekenleri aldıktan sonra en sevdiğim şey, Nüans ve Fermo'ya uğramak. Şahsen Nüansı daha çok seviyorum. Hem fiyatları da Fermo'ya göre daha uygun bence. Dükkandan eli boş çıkarmıyım?! Gerekli gereksiz herşeyi almış buluyorum kendimi. Mesela bugün daha hakkını vererek pasta yapmayı bilmediğim halde pasta katı kesme aleti, un eleyici, ganaj, toz jelatin ( ki bunu cheesecake için kullanıcam bu cuma), muffin kalıpları, sufle kalıpları ucuzundan ve bende olduğu halde 50 liraya kıyıp çırpıcı aldım. Harikayım! Eve geldim ki sevinçten ölücem sanki. Mutfağıma hepsini yerleştirirken aldığım keyfi bir görseniz gülmekten ölürdünüz herhalde. En azından annem tuvalete zor yetişti :).
Bugün ki misyonum akşam yemeğinden sonra çikolatalı sufle yapmak. Bugün aldığım kalıpları hemen kullanmak istiyorum. En öncelikli amacım; profesyonel kursuma başlamadan önce bol bol alıştırma yapmak. Bunun için de gittiğim diğer amatör kurslarda öğrendiğim herşeyi yapmam gerekiyor. Ta ki elim alışıp ezberleyinceye kadar. Eh, ne de olsa kursu birincilikle bitirmek istiyorum. En son sufle yaptığımda rengi açık olmuştu. 35gr. bitter çikolata kullanmıştım. Bu akşam ölçüyü iki katına çıkartıp 70 gr. bitter çikolata koyacağım. Bu gidişle annem ve babam duvar üstündeki Humpty Dumpty'e benzeyecekler :)) Onları şişerken izlemek çok zevkli. Bu demektir ki yaptığım şeyler beğeniliyor. Ki babam bu konu da çekilmezdir. Önüne koyduğunuz herşeyi yemez. Nasıl bir keyif benim için anlatamam. İlk önce evi fethediyorum sonra şefleri fethedicem sonra da müşterileri..
Hayatımda o kadar çok farklı şey yaptımki gerçekten ne yapmak istediğimi yeni fark ettim. Hemde 28 yaşında! Hiçbirşey için geç değildir. Kendime hep "inanırsan herşey gerçekleşir" derim. Hatta duvarımda bile bu yazı asılıdır. Bakalım hep birlikte göreceğiz. Serra'nın mutfak sektöründe çalışmasının avantajını kullanarak kendime Brabantia şef bıçağı siparişimi verdim bile!!! Amacım bir gün şef olduğumde cevizleri mükemmel kesebilmek! :) Evet! Bende kendime gülüyorum.. Lütfen rahat olun :) Hepbirlikte bu serüvene şahit olacağınız.. Akşam yemeği olarak Tagliettelle tart yapmam gerekiyor şimdi. Üstüne de insanın içini hop ettiren suflem. Bon Appetit !

PASTACI OLMAK İÇİN NELER YAPIYORUM


Hayatta bir sürü şeyi denemiş ve başarılı olmuş biri olarak hiç birisinden hoşnut kalmadığımı itiraf etmem gerekiyor. Finans, grafik tasarım, seramik, resim ( tamam bu benim icin ayri bir şey), fotograf çekmek, kişisel gelişim programları, beden dili, yüzme, tenis, basketbol, modern dans, latin dansları, pilates, yoga, sosyal sorumluluk projeleri, aksesuar ve kıyafet tasarımları, hukuk ( bütün seçmeli derslerimi hukuk almıştım), kitap yazma, moda, web siteleri yapma, lisan öğrenmelerim, vb. şeyler bile bana kek, kurabiye, çikolata yapmak kadar zevk vermedi. Elimi attığım her işin üstesinden gelebilmeyi bende istemedim ama oldu iste :/
28 yıllık hayatımda o kadar alana dağıldıktan sonra hayatımın geri kalanında kendimi mutlu edecek bir şey yapmaya karar verdim. İşin en güzel kısmı ise; un, krema, yumurta ve küvertürler ile haşir neşir iken sadece mutlu oldugumdur. Yugoslav kökenli bir aileden geldiğim en için genetik olarak yemek yapmaya ve yemeye inanılmaz meraklıyım. Bizim ailede yemek yapmayı bilmiyorsanız garip karşılanıyorsunuz. Yaşı kemale ermiş hanımlar " Nasıl yemek yapmayı bilmezsin?!" bakışını hemen takınıyorlar. Doğal seleksiyon içerisinde siz de kendi misyonunuzu edinip mantı yapmayı öğreniyorsunuz. Sonrası geliştirmeye bakıyor. Bende öyle yaptım. Bir sürü yemek ve pasta kitabı alarak başladım. onra hayranı olduğum fransız mutfağıi sonra hint, italyan derken kendimi Sacher Torte yaptığımı zannedip mermer kıvamında garip bir şey yaparken gördüğümde irkildim. Çok iyi bir "Sacher Torte" yapmak en büyük hedefim!!!! !
Ilk pastane acmaya karar verdiğimde düşünebileceğimden daha zor olduğunu bilmiyordum. Fakat yine de her gün 5 çeşit kurabiye, hafta da 3 çeşit pasta yaptım aylarca. Bunların hepsi internette yayınlanan tariflerden, blog sitelerinden ve kitaplardan edindiğim bilgilerle oldu tabi. Sonra baktım ki olmuyor böyle, dedim benim kursa gitme zamanım gelmiş. Tamam, benim keklerine herkes bayılıyor da..eeeeeeee?
Sonunda en parasız dönemimde çikolata kursu ile başladım herşeye..Kursa gitmekle kalmadı tabi.. Önüme ne fırsat geçerse yapmaya başladım. Geliştiricem ya kendimi.. Şu sıralarda gittiğim amatör kurs olan pastacılık var. Yakınlarım yaşadı :)) Creme Brulee, Cheesecake, Panna Cotta falan tamamdır. Ama ya benim gibi büyük kitlelere sesinizi duyurmak istiyorsanız? Birkaç ay sonra profesyonel kurs başlıyor. Ona gitmek için elimden gelen herseyi yapacağım!
Sizce bir şeyi bu kadar istemek olmasını sağlar mi?.. Sanırım birlikte göreceğiz.

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...