Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yazılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Tuhaf bir Mim



Baktım ki dostlar yapmazsam liste uzayacak  mimleyenler yazıdan uzun olacak bir mim yazısı yapayım artık dedim şimdi Zehra utanmazsan yapma  bari diyecek biliyorum:))
 Aylar önceki mimini bulamadım bir türlü :)) halen kafama kakar ben seni mimledim de sen   yapmadın diye:)) Şimdi gelelim beni  mimleyen dostlara  unutmuş olabilirim bazılarını...
 ya da mimlediğini sanmış ta olabilirim:) 

KURABİYECİMİSSS

 Mutlu Yaşam
Saliha Nur Turhan
 Bi'blog
Mrs Şivekar
Neşeli süs evim   etkinlik için davet etmişti off ne hayırsız bir arkadaşım değil mi?  iştee hepinizi mutlu etmek adına size çorba bir mim yaptım buyrun bakalım:))))





1. NASIL BLOG YAZMAYA BAŞLADINIz?

 Yazmak benim için bambaşka bir şey  yaşamak gibi nefes almak gibi her yazdığım yazım benim bir parçam  hatta evladım gibidir .
Tufan'da bir kaç yazı paylaşmıştım kendi bloğumda paylaşamayacağım diye içim çıktı, Küçükken günlük yazardım , küçükken derken  ilk okul dönemlerimde sonraları günlük yazıp yakmaya başladım çünkü hiç kimsenin ulaşamamasını istiyordum günlüğümü bulan beni çözecek sanıyordum sanki  CİA ajanıyım. Yıllarca  yazdıklarımı hep yaktım sonra büyüdüm  ve bu devam etti...

 Bir gün internette gezinirken bir erkek blogcunun  hayatına rastladım çok ilginç bir hayatı vardı ancak kim olduğuna dair hiç bir ip ucu yoktu, her  hafta  hatta her gün yazsın diye beklemeye başladım  hayata dair kendine dair has bir yazım şekli vardı blogta bir sürü arkadaşı vardı bir birlerine yorum yapıyorlardı özendim bende yorum yaptım   gayet resmi sade bir teşekkür etti...  Blog dostlarıyla arası çok iyiydi tabii  mesafe sınırını ayarlayamayınca önce birbirlerini deşifre ettiler ve  bir birlerine girdiler ve ben sadece uzaktan izliyordum  blogunu kapadı  ve diğer bir kaç taneside öyle yaptı...  
 Ben blog açarım ve kimseyle de konuşmam o zaman kimseyle de aram açılmaz dedim ve yaptım da  o zamanlar blogcu  vardı orada açtım ve  yorumlara kapalıydı. Sonra dayanamayıp  yorumları açtım çok sevdiğim dostlarım oldu halende varlar...
  Ancak blogcu   el değiştirdi ve  tuhaf bir yer oldu o gece bir çok kişi gibi  blogspota geldim  aslında ilk başlarda hepimiz bir birimize destektik sonraları hayat iş güç derken   birde gerçekten insan bir süre sonra kendi kişiliğine bürünüyor belli ediyor kendini  kimileri kendi kendine yol verdiler anlayacağınız... 
amann nereden nereye geldim işte   klasik ben:)   İşte burada yazarım kimse beni tanımaz yazdıklarımı da yakmama gerek kalmaz  diye yazmaya başladım içimden geçenleri, başımdan geçenleri , hislerimi... Wc de bile yazarım tuvalet  kağıtlarına az şiir yazmadım:)
    

2. BLOGUNDA DAHA ÖNCE YAZMADIĞIN BİR TARZDA YAZACAK OLSAN BU NE OLURDU?
 benim için yok yok ben yazarım her şeyi :)))

3. BLOGLARDA OKUMAYI EN SEVDİĞİN KONULAR NELERDİR?
 İçten çıkarsız yazılan her yazı başımın tacı:))

4. HAYATTA EN ÇOK YAPMAK İSTEDİĞİN 3 ŞEY NEDİR?

Umreye gitmek isterim
yaşlı insanları bakmak isterim
kendimi yaşlılara ve çocuklara adamak isterdim.
  Küçükken filmlerden etkilenip  büyüyünce rahibe olup manastıra kapanacağım derdim:)) töbe yarabbi:)) 
 çocuk evi
barınak 
  kitap evi
Sokak  başlarına ücretsiz sebil
Köylere çeşme
Yurt dışına gitmek 
Paris'te kahve 
üç mü demiştiniz:)))
 beni konuşturmayın demiştimm:)))


Kaç Dil biliyorsun

 



Kendimizi bir  çok konuda geliştiririz , mesela  kaç yabancı dil biliyorsunuz? 
Yabancı dil öğrenmek için    büyük çabalar sarf ederiz,  
öğreniriz de ,fakat 
en önemli  şeyi ruhumuzun  dilini  unuturuz ...
 Tatlı dil !

Bizi hayata bağlayan duygu  sevmek midir?
yoksa sevilmek mi?
 Neye göre mutlu oluruz bu duygu   kime göre değişir  ,
Duru suya baktığımızda kendimizi görmek kolaydır,
 Önemli olan bulanık sularda kendimizi görebilmek...

 Hayatı savaş olarak görürsek  durmadan savaşırız ve savaşta hep bir kaybeden olur... 
Kazansak ta , kaybetsek te  sonucunda üzülme ihtimalimiz yüksektir,
Biten ilişkilerde  kazanan diye bir şey yok , iki tarafta kendine göre üzülür ,yıpranır...
 Oysa ne Hayat ne de ilişkimiz bir savaş alanı değildir kendimizi neye odaklarsak ona adapte oluruz, örneğin okudukça okuyasın gelir  yedikçe yiyesin sonra bir tiksinirsin yemedikçe yemiyesin gelir, sustukça susar içine kapanırsın, konuştukça konuşur içine sığamazsın...
Kırıldıkça kırarsın, kırdıkça kırılırsın liste böyle uzar gider 


 Hayatı   bir sanat dalı olarak görürsek ve hayatta sanatımızı icra etmek için mücadele verirsek  bunu layığıyla yapmaya çalışırsak daha mutlu oluruz en basitinden    karşımızdakini yaralamayı hedeflemeyiz...

 Mutlu olabilmek için  başkalarını mutlu etmeye mücadele verdiğimiz kadar öncelikle kendimizi mutlu etmeyi hedeflemeliyiz... 

Kendimizle barışık olmak mutluluğa açılan en büyük kapılardandır...

  Karşımızdaki insanın her dediğini her isteğini yaparak o kişiyi mutlu edebileceğimizi düşünmek  en büyük yanlışlarımızdandır.... 
 Üstüne üstlük bu bizi beklenti içine sokar ve dahada sabırsız ve kırıcı oluruz.
Mutsuz insanların  başkalarını mutlu edebilme ihtimali düşüktür ,yaralandıkları için yaralamayı seçerler...

 Mutsuzluğu yaşamakla mutsuz olmak aynı şey değildir ,
hepimiz  zaman içinde acılar ,hastalıklar  ,sevdiklerimizden  ayrılıklar ve kayıplar  yaşarız... 

  Bu  hayattan bağlarımızı koparmamıza ve küsmemize sebep olduğu anlar olabilir önemli olan kendimizi bir an önce toparlayabilmektir...

Karşılıksızdır sevmek...   Beklenti içine girildiğinde  hüsranla sonuçlanırsa yıkıntıya uğramak kaçınılmazdır...
 Burada karşılıksızdır derken parantez içinde puntolu harflerle karşılık beklememek tir sevmek  içinden seversin ama o hayır derse ölümle tehdit etmezsin.  

 Bizim hayallerimizi bir başkası gerçekleştirdiğinde ona  kin bile duyabiliriz...
 O kişiyi sevmeyiz çünkü biz hayal ettik  başaramadık o hayal etti hedefledi, planları tuttu ve başardı  ,  kabullenmek lugatımızda yoktur...  Şansı vardı onun kaderi iyi yazılmıştı! illa  ardında bir şeyler ararız , tabii ki kader,şans önemlidir  ama hayatımızın bir döneminde hepimizin  şansının iyi gittiği dönemler olur, biz bunu iyi değerlendirir yada  iyi değerlendiremeyiz...

Sevmenin saati, zamanı  ırkı ,tipi,dili yoktur  ertelememeli  önümüze çıktığında  hissettiğimizde sımsıkı sarılmalı... 
 durmuş saat  bile günde iki kez doğruyu gösterir,   karşınızdaki bozuk bir saat değil ! belkide hayatta ona sadece bir kez rastlayabileceksiniz  ....


Hayat sadece mücadele ,çaba değildir ...


 Mutluluğu bulduğunuzda ona sımsıkı sarılmanız dileğiyle 
yüzünüzden gülücükler eksilmesin,sevgilerimle... 










Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...