Jacques Torres etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Jacques Torres etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Charlie and The Chocolate Factory


Beni tanıyanlar bilir ki ben dehşet derece de Çikolata hastasıyım! Birçok Çikolata Workshop'una katıldım. Tabi katılmakla kalmıyorum bizzat kendimi ilerletmek için elimden geleni yapıyorum. Kendi kafamdan çeşitlerini yaratıyorum. Yok Yeşil Çaylısı yok Prensesi yok Fudge'ı derken elim iyice alıştı. Evde ne kadar çikolata kalıbı ve küvertürü olduğunu bana sakın sormayın! Serra'nın bir mutfak şirketinde çalışıyor olması tabi piyasayı çok daha yakından takip etme şansı tanıyor bana. Mutfak alışverişlerine genelde onu da yanımda götürüyorum :). İlk çikolata kursuma da onunla birlikte gitmiştim. Etrafa saçılan Seratoninler ve Endorfinler diz boyu tabi :). Çikolata yaparken öyle garip bir haz yaşıyorsunuz ki, insan başka hiçbir şey düşünmüyor! Ne zaman kafam bozulmuşsa ya da bir şeye takılmışsam hemen Bitter Küvertürümü çıkartıyorum ve abuk subuk tiplemeler yapıyorum. Ama en çok yapmayı sevdiğimi sorarsanız; kesinlikle Rumlu Truffle'larımdır!! Zamanla çeşitlerimi arttırdım. Çikolata kaplı çilekler (ki bunu yapması çok basit) karamel dolgulular ve badem ezmeliler gibi çocuklarım oldu. Hele Çikolata Kaplı Portakal Şekerlemesi var ki diller destan diyebilirim :). Bir gece önceden portakalın kabuklarını soyuyorsunuz, suda birkaç kez kaynatıp acısını alıyorsunuz. Sonra ızgaranın üstünde kurutuyorsunuz. Ertesi günde çikolataya buluyorsunuz. Ya da şekere batırıp kurutun ve direk öyle yiyin! Ağzınızın suyu akıyor şu anda değil mi? :) Ahhh! Birde yapmasını hayal edin bir! :))) Hani aşık olduğunuzda içinizde hissettiğiniz o güzel his vardır ya, ha işte o Endorfin, sizi inanılmaz sarmalıyor! Çikolata olayına girmemdeki en büyük etken, Jacques Torres Baba oldu :) Kendisi çok önemli bir kişiliktir. Televizyonda hergün programının millattan önceki halleri yayınlansa da internette araştırmanızı tavsiye ederim! En son Kuzenim Umut ve İldem'in nişanında Serra'nın mükemmel yamaklığıyla çok güzel bir Karışık Çikolata Kutusu hazırladım. Çoğunun içinde alkol vardı tamam kabul ediyorum hatalıyım! :) Ama nişan ya, biraz renk katmak istedim. Davetlilerin çoğu yaşça bayağu büyüktü! :) Gecenin sonu: herkes davetteki içkilerle birleşince zum oldu!! :) Çikolatalarım mı? Hala konuşuluyor! Bana kalmadı düşünün! :) Hey! Megolamanlık yapmıyorum! Sakın yanlış anlamayın. Ne de olsa ben daha öğrenciyim! Okulun giriş ücretini sonunda yatırdım. Eylüle kadar daha çok çalışmalıyım. Hiçbir zaman yolu tam anlamıyla geçmiş sayılmazsınız! Sadece ilerliyorum.. Nereye mi? İstediğim B noktasına varıncaya kadar! :) Ben bir hayalim için bütün hayallerimden vazgeçtim. Sonucunu hep birlikte göreceğiz sevgili okuyucularım. Mucizeler mümkündür! Görmek için sadece inanmamız gerekiyor! Şimdi derin bir nefes alıyorum ve cumartesiye siparişini aldığım Baby Shower Şekerlemelerine başlıyorum.
Acil durum çikolatam neredeydi benim?! :) Yok ben gidip Arzu'nun dükkandan getirdiği Alman Pastasından bir ısırımcık alayım :)
Bon Appetit!

I've Got My RockMoves!!


Elimi kestim, virüs kaptım ardından Kanyonda en sevdiğim restaurantta yediğim Izgara Levrek zehirlenmesinden sağ salim çıktıktan sonra sonunda bir şeyler yapabildim sevgili okuyucularım. Sanırım bu yıl geçireceğim bütün aksilikleri bu 3 hafta içerisinde yaşadım diyebiliriz :). Hoş, hala et ve yağlı yiyecekler görmeye tahammülüm yok (kuru kuru makarna ve pilavla besleniyorum) ve sağ elimin yüzük parmağındaki kesik izi her ne kadar kendini kapatmaya yüz tutmuş olsa da yukarı kısmı ne yazık ki hissizliğini koruyor. Bugün, kendime gelir gelmez de kendimi direk kırmızı mutfağıma attım. Serra da yamağım oldu. Bayağı da çalışkandır kendisi söyleyeyim! "Kutsal kitabım" adını verdiğim ve şu anda piyasa da bulunmayan kitabımı açtım. (Arzu'ya hacılayacağımı söylediğim ve bunun karşılığında bana hediye ettiği kitap oluyor kendisi :) ) Ne yapayım diye düşünürken Geleneksel Türk Lezzetlerinden yapmak istedim. ŞekerPare!!! Nasıl da severim anlatamam size :). Fakat kitabı açtığım zaman gördüğüm reçeteyi gözüm tutmadı. Arzu'nun da aracı olmasıyla, onların dükkanlarında çalışan Kemal Ustadan ŞekerPare reçetesi aldık. Eh! Şimdi ustanın söylediği bambaşka olur değil mi?! Nitekim ustanın verdiği reçeteyle kitapta yazanın arasında dağlar kadar fark vardı! Kollar sıvandı ve gerekli malzemeler toplanınca hemen işe giriştim tabi. Yerimde durur muyum?! 3 hafta elim kolum bağlanmışne de olsa! 1 kilogram un da diğer malzemelerle birlikte eklendi ve hamur bir güzel yoğruldu. Söylemem gerekiyor okuyucularım; ŞekerPare yapacaksanız eğer; tozşeker yerine pudraşekeri kullanın ve irmik inanılmaz bir çıtırlık katıyor! Kitaptaki reçetede 2 yemek kaşığı irmik diyordu fakat ustanınkinde 225 gr! Aradaki farkı düşünebiliyormusunuz? Sahip olduğum bu reçete ile toplam 4 koca tepsi ŞekerPare çıktı! Hey gidiiii!!! Kimi beslicem bunlarla değil mi? Arzulara biraz, teyzemlere biraz ve babamla anneme biraz derken bitti :)). Tamam.. Tamam itiraf ediyorum bende yedim! :). İdolüm olan Jacques Torres'in de dediği gibi tatmadığınız hiçbir şeyi satamazsınız!!! ŞerkerParem inanılmaz hafif oldu. Teyzem, telefon açıp; mükemmel olmuşşş!!!! diye çığırdığında yüzümdeki gülümsemeyi size anlatamam! Sahalara geri döndüm sevgili okuyularım! :). Nietzsche amca ne demiş; "Sizi öldürmeyen şey, daha güçlü kılar!". Günler geçtikçe hayallerime daha çok tutunuyorum. Yatağa yattığımda aklımdan binbir türlü tatlı tarifi geçiyor. Sabah uyandığımda ise, hedefime bir adım daha yaklaştığımı hissediyorum. Kendi kendime diyorum ki; Bugün, bir gün daha az hayalime! Siz de bunu söyleyin kendinize! İnanın, sizi tutan hiçbir şey yok! Sizi hayallerinizden uzak tutan sadece sizsiniz!
Bon Appetit! :)

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...