Doğu'nun Bağrında Karadeniz'in Böğründe 3 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doğu'nun Bağrında Karadeniz'in Böğründe 3 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Doğu ve Karadeniz 3

   En son Giresun'a doğru yola çıkmış idik. İlk kez gittiğim bu şehir gece vaktine rast geldi. 
   Çarşısında yürüdük, apaçi gençler gibi yol ortasında taburede çay içtik.
(Apaçi gençlerin bir de dansı vardı, onu yapmadık tabi. Müzik hemen çınladı kulağınızda değil mi..)
Dışardan bakınca pek efkarlı bir tablö evet. 

 Velhasıl Giresun, seyyah günlüğümüze, sokaklarında volta attığımız şehir olarak geçti. 


  Geliyoruz Samsun'a. Büyük ve güzel bir şehir. 
  Özellikle sahilini çok seviyorum. Parkları bol, temiz ve özenli bir yer. 
  Rivâyete göre Amazonlar orada yaşamış. Amazing! 



Meşhur Amisos tepesinde kahve keyfi.
 (Ey gülüm bu anların da fotoğrafı vardı da telefonun hafızası yalvaran gözlerle bakınca bazılarını sildim. Konuşmaktan çok fotoğraf için kullanıyorum ben bu aleti. Allah seni inandırsın nazenin blogumu bile telefonda açtım).



  Samsun polisevi deniz kenarında. Sabah denize vuran güneş ışığıyla terasında kahvaltı pek güzeldi.
  Bu arada biz yatılı kaldığımız her şehirde polisevinde konakladık. Sebebi ise vakt-i zamanında lüks otellere doyduğumdan, (Doymak kelimesini gerçek anlamda kullandım. Zira o kadar para verince hunharca yemeden duramıyor insan), artık tatil felsefemi değiştirdim. Ucuza kal, doya doya gez mantığı favorim. (Bak gene doymak dedim. Amaaan hayat yiyince güzel).


 Sinop'a doğru yola çıkıyoruz. Buram buram deniz kokan bir şehir. Balıkçı tekneleri, ağları... 
   Seyyid İbrahim Bilal Hz. türbesini ziyaret ettik. Tekfurla savaşında başı kesiliyor ve kesik başıyla defnedildiği yere kadar gelince tekfur şoklar içinde hata ettiğini anlayıp, ölünce onun türbesinin eşiğine gömülmeyi, gelenlerin ona basıp geçmesini ve böylece affedilmesini istiyor. 
  Dediği yere gömülüyor. İşte neler neler olmuş azizim, biz bir markete gitmeye üşeniyoruz...




"Gölge etme başka ihsan istemem" diyen Diyojen'in heykeli de burada. 


   Kastamonu var sırada. Sebepsiz sevdiğim şehirlerden. 
(Benim öyle sebepsiz sevmelerim olur.) 
Samimi, tarihi, güvercinli bir şehir. 
  Aşıklı Sultan türbesi ile meşhur.  Önceki gelişimde ayakları görünüyordu. Şimdi kapatmışlar. 
  Cesedi çürümemiş bir Allah dostu mu, mumyalanmış bir naaş mı bilemiyorum.          Çeşitli rivâyetler varmış. Çıkan bir yangını mezardan ayağı ile söndürmüş yahut bir komutanmış, mezarında yangın olduğunu rüya ile haber vermiş yahut bir devlet büyüğü olduğundan mumyalanma geleneği ile saklanmış... İşte Allah bilir gayrı. 


 Dönüşte Boyabat'ta kebap molası. Merkezden uzakta, dere kenarında şirin bir mekandı. Kebap güzeldi de pilavı da çok eyiydi. Aklımda kalan hoş bir aroması vardı.




  İşte bir yiye yiye Anadolu turunun daha sonuna geldik. 
  Gündüz vakti çıktığımız geziden gece yarısı eve dönüş, çılgınlar gibi aldığımız peynir yığınlarıyla yüzleşme, bakır kaplarla pazara dönen mutfak, basım basım bastıran uykuya yenik düşüş ve tatlı rüyalar...


  Gezmeler, görmeler, keyifler devam ediyor. İnşallah paylaşımlar da devam edecek. 

  Ben bir çay daha alayım. Kalk sen de bir çay koy azizim...

♥ ♥ ♥ 






Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...