ilahi aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ilahi aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

''Fal''...

Ne düşünüyorsam onu söyledin be kadın....

Aklımdan geçen ne ise onu dillendirdin sen sadece....

Marifet sende değildi yani...

Hepimizin hayatında var kötü biri ve iyi olmasını diledikleri....

Aynaya baktım senden sonra, çalışan biri olduğum belli oluyor tabi... Yaşımı da anlamak zor değil, gizlemeye çalışsam da saçımın beyaz tellerini, ellerim, çizgilerim ele verir elbet beni....

Gözlerimden anlarsın tanımasan da... Renginden değil; dolar, taşar, güler... Gözlerim anlatır hep içimde gizlediklerimi.

Bir boydan bakmaya bakar ''Masal''ım olduğunu anlamak... Enseme kazıtmışım adını...

Parmakta yüzük yok, izi de yok... Belli ki bekarım... Ama minicik bir kalp dövme saklanmış yüzük olması gereken parmağın gizli bir yerlerine.... Aşk'a umudu var bu kadının yine de...

Biraz edebiyat bilmen yeter, inandırmak için kendine...

İnanmak isterim tabii ben de...

İşte asıl mesele de bu....

Marifet sende değil yani...

Dilerim, inanırım, inandığımı da yaşarım... Yaratılıştan, Yaratandan... Bir lütuf belki de... İyi ki....

İnanmayın fallara, yalancı onlar... Yolunuzu çizin diye doğuştan verilmiş kalem sizin elinize.... Dileyin, olur!!! Olmuyorsa da sabredin; olur!!! Tam bitti dediğiniz anda gelir sizi bulur...

Ben niyet ettim kendime....

Ödünç mutluluklar değil benim yerim... Emanet kalplere talip değilim... Araflar değil bedelim...

Şimdi yazıyorum unutmayın...

Ben niyet ettim Ekim'e....

Fallar değil sebep, anlatırım elbet.... Ekim'de :)









Çünkü...

Çünkü aslında korktuk sevmekten...

Lakin dualar ediyorduk mutlu bir ömür için.... Gelince, gülünce, sevince dört yanımızı huzur sardırabilendi  beklediğimiz... Yansın istedik içimiz, şükretmekti dilediğimiz. Kaderimizde yazılı olanla geçsin biçilen ömür, el ele gönül gönüle.... Vedalara veda edelim... Şarkılar söyleyip yazalım kalbimizin tek sahibine....

Çünkü yorgunduk ezelden...

Öncekilerden, önceliklerden... Sorumluluk zor işti, sorumsuzluk gibi bir seçenek de varken. Yaşanmışlıklar adasına sıkışmıştık, teknemiz yoktu, yelkenimiz yoktu... O adaya düşerken yanımıza alacağımız üç şeyi de almamıştık... Eeee biz zaten o adaya düşmeyi aslında hiç planlamamıştık.

Çünkü yaralıydık derinden...

Dünlerimizden, bugünümüzde olanlardan, yarınımız olacaklardan. Düştük, kaldırmak isteyen elleri tutamadık; tam kalkacakken bırakıverir diye. Sendeleye sendeleye kendi emeklemelerimizle öğrendik yürümeyi yaralarımızın kurumayan kanlarını el yordamı ile sile sile.

Çünkü güvenemezdik yeniden....

Önce yapamayız sandık. Alıştık sonra, öyle alıştık ki kendi kendimize başarabildiklerimize;  güvenmeye çalışarak geçecek vakte acıdık. Tek güvendiğimiz kale kendimize sığındık.

Çünkü çocuktuk hala...

Anne-Babamızın kanatları ile uçuyorken, bir uçurumdan aşağı salıverdik kendimizi elbet havalanırız diyerek. Bitmedi evcilik, bitmedi sonu mutlu oyunlar. Prenses olduk, gelin olduk, anne olduk... Sığındık tuğlaları gülücüklerden örülmüş evlere. Yemeğimizi aşka pişirdik, kahkakalar ile şenlendirdik sofraları ve uykulara huzurla yattık; melek kanatlarından yapılmış yatakların içinde.

Çünkü benim hala umudum var...

Nefret kuşanmış kalplere inat sadece severek...

Çünkü ben daha önce hiç vazgeçmedim!!!


Özledim...

9 ay 10 gün... Bir mucizenin tanığı olunan zaman... Bir küçük zerreden, nefese uzanan... Sonrası ömür işte, sonlanacağını bilerek mücadele içinde devam ettiğimiz ve hiç bilemediğimiz...

Kızım doğdu önce, çok geçmedi babaannem öldü... Masal'a ördüğü patiği yarım bıraktı, birkaç saat önceydi, birlikteydik... Sonra gitti... Issız bıraktı bir katı, bizim evde bir köşeyi, babamı öksüz bıraktı... Unutmadık hiç ama, alıştık işte... Ardarda döküldüm, kırıldım ben, değişti herşeyim...

Bir yaz akşamı, telefonum çaldı... Anlamıştım ama inanmak istemedim... Annemin küçük dağı, kardeşimin herşeyi, kızımın büyükannesi, duacım, anneannem, öylesine canım acırken beni duasından mahrum edemezdi ki... Bitmedi o yol, 29 yıl sürdü... İsteyemediğim helali boğazıma düğüm oldu... Kimse karşılamadı beni, yavrum demedi kimse, anneannem gitti...

Bir koca adam bıraktı geride... Senelerin hayat arkadaşı, dev gibi bir adam, dedem... Sığamadı evlere... Annem aldı getirdi bize, evimiz de o da şenlensin diye... Ne minik torunu, ne biz yetemedik işte...

Çok değil daha yeni; dilinde birilerine beddua, kimilerine dua, gözümüzün içine baka baka, kavuştu karısına... Kimse özlemekten ölmez sanmayın... Annemin evleri yıkıldı, dağları devrildi, kapıları kapandı... 6 ay arayla yitirdi en sevdiklerini, kimse dolduramazdı yerlerini...

Devam ediyoruz... Yitirdiklerimiz, bitirdiklerimiz, kaybettiklerimiz... Direnmek dediğiniz bu... İnadına tutunuyoruz...

Koca koca ömürlerin vedasıydı dizilerden çalınmış hayatımın son bölümleri, başroller gitti aslında figurandım, rol çaldım... Onlarınki romantik komedi tadında, benimki içine bilim kurgu karışmış macera... Onların sonu mutluydu, yattıkları toprağa aşk karıştı... Benimki meçhul...

Vav'dım doğruldum, kendimi Elif sandım... Yandım, soldum, açıldım...

Bir yastıkta kocadı onlar, Cennette buluştu... İçimde bir sızı, kocaman bir yokluk, gözümde yaş bırakanlar, aşka ulaştılar... Onlardaki aşk bana bulaşır ve bendeki aşk ancak birlikte doğmak-birlikte ölmek nedir anlayana yakışır...


Özledim sizi, çok hem de...

"""AŞK"""




Bendeki aşk; sana değil aşkadır... Bendeki sebeb-i aşk Tanrıya yaklaşmaktır... Yazdıklarım sana değil, içimdeki aşk-ı derinin kalemle kavuşmasıdır... Bu lütufla dillenen kalbin gördüğü, senin aşk sandığından çok başkadır!!!

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...