yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Green Card Süreci




  Buraya yerleşmekle  ilgili o kadar çok soru geliyor ki, şuraya bildiklerimi yazayım da kurtulayım, demeyeceğim aaa ne kadar ayıp. Umumu aydınlatma hizmeti veriyoruz yük değil reca ederim.

  5 yıl önce, öylesine, gerçekten öylesine, green carda başvurmuştuk. Bir danışmanlık şirketi vasıtasıyla. İlk yıl çıkmamış. İkinci yıl onlar yine başvurmuş. Çıkmış. 
Başvuru kaydı dışında külliyen bizden habersiz gelişmiş bunlar. 
  Eğer çekilişe kendiniz başvurduysanız çıkıp çıkmadığını listeden bakıyorsunuz. Şirketle başvurduysanız ve çıktıysanız onlar size haber veriyor. 
   Bundan sonrası biraz karışık. 
Ananızın kızlık soyadının sondan üçüncü harfi nedir sorusuna benzer bir yığın sorulu, boşluklu İngilizce evrak var ki illallah türünden. İlkokulu nerde okudun, kaçta girdin, kaçta çıktın, daha bir sürü şey. 
   Bu noktada şirket size diyor ki, biraz daha para ver, ananın kızlık soyadını ben bulurum. İngilizce bilmiyorsanız veya her Türk gibi derdinizi anlatacak kadar bildiğinizi düşünüyorsanız, hiç girmeyin bu işe. Verin şirket halletsin.
 Evraklar hazırlandı, gönderildi. Size vize görüşmesi için gün ve saat veriyorlar. 
 Ankara'daki Amerika onaylı bir sağlık merkezinde check up yaptırıp, cd ve raporu alıp size verilen saatte yine Ankara'daki Amerika konsolosluğuna gidiyorsunuz. 
 Sıranızı beklerken reddedilenleri görüyorsunuz. Yani çocuğum gelmişsin bohem kıyafetle, turistik vize alacağım diyorsun, yer mi bunu o kadın. Gidersen geri gelmeyeceğini ben bile anladım. 
  Sıra size geldiğinde evraklarla görüşeceğiniz kişiye gidiyorsunuz. Sarışın tatlış bir Amerikalı. Gülümsemekten bir şey soramadı kız bize. Bastı möhrü. 
  Şimdi bundan sonra Amerika size diyor ki yerleş veya en azından altı aydan fazla Amerika dışında kalma. 
   Biz biraz ortam görme, araştırma niyetiyle 3 yıl, senede bir kez geldik. Hal böyle olunca girişte uyarıyorlar sizi. Kardeşim millet green card diye divane olir, size çıkmış gelmirsiz. 
  Eğer girişlerinizi senede bir yaparsanız, sisteme takılıyorsunuz ve sizi sonraki girişlerde almayıp kartınızı kırabiliyorlar. 
  Kesin giriş yaptınız, yerleştiniz. İlk iş security number, yani sosyal güvenlik numarası almak. 
 Artık oturum sahibisiniz ve oy kullanmak dışında her şeyi yapabilirsiniz. 
  Kartı aldığınız tarihten itibaren giriş çıkışlarınız hesaplanıyor, bunun bir süresi var, o dolunca vatandaşlık sınavına giriyorsunuz. 
  Bu sınav Amerika'yı tanıdığınızı gösteren sorulardan oluşuyor. İşte başkanları kim, kaç eyalet var vs. 
 Bu sınavdan sonra Amerika vatandaşlığı alıyorsunuz ve oy da kullanabiliyorsunuz.




Kısaca bazı noktalara değineyim

  Green card Amerika'ya gelmenin en avantajlı ve ucuz yoludur. Diğer vize alanlar gibi sürem bittiydi, nasıl barınacağımdı, yatırım yapayım da şurda durayımlı işler sizi bağlamaz.
Elbette Green card dışında çok yol var ama ben pek bilmiyorum.

Eğitim

 Burda devlet okulları eğitim kalitesi olarak 10 üzerinden puanlı. Ev tutacağınız zaman buna göre tutuyorsunuz. Mesela bazı siyahilerden veya başka sebeplerden ötürü güvenliğin az olduğu yerlerde, fakir eyaletlerde okul puanları da, ev fiyatları da düşük. 
  Puanı iyi ve çok iyi olan devlet okulları bizim kolejler ayarında. Arkadaş kızlarının okulunda ev eşyalarını kullanmayı öğrendikleri bir sınıf olduğunu söyledi. Küçük fırın, çamaşır makinesi vs. her şey var. Orda çalıştırıp öğreniyorlar dedi. 
Kavramları somutlaştırarak veriyorlar. Bizdeki gibi ezberden değil. 

  Kütüphaneler ayrı bir okul gibi. Anne baba çocuk birlikte gitsin, deney yapsın, şarkı söylesin, masal dinlesin. Sıradan bir mahalle kütüphanesinden söz ediyorum.  

Sağlık

  Burda herkesin yakındığı ortak konu. Bilhassa çocuklu arkadaşlardan dinlediğim vakalar, saatlerce beklemeleri, ücretlerin çok fazla olması, yetişkinlerin diş dolgusunu yaptırmak için bile yazın izne gitmeyi beklemeleri, tanı konulurken doktorların ağır davranmaları söz konusu. Obama zamanında Obama Care uygulaması varmış. O biraz rahatlatmış ama şimdi geçerli değil sanıyorum. Özel ve kapsamlı sigorta yaptırmanız şart.

Bizim meşhur angry bird kuşu cardinal, bahçede.

Dil öğrenme

Önceki yazılarımda mevcut idi. Oraya bakınız.

Sosyalleşme

Bunu da yazmış idim. Bakarsınız zaar.

Peki Amerika bir göçmenin gelebileceği en güzel ülke olabilir mi?  

Bittabi.

 Kara peçeli Hintlisinden, turuncu örtüsüne bürünmüş budistine kadar bütün dünya burda. Kimse sizin şalınıza şulunuza bakmaz. 
 Yeter ki nazik olun, trafikte içinizden hayvan çıkmasın, diliniz tatlı söz söylesin, selamı sabahı bilin, insana doğaya saygılı olun. E bunlar pek güzel, pek hasret kaldığımız şeylerdi zaten.


Başka soru yoksa çayımı içiyorum ben.
Ve tabi sevgiler ta Yeni Dünya'dan.



Amerika'da Alemlere Akmak





Hooop bir dakika öyle değil. Bu alemler bize göre türden. Bahsettiğim, arkadaş edinmek, konu komşuya açılmak, event event gezmek ve coşmak hobaaa...

Bugünkü ikinci yazım blogda. Hem arayı kapatmak, hem de çok sorulan bu mevzuyu tecrübe ettiğim kadarıyla açıklığa kavuşturmak istedim.

Amerika'ya geldim. İmkanlar, hayat, her şey çok güzel ama yalnızım, lök gibi kaldım. Ne yapmam lazım?


Burda lök gibi kalmak için gerçekten evde lök gibi oturmak lazım, zira Amerika sizi sosyalleşmeniz için adeta dürtüyor.


Peki neler var?

 Birçok kilisenin conversation classları var. Bunu internetten civarınızdaki kiliselere bakarak öğrenebilirsiniz.

  Bu kiliselerin kendi cafelerinde haftada bir bizim gibi international kişiler toplanırlar. Başlarında kiliseye hizmet eden Amerikalılar bulunur. Her hafta bir konu belirlenir ve 5-6 kişilik masalarda gruplar İngilizce sohbet ederler. Hem buraya dair çok şey öğrenir, hem de bizim kültürümüzü onlara anlatırsınız. Çok eğlenceli ve öğreticidir.


  Kilise dedim diye ürkmeyin. Kimse burda dinini dikte etmez, hatta katılanlar İslam'ı merak ettiklerinden çok soru sorarlar. Kiliseye hizmet edenler ise sizin yiyecek konusundaki hassasiyetinize kadar dikkat eder, içeriği sakıncalı yiyeceklerde sizi uyarırlar.


  Farklı dinden insanların saygı ve hoşgörü içinde, birbirinin inançları hakkında soru sormaları, öğrenmeleri, onlara hal ve söz ile örnek olmaya gayret etmek, tüm bunları gözlemlemek ve içinde olmak muazzamdır.


  Bunun dışında kilise görevlisi ayda iki kez  sadece kadınlara program düzenler, gezilere götürür, katılanlar birbirlerinin evinde yöresel yemekler yaparlar.



  Devlet okullarının bir kısmında, genelde haftada iki kez, ücretsiz akşam dil sınıfı olur. Başlangıç seviyesinden ileri seviyeye kadar. Bu okullar ücretsiz olduğu için orta ve ileri seviye için tatmin edici olmayabilir ama arkadaş edinmek ve konuşmak için güzel bir fırsattır. Niye bu kadar için kullandım ben de bilmiyorum.


  Komşu edinmek zaman isteyen bir iştir. Türkiye'de bile nasıl ki yeni tanıştığımız birinin evine hemen gidip kendi evimize davet edemiyorsak, tanıma süreci yaşıyorsak burda da öyle. Kaldı ki Amerika göçmenlerden dolayı kültür zengini bir ülke. Haliyle güven kazanma süreci uzun olabiliyor.


  Biz bu yıl yeni evimizde komşulara aşure programı yaptık. Çok memnun kaldılar. Bu tür geleneksel anları değerlendirebilirsiniz.



  Sürekli selamlaştığınız kişileri Türk çayı veya Türk kahvesi içmeye evinize davet edebilirsiniz. Eğer kabul etmezse bunu şahsi olarak düşünüp alınmayın ve ısrar etmeyin. Zamana ihtiyaç var demektir. 
Bazı insanlar ev davetinden hoşlanmayıp dışarda görüşmeyi tercih edebiliyorlar.

  Diğer bir önemli nokta, evinize ilk kez davet edeceğiniz yabancı arkadaş veya komşunuzu evliyse eşli, bekarsa onun da tanıdığı bir arkadaşla davet edin ve bunu kendisine bildirin. Güven için önemli. Hiç kimse kültürü, inancı veya dili tamamen farklı birinin evine ilk davette yalnız gitmek istemez.

  Bazı kültürlerde bizdeki gibi sırayla gitme olayı olmuyor. Ben çağırdım, şimdi de o çağırsın demeyin. Dilinizi geliştirmek, kültürünüzü göstermek, yemeklerinizi tattırmak, kısa sürede ortam yapmak için gerekirse hep siz davet edin. Coşun coşturun.


  Türklerden mümkün mertebe uzak durun. En azından belli bir süre. Yeter görüştünüz Türkiye'de. This is a new life gülüm.
  
 Elbette ki, sürekli Türk arkadaşlarla haşir neşir olarak burayı kendinize küçük bir Türkiye yapabilirsiniz ama ben şahsen Amerikalıların ve diğer milletlerden göçmenlerin arasına balıklama dalmayı, yeni arkadaşlar edinmeyi, evimi adeta kafeye çevirmeyi, buraya uyum sağlamayı tercih ettim ve bundan da gayet memnunum. 



E o zaman bol kahveli, bol keyifli günler.











Amerika Hakkında Sık Sorulan Sorular





 Öhhööö öhhöö... Uuu... köh köh köhh... 
Aylardır uğramadım, toz böcük basmış burayı. Yettim gari. 

   İnstagramdan çok soru geliyor Amerika ile ilgili. Orda toplu bir cevap aşkettiydim, buraya da nakşedeyim dursun. Lazım olan alır geder, olmayan bırahır gaçar.

  Bacınıza Dm'den Sık Sorulan Sorular 

Bana Iphone getirebilir misin? 
Getiremem.

Amerika'ya gelmenin en ucuz ve en kolay yolu nedir? 
Green Card.

Green Card için ne yapmam lazım? 
Çekilişle çekilmen lazım.

Amerika'da eğitim pahalı mı? 
Ben eğitilmiş geldim bilmiyorum.

Dil kursları ne kadar? 
Semtine göre değişiyor. Nişantaşı Bebek civarı 5 bini bulur. Sultanbeyli Güllübağlar daha makul.

Seneye Amerika'ya geleceğim ne getirmeliyim? 
Heyecan bastı, şimdiden bavul hazırlayacaksın peki. 
Düdüklü tencere, çay bardağı, çay tabağı, çay kaşığı, çaydanlık, cezve, kahve fincanı, tahana falan yazacağım ama kilo sınırından hiçbirini koyamayacaksın. 
Olsun, hangimizin içine oturmadı ki çay bardağına 16 dolar vermek.

Amerika'ya geleceğim ama tesettürlüyüm, nasıl davranırlar? 
Trafikte, yolda, kursta her an durdurup eşarbının çok yakıştığını söyleyebilirler. Burası kafandaki örtüye değil içindekine bakıyor.

İnsanlar yabancılara karşı nasıl? 
Sıcakkanlı ve iletişime açıklar. Hatta birkaç Amerikalı bize şöyle dedi; 
Bizim dedelerimiz buraya yüz yıl önce göç etmişler, siz yüz gün önce. Fark yok. Hepimiz göçmeniz ve burası hepimizin vatanı... 
Yurtdışında yaşayanlardan duyduğumuz gurbet algısını yerle bir ediyor burası.

Dil bilmiyorum sorun olur mu? 
Valla arkadaşın annesi gelmiş sıfır İngilizceyle. Nasıl etmişse komşularla öyle bir anlaşmış ki, döndükten sonra bile haberleşiyorlarmış. Gönül dili başka tabi. Dur hemen yayılma, sen 60'lık teyze değilsin, öğrenmek zorundasın.

Şimdi orda saat kaç? 
Bulunduğum bölgede Türkiye'den 7 saat gerideyiz. Daha batıda artıyor fark. 

Uçakla kaç saat? 
Yaklaşık 11 saat. Uçağa binerken grand tuvalet giyinmiş yolcuların inmeye yakın çarpılmış halleri geldi aklıma. Benim şal kaymış, bir göz küçülmüş. Bütün yolcularda, ne oldu ya binerken gündüzdü, indik gene gündüz, aha kafam gidiyo bakışı.

Kaç para ile gelelim?
10 bin dolara kadar izin veriyor hökümet. Artık kalanı ananız arkanızdan yollasın. 

İş bulma durumları nasıl?
Valla gelince bulurum deyip benzincide, pizzacıda perişan olan çok. Ayarlayıp gelmek veya en azından birikimle gelmek lazım. Sonra vay efendim Amerikan rüyam kabusa döndüydü olmasın. 

Evet soru cevaplar devam edecek.
Sevirem sizi. Bir parça da özlemişem. 


Amerika'da Bazı Uygulamalar


  Keşke bizde de olsa dediğim pek çok uygulama var burda. Ara ara paylaşıyorum biliyorsunuz. 
  Bazıları öyle kolay ve önemli adımlar ki, bizim ülkede çok mu zor yapması diyorum. Hem de kadınlara, çocuklara, hayvanlara yapılan zulümler, yüz kızartıcı şeyler her geçen gün artıyorken.



   Filmlerden oldukça tanıdık gelen bu okul otobüslerini her yerde görüyorsunuz.      

  Tamamen ücretsiz. Öğrenci indirirken Stop ışığı yanıyor, önünden yola doğru bir demir açılıyor ki öğrenci yola atlamasın ve tüm bu esnada trafik duruyor. Stop ışığı söndüğünde ve demir kapandığında trafik devam ediyor.



  Evcil hayvanlar için pet hastaneleri çok yaygın. Kedimizi Türkiye'de 3-4 ayda bir yaptırılan parazit aşısı için götürdük. 
Doktor şok oldu. Biz dedi böyle iğne yapmıyoruz, eğer parazit gördüyseniz ilaç veririm ama öyle rutin iğne yok. Biraz zayıfladı kedimiz, belki parazit vardır siz ilaç verin dedik. Parazit görmediyseniz vermiyoruz dedi. Israr ederseniz tahlil yaparız, gerekli görürsek veririz. 
 Kadın kedimin karnesindeki aşılara bakınca çok şaşırdı. 
Anlayacağınız bizim ülkede aşı ve ilaç işi sektör olmuş. Her peti olan 3-4 ayda bir para ödeyip iğne yaptırıyor. Belki de boşu boşuna ilaca boğuyorlar hayvanları. Yazık. 



  Hemen her evde evcil hayvan var. Kuş balık gibi hayvanlara pek rastlamadım. Genelde kedi ve köpek oluyor. 
   Amerikalılar Avrupa'nın aksine çok çocuk sahibi oluyorlar. O yüzden evler büyük, çok odalı ve 3-4 tuvalet oluyor. 
  İlk zaman şaşırmıştık ama gözlemledikçe fark ediyoruz ki hayatı kolaylaştırmak ve insani yaşam şartları için güzel bir tarz.
  Evet çok çocuk oluyor ama hayvan da oluyor evlerde.
  Ben çocuğun psikolojik ve kişisel gelişimi için hayvan sevgisini ve sorumluluk almasını faydalı gördüğümden evde ya da bahçede hayvan beslemelerini çok olumlu buluyorum.



  Bu resim internetten ama böyle bir yerin önünden geçtim bugün, fotoğraf çekmeye fırsatım olmadı. Peki burası nedir?
   Burda pet için mağaza çok var. Hemde devasa mağazalar. Petco, Petsmart gibi marketler. 
   Hayvanlar için envai çeşit yiyecek ve ürün var ama kedi köpek satmıyorlar. Pet shop yok yani. 
 Peki pet isteyen ne yapıyor? 
Bağış yapıyorsunuz, karşılığında şu fotoğraftaki yerler, yani Animal Adoption (Kelime anlamı kabul etme, evlat edinme demek) size hayvan buluyorlar.



 Burada cep telefonu hattı aldığınızda yaşadığınız eyaletten alıyorsunuz. 
 Diyelim birini aradınız, numaranızla beraber hangi eyaletten aradığınız da görünüyor telefonda. Bu sizi arayanlar için de geçerli.



 Trafik ışıkları bizdeki gibi arabanın dibinde değil. Şahsen ben bazen yana eğilip bakıyordum görmek için. Burda ise tam karşınızda. Rahat rahat görüyorsunuz.



  Birkaç hafta önce bütün telefonlara bu mesaj düştü. Üstelik bildiğimiz normal mesaj gibi değil de, telefonda daha önce hiç duymadığımız bir sesle ve siyah ekranda doğrudan görünen türden. 
Neydi bu Amber alarmı?

Amber alarmı şu demek;

  90'lı yıllarda 9 yaşındaki Amber Hagermen Teksas'taki evinin çevresinde bisiklete binerken komşularının gözü önünde, zorla bir arabaya bindirilerek kaçırılmış. O dönemde böyle bir sistem olmadığından zamanında hareket edilememiş ve çocuk dört gün sonra ölü bulunmuş. 
  
  Bu olay üzerine bu sistem oluşturulmuş ve adına "Amber alarmı" denilmiş.
Başka çocukların zarar görmeden evlerine dönebilmesi için oluşturulan bu sistem çok hızlı etkisini gösteriyor. 
   Herhangi bir çocuk kaçırıldığında, şüpheli kişi ya da araçla ilgili, hiçbir bilgi yoksa en azından kaçırılan çocukla ilgili bilgiler anında mesajlar, radyolar, tv'ler ya da ışıklı levhalarla halka bildiriliyor. Milyonlarca insan aynı anda kayıp çocuktan ve bilgilerden haberdar oluyor.

  Bu sistemle pek çok çocuk kurtarılmış. Örneğin, California'da iki genç kız kaçırılmış. Bu gençler daha önce başka bir kaçırma olayından aranmakta olan şahsın elinden, halkın polise verdiği bilgiler sayesinde kurtarılmış ve kaçıran şahıs vurularak öldürülmüş. 
  
  Evet burası hiç suç işlenmeyen bir ülke değil, zaten insanın olduğu her yerde az veya çok suç ihtimali vardır. 
  Ama telefonumuza düşen bu mesaj gibi suç ve suçluyla baş etmek için tüm imkanları kullanan ve insanları sadece yürek yangınıyla bırakmayan bir ülke. 

  Bizim ülkemizde nice acı örnekler var ki, zamanında müdahale edilememesi, kaçıran kişinin birkaç yıl hapis yatıp çıkması veya iyi halden cezasının azalması gibi ihtimaller yüzünden aileler canının acısıyla kalıyor.

  Geçen gün otobanda kocaman bir tabelada bir kız çocuğu fotoğrafı gördüm. Kaçırılmış. Yanında da şüpheli kadının fotoğrafı ve adı vardı. Gelen geçen milyonlarca insan görüyor.

   Evet keşke bizde de huzur ve güven adına daha çok önlem alınsa. İnsanımızın buna çok ihtiyacı var.

 

 Ülkemizde kütüphaneler çok sönük malesef.  
  Ortaokul zamanımda çok kitap alırdım, o günlerde bile pek kimse olmazdı çünkü bakımlı ve özendirici yerler değildi.
 Burası evime yakın küçük sıradan bir kütüphane. 
  İçine girdiğimde çok şaşırdım. Aileli çocuk oyun bölümü var, yetişkin bölümü var, kitap ve bilgisayar bölümleri ayrı. Dediğim gibi burası sıradan bir mahalle kütüphanesi. 
 Üstteki fotoğrafta sağdaki gazete ve dergiler ücretsiz. Etkinlikler, konserler var. 
  Gri kapıların solunda ise kocaman pano var. Yazın çocuklar için hangi aktiviteler olacağı yazılı. 
 Boşuna çocukları akıllı ve özgüvenli olmuyor demek ki. Küçücük çocukların bile belki de hayatında hiç tesettürlü kadın görmemiştir, beni ilk kez görüp hoş geldin deyip eve buyur ettiğini gördüm burda.    Yetişkin gibi sohbet ediyorlar sizle. Özgüvenli ama şımarık değil. 

 Kütüphanenin içi doluydu rahatsız olmasınlar diye sadece girişi çektim. 



   

Yeni dünyadan yazılar devam edecek canlar. Takip ediniz, haberdar olunuz.

Herkese Hayırlı Ramazanlar diliyorum.

  Alvarlı Efe Hazretlerinin duasıyla; 
 Allah bizi insan eyleye. 









Virginia'da Azalialar


Eee sosyal medyada o kadar Emirganlı, laleli, börtü böcüklü fotolar paylaşırsanız olacağı buydu. Soluğu bağçada aldım. Bir çiçeklerin içinde gıllanmadığım kaldı. Tenhada onu da yaparım gibime geliyor.


Ben diyeyim azalia, siz deyin ormangülü, güney Amerika'ya has bir çiçek türü bu. 



Muhteşem renk ve desenleri var. 



Toprak, nem, ıslak yaprak ve ağaç kokusu. Parfüm yapsınlar daimi müşteriyim.



Altta patlamış mısır ağacını görüyoruz. 



God's art dedim görevli bacıya. God's design de desem olurdu sanki. 
Aman en doğrusu, hey gurban olduğum Rabbim. 



Azalia zamanı ilkbahar burda. Yazın ise rose. Gül. Artık İngilizcem ilerledi tatlım mani olamıyorum.



Burası Japon bahçesiydi.




Canlı canlı... 


Amerikan Evleri


   Bacınız gene sizi düşündü. Dıştan maket gibi efendim oyuncak gibi görünen bu güzel evlerin içi, dekoru nasıl acaba?


  Burda evlerin fiyatları eyalete, bölgeye göre değişiyor. 50 bin dolara da ev var, 300-400 bin dolara da. Bu fiyatlar bu villa gibi evler için oldukça ucuz. Türk lirasına çevirerek düşünmeyin, çünkü insanlar burda dolar kazanıyor.
 Üstteki fiyatları direkt lira olarak düşündüğünüzde, bu evlerin Türkiye'de zengin muhitlerde milyarlık trilyonluk evler olduğunu ama burda bunlarda sadece zenginlerin değil orta gelirli halkın da yaşadığını görüyorsunuz.
   Lakin ev almak çok zor. Bir sürü aşama var, kredi talebi reddedilebilir, banka ikna olmazsa evi vermez, bir eve birden fazla talip çıkarsa artıları çok olana verilir falan. Anlayacağınız insan parasıynan irezil oluyoru.


  Her evde genelde iki araba var, bazılarında 3-4. Araba ve benzin çok ucuz. 20 bin dolara lüks bir araba alabilirsiniz. Yine Türk lirası olarak düşünün. Evler bahçeli olduğu için park problemi yok.


   Burda evler çok eski yapılmış. İlk zaman inanamamıştım. İnternet sitelerinde ev bulurken o evin hangi tarihte yapıldığı, hangi yıl fiyatlarının ne kadar değiştiği yazıyor. Hepsi şeffaf. Mesela alttaki ev 1946'da yapılmış.


  Evlerin içinde pek halı olmuyor. Mobilya estetiğine önem vermiyorlar. 
 Avrupa'nın aksine 3-5 çocukları oluyor genelde. O yüzden deri, büyük ama konforlu mobilyalar yaygın.


  Konfor. Amerika anlayışını tanımlayan kelime. Yakışmamış, o oraya olmamış, oyuncaklar ortadaymış, kitaplar yığılıymış önemli değil. 

 Gerçek bir Amerikan evinin içi nasılmış bakalım. 


 Her odada tavan lambası olmuyor genelde. Abajur çok yaygın. Haliyle biraz loş ışık oluyor. Alışınca çok güzel, göz yormuyor. 



Halı olsa bile yine ayakkabıyla giriyorlar.



Mutfak. Çekmemişim ama karşıda beyaz mutfak dolapları var. Yoğun renkler kullanıyorlar. Hatta başka bir evde odanın biri bordoydu. 



Dinner room diye bir kavram var. Yani yemek odası. Masa ayrı bir bölümde oluyor. 




Evin sahibi güleryüzlü bir amcaydı. Uzun uzun sohbet etti bizimle. 


Burası da tvden belli oluyor tamamen pencereli bir oda. Bahçeye bakıyor. 


Çok eğlenceli bir dekoru vardı evin.



Bahçeye çıkıyoruz. 


Buranın olmazsa olmazı, barbekü. Bizim gibi çok seviyorlar ızgara et olayını.


Her evin arkasında büyük bahçesi oluyor. Bir şeyler ekmek yetiştirmek için değil de keyif için kullanıyorlar. 



Hadi müzik eşliğinde bir mahalle turu. 



Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...