Eminönü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eminönü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ZAMANIN HUYUDUR GEÇER


Zamanın huyudur geçer.
İnsanın huyudur alışır.

 Alıştığında her şey geçer, alışamadığın her şey kalır. 

Zamanın içinden geçerken üstümüze yapışan alışamadıklarımızdır.Bize şekil veren, sağımızı solumuzu yontan, kalbimizi oyan, ruhumuza portakal ağaçları eken her şey alışamadıklarımızdır.
 
Oysa hep alışacaksın deriz birbirimize.

 Korkma !

 Şimdi en çok duyduğum kelime alışmakken ben ne çok şeye alışamadığımı fark ediyorum.
 Ne annem, ne babam , ne kardeşim, ne anneannem, ne dostlarım, ne  İstanbul benim günlük hayatımın alışkanlıkları değilmiş. Hayatı benim hayatım yapan kıymetlilermiş.
  Gelmeden önce az çok biliyordum aslında, başka bir ülkede başka insanların arasında kök salamayacağımı.
  Seni kimsenin tanımadığı bir şehrin sokaklarında saçmalamanın aslında özgürlükle ilgisi yokmuş. Özgürlük kendi sokaklarımda istediğim gibi olabilmek, şarkı söyleyip dans ederek dolaşabilmekmiş.
  Şimdi zaman geçiyor.
  Hava soğuyor.
  Ben bir hostel odasındayım ve gözümün önünde Eminönü-Üsküdar vapurunun kalabalığı var.  
  Dışarıda kendimi ucuna teğellenmiş gibi hissettiğim hayat akıyor.
  İnsanlarla sohbet ediyorum, aklımla kalbim arasındaki mesafeyi ölçüyorum.
Konuşarak susuyorum.
  Zaman geçiyor.
 Havalar soğuyor.  
 Sonbahar bu şehrin sokaklarında yaprak olup uçuşuyor.
  Ben kendime, hayatıma, alıştıklarıma ve alışamadıklarıma soğuk bir Avrupa şehrinde hikayeler yazıyorum …
.

  

Herkes Yemek Yapabilir, Fakat Sadece Korkusuzlar Mükemmeldir!

Dün gece türk kahvesi içtiğim için ne yazık ki sabah 04.00 gibi uyuyabildim sevgili okuyularım. Tabi uykusuz bir gecenin üstüne birde rüyamda "Hilton" tişörtü giymiş görmeyeyim mi kendimi?! Gözlerimi açtığımda içimde koskocaman bir ümit belirmişti. Bildiğiniz gibi ben Çırağanda çalışacağım. Hedeflerimden biri bu! Ama olsun değil mi? :) Hemen üstümü değiştim ve kahvaltı sonrası annemi ve Arzu'yu peşimde sürükleyerek EminÖnüne gittim. Klasik Pazartesi günü siparişlerimi (Çikolatalı ve Kestane Püreli Tart ve Frambuazlı-Limonlu CheeseCake) yaptım tabi ki. Yalnız bu sefer, her zaman kullandığım jöleyi kullanmadım. Aslına bakarsanız, bu seferki daha güzel oldu! Ötekisi sıcaktan eriyip etrafa saçılabiliyordu. Bugünki siparişimdeki jölem dimdik ayakta durdu diyebilirim :) Evet! Bundan sonra bu jöleyi kullanmalıyım! Siparişimi teslim ettik kızlarla ve her zamanki turumuzu atık. Alınacaklar alındı. Ivır zıvır torbalara koyuldu. Arada da annem beni son derece gereksiz bir kek kalıbı almaya yüz tuttuğum anda kolumdan tutup dükkanın kapısına doğru koşar adım yürüttü :). Görseniz, insanın içi nasıl gidiyor! Hani, açsınızdır ve dükkanın vitrininde çevirme piliç görürsünüz ( et yemeyen okuyucularım beni aforoz etmeyin- hani örnek verdim) ya da ayakkabı satan bir yerde o hayalinizdeki topuklu ayakkabı size bakarken ağzınız sulanır ya, hehhhh.. işte! bende tam öyle oluyorum. Ama gelin görün ki, okul parası biriktireyim derken bir yandan da mutfağa harcadıklarımı bir görseniz!!! Almadan da olmuyor ki kardeşim yani değil mi?! Malzeme olmadan nasıl yapacaksınız?! Haksız mıyım?.. Önümde 3 ay gibi bir zaman kaldı ve bu zaman zarfında bir şekilde okulun parasını çıkartmam gerekiyor. Ama inanın, eğer gerçekten içten istiyorsanız ve bunun için oturup televizyon seyretmek dışında gerçekten ama gerçekten çaba sarf ediyorsanız, bir şekilde size bir sürü yol açılıyor! İlk zamanlarda size söylemiştim. Bu hayatımın eksperimenti! Eğer ben başarırsam, siz neden başaramayasınız?! Girişimci olmak, korkusuz olmak ve çaba sarf etmek! Bırakın, insanlar sizi psikopat görsünler! Beni de eminim görüyorlardır!:) Daha okulun başlamasına zaman varken, gittim okulda giyeceğim terlikleri, pantolonu ve şapkayı aldım. Evet! Her gün karşılarına geçip seyrediyorum onları :). İlk hedef neydi; okula girebilmek! Eylül ayı geldiğinde A noktasından B noktasına varmış olacağım! Ratatouille'u ilk izlediğimde Chef Gusteau şöyle demişti; "Herkes yemek yapabilir, fakat sadece korkusuzlar Mükemmeldir!" Çizgi film ama bu sözü ilk duyduğumda tüylerim diken diken olmuştu. Bırakın önünüze binlerce engel çıksın! Anneme ilk söylediğim zaman; "Amaaannn napıcaksın pastacı olup! Ne gerek var şimdi?!" demişti bana. Size inanmayabilirler veya zorluklar sizi sarabilir. Fakat siz, kendinize inandığınız müddetçe onlar da size bir gün inanmaya başlıyorlar. Şu anda annem ve babam benim en büyük destekçilerim. Hır gürden kurtulduğunuzda, koltuğa uzanıp rahatça televizyon seyredecek siz olacaksınız! Neymişşşş?? Yapabileceğimize inanıyoruz! Sonrası geliyor zaten! Bugün akşam yemeğini fazla kaçırdım :). Diyetim bozuldu :) hmmppfhhhh.. Yarın mecburi salata yeme ve cici yapma günü :)
Bon Appetit!

Günlük Peynirli Muffinlerim

Öğlen vakti evde miskin miskin oturmuşken insanın karnının deli gibi zil çalması olayını siz de bilirsiniz. İşte bende tam o modda ,ve fırından harika olacağını düşünüp çıkardığım ve tam anlamıyla felaket olan Paskalya Çöreğimin ardından, aklıma Peynirli Muffin yapmak geldi. Buna annemin bayılacağını biliyordum. Hemen kollar sıvandı ve mutfak faresi kimliğime büründüm :). Tarfini sizlerle paylaşmak istiyorum. Eğer evde canınız sıkılırsa veya manchies bir sey arıyorsanız muhteşem ve kolay bir tarif.

Malzemeler:
- 55 gr. terayağ
- 200 gr. sade un
- 2 tatlı kaşığı kabartma tozu ( 2 paket kabartma tozu oluyor)
- 2 çorba kaşığı toz şeker
- 2 yumurta
- 1 tatlı kaşığı toz kırmızıbiber ( isteğe bağlı)
- 125 ml süt
- 1 tatlı kaşığı kekik
- 60 gr. kaşar peyniri
- 1 tutam tuz

Yapılışı:
Fırını 190C ısıtın. Eminönünde satılan kağıt muffin kalıplarınızı (veya derin muffin kalıbını yağlayıp) tezgaha koyun. Tereyağını küçük bir tavada eritin ve ılıtın. Bir karıştırma kasesine veya mayonez kabına unu, kabartma tozunu, şekeri, tuzu ve toz kırmızıbiber'i birlikte eleyin. Başka bir kasenin içine yumurta, süt, erittiğiniz ve ılıttığınız tereyağı ve kekiği iyice çırpın. Süt karışımını kuru malzemelere ekleyin ve kuru malzemeler ıslanıncaya kadar karıştırın. Karışım, inanılmaz homojen olana ve pürüzsüzşene kadar karıştırmayın! Ortaya çıkan karışımı muffin kaplarınızda kaşık yardımıyla 1,5 parmak yukarından boşluk bırakarak koyun. Peynirleri ellerinizle küçük parçalara ayırın ve muffinlerin üzerine serpiştirin. Ardından kalan muffin karışımını üstüne koyun. Peynir içinde eriyecek. Eğer muffin kalıplarınız kağıt değilse, önceden yağlamanız çok önemli! Yapışabilir! Boşluk kalırsa kalıbınızda içine su koyu ki diğerleri eşit pişebilsin. Kabarana ve altın rengini alana kadar yaklaşık 30 dakika pişirin. Fırından çıkardıktan sonra 5 dk. soğutmayı unutmayın :). Hadi afiyetle yiyin bakalım.
Bon Appetit!

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...