Süt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Süt etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bu Kadın Neden Ağlıyor Anne?!




Gözlerimde çapaklar birikmiş bir şekilde yataktan miskince kalkıp güzelce kahvaltımı ettim. Kahvaltı dediğime bakmayın, sadece bir dilim çok tahıllı ekmek ve beyaz peynir! :) Sabahları pek kahvaltı edemiyorum da! Şaşı bak- Şaşır edasında kadın programlarını açmış bir halde; "Kim kiminle nereye kaçmış?" ve "Bu kadın neden ağlıyor anne?" serzenişleriyle ayılmaya çalıştım. Ahhh! Sonbahar sen nelere kadirsin?! :) Kışın doğan ve kıştan nefret eden bir insan olarak, en sevdiğim mevsim Sonbahar! :) Kendine özgü karamsarlığı içinde insana garip bir romantizm ve güç veren haline bayılıyorum sevgili okuyucularım! Bende, daha Yaz mevsiminin miskinliğinden çıkamamış halime sinirlenip bugün kalktıp iki çeşit cici yaptım! Ohhhhh! Ferahlatıcı bu his, nasılda iyi hissettiriyor kendimi! :) Öncelikle Süt, Su, Mısır Nişastası, Un ve Şekerden oluşan Su Muhallebisi yaptım. Su Muhallebisi nedir derseniz, Saray Muhallebicisindeki onlara özgü muhallebinin aynısı oluyor çocuğum! Çok şekerli değil yaklaşık iki kaşık kadar toz şeker var içinde fakat üstüne yaptığım Çikolata Sosunu döktüğümüz anda işler değişti ve ağız sulandırıcı bir hal aldı. Düşünün babam, babaannem ve Serra, resmen bayıldırlar! İşin öteki yönünden düşünürseniz, rejimdeki bayan arkadaşlar için mükemmel bir lezzet! Serra, doğal olarak yedi tabi ki! :))) Normalde Su Muhallebisinin buzdolabında 1 gece beklemesi gerekiyordu ama biz gördüğünüz gibi beklemedik! Kim bekler ki yahu?! :) Muhallebiciği yaptıktan sonra son gaz yerimde durmayıp, sessiz günün tadını çıkartırken, Boşnak Talısı yapmaya karar verdim. Söylemem gerekiyor ki, kökenlerim Makedon olduğu için bunu yapmak pek alışık olmadığım bir şey! İkisi aynı şey demeyin, çünkü değiller! Yemek türleri neredeyse birbirinin aynısı olsa da, lezzet ve yapılışları arasında küçük farklar var sevgili okuyucularım. Ben yine de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Boşnak Tatlısı, Şekerpare kıvamında fakat içinde sevmediğim şey olan Ceviz, Hindistan Cevizi ve Tarçın bulunuyor. Yadsı bir biçimde şekil veriyorsunuz. Fırında piştikten sonra da güzelce Şerbetini üstüne döküyorsunuz. Misss Mübarek missss! Aynı zamanda da, Ramazan Ayı içinde hem hafif hemde lezzetli bi cici kendisi. Hoşşş! Babaannem hala aldığım Güllaçları ne zaman yapacağımı soruyor bana ama yapma zamanı sanırım bir dahaki sene olacak! :))) Boşnak Tatlısı, göçmen çocuğum da mideye höpürdeterek afiyetle indirildikten sonra herkes üstüne bir güzel soda içti! :)))
İnsanın canı gece gece tatlı çeker mi yahu? Kadın olmak çok zor kardeşim! :) Ehh! Bu kadın neden ağlamasın anneeee? :))
Bon Appetit!

Sızlanmak Normaldir!!!



Havaya endeksli yaşayan biri olarak, geçen akşam arkadaşlarımızla Yeşilköyde gittiğimiz bir Balıkçı sonrası dehşet bir vicdan azabı duydum! Neden mi? Sizinde fark ettiğiniz gibi bir süredir öyle kendimi tatmin edecek ciciler yapmadım ve bu beni inanılmaz rahatsız etti. Tabi dilime de vurdu! :) "Bir şeyler yapmalıyım!" diye sızlanan ve suratı asılan bir kız oldum çıktım! Tamammm, bende her kız gibi sızlanıyorum! Ne de olsa DNA'larımda alışveriş manyaklığı, alınma ve olayların en ince ayrıntılarını irdeleme gibi etkenlerin var olduğunu düşünürsek, gayet normal değil mi?! :))) Sonuç: Sızlanmak normaldir!! :)) Onca homurdandıktan sonra eve gelip saatlerce yemek kitaplarımdan ders çalıştım, itiraf ediyorum! :) Malzemelere bakıldı ve neler neyle yapılıyormuş öğrenildi ve ertesi gün yapılacak cicilerin listesi çıkarıldı. Az kalsın, masamda kitapların arasında uyuya kalıyordum ki, yatağa yatmanın çok mantıklı bir karar olduğuna kanaat getirdim. Sabah uyanır uyanmaz da listemin en başındaki Mısır Ekmeğini yapmaya koyuldum! Oh La Laaaaa! :) Yaptığım Mısır Ekmeği, binlerce şükür ki, normalde gırtalağınıza oturan türden olmadı. Kırıntıda Scrambled Eggs'in yanına koyduklarının aynısı oldu! Bu durum, beni inanılmaz mutlu etti sevgili okuyucularım. Sadece, bir daha ki sefer yaptığımda şekerini biraz daha az koymam gerekiyor! :) Sabah kahvaltısında ağızları sulandıracak türden oldu, üstüme afiyet! :))) Her ne kadar babaaannem, mısır ekmeğinin böyle olmayacağını savunsa da, bence gayet güzel oldu! Ehh! Herkesin bir stili var değil mi? :) Mısır ekmeği, benim için yeterli mi sizce?! Non, non, noooo! :) Ekmecik soğurken, bende kıpraşmalarıma yenik düşüp kara kızım olan Brownie yaptım! Bu sefer, ortalığa biraz daha harmoni kattım ve içine Beyaz Damla Çikolata koydum! Voila!!! Brownie, konusunda git gide uzmanlaşmaya başladım diyebiliriz, aynı Turta ve CheeseCakelerde olduğu gibi! Şahaser mubarek! :) Vicdan azabının yarattğı bu gazla, ay'a bile giderim herhalde!! :))) Beni durdurabilene aşk olsun! :) Bitti mi sanıyorsunuz?! Yoookkkkkk! Biter mi hiççç?! :) Üstüne iyice gerilip Un Helvası olayına giriştim! Sizinde bildiğiniz gibi , ya da bilmiyorsanız artık bileceksiniz, Un Helvası konsepti biraz zor! Olay, tamamen kavurmayla ve bilekle alakalı. En azından annem öyle söylüyor ki anneler hep haklıdır, çoğu zaman biz bunu ısrarla reddetsekte! :) 15 dakika da olacağını düşündüğüm yavrucak, kavuruldukça kavuruldu ve yarım saat sonra, sonunda benim tam istediğim rengini aldı. Ohhhhhh..! O koku var ya size anlatamam yani!! :) Kavrulduktan sonra üstüne Su, Süt ve Şeker üçlüsüyle yapılan şerbetini döktüm. Çoğu kişi süt koymuyor ama bence sütle daha güzel! :) Kaşıkla da şekil verdikten sonra , süs olsun diye, üstüne biraz Tarçın serpiştirdim. %30 insanın Tarçın sevmediğini düşünürsek, fena bir risk değil! :) Tarçın, sevilmez mi ya?! :) Bugün, o cicilerde eser kaldı mı derseniz, bir lokma bile kalmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim sevgili okuyucularım! :)
İnsanın sevdiği ve hatta tutkunu olduğu bir şeyi yapması ne kadar güzel bir şeydir! Bazen, geçmişte yaptığım milyonlarca şeye bakıyorum da nefret ettiğim bir cümle olan "keşke"yi kullanmamaya çalışıyorum inanın! Eninde sonunda hayatımız boyunca yaşadığımız ve yaptığımız herşey, bizim şimdiki halimizi oluşturuyor! Onlar olmasaydı, şu anda biz olamazdık! Dr. Francisco Bucio demiş ki, " Hepimiz, yaşamımızda şu ya da bu biçimde engellerle karşılaşırız. Ancak derin bir tutkuyu motor gibi kullanırsanız yanlış geldiğiniz yoldan geri dönebilir ve düşlerinize giden yolda ilerleyebilirsiniz." Bunu bir düşünün..
Bon Appetit! 

Ağustos Mu Dedin?! Bol Çikolatalı Fındıklı Pasta mı???

Havaların inanılmaz bunaltıcı olmasından dolayı, insan ellerini kaldıramayacak duruma gelmiyor değil! Sıcakları geçtim ama şu nem yok mu?! Yok yani.. Yapılan herşey pörsüyor!  Global ısınma gelmedi diyordu çoğu arkadaşım, alın size global ısınma! Hala farkına varmadıysanız eğer tabi.. Sıcakların gün be gün bizi yapış yapış yaptığını varsayarsak, ben yine ve yeniden kolları sıvadım ve doğum günü çocukları Arzu, Arzu'nun eşi Gökhan ve mükemmel babam için bir pasta yapayım dedim. Butik pasta kavramından çıkıp normal bildiğimiz pastane pastası türünü yapmayı tercih ettim. Hedefim, Bol Çikolatalı Fındıklı Pasta yapmak! Tamam.. Tamam... Bu sıcaklarda çok tehlikeli bir seçim olduğunu bende biliyorum! Daha önce yapmadığım bir şey olmalıydı ne yapayım! :) Ahhh! Bırakın beni mutfakta yaşayayım! İleride kesinlikle kendi evimde açık mutfak olmalı yoksa herhalde kimseyi göremem. :) Daha merak ettiğim ise, "Acaba çok kilo alacak mıyım?" sorusunu da geri planda bırakıyorum farkına vardıysanız! :)) Sessizce mutfağa girdim. Mis kokulu Tereyağ, Bitter Çikolata, Kakao, Pudra Şekeri, Yumurtalar, Rondoda da ince çekilmiş fındıklar veeeee babamın koleksiyonundan Metaxa Konyak, pasta olmak için hazırlandılar. Askerlerim kenarda beklerlerken, ben her zamanki gibi önceden fırınımı 180 dereceye ayarlayıp ısıttım. Ben Marie tarzında ( içi su dolu bir tencerenin üstüne kaseyi koyun ve ne eritmek istiyorsanız eritin) çikolata ve tereyağını erttim ve soğuması için kenara bıraktım. Ayrı bir mayonez kasesine ise, kakaoyı eledim ve üstüne PudraŞekeri ve Yumurtaları koydum. Mixerle güzelce çırpıp baş döndüren erimiş çikolatalı karışıma ilave ettim. Konyakta içine bir güzel koyuldu. Ohhhhhh!! Başınız döndü değil mi? Fındıkları ilave etmeyi unutmadım tabi ki sevgili okuyucularım. Yuvarlak bir kalıba koydum ve içine 2 parmak kadar su koyduğum tepsinin içine kalıbı koyup 45 dakika kadar pişirdim çocuğumu. Fırından çıktıktan soora yaklaşık 5 saat kadar buzdolabında beklettim. Daha fazla bekleseydi aroması daha güzel karışırdı ama kendisini akşam yemeğine yetiştirmeliydim. Üzeri sosu için ise, yine Ben Marie usülü Çikolata, Tereyağ, Süt ve Vanilyayı erittim ve buzdolabında uzunca süre bekleyen cicimin üzerine döktüm. Pastacığımın kenarlarını süslemek için ise, kalan fındıkları spatula yardımıyla ( ki biraz elde kullandım) yapıştırdım. Üzerine aslında daha başka süslemelerde yapılabilirdi. Şahsen, sade olan şeyleri daha çok seviyorum! :) Voilaaaaaa! Pastamız hazır olduuu!!!  Güzelce akşam yemeği yedikten sonra, kırmızı şaraplar açıldı. Pasta mumlarıyla masaya kondu. Serrayla ikimiz pastanın tadına hasta olduk! Özellikle bayanların muayyen günlerinde veya sevgilileriyle kavga ettikleri günlerde yemelerini tavsiye ederim! İnanılmaz seratonin yuvası kendisi! Gerisi hikaye benden söylemesi! :)) Babamlara biraz ağır geldi. Ehhh! Saçlara ak düşünce böyle oluyor! Bunu duysa beni kıtır kıtır keser herhalde! :)) Marketten alınma Meyveli Pasta ile güzelim pastamı aldattılar o ayrı! Hala çok kırgınım! :)  Ertesi gün tartılmamak üzere, biz afiyetle yedik! Ohhhhh! Canımıza değsinn!!!! :))))
Bon Appetit!

Chocolate Chip Cookie'lerim ve Sema Usulü Revani'm

Haftasonu, Serra bana geleceği için ona küçük bir süpriz yapmak istedim. Kendisi sıkı bir rejim uygulayıcıdır. Bu sıralarda nitekim o mod içerisinde :). Bende açlığını bastırsın diye ona Chocolate Chip Cookie yaptım. Geldiğinde gözleri fal taşı gibi açıldı diyebilirim size. Kurabiye hamurunun içerisindeki damla çikolataların tadına diyecek yok zaten. Fakat bu reçete daha önce denediklerim içerisinde en iyisiydi! Yapılışı da bir o kadar kolay! Hele çocuklarınız varsa yanında bir bardak süt ile inanılmaz bir hal alıyor! Pastacılık konusunda anladığım şeylerden biri de, herşey oran orantı üzerine! Hadi bakalım birini biraz eksik koyun ya da biraz fazla! Her zaman yaptığınız şey bile olsa tadı inanılmaz farklı oluyor! Ve mutlaka kenarından bile olsa bir ısırık almanız lazım! Öyle Rejimdeyim! Yok Tatmayayım! diye bir şey yok! Ben mi? Evet! Hepsi mideme giriyor! Fakat neyle besleniyorsun derseniz, neredeyse bütün öğünlerde meyve yiyorum! Formumu da korumam lazım değil mi?! :) Yoksa ipin ucu kaçar mis kokulu okuyucularım. Ki ben tatlılara asla ama asla hayır diyemeyen bir yaratığım! Gelelim güzelim Revanimeeeee.. Reçetesi anneannem zamanından kalma fakat annemin küçüklüğümden beri yaptığı bir usül. O yüzden adı: Revani de Sema :).  Uzun zaman önce yapmıştım fakat bu haftasonu annemler arkadaşlarına gidecekleri ve cici bir şey götürmek istedikleri için kolları sıvadım! Serra, çikolata damlaları içinde gözleri fıldırfeş dönerken, ben mutfakta revaninin içine koyacağım yoğurtun olmadığını fark ettim! Sevgili arkadaşım Arzu, çoğu zaman olduğu gibi imdadıma yetişti! Yoğurt geldikten sonra bir çırpıda yavrucağı yaptım. Revani'nin yapımı sırasında, sanki gökten melek iner gibi, Kemal Usta geldi. Kendisi süper bir ustadır! Ayrıca bu hafta stajına başlayacağım pastanede bana ustalık edip, yetiştirecek! :) Okul öncesi staj fena fikir değil, değil mi? :) Çalış, çalış, çalış..  Kemal Usta, bana revaninin şerbetini dökme konusunda çok önemli bir bilgi verdi. Revaniyi ters çevirip şerbeti dökmem lazımmış! İnanmayacaksınız ama inanılmaz oldu! Mutlaka denemelisiniz! Gözlerimden uyku akıyor ama nasıl canım çekti!
Bon Appetit!

Vivaldi Kıvamında Éclair Pastalarım ( Vivaldi Yıldırımları )

Sabah ilk uyandığınızda aklınıza ne gelir? Sevgili gelir akla yada kaç kilo oldum acaba?, Bugün yine işe mi gideceğim?!, offf..Bugün şu ödemeyi yapmam lazım! Yaşasın çok istediğim o şeyi alacağım bugün! gibi bir sürü cümle türetebiliriz. Benimse aklıma genelde bugün ne tatlısı yapsam ya da ayyyy!!! bugün bilmem ne tatlısı günü! diye cümleler geliyor. Beyin farklı çalışıyor tabi. Yani Charlie'nin Çikolata Fabrikasının gerçekten var olma olasılığına inanan bir insanım, düşünün bir! :). Dün sabah kalktığımda çok değişik Eklerler yapma isteğiyle yataktan resmen fırladım. Hepimizin bildiği Ekler Pasta, fransızcada "Éclair" yani "Yıldırım" dan alıyor ismini sevgili okuyucularım. Daha önce yaptım mı? Hayır! Hem ilk denemem hem de değişik bir şey yapma girşimi! Çok ilginç bir birleşim değil mi? :) İşte tam ben! :) Elimde tam anlamıyla bir tarif bile yoktu mutfağa girdiğimde. Bütün kitaplarımı masanın üstüne dizdim. Birer birer bakmaya başladım. Hmmm.. bu olabilir.. Bu kesinlikle olamaz diye sesli düşünürken yeni aldığım yabancı kitabıma bakmak aklıma geldi! Hani fotoğraf karesindesinizdir ve sağ yukarıdan baloncuk çıkar! Çınnn!! diye bir ses duyulur! O anı yaşadım ben! :)) Kutsal Reçete kitabımı açtım yanına da. İkisini karşılaştırdım ve mutfak meleklerim yardımıma koştu!! İki reçetete bildiğiniz birbirinin neredeyse aynısı çıktı. Yabancısında sadece farklı olarak süt vardı. Ama ben çok yumuşak olur düşüncesiyle süt koymaya cesaret edemedim. Nitekim, Choux Hamurum ( Pâte à Choux) süper oldu! Artık Profiterol de yapabilirim gönül rahatlığıyla! Gelelim içine doldurulacak pastacı kremasının yapımına. Daha önce milyon kere yaptığım Pastacı kreması inanmazsınız süt kesti! Ben, sevgili ocağımdan dolayı olduğunu düşünüyorum. Bendeki tarif bildiğiniz anne tarifi. Anne tarifleri hep tutaaarrrrrr!!!Baktım ki süt kesti, her zamanki gibi demoralize olup televizyonda seyrettiğim Beyaz Fırının Ustasının Mısır Nişastalı tarifini denedim! Oldu mu sizce?! Hayırrrrr!!! Yavrucak katılaşmadı bir türlü! Onu da ocaktan aldım. Çöküntüye uğradığımda genelde ya panik olur elimi falan yanlışlıkla keserim :) ya da kimseyle konuşmadan oturup sakinleşirim. Sakinleşmeyi tercih ettim bu sefer :)). Yeniden ilk tarife dönmeye karar verdim. Bu sefer de ocağın sağ tarafında pişirdim kendisini. İşin en ilginci; 3.cü seferde oldu! Aynı malzeme aynı miktar hem de! Beni gıcık edecek ya! Pastacı kremam da olduktan sonra, ben tembelliğe kaçtım ve içine kaşıkla sürdüm. İnsan olsaydım sıkma torbasıyla sıkardım! Ama ne de olsa daha ilk sefer yani! Bu süreci de tamamladıktan sonra üst kısımlarına geldi sıra. Söylemem gerekiyor ki, iç kısımlarının tatlarını değişik yaptım fakat burada ne yazık ki size söyleyemeyeceğim. Fikirlerim çalınabilir çünkü. Ayrıntılar bende gizli :) Üstlerini de pembe , yeşil, mavi ve çikolatalı fondant yaptım. Biraz etrafa bulaşsa da dediğim gibi ilk sefer olarak bence fena da olmadı hani yani :). Hele mis kokulu hanımlar, period dönemindeyseniz inanın bu tatlı bulunmaz bir ilaç :). Annemle mutfakta yine Çaaaaaaaakkkk!! yaptıktan sonra kapıda beliren postacının elindeki paket ilgimi çekti. Pennsylvaniada oturan çok sevdiğim takı tasarımcısı arkadaşım Rosalie'den kabarık sarı bir paket gelmişti. Heyecanla paketi açtım. İçinde küçük bir kutucuk! Bir gün muhteşem bir pastacı olacağımı yazmış notunda. Kutuyu açtığımda; Çırpma teli şeklinde kendi yaptığı gümüş kolye'yi gördüm. Sanırım hiç boynumdan çıkarmayacağım! Benim küçük şans tılsımım :).
Ayy..Nasıl da parlıyoooorrrr :)
Bon Appetit!

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...