Fahri bey çıkmazı (Öykü) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fahri bey çıkmazı (Öykü) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Fahri bey çıkmazı #7#






 Ben şok...

 Son günlerde çok yoğunum hiç boş vaktim yok , gerçi zamanım olduğu günleri de biliyorum, zamanı hor kullanmayı seviyorum...

  Bu  hafta sonu Tolga'nın  trip halleriyle uğraştım,  Tolganın ve benim  ortak bir kaç arkadaşımızla yemeğe çıktık.
 yemekten sonra eve gelene kadar kavga ettik. Durmadan mızmızlandı diğer kızlar erkek arkadaşlarına sarılıyormuş, kibar ve yakınmış, ben ise ona asker arkadaşıymışım gibi davranıyormuşum...
 Ehh işine gelmiyorsa çek git dedim ..
 Bitsin ,istemiyorum sevmiyorum seni zorla mı yaa...

Beni bahçe kapısına kadar getirip ,iyi akşamlar bile dilemeden gitti ,kabaa...

Saat neredeyse gece on bire  geliyor ancak bizim bahçenin  ihtiyarları uyumamış,  çay yaptım dedi müyesser abla çaydanlığı alıp  Hayriye ablayla  benim balkona kuruldular,ben üzerimi değiştirirken,  kartoncu kadının vukuatlarını  anlatırken,   gülmekten içim acıdı...
 Bu defa da bahçede bir kedi ölmüş.kartoncu kadından şüphelenmeye başladım tam bir psikopat.
 Bahçeye ölü kedi için mezar açıp gömmüş, Hayriye ablada bunu görünce  kediyi gömdüğü yerden çıkarıp poşete koyup çöpe atmış, kartoncu kadın çöpten alıp kediyi başka boş araziye gömmüş...
 Sonradan Müyesser abla anlattı o kediyi önceden görmüşler.

 Meğer kedi hamileymiş, kartoncu kadında yolda bulup evine getirmiş , gündüzde bahçeye salmış kedicik   ağrısı tuttuğu için sanırım    evin çatısına çıkmış ve düşüp ölmüş ...

  Müyesser abla kadına evden çık diyemiyor çünkü korkuyor, kapısının önünde küçük bir dut ağacı var çöpten bulduğunu tahmin ettiğimiz  bir kolu yırtılıp içinden elyafları çıkan kocaman bir palyaço bebeği ağaca  asmış ürkünç duruyor korku filmi gibi...

Çöpten ne bulsa   evine getiriyor daha sonra  ayırıp bir kısmını evinde bırakıyor bir kısmını da satıyor.  Üstü başı kedi tüyü içinde   tırnak araları,  ellerinin çatlak ve kesik yerlerine bile kıllar yapışmış...
 Tolgayla kavgamızın arasından on yedi gün geçti o gece beni eve bıraktıktan sonra hiç aramadı,nasılsa arar diye bende önemsemedim...

 Ev ,iş bizim bahçenin hatunlarıyla oyalanırken birden tolganın yokluğu bana karşı ilgisizliği zoruma gitmeye başladı. 
Ne yaparsam yapayım benden vazgeçmedi şimdiye kadar, vazgeçemeyeceğini düşündüğüm içindir belkide ona bu kadar asi çıkışlarım, sevilmek ,şımartılmak gibi duyguları onun sayesinde yaşadım bunuda inkar edemem şimdi...

  Hiç böyle uzun süre sessiz kalmazdı, bir kaç gün aramaz sonra başlardı aşkımlar canımlar...
 En uzun küslüğü dört gün olmuştu.Dün iş çıkışı Nevin'i gördüm Nevin'in  sevgilisiyle,Tolga aynı mahallede oturuyor   Tolga  Nevinin'in sevgilisine  ''ailem  bir kız buldu evleneceğim'' demiş,
'' hııı bende yedim o benden vazgeçemez'' dedim, güldü alaycı bir tavrı vardı sanki Nevin'in
 ''gül gül sen  paşa paşa gelip  yalvaracak, dizlerinde süründüreceğim onu''dedim 
 ''bir yerde çay içelimmi?'' dedi Nevin. 
''Yok  olmaz acelem var,başka zaman içeriz'' dedim aslında  işim yok ama bu gün çok itik geldi hareketleri sahte  sahte gülüşler gıcıkk...

 Sabah işe gitmek için hazırlanırken face'me göz gezdireyim dedim ne göreyim!

 Vazgeçemez diyordum!   neredeyse  dilimi yutacaktım Tolga, Seval  çiftinin dün nikahı varmış!
Nevin'i aradım hemen ,o da işe hazırlanıyormuş , ''gördünmü face'de Tolga nikahlanmış'' dedim ,
'' biliyorum dün  söyleyecektim ama cesaret edemedim ''dedi...
 Nikahlanmış. ingaaaaa
 yaa nasıl olur adam bana tapıyordu hemen telefon  ettim  telefonu açar açmaz   , evlenmişsin tebrikler dedim,
 sağol dedi kibar ve mesafeli bir sesle...

 Birden kan beynime çıktı yaa nasıl yaparsın bunu daha düne kadar benim için ölüyordun..
 ''Ekin bağırma bana istemiyorum dedin sen beni köpeğin mi sandın!''

 -ya ne alaka

'' Bilmiyorum ekin hanım düşünün bakalım, ben sana iyi bile dayanmışım evlendim ben rahatsız etme artık beni sana hayatında başarılar,''deyip suratıma kapadı...

 aa ben şokk adam  başkasını bulunca  bana uçan tekme attı iyi mi!

  Durmadım tabii ki bir kaç mesaj attım tolga bey efendiye, tabii biraz argo tamam ya fazla argo ve ondan tık yok dayanamayıp aradım telefonu kapamış...
  Bu bana yapılır mı ben ne yaptım ki?
 Günler geçtikçe tolga'nın  beni terk edip evlenmesini kabullendim mecburen, Oysa ki çok mutlu olabilirdik dedim  Nalan'a , gittiğimiz kahvaltı salonunda kahkahalarla güldü ''bi git kızım ya sen onu sevmiyordun ki , onun sana gösterdiği ilgiyi seviyordun gak diyordun hediye guk diyordun,gezmeler ,sinamalar...''

 Sesimi çıkarmadım güldüm geçtim ama aslında çok kötü hissediyorum.
Bir kaç gün bile sürmedi üzüntüm. Facede biriyle tanıştım, tabi o beni takma ismimle biliyor gece gündüz  yazışıyoruz aslında kafa biri polismiş aslında baştan inanmadım çünkü polis biri nasıl tanımadığı görmediği bir kıza her şeyini anlatır ki, çalıştığı karakolu söyedi...
 İstersem ziyaret edebilirmişim, iş çıkışı otobüse binip çalıştığı karakola gittim bana ismini yılmaz demişti ...
 danışmada adını sorup karşıdan bir bakarım diye düşündüm , danışma yılmaz adında biri olmadığını ancak Mehmet yılmaz diye bir polis olduğunu söyledi ve tamda bana karşı geliyordu, içim rahattı beni tanıyamaz resmim bile yoktu, sahte hesabımda.
 Yaklaştıkça ben şok, çok yakışıklı olduğunu fark ettim tabii parmağındaki yüzüğü de ,evliymiş... 








Fahri bey çıkmazı #6#



Çok uykusuzummm...

 Her gün. İş yerinde son saatler baş ağrısı uykusuzluk beni mahvediyor... Bu gün  eve gittiğim gibi uyuyacağım diyorum...
Duş ,yemek,kahve keyfi derken birde bilgisayarı açayım biraz, bir bakmışım saat iki olmuş... Hatta abartıp bir iki saat uykuyla işe gittiğim oluyor. Uf yaa bizde uyumak yerine şarj olsak keşke, bütün  gün. Kablolarla gezerdim...

İş yerinde sorun olurdu biraz,kablolar oraya buraya takılır, yanlışlıkla birinin kablosuna takılıp düşer yada birinin kablosunu çıkardığını düşününce  vazgeçtim...
 Zaten bütün gün telefon şarjı sorunu yaşıyorum yeterince, birde kendime yer mi arayacağım  ...
 Kaos olurdu  herkes şarjı biter diye iş yapmazdı, birine kızınca çek şarjını ,bataryasını çıkar...  Çok bilim kurgu izliyorum bu aralar...
 Bahçeye yeni gelen kiracı,kartoncu kadının bir sürü. Kedisi varmış ev sahibi sinirden küplere  biniyor,eşyalı ev verdim ,mahvediyor diyor...

Geceleri çok bağırıyor kendi kendine, bazen korkuyorum...
Ev sahibi kedileri  istemem demiş, o da götürüp  bir sokağa bırakmış.
Bu gün  işten gelirken  bizim sokağın girişinde yavru bir kedicik ölmüş, hiç kan yada çarpma izi yoktu, eve gelince müyesser  ablaya anlattım kartoncu kadın boğup atmasın dedim...
 Saçmalama daha neler o yavru değildir işlek yol araba çarpmıştır ,sende kadını iyice cani yaptın, diyor...
 Tamam abartmış olabilirim komplo teorileri üretmeyi. Pek severim. 
Bu gün tolga iş yerime çiçek ve çikolata yollamış bu jeste bayıldım  bütün  arkadaşlara  ikram ettim çikolatadan ...
 Bazen boşa uğraşma kızım evlen şu tolgayla bak rahatına diyorum kendi kendime,ama asi yüreğim yapacak bir şey yok...


Fahri bey çıkmazı # 5 #








Ah bu Erkekler...

 Babamlar kızmasın diye telefonu titreşime alıp  televizyonu  açtım babamlar çoktan yatmış...
Ciddi miydi , değil miydi diye düşünürken tekrar uyumuşum,Ne kadar uyudum bilmiyorum yine telefon yastığın atında zonn zonn diye titreyişine  uyandım  ,baştan deprem oluyor sanıp neredeyse kendimi kanepenin altına atacaktım, telefonum olduğunu anlamam çokta zamanımı almadı ,tek gözümün de yarısını açıp kimin aradığına ve saate baktım ...

Uyuyalı henüz yarım saat bile olmamış ve tolga beş defa aramış,üç mesaj atmış.
 Telefonu açmamla isyana ,veryansına başladı,ne biçim insan mışım da o bana kalbini açmış ta bir daha yaparsam son olurmuş ta, ailesine  gidin dese hemen gelir istermişler...
'' Sus be sus ne istiyorlar komşudan tuzmu istiyorlar ,tabağı boş vermesinler geri''dedim...

saçmalıyorsun diyor bana saçmalayacağım tabii günün stresi yol yorgunluğu birde  onun ergen çocuk gibi tripleri ne bekliyor ki.
 böylece çok  yatmadan önce  saniyelikte olsa aklımdan geçen soru cevap bulmuş oldu, tolga beni  bırakmamış,hiç bırakacağı da yok... Seviyorum diyor çocuk,yapacak bir şey yok, 
Aşka saygımız var yeşillensin bakalım nereye kadar!,

Ailemle güzel bir hafta sonu geçirdim halam ve kuzenim geldi,kuzenim erkek arkadaşından ve halamın ona yaptığı baskılardan bahsetti,bize gelirken onu tembihliyormuş sakın ekine anlatma annesine ,annesi de herkese anlatır seni rezil eder ,diye Kötü bir şey yapıyormuş gibi ne var bunda erkek arkadaşı varsa gece  gezmelerine çıkarsa çokta umrumuzda...

İstanbul'a dönüşüm anne gözyaşları,baba nasihatleri eşliğindeydi
 babam   ikinci el bir telefon ve bir hat almış ''buna kontör attırırım ben ara çantanda taşı kızım çıkarma sözmü? ''
''ya ne gerek var baba uffss''
  Kaşları çatıp dik dik bakınca olur anlamında başımı sallayıp, gıkımı çıkarmadan çantama attım telefonu..
Yorucu bir yolculuk sonrası...
 Bahçenin kapısına geldiğimde  biride bahçeden çıkıyordu,tuhaf bir kadın üstü başı leş gibi  hava güzel olmasına rağmen kahverengi bir pardösü, saçlar bele kadar, belli ki en son  bayramda taranmış, üstü başı pis,gözlerim hemen müyesser ablayı aradı , hayriye abla  kapısının önündeki çiçekleri suluyordu ,gel kız gel korkma ,ne o  yeni doğmuş kedi yavrusu gibi  bakıyorsun, yeni kiracımız hayırlı olsun deyip bir kahkaha attı...

 ne biçim kiracı bu be çöpçüde çöp olarak mı çalışıyor,deyince ben dahada derinden  bir kahkaha attı evet kız yeni kiracımız  karton topluyor...
 hobaaa bir bu eksikti bu müyesser abla evi kiraya vereceğim diye çeşit çeşit insanları dolduruyor bahçeye,of ya tamam oda ekmek parası da nedir kimdir yolda görmüş ev arıyorum demiş oda almış getirmiş  ölen annesinin eşyalarını vermiş ,yiyecek vermiş,inşallah iyi biridir...
Akşam üstü çarşıya gidip biten makyaj malzemelerimi almaya karar verdim ,ekmek almaya  yirmi metre ilerideki bakkala gitmeye üşenip makarna pişiren ben aradığım   markadaki göz kalemini bulamayınca ,otobüse binip  avm ye gittim, tam buldum bu defada kasadaki gıcık kız  bozukluk yok paranızı bozdurun yada kart rica edeyim demez mi! 
Zaten kabarık saçları tülü tülü benden önce biri yolmuş belli, bende yolacağım,bir hışım kapıya çıkıp  gözüme kestirdiğim kibar görünümlü bir beye bozukluğu olup olmadığını sordum,yüzüme bakıp ayıp ayıp genceciksin dilenmeye utanmıyor musun? demez mi! hay Allah'ım  paramı bozar mısınız? diyecektim müsaade bile etmedi. bir bayana sordum oda yaptığı bütün alışverişleri hiç parasının kalmayışını akşama evde yemeğinin olmadığını eşinin birazdan işten geleceğini anlattı çokta umrumda...
 karşı dükkanda ben yaşlarda bir   erkek gülerek yaklaştı olup bitene şahit olduğu  gülümsemesinden belli ediyor,ben yardımcı olayım dedi,paramı bozdu...
 Ne kadar kibar gözlerim hemen  parmaklarına gitti hmm yüzük yok bekar mı ki acaba? diye düşünürken
 karşı taraftaki  bijuteri bizim kartımı vereyim her zaman beklerim diye resmen asıldı,alıcı bir gözle baktım hiç tipim değil
 bet bu yahu .

 Neden  bu erkeklerin kibarları bet ,yakışıklıları  megaloman oluyor! nihayet istediğim kajal kalemimi alıp  mutlu mesut eve geldim... 
Tolganın ısrarlarına dayanamayıp gece pizza yemeye gittik eve geldiğimde çok geç değildi bende hemen bilgisayarımı açıp  mehmet arayışına girdim, bu defada Konya'dan biriyle tanıştım, Bursalıymış o da ,resmi yok hikayemi anlatıp resim yollamasını istedim o benim demez mi! kalbim duracaktı neredeyse,oda heyacanla sen bana resimlerini yolla değişmiş misin?  numaranı ver sesini duyayım,dedi ...
 O yaşlardaki resimlerime bakayım dedim ,
ama biraz açık resimler olsun  deyince niyetini anladım  nasılda hemen inandım sapıkkkk! 



Fahri bey çıkmazı # 4 #


Ters bir gün...

 Haftanın son günü ve  zorla uyandım, hastaneye gitmesi zor gelmese gidip rapor alacaktım...

 İstemeyerek kalkınca, her şey ters gitti haliye...
çay için  su ısıtacaktım sigortalar attı  sigortayı kaldırdım ,mutfağa geldim yine attı hay aksi! vagzeçtim çaydan...
  Yolda ayakkabımın topuğu kırıldı...

 İş çıkışı  şehir dışına, annemlere gideceğim için yanıma biraz eşya almıştım.neyseki yanımda spor ayakkabılarım vardı hemen yol  kenarına geçip ,değiştirdim...

İşe vardım,  giriş kartımı evde unutmuşum yuhh ya...
 Pelin ve didar  benim   masamda kahvaltı ediyorlardı...

''Oo günaydın kızlar'' deyip daha onların günaydın demesine fırsat vermeden,'' umarım  o kırırntıları toplarsınız giderken'',bir nevi kibarca kovdum  oysaki her sabah  poğaçalar benim masada yenirdi. Normalde arkadaşlık bağlarım sağlam ama sinirlerim laçka bu sabahh!

''Solundan mı uyandın sen bu sabah  ekin ya!'' diye  didarın terslemesiyle  biraz kendimi toparladım,,,
 Günaydın diyeni bile haşlıyorum. Başım ağrıyor çok gerginim ,belirli bir neden yok...
 İş stresi,bayan olmanın özel durumları ve  en çoookta anne özlemi...
 O kadar çok özledim ki annemi ,babamı hatta nurşen halamı bile ki nurşen halamı pek sevmem çünkü kuzenimle aynı yaşta olmamızdan dolayı devamlı bizi kıyaslar ve tabii ki de kızını kayırır hep ...
 Cins ya, dinime kusur bulan müslüman olsa barii ,hmm öylemiydi bu laf ya?
İleride  bir gün çocuğum olursa ki uzak bir ihtimal ben böyle sık boğaz etmeyeceğim onu... 

Neyseki otobüsten  inip babamla buluşunca onunda içi rahatladı,onlarada kıyamıyorum tek bir evladın olsun, okutup, telli duvaklı gelin ederim diye hayaller kur...

  O alsın başını şehir dışına gidip senden uzakta kendi doğrularını yaşasın...

''Kızım bu bavulda ne var ,ev sahibinimi koydun içine'' diye söyleniyordu bavulu arabaya  götürürken eh baba hem taşıtmazsın hemde söylenirsin eyvahh ben müyesser ablalara  buraya geleceğimi söylemeyi unuttum  derken bir yandan telefonumu çıkarıp hemen müyesser ablayı aradım yoksa  ortalığı ayağa  kaldırır...
 Eve vardığımızda sofra çoktan hazırlanmıştı,annem döktürmüş yine,yemeği  özlem dolu sohbet eşliğinde yedikten sonra üzerime bir ağırlık çöktü kanepede uyuya kalmışım,   telefonun sesine uyandım telefondaki kızgın ses Tolgaydı... 
'' Ekin sen nasıl bir insansın  ev sahibin kadar bile değer vermiyorsun bana bitti anladın mı hani  bitsin bitsin diyordun ya tamam ekin sen kazandın bitti'' telefonu kapadı hemde tek  kelimem alo olarak, hmm ilginç!

Şehir dışına çıkacağımı  tolgaya söylemeyi unuttum, ev sahibin kapısına gidip  sormuş  ev sahibim baştan söylemek istememiş   o kadar çok yalvarmışki söylemek zorunda kalmış...Ne gündü behh bak şimdi uykum kaçtı, ayrıldık derken ciddimiydi acaba?




Göz nuru ondan destek bizden:)

Fahri bey çıkmazı # 3 #





Elmanın diğer  yarısı  

O kadar  çok yarım elmalar varki,onları tamamlayanlar kendi parçalarımı sanki bazısı mecburiyetten bazısı öyle sandığı için  bazılarıda  artık sıkıldığı için yalnızlıktan  bir yarım bulmuş kendine...

 Nedir elmanın diğer yarısı yada varmıdır böyle  bir şey tamamlayan, tamlayan ,aşka sevgiye bağlayan, gerçi ben benim aynımdan bir tane daha kaldıramam vuu hiç çekilmez...
 Asi,aksi,dediği dedik,  herkesin onu sevmesini isteyecek ee ben ne olacağım... ben benimle aynı kıyafeti alıp giyen arkadaşımı bile sevmemki...

 Diğer yarı dedikleri nedir her an sevmek diye bir şey varmıdır? 

Diğer yarı dedikleri nedir ki her dediğini onaylamasada boyun eğmekmi yada sırf sevdiği ve yanında olmasını istediği için üzülmekmi? 
 Tipik bir tolga vakası ikimiz bir elmanın  yarıları olamayız hemde asla...
  Geçen hafta sonu sinemaya gittiğimizde birer paket  mısır aldık ,  kendi mısırımı bitirip onun  mısırınıda elinden alıp yemiştim  ve sesi çıkmamıştı, üstelik o mısırı  çok seviyor...
 Ben mutlu olayım yetermiş, yaa ne alaka vermemki mısırımı  araya kadar beklesin arada alsın değilmi ama...
 yarımdık ancak farklı iki elmaların yarıları...

Yoksa iki aynı ruhun ayrı bedenlerde can bulmasımı, bir göz işaretiyle ne  anlatmak istediğini anlayabilmek,böyle insanlar  varsada çok azdır bence...
 Diğer yarımızda kendimiziz bence,
Hırslarımız,egolarımız isteklerimizin depolandığı bir alan ruhla birleşiyor...

Mehmeti bulmak adına facemde  en az iki yüz mehmet olmuştur  soyadını unutmam en büyük hatam oldu  ,insan bu kadar unutamadığı birinin soyadını nasıl unutur nasıl bir keşmekeş bu off ne kadar beyinsizim!

 G ile başladığını biliyorum ve ülkede milyonlarca   soyadı g ile başlayan mehmet vardır en son konuştuğum mehmet ise tam bir faciaydı... 

Öğretmenmiş ve bir çocuğu varmış baştan belki o  olabilir dedim çünkü resmi o kadar çok benziyorki ancak konuştukça onun olmadığını anladım. hatta olmadığı için dualar ettim..
 Irkçı ve dini tanıkıntıları olan bir insan karşısındakini küçümseyerek kendini yücelttiğini düşünen...

 Kendini başka çocuklara  adamışken kendi çocuğunu önemsemeyen ve yaşlı ailesini başından atmaya çalışan ,durmadan  kendini deyişiyle onu taşıyabilecek  bir kadın arayan biri, onu taşımak ne demekse  millete gösteriş içinmi biriyle çıkılır yada evlenilir, millet çok güzel yada yakışıklı desin diyemi, peki sevginin tohumu nasıl atılır, nasıl yeşertilir?

 Tolga beni duysa kesin aramızda büyük bir tartışma çıkacak... iş çıkışı her akşam  tolgayla uzun yürüyüşler yapıyoruz ,hep ben konuşuyorum  bu akşam düşündümde keşke sadece  arkadaşım  kalsaydı...



Fahri bey çıkmazı # 2#


                                Olmuyor...Yalnızlığı ben seviyorum da, site gibi kalabalık bahçeli bir evde yaşayıp, Sevgili  komşuların  her   sabah,  her öğlen, her akşam,ben işten gelirken benden önce benim evime giriyorlar iken bu pekte mümkün değil.
 Alıştım onlara desem de bazen  kafamı dinlemek istiyorum.sonuçta yalnızlık ve özgürlük adına verdiğim savaşlar  müyesser ve hayriye ablayı tanıyana kadarmış... Sadece ruhum yalnız...   
 Anne ve babamın ahı tuttu sanırım yalnız yaşama kararı aldığımda küplere binmişlerdi . Onları ikna edemeyeceğimi anlayınca , şehir dışında bir üniversiteyi kazanıp gitmek kolayıma gelmişti. O zamanlar iyi bir fikir gibi görünüyordu. Okul bitince bir tekstil firmasına tercüman olarak girince, artık  Bu küçük  kasabanın yerlisi olmuştum. Bir kere giderse gelemiyormuş insan  .

Nefret tohumları ekilince içine  ,sevemiyormuş eskisi gibi. 
Tolga uzatmalı sevgilim, biri bana dese sırf can sıkıntısına  biriyle çıkıyorum yadırgardım.. Arkadaş aklına uyup tekrar şans  versemde parası pulu için katlanılmıyormuş. 
Bunları   bana hissettirdiğini  her konuşmamızda kalın puntolu kelimelerle söylesemde , tolga beni anlamak istemiyor. Her buluşmamızda evlenmemiz gerektiğini iyi bir baba olacağını ,iyi bir eş olacağını söylüyor... Ben ise ona bir şans verdiğim güne lanetler okuyorum.  Benim aklımdaysa yıllar önce  sadece dört  ay   flört  ettiğimiz mehmette ..
 Liseden sonra oda ben gibi başka bir şehire gitti. 
Birden bağlarımız koptu. 
Yıllar geçtikçe ona aşkım depreşti belkide diğer yarım oydu .  Aklıma koymuştum onu bulacaktım ne ailesinin nede onun bir adresi yok ancak günümüz  teknolojisinde zor olmasa gerek. İşte blog açma kararını böyle vermiştim face, bloglar.instagram her yere üye  olduğumda onu bulacağımı düşünmüştüm.onu bulacağım derken umarım kendimi kaybetmem.

Fahribey Çıkmazı # 1 #


Eskiden içimde tuttuklarımı şimdilerde bir çırpıda söylüyorum, Belki kızgınlıktan belkide kırgınlıktan, kırılmaya alışmaktan yada kırılmaya yorulmaktan. Kirpiler de her yaklaşana iğnelerini fırlatırmı dost mu, düşmanmı olduğunu bilmeden?

 Güçlü  olmaktan, güçlü numarası yapmaktan yorulup yere yüzü koyun uzanıp ayaklarımla debelenirken japon animelerinde ağlayan kızlar gibi göz yaşlarım yukarı fışkırsın istiyorum.
'' Aman dur bakalım daha ne gördün''  diye sözüm ona teselli cümlesini duymak istemiyorum. 
Tek istediğim huzur. Derken fincandaki son yudumuda büyük bir ses  cümbüşüne döndürerek höpürdete höpürdete içişime dik dik bakan Günnur  bana her zamanki alaycı gülümsemesiyle ''o huzuru bulursan kalın zincirlerle bağla kuzum . Bu arada kalkmam lazım yarın benim oğlanın maçı var 'derken  bir yandanda   çantasını topluyordu.

 Hmm ppof uf falan neyse bende evde çayıma devam ederim hemde kitap keyfi yaparım deyip, kırk dakikadır oturduğumuz çay bahçesinden   birbirimize  sarılarak vedalaştık.

 Eve gelirken yolda bir sürü plan yaptım kendi kendime. Tabii tüm hayallerim gri geniş demir kapıdan içeri girene kadardı.  iki yıldır komedi filmlerini aratmayan    bahçe kapısıydı ... 
Fahri bey  çıkmazı, çıkmaz bir sokağın en son  kapısıydı, kaybolan hayallerimin,umutlarımın çıkmaz bir sokakta  hapsolmasıydı,yada  çıkmaz bir sokağa ne kadar hayal ve umut sığdırabilirsin sorusuna   istif yaparım nasılsa  çıkmaz, çıkamaz,  mutluluklarda çıkamaz diye şeytani bir gülüşle cevap verişimdi...

 İki yıl önce kiralık bir ev ararken  arkadaşımın anneannesinin evini  kiraladığımızda başladı benim hikayem...
 Geniş gri kapının ardında kocaman bir bahçe girişteki   mor  sümbüller ve hanımeli kokuları karşılamıştı beni,kocaman bahçeye gelişi güzel kibrit kutusu gibi yapılmış   içi tahta ile  bölünüp iki katlı yapılmış  minik minik   ikişer katlı 3 ev beş  hane .. önceden kendileri otururmuş  ,kalabalık bir aileymişler ,kızlar , gelinler, bir süre sonra sıkılmışlar iç içe yaşamaktan hepsi kendilerine  başka muhitlerden ev alıp taşınınca  yaşlı kadında  yalnızlıktan kurtulmak hemde eşinden kalan maaşın yanına ek gelir olur diye   dört  daireyi kiraya vermiş, pek dairede sayılmazya neyse... 

Ben evi kiraladıktan kısa bir süre sonra vefat edince  , onun evine, eşi yıllar önce ölmüş olan büyük kızı olan arkadaşımın annesi Müyesser abla yerleşti.
 ilk başlarda alışmam zor oldu  üst kat katıma gelen kiracılar genelde bir kaç ay oturup gittiler,   hele Yıldız'ın normal biri olmadığını anlatana kadar fıtığımı çatlatan Müyesser abla beni çıldırttı...
   Müyesser ablaya, yeter ki kirayı versinde , farketmez  hırsız, uğursuz....
 -üst katımdaki   pek iyi biri değil diyorum. 
-ya ne zararı var kadıncağızın eşi yurt dışında aydan aya eşinin arkadaşı para getiriyor, diyor...
 bende bir kahkaha  
-hııı   eşi sanada yollayacakmış para malum, kirayı( kıkır kıkır gülüyorum)
-aa terbiyesiz git şuradan,   ördüğü yeleğin yumağını fırlatırken    gülmekten alamıyor kendini..
 aslında oda biliyor ... 

 Bir süre sonra baktım olmuyor, giren çıkan belli değil bahçedeki diğer evlerden birine geçtim karmı! zararmı! bilemedim..

 Orada da alt katımdaki  Hayriye abladan kurtulamaz oldum . Hayriye ablanında eşi yıllar önce  henüz otuz sekiz'inde vefat etmiş,yalnız olduğu için gece  demez ,sabah demez gelir... 
Gerçi hoş  diğer evde de bir an olsun yalnız bırakmazlardı beni Müyesser abla  ve Hayriye abla  yangında evden  ilk ilk kaçıracağım demir başlarım. sanırım alıştım.
 Yalnızlığa hasretim,  yalnızlığa aşığım...


Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...