Şekerpare etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şekerpare etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gözlerime Kibrit Çöpü Koydum!

Sevgili okuyucularım, bu haftasonu neredeyse hiç uyumadım diyebilirim size. Arada kızlarla Bebekte güzel bir Pazar geçirdikten sonra sıcaktan bithap düşmüş vaziyette eve dönüp Neslihanın Siparişlerine başladım. İlk önce Şekerparelerin hamurunu tuttum ve güzelce dinlendirdim. Ardından hamuru ellerimle şekil verip fırına attım. Mutfaktan gelen kokuyu duymanız gerekirdi. Şekerpareciklerin şerbetini de döktükten sonra onları bir kenara aldım ve Macaron de Özge adını verdiğim Macaronlarımın yapımına başladım. Bu arada belirtmem gerekiyor ki, neredeyse her yerde piyasa araştırması yapıyorum! Gittiğim bütün cafeler, restaurantlar ve pastanelerde ilgimi ne çekiyorsa alıyorum ve bildiğiniz yiyorum! :) Yurdumda daha Macaron pek benimsenmedi ne yazık ki ve doğru düzgün yapan yer de çok az sayıda! Tatlı kültürü olarak belirli şeyler dışına çıkamıyoruz gibi geliyor bana. Aynı 90'lı yıllarda Türkiye'ye gelen Baskin Robbins Dondurmaları gibi. Zavallıcık tutunamadı ve kapatmak zorunda kalmıştı. Macaronlarda yeni yeni insanlar tarafından biliniyor. Çoğu insandan; "Aa! Acıbadem gibi bir şey değil mi o?!" lafını tahmin edemeyeceğiniz kadar duyuyorum. Tanınacak.. Tanınacak.. Ben iç kısımlarına çikolatalı ganaj koymaya bayılıyorum! Kim çikolata sevmez ki??!! Mesela geçen gün, ünlü bir pastanenin Macaronlarını denedim. İçlerine Kayısı Marmeladı koymus! Tamam, renk güzel! Şekil güzel! Ama özellikle, bu sıcakta nasıl ağır geldi bana!.. Hani göğsünüzün ortasında kalır ya, işte bana aynen öyle oldu! Ben, tatlılarımı yaparken Ev Yapımı gözükmelerini seviyorum! Yani etrafta o kadar çok pastane var ki ve herkes pastacı olmaya o kadar sarmış durumda ki anlatamam. Macaronlarımın fransız ev yapımı gözükmeleri içimi kıpır kıpır ediyor. Yani dışarda kilosu 100TL'ya satılan bir şeyin bir özelliği olmalı benim gözümde! Hani nerde?! Kardeşim burası Fransa değil, bu biiirrrrr! Ve bu sizin asıl alanınız değil, bu da ikiiiiiiiii ! Aynı yapılan herşey gibi, pastanelerinde bir ruhu olması gerektiğini savunuyorum. O, 3 renk yapıyor, ben, 5 renk yapayım değil olay! Farklı ürünler olmalı, kişilik katılmalı ve insanlar farklı duygular hissetmeli bence. Vizyonumuzu genişletmeliyiz. Hayatımda asla belirli noktalara kısılmadım. Bundan sonra da bunu yapamayacağım sanırım. Hayatı LunaPark olarak görmeye bayılıyorum. Napıyorum; devamlı çalışıyorum ve devamlı araştırıyorum! Böylelikle kendi yolumu bir şekilde bulabilirim ve diğerleriyle aynı olmam! :)
Bu arada yarına yetişecek 4 adet CheeseCake'im buzdolabında dinlenip, aramolarını alıyorlar :). Sabaha kadar uyusunlar bakalım. Yarın görücüye çıkacaklar cicilerim:). Onlar dinleniyor fakat benim gözlerimde resmen kibrit çöpü var. Çizgi filmlerde olur ya, kapanmasın diye koyarlar. Bende yorgunluktan bitmiş gözlerime yarın kesinlikle çay poşeti koymalıyım :).
Ayrıca, Macaronlardan biraz da kendime ayrımış olabilirim :) Hatta şu anda tam yanı başımda duruyor sarılardan 2 tanesi :). "Merhabaaaaaa.. Ye beni.. Ye beniiiiii.. Hadi ye beni" diyor haylaz italyan kökenli fransız hanımefendi :)
Bon Appetit!

I've Got My RockMoves!!


Elimi kestim, virüs kaptım ardından Kanyonda en sevdiğim restaurantta yediğim Izgara Levrek zehirlenmesinden sağ salim çıktıktan sonra sonunda bir şeyler yapabildim sevgili okuyucularım. Sanırım bu yıl geçireceğim bütün aksilikleri bu 3 hafta içerisinde yaşadım diyebiliriz :). Hoş, hala et ve yağlı yiyecekler görmeye tahammülüm yok (kuru kuru makarna ve pilavla besleniyorum) ve sağ elimin yüzük parmağındaki kesik izi her ne kadar kendini kapatmaya yüz tutmuş olsa da yukarı kısmı ne yazık ki hissizliğini koruyor. Bugün, kendime gelir gelmez de kendimi direk kırmızı mutfağıma attım. Serra da yamağım oldu. Bayağı da çalışkandır kendisi söyleyeyim! "Kutsal kitabım" adını verdiğim ve şu anda piyasa da bulunmayan kitabımı açtım. (Arzu'ya hacılayacağımı söylediğim ve bunun karşılığında bana hediye ettiği kitap oluyor kendisi :) ) Ne yapayım diye düşünürken Geleneksel Türk Lezzetlerinden yapmak istedim. ŞekerPare!!! Nasıl da severim anlatamam size :). Fakat kitabı açtığım zaman gördüğüm reçeteyi gözüm tutmadı. Arzu'nun da aracı olmasıyla, onların dükkanlarında çalışan Kemal Ustadan ŞekerPare reçetesi aldık. Eh! Şimdi ustanın söylediği bambaşka olur değil mi?! Nitekim ustanın verdiği reçeteyle kitapta yazanın arasında dağlar kadar fark vardı! Kollar sıvandı ve gerekli malzemeler toplanınca hemen işe giriştim tabi. Yerimde durur muyum?! 3 hafta elim kolum bağlanmışne de olsa! 1 kilogram un da diğer malzemelerle birlikte eklendi ve hamur bir güzel yoğruldu. Söylemem gerekiyor okuyucularım; ŞekerPare yapacaksanız eğer; tozşeker yerine pudraşekeri kullanın ve irmik inanılmaz bir çıtırlık katıyor! Kitaptaki reçetede 2 yemek kaşığı irmik diyordu fakat ustanınkinde 225 gr! Aradaki farkı düşünebiliyormusunuz? Sahip olduğum bu reçete ile toplam 4 koca tepsi ŞekerPare çıktı! Hey gidiiii!!! Kimi beslicem bunlarla değil mi? Arzulara biraz, teyzemlere biraz ve babamla anneme biraz derken bitti :)). Tamam.. Tamam itiraf ediyorum bende yedim! :). İdolüm olan Jacques Torres'in de dediği gibi tatmadığınız hiçbir şeyi satamazsınız!!! ŞerkerParem inanılmaz hafif oldu. Teyzem, telefon açıp; mükemmel olmuşşş!!!! diye çığırdığında yüzümdeki gülümsemeyi size anlatamam! Sahalara geri döndüm sevgili okuyularım! :). Nietzsche amca ne demiş; "Sizi öldürmeyen şey, daha güçlü kılar!". Günler geçtikçe hayallerime daha çok tutunuyorum. Yatağa yattığımda aklımdan binbir türlü tatlı tarifi geçiyor. Sabah uyandığımda ise, hedefime bir adım daha yaklaştığımı hissediyorum. Kendi kendime diyorum ki; Bugün, bir gün daha az hayalime! Siz de bunu söyleyin kendinize! İnanın, sizi tutan hiçbir şey yok! Sizi hayallerinizden uzak tutan sadece sizsiniz!
Bon Appetit! :)

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...