Sevgili okuyucularım, bu hafta benim açımdan bayağı sosyal bir hafta olduğu için açıkçası pek bir şey yapamadım. Arada yaptığım sipariş CheeseCakeleri saymıyorum. Arkadaşım ve adaşım Duygu'nun kınası ve düğünü üstüne 'Efes One Love' Festivali derken bitkin düştüm. Arada insan tatil de yapmalı değil mi? :) Nitekim yaptım ama lütfen çalışan arkadaşlar kızmasınlar bana. Bugün biraz geç kalkıp güneşlendim ve hemen mutfağıma koşar adım ilerledim. Eh! Malum Babalar Günü olduğu için tombiş babama güzel bir şey yapayım dedim fakat babam yaptığım alengirli şeyleri sevmediği ve sade kekten hoşlandığı için, ona yine kendimden bir şey katarak Limonlu Kek yapmaya karar verdim ve malzemelerini hemen hazırladım. Kollar yine sıvandı :). Tamam, itiraf ediyorum; kek çok severim, aynı diğer tatlılar gibi, ama sade veya limonlu kek yapmak istemiyorum! Biliyorum bunu yapmak zorundayım! Her aşamadan geçmeli ve herşeyi öğrenmeliyim! Yoksa nasıl bir gün Şef olacağım değil mi sevgili okuyucularım?! Aynı Ay'a ulaşmaya çalışan bir çekirgenin defalarca zıplamaya çalışması gibi bir şey bu benim için aslında. Limonlu Kek'i bendeki reçetelerin aksine başka yerden bulduğum bir reçeteyi uygulayarak deneyeyim dedim. Denemez olsaydım keşke! Geçmişte benim İtalyan kırması Özge Macaronlarımda olduğu gibi yaparken olmayacağını anladığım gibi bununda olmayacağı baştan belliydi! Hani insanın içi huzursuz olur ya! İşte aynen bende öyle oldu diyebilirim. Fırında bir güzel şişti zavallıcık fakat fırından çıkartırken inanamayacağınız kadar indi!! Sanki sönen bir balon!!! Sinir sistemim bozuldu tabi ki! Gözler doldu ve eller titremeye başladı yine ve yeniden! "Tamam kızım, sönmüş olabilir ama tadı güzeldir herhalde" dedim kendi kendime. Ama ne güzeli bildiğiniz hamur! Yediriyor mu kendini yediriyor ama kendime o kadar inanmaya başlamışken ve koşar adım yürürken bu yolda, küçük bir çakıl taşı ayağımı nasıl acıttı bir bilseniz.. Unutmayın; ne yapıyorsanız yapın, yenilebilirsiniz, gücünüzü kaybedebilirsiniz ve üzülebilirsiniz, aynı benim yaptığım gibi derin bir nefes alın ve tekrar deneyin! Muhakkak istediğiniz noktaya bir şekilde ulaşacaksınız. Hamurlaşan ve sinir bozan kekimi masanın üstüne sanki benim için büyük bir başarıymış gibi koydum. Ve afiyetle yedim! Evet! Doğru duydunuz hamur hamurda olsa yedim! Başarısızlığımın tadına baktım. Çünkü biliyorum, bir çoğunuz için küçük ama benim için çok büyük bir hüsran olan denemem, benim ileride çok büyük başarılara imza atmam için olması gereken bir tümsekti. Her bir lokmada hem ağladım hem güldüm. Manik depresif demeyin bana! İronik bir durum sadece. Aynı zamanda, benim faydalanmam için küçük bir ders oldu.
Napoleon Hill amca ne demiş; " Her güçlük, her başarısızlık, her kalp kırıklığı, kendisine eşdeğerde ya da kendisinden daha büyük bir faydanın tohumunu içinde barındırır."
Macaron etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Macaron etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gözlerime Kibrit Çöpü Koydum!
Sevgili okuyucularım, bu haftasonu neredeyse hiç uyumadım diyebilirim size. Arada kızlarla Bebekte güzel bir Pazar geçirdikten sonra sıcaktan bithap düşmüş vaziyette eve dönüp Neslihanın Siparişlerine başladım. İlk önce Şekerparelerin hamurunu tuttum ve güzelce dinlendirdim. Ardından hamuru ellerimle şekil verip fırına attım. Mutfaktan gelen kokuyu duymanız gerekirdi. Şekerpareciklerin şerbetini de döktükten sonra onları bir kenara aldım ve Macaron de Özge adını verdiğim Macaronlarımın yapımına başladım. Bu arada belirtmem gerekiyor ki, neredeyse her yerde piyasa araştırması yapıyorum! Gittiğim bütün cafeler, restaurantlar ve pastanelerde ilgimi ne çekiyorsa alıyorum ve bildiğiniz yiyorum! :) Yurdumda daha Macaron pek benimsenmedi ne yazık ki ve doğru düzgün yapan yer de çok az sayıda! Tatlı kültürü olarak belirli şeyler dışına çıkamıyoruz gibi geliyor bana. Aynı 90'lı yıllarda Türkiye'ye gelen Baskin Robbins Dondurmaları gibi. Zavallıcık tutunamadı ve kapatmak zorunda kalmıştı. Macaronlarda yeni yeni insanlar tarafından biliniyor. Çoğu insandan; "Aa! Acıbadem gibi bir şey değil mi o?!" lafını tahmin edemeyeceğiniz kadar duyuyorum. Tanınacak.. Tanınacak.. Ben iç kısımlarına çikolatalı ganaj koymaya bayılıyorum! Kim çikolata sevmez ki??!! Mesela geçen gün, ünlü bir pastanenin Macaronlarını denedim. İçlerine Kayısı Marmeladı koymus! Tamam, renk güzel! Şekil güzel! Ama özellikle, bu sıcakta nasıl ağır geldi bana!.. Hani göğsünüzün ortasında kalır ya, işte bana aynen öyle oldu! Ben, tatlılarımı yaparken Ev Yapımı gözükmelerini seviyorum! Yani etrafta o kadar çok pastane var ki ve herkes pastacı olmaya o kadar sarmış durumda ki anlatamam. Macaronlarımın fransız ev yapımı gözükmeleri içimi kıpır kıpır ediyor. Yani dışarda kilosu 100TL'ya satılan bir şeyin bir özelliği olmalı benim gözümde! Hani nerde?! Kardeşim burası Fransa değil, bu biiirrrrr! Ve bu sizin asıl alanınız değil, bu da ikiiiiiiiii ! Aynı yapılan herşey gibi, pastanelerinde bir ruhu olması gerektiğini savunuyorum. O, 3 renk yapıyor, ben, 5 renk yapayım değil olay! Farklı ürünler olmalı, kişilik katılmalı ve insanlar farklı duygular hissetmeli bence. Vizyonumuzu genişletmeliyiz. Hayatımda asla belirli noktalara kısılmadım. Bundan sonra da bunu yapamayacağım sanırım. Hayatı LunaPark olarak görmeye bayılıyorum. Napıyorum; devamlı çalışıyorum ve devamlı araştırıyorum! Böylelikle kendi yolumu bir şekilde bulabilirim ve diğerleriyle aynı olmam! :)
Bu arada yarına yetişecek 4 adet CheeseCake'im buzdolabında dinlenip, aramolarını alıyorlar :). Sabaha kadar uyusunlar bakalım. Yarın görücüye çıkacaklar cicilerim:). Onlar dinleniyor fakat benim gözlerimde resmen kibrit çöpü var. Çizgi filmlerde olur ya, kapanmasın diye koyarlar. Bende yorgunluktan bitmiş gözlerime yarın kesinlikle çay poşeti koymalıyım :).
Ayrıca, Macaronlardan biraz da kendime ayrımış olabilirim :) Hatta şu anda tam yanı başımda duruyor sarılardan 2 tanesi :). "Merhabaaaaaa.. Ye beni.. Ye beniiiiii.. Hadi ye beni" diyor haylaz italyan kökenli fransız hanımefendi :)
Ayrıca, Macaronlardan biraz da kendime ayrımış olabilirim :) Hatta şu anda tam yanı başımda duruyor sarılardan 2 tanesi :). "Merhabaaaaaa.. Ye beni.. Ye beniiiiii.. Hadi ye beni" diyor haylaz italyan kökenli fransız hanımefendi :)
Bon Appetit!
İstanbulda Lale Zamanı ve Karın Gurultusu
Nasıl bir adalettir bu!
Bon Appetit!
Macaronlar Eteklerini Vermiyor!

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Rare Disease Day and the promises of personalized medicine
O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...

-
Pakistan dizileri Hint dizilerinden farklı. Onlar gibi coşkulu olmuyor genelde. Bu yüzden yarım bıraktıklarım hayli fazla. Ama bu dizi ...
-
Pakistan dizisi önyargımı biraz olsun kıran bir dizi izledim geçenlerde. Baştan söyleyeyim Hindistan dizilerindeki gibi rüzgarlar essi...
-
İnternette bu görselle karşılaştım ve içimde derinden bir öfke dalgası yükseldi. Böyle şeyleri genelde paylaşmazdım. Çoğunlukla susan ve ken...