CheeseCake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
CheeseCake etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Pasta Canavarı

Hayat binbir türlü koşturmaca içerisinde geçerken arkama dönüp baktığımda kocaman bir dünya görüyorum. Hayalinin peşinden koşan asla büyümeyecek bir kız çocuğu.. Hayalime sıkıca tutunmuşum, her gün delice çalışmışım, sonra bundan para kazanmışım, ardından okuluna gitmişim, cafemi açmışım ve daha dün City&Guilds'in pastacılık ekmekçilik sınavına girmişim! O da yetmemiş Pasta Canavarı adı altında marka kurmuşum ve tasarım pasta ve kurabiyelerimi satmaya başlamışım! Pehhhhh!!! Evet! Kendimle gurur duyuyorum sevgili okuyucularım. Çoğu zaman farkında olamadığım ve hunharca akan hayata yenik düştüğüm zamanları saymazsak, kendimi izninizle alkışlıyorum. Sen, oradaki, evet sen! Ekranın karşısında oturmuş, nefret ettiği hayata yenik düşmüş, cesaretini toplayamayan kişi! Daha ne duruyorsun?! Ben yapabiliyorsam eğer sen de yapabilirsin! İnan bu hiç düşünemeyeceğin kadar mümkün! Sadece bir adım atacaksın.. Küçük bir adım.. 
Kimse hiçbir şeyin kolay olduğunu söylemiyor sevgili okuyucularım. Ne yazık ki bu böyle! 7/24 çalışıyorum hatta 24 saat yetmiyor bile diyebiliriz. Dükkanla ilginemek bir yandan pasta siparişleri bir yandan derken sağ kolumun kasını incittim. Doktorluk oldum. Athel midir nedir öyle bir şey takıyorum. Şeker hamuru yoğurmak kolay mı canımmmmm?! :) Geçenlerde Chef Gökhan Sorguç'un doğum günü için gelen siparişi uyumadan bitirdim ve teslim ettim. Üstüne geldim Laptop Şeklinde pasta siparişini yetiştirdim. O bitti kocaman bir CheeseCake siparişini halettim. Ardından Keçi Events'in pastasını yaptım. Halimi görseydiniz inanın bana ağlardınız. Sersefil!!!! Çarpıntı tuttu, kol sizlere ömür! Nasıl uyudum ne yaptım hiçbir fikrim yok! Hakkaten kimse kolay olacağını söylememişti! Neyse iş olsunda ben yorulayım! O kadar büyük bir zevk ki bu anlatamam size.  Beni bırakın 24 saat pasta yapayım. Ne parasındayım ne pulunda! Yeter ki ben böyle dantel işler gibi işleyeyim! Saat çok geç olmuş şimdi.. Yarın yine iş günü.. Hmmmppfhhhhh...
Sadece bir gün böyle öğlene kadar uyumak istiyorum.. Çok mu yaniii...?
Bon Appetit!


www.pastacanavari.com


ayrıca facebook'tan Pasta Canavarı grubundan cicilerimi görebilirsiniz sevgili okuyucularımmmmm..

Öldüren Cazibe : Deep Dark Chocolate CheeseCake

Blogların kapatılması nedeniyle hazin günler yaşadığımı itiraf etmek zorundayım sevgili okuyucularım. Bayağı bir çırpındıktan vd DNS ayarlarını değiştirdikten sonra blogların yeniden açılacağı umudu içimde kıpır kıpır etmiyor değil yani! :) Kimse yazacak birşeyleri olanları susturmamalı! Bu süre zarfında bende boş mu oturdum? Hayırrrrrrrr! Yeni yeni bir sürü ici yaptım tabi ki. Ayrıca size daha önce belirttiğim projem tamamlanmak üzere! Bu hafta içerisinde sizinle bu muhteşem haberi paylaşacağım. Herşeyden önce size geçen gün yaptığım ve adını "Öldüren Cazibe" koyduğum CheeseCake'imi anlatmalıyım. Yani yer misin yoksa iç mi geçirirsin belli değil modundan çıkıp şapurdata şapurdata yedim elbette! :))) Kendisi tamamen Çikolatadan yapılıyor. Bitter Çikolata dolu CheeseCake'in yapımı aynı diğer sıcak methodla pişen CheeseCake'ller gibi. Hoş Bain Marie usülu değil ama! Normal pişiriyorsunuz. Yaklaşık 45 dakikada oluyor çocuk. Sonra Voilaaaaaaa!!! Tek bir dilim yemesi yeterli oluyor aslında. İki dilim yerseniz şeker komasına girebiliyorsunuz. Bitter Çikolata haricinde içerisinde 230 gram kadar Toz Şeker de mevcut tabi. Ayrıca 4 adet yumurta da bir güzel içerisindeki yerlerini aldılar. Yerken ağırlığını hiç almıyorsunuz. Bu cicimi period dönemindeki bütün kadınlara ithaf ediyorum! :))) Birebir yani! :) Bir dilim yiyin, yeterli! :) Gözler kayıyor zaten hemen. Normalde üzerine Çikolata Ganaj da dökmem lazımdı ama tembelliğime geldiği için dökmedim. Bu arada bu tehlikeli hanım tamamen kendi reçetem. Gururla sunuyorum! :) Eylemlerim devam edecek! :)
Bon Appetit!

Bazen Zaman Durur

Sevgili okuyucularım, şimdiye kadar yaşadığım en felaket haftayı sanırım atlattım bugün itibariyle! Hafta başında garip bir hastalık boy gösterdi. Neyse ki geçti. CheeseCake siparişlerimi teslim edemedim! Böyle durumlarda elim ayağıma karışır! Hatta şöyle diyeyim size; dünyam yıkılır! Yıkıldı da! Kendimi iyi hissettiğim gün salı akşamıy sanırım ya da ben hayal meyal öyle hatırlıyorum. Kendi kendime cicimi evde yapayım dedim. Her hafta yaptığım Cheesecake olmadı inanır mısınız?! Ben, şahsen kendim ve içimdeki bütün çocuklar, inanamadım! Hoppaaaa çöpeeeee!! Arada Serra'nın aldığı güzelim mixer bozuk çıktı! Kolları çırparken kendini dışarı doğru atıyor! Ben bunu yapmak istercesine!! Bak bak bak! Bir ara değiştirmem gerekiyor kendisini. Arzudan mixer istedim ama kendisinde sadece Kitchenaid var. (nitekim sahip olduğu normal mixeri olduğunu unutmuş) Daha önce bana vermişti o güzelim standmixeri ama ben kendi malım olmadığı sürece kullanmaya çekinen biri olduğum için süs gibi durup tekrar sahibinin evine geri dönmüştü zavallıcık. Kitchenaid benim hassas noktam biliyorsunuz! Hatta en büyük hayalim diyebilirim. Aksilikler yüzünden evde bağırıp çağıran bir tip oldum resmen! Hatta itiraf ediyorum artık sinirimden dolabın kapağına hafif vurmuş olabilirim! Heeey! Agresif biri değilim hatta hiç! Sinir krizi geçirebilir herkes! :) Neyseki Kitchenaid geldi ve ben kendi kişiliğime ters düşüp kullandım kendisini. Üstüne Perşembe akşamı yaklaşık 15 senedir tanıdığım ve annemlerin en yakın arkadaşının kızı olan canım birtanecik arkadaşım Seda'nın doğum günüydü. 4 kişi gidilecek yere ben, doymayıp 18 kişilik pasta yaptım! Hani sonra evde yerler diye. Sedacım, Çilekli Turta seviyor ama bu mevsimde çilek bulmak ne mümkün! Bakmadığım bakkal ve manav kalmadı diyebilirim size. Çilekli turtadan gecenin 11'inde vazgeçip Butik Pasta konseptine döndüm. Olacak iş değil biliyorum! Pandispanyasını vanilyalı ve pembe renkte yaptım. İçi de çikolata- şamfıstığı ve damla çikolata üçlüsüyle dolduruldu. Harikulade gözüküyor değil mi? Ama değiiiiillll işte! Yaklaşık olarak 1 senedir evli olan arkadaşıma yastık şeklinde bir pasta düşüncesine bulanmışken düşündüğümden farklı bir sonuç elde ettim! Panik yok! Panik yookk! Üstüne pike örtülmüş gibi yapayım dedim artı olarak pembe çiçeklerle süslemeyi hayal etmiştim. Beni takip ediyorsanız, bu yaptığım (bütün hayatım boyunca) 4.cü butik pastam olduğunu biliyorsunuz. Gece geç olduğu için annemden yaptığım şeker hamurunu açmasını söyledim. Sağ olsun açtı da! Fakat biraz fazla ince açmış!! Sanırım 2mm gibi bir incelikteydi. Oluru yok yani! Hani annem yapamadı diyelim, bendeki süper zekayla tekrar yoğurup açmayı denesene değil mi?! Yok! Ben direk öylece üstüne koydum. Saat bu arada 01.30 olmuştu çoktan! Biraz şekil bozukluğuna aldırmayabilirdik tabi. Buzdolabına koydum ve ertesi akşama kadar çocukcağız buzdolabında bekledi. Beni almalarına yakın bir zamanda da çıkardım. Bir baktım içinden çıkan bir likit!!! Hayır! Hayır! Hayır!!! Sıvıyı sildim ve güzelce pembe kutusuna koydum. Arabaya bindiğimde istediğim gibi olmadığını söyledim. Fakat asıl felaket yemekten sonra pastanın gelmesiyle oldu sevgili okuyucularım! Pasta bildiğiniz darmadağın! Heryeri çatlamış! Kalbime saplanan o acıyı görseniz dayanamazdınız! Ağlamamak için kendimi zor tuttum! Yaaa mükemmeliyetçilik sökmüyor işte böyle! Yani tamam düşündüğüm kadar güzel olmamıştı zaten ama böyle de olacağını düşünmemiştim! :( Bu hafta benim için tam bir felaketti! Hatta zincirleme! İnsan benzer düşünceleri çekiyor sanırım! Neyseki bu haftayı bitirdik! Pazartesiye kadar hiçbir şey yapmama kararı verdim! Bazen zaman duruyor sevgili okuyucularım. Sadece iyi veya kötü versiyonları oluyor. Önemli olan ders çıkartmak ve yola devam etmek. Sıcaklardan olsa gerek diye düşünüyorum :) Ne yapıyorduk? Derin bir nefes alıyoruz. Sanırım gerçekten bir tatile ihtiyacım var. Kendimi çok mu zorladım acaba?.. Kafamda bir sürü neden beliriyor. Herşey benim elimde. Ben kötüyü iyi yapabilirim. Sadece inanmak gerek. Ne ben ne de siz sevgili okuyucularım. Düştüğünüzde dizleriniz kanayabilir ama yeniden ayağa kalkmak gerekiyor. Hadi bakalımmmm.. :)
Bon Appetit!

Sevdiğin Bir Şeye İnanabilmek..

Uzun zaman önce bir gün bulunduğum şu pozisyona geleceğimi düşünmezdim.Aslına bakarsanız, 1 sene öncesine kadar aklımın ucunda bir yerlerdeydi sadece. 20li yaşların başında hayatımızın yönünü belirliyoruz ve ne seçim yaptıysak o yolda yürümeye devam ediyoruz. Çoğu zaman hiç düşünmeden.. Üniversite yıllarında düşünmekten bazen kafam patlayacakmış gibi olurdu. Sanırım çok geç olmadan kendimi ve ne istediğimi buldum! Eninde sonunda yaptığımız seçimler bizim hayatımız değil midir?! Mesela, bugün Eminönünde yağmur çiselirken Nüans'a girdiğimde içimde öyle kıpır kıpır bir his uyandı kisize anlatamam! İnanır mısınız, bunu her seferinde yaşıyorum! Oradaki herşeyi alasım geliyor! :) Sonra bugün yaptığım gibi küçük bir şey alıp bir hışımla oradan çıkıyorum! :) Aynı şımarık çocuklar gibiyim, hiç sormayın! :) Son zamanlarda WüstHof Bıçaklara kafayı taktım! Görseniz fena haldeyim! Şu an da ne işime yarayacaksa! O da ayrı mesela tabi :). Eninde sonunda hayal kurmanın sınırı yok değil mi? :) Ondan önce alacağım şeylerden biri tabi ki, KitchenAid StandMixer'im! Ne zaman Esse'ye girsem gözüm dönüyor ve aynı parasız bir çocuğun piliçlere baktığı gibi ağzım sulana sulana bende bir gün benim olacağına delice inandığım Mixerime bakıyorum! Hemde her seferinde! Obsesifler gibi :). Aramızda kalsın, dandik El Mixerimin bundan haberi yok! :))) Ehhhh! Bir yandan okulumun parasını biriktirmem gerekiyor hepinizin bildiği gibi! Eylül'e ne kaldı şunun şurasında!! Kalbim sıkışıyor düşünüp hayal ettikçe! :) Lütfen bana gülmeyin! :)) Bu durum insanı manik depresif yapıyor! Bir bakıyorsunuz, nasıl yapıcam ve nasıl olucak diye düşünüyorsunuz ya da o hayalden başka bir hayale atlıyorsunuz. Serra, çok kızıyor, ben kaotik düşüncelere daldığım zaman! "ilk olarak, B noktana odaklan!" diye çığırıyor diyebilirim sevgili okuyucularım! Sonra silkilenip hemen ilk B noktama yani Uluslararası Profesyonel Pastacılık ve Ekmekçilik kursuma odaklanıyorum! Derin bir nefesssss.. Huhhuhhh.. Evet! :) Eminönün dönüşü, yorgun argın yemek yapma düşüncesini kafamdan atıp, annemlerin önüne kahvaltılık ne bulduysam koyup, bahçede kahvemle yerimi aldım. Arzucuğumda çekirdekleriyle geldi ve hemen yamacıma kuruldu. Ardından Annem, Arzu ve ben, okul ve iş hakkında derin bir muhabbete girdik. Ona yaptığım Limonlu CheeseCake'i kızların önüne koyduğumda yorgunluktan yiyecek durumları yoktu ama hepsini bir lokmada yediğimizi de söylemem gerekiyor! Ne yazık ki, ( pazartesi günlerden rejimlerinden biri daha:)) katı bir rejime girdiğim için ucundan azıcık yiyebildim. Bakalım ne kadar dayanabileceğim bu duruma :). Açıkçası tam bir yaz tatlısı benim sarışın kızım :). Hafif serin bir yaz akşamında ihtiyacım olan tatlılardan biriydi ama eziyet mi desem yoksa kendimle ufacık gurur duymam mı desem bilemiyorum :)). Şu anda amatör ve yapabileceklerine inanan biri olarak, kendimi zorlayarak ve zorlanmayı severek aynı zamanda geliştirerek, elimden geleni yapıyorum. Şunu unutmayın, Victor Hugo amca demiş ki; " Yaşamın en büyük mutluluğu, insanın sevdiği bir şeye inanabilmesidir." Hadi gözlerinizi kapatın ve gülümseyin. O ışık içinizi nasıl ısıtacak..
Bon Appetit!

I Have a Dream!


Haftasonu'nun yorgunluğunu hala atamamış ve hafif nezle olmuş halimle yataktan çıktım. Güzel bir kahve eşliğinde kahvaltımı ettikten sonra, içinde bulunduğum bu şapsal durumu yok etmek amacıyla mutfağa gittim! Sadece 2 dakika boyunca ayakta durdum ve gözlerimi kapadım. Derin bir nefes aldım ve Havuçlu Kek yapmaya karar verdim. Uzun süredir yapmıyordum ne de olsa! :) Daha önce yaptığım Havuçlu Kekler hep muffin kalıplarındaydı. Bu seferde normal yuvarlak bir kalıpta yapmak istedim ve savaş baltalarımı çektim :). Heyyttt! Normalde CheeseCake yaparken kullandığım metal kalıbıma koyayım dedim fakat kalıp büyük gelince "orta boy" olanını kullanmaya karar verdim. İçinde kabartma tozu olsa da, tabağıma konduğu zaman daha yüksek bir kek görme düşüncesi klasik tüketici ruh halimi ortaya çıkardı :). Esmer şeker, Un, Toz Şeker, Tarçın, Mavi Haş Haş, Kabartma Tozu, Bir tutam Tuz, Yumurta akları ve sarıları ve Cevizle yapılan bu güzel melez kızım kasede gayet güzel görünüyordu. Ben ceviz sevmediğim için; normal ceviz yerine Uğur'un Amerikadan gönderdiği Pecan Cevizlerini koydum. Pecan cevizleri daha tatlı olduğu için kekime daha güzel bir tat verdiler nitekim! Unutmadan, daha da havalı oldu! :) Serra, Havuçlu Kek çok sever! :) Eminim onun önüne bu kekimi koysam hepsini bir çırpıda bitirirdi ama yazık olurdu rejimine değil mi? :)) Muffin versiyonu normalde 20 dakika civarında pişiyordu ama artık öğrendiğimize göre; muffinler normal kek kalıplarına göre daha çabuk pişiyorlar! O zaman bu durumda ne anlıyoruz? :) Yaklaşık 40 dakika gibi bir zamanda pişti güzel melez kızım :). Fırından çıkardığımda gelen kokuyu duysanız ne rejim kalır ne de başka bir şey! :) Mis gibi bir tarçın kokusu etrafı sardı. Üstüne, yeşil gıda boyasıyla renklendirdiğim Icing sugarla çevreledim ve Marzipandan havuç figürü yapıp koydum. Havuçlu Kekim kenarda bana bakarken bende Arzu'nun benden istediği Limonlu CheeseCake'i yapmaya başladım. Her hafta yapa yapa elim alıştım tabi! Ezbere bilmek gibisi yok sevgili okuyucularım. Canım arkadaşımın CheeseCake'ini yaparken de yarına siparişim olan 2 adet CheeseCake'i de aradan çıkartayım dedim. İnsan değilim değil mi? Bitkin halim böyleyse :) Otomatiğe bağlanmış bir şekilde yaptım ve buzdolabındaki yerlerini aldılar. Sonra güzel bir rahatlama :) Ama bende tabi işlev bitse de teorik gelişme süreci bitmiyor! Üstüne kitaplarımı açtım ve biraz ders çalıştım, Hatta onunda üstüne sevgili Jacques Torres'in milyonuncu kere izlediğim programını yine izledim! Robocop olduğumdan şüpheleniyorum bazen! :) Fakat düşünürseniz, bir gün şef olduğumda bugünlerde yaptığım şeylerin aslında sadece bir temel oluşturduğunu ve günde ne kadar az şey yaptığımı geriye bakıp göreceğim. Ama ben herşeyi göze aldım! Herşeyi araştırıp öğreniyorum. (Ne yapılır, ne edilir ya da nasıl şef olunur gibi) İleride başıma gelecekleri biliyorum ve bunun için o kadar heyecanlıyım ki sevgili okuyucularım. Aşırı heyecan yaptığım zamanlarda; " Derin nefes al kızım, derin nefes al" diyorum kendi kendime. Şöyle düşünün, uçaktan korkan ve panik atak krizinin ortasındaki bir kişi gibi oluyorum! O an, zamanı durdumak için elimden geleni yapıyorum! Önüme engeller çıkacak, bunu biliyorum ama hiçbirisinin beni devirmesine izin vermeyeceğim! Çünkü ben bir hayal kurdum! Sizde görüyorsunuz ki, bu hayal gerçekleşme yolunda! :) Etrafınıza bakın bir an. Kaçınız hayalinizi gerçekleştiriyorsunuz? Kaçınız olmak istediğiniz yerdesiniz? Büyük şeyler, küçük bir risk alarak gerçekleşiyor. İnanın, oturmakla sadece popolarımız büyüyor :) Ben bir adım attım, sizde sadece bir adım atın. Gerisi gelecek! Görüceksiniz.. Martin Luther King, Jr amca tarihteki en önemli konuşmalar arasında geçen konuşmasında ne demiş kolunu kalabalığa kaldırıp: I have a Dream!
Bon Appetit!

İnsanlık için Küçük Fakat Benim için Büyük Bir Adım


Dün yaptığım ve başarısızlığıma doyamadığım keki sanıyorum biliyorsunuz sevgili okuyucularım. Hırsımdan kendi kendime sinirlenip gittim Kahveli ve Damla Çikolatalı CheeseCake yaptım. Bu sefer ki CheeseCake normalde alışkın olduklarımdan farklı olarak fırında pişen cinstendi. Gece tadına bakamadım. Çünkü CheeseCakelerin aromasının tam oturması için minimum 8 saat buzdolabında beklemesi gerekiyor. Nitekim bende öyle yaptım ve sabah kahvaltıdan sonra Arzu'yla kahve içerken cicimi tatma zamanı gelmişti!! Tabaklara güzelce koydum ve babam, annem,ben ve Arzu, hepberaber test ettik. Workshop'ta yaptığımla aynı oldu! Bir süredir fırında pişen CheeseCake yapmadığım için güzel olmayacağını düşünmüştüm ama ağızda dağılan ve damla çikolatalarla bütünleşen o his var ya, insanın göz bebeklerini büyütüyor! Yedik mi yedik! Bitti mi kerata, valla bitti! :))
Hüsran dolu ve göz yaşlarımın akmasına sebep olan kekim, masa da bana başarısızlığımı hatırlatması için asilce dururken, bende bugün Mader Kek yapmaya karar verdim. Bu hafta bir sürü kek denemesi yapacağım. Ta ki, kek yapmayı unutmayana kadar! Ta ki, içim rahatlayana kadar! Yumurtalar, Pudra Şekeri, Tereyağ, Un, Kabartma Tozu, Limon Kabuğu ve Vanilya esansıyla yapılan bu kek, inanın dün yaptığım zavallıcığa karşılık bir ders oldu! Neydi mottomuz; asla vazgeçilmeyecek! Klasik kek kalıbı kullandım. En sevdiklerim ev yapımı gözükmeleridir. Böyle kalıpların en güzel özelliği; aynı annelerimizin yaptığı gibi olmaları. Fabrikasyon gözüken insan türlerinden haz etmediğim gibi fabrikasyon gözüken yemeklerden de uzak durmaya çalışıyorum, hatta yapmamaya özen gösteriyorum. Iyykk! Bir çırpıda yaptığım Değerli Kek'im fırında yaklaşık 1 saat piştikten sonra görseniz nasıl kabardı sevgili okuyucularım!! Ohh Ohhh! İç rahatlaması ve o duyulan haz gibisi yok! :) "Alt tarafı bir kek" diyorsunuzdur bana fakat benim için o kadar önemli ki anlatamam. İleride bir gün bu günlerime baktığımda, yüzümde kocaman bir gülümseme ile türk kahvesi içerken gülümseyeceğimi hayal ediyorum. "Saçma bir keki bile yapamamıştım ama yılmadım, devam ettim ve bugünlere geldim" diyebileceğim günler için düşünemeyeceğiniz kadar heyecanlanıyorum. Benim, size göre küçük ama bana göre büyük bir hayalim var! Ya sizin?..
Şimdi güzel demli bir çay ve mis kokan kekimi yemek için mutfağa parmak adımlarımla ilerliyorum :).
Bon Appetit!

Bir Kek'in Hamurlaşma Hali

Sevgili okuyucularım, bu hafta benim açımdan bayağı sosyal bir hafta olduğu için açıkçası pek bir şey yapamadım. Arada yaptığım sipariş CheeseCakeleri saymıyorum. Arkadaşım ve adaşım Duygu'nun kınası ve düğünü üstüne 'Efes One Love' Festivali derken bitkin düştüm. Arada insan tatil de yapmalı değil mi? :) Nitekim yaptım ama lütfen çalışan arkadaşlar kızmasınlar bana. Bugün biraz geç kalkıp güneşlendim ve hemen mutfağıma koşar adım ilerledim. Eh! Malum Babalar Günü olduğu için tombiş babama güzel bir şey yapayım dedim fakat babam yaptığım alengirli şeyleri sevmediği ve sade kekten hoşlandığı için, ona yine kendimden bir şey katarak Limonlu Kek yapmaya karar verdim ve malzemelerini hemen hazırladım. Kollar yine sıvandı :). Tamam, itiraf ediyorum; kek çok severim, aynı diğer tatlılar gibi, ama sade veya limonlu kek yapmak istemiyorum! Biliyorum bunu yapmak zorundayım! Her aşamadan geçmeli ve herşeyi öğrenmeliyim! Yoksa nasıl bir gün Şef olacağım değil mi sevgili okuyucularım?! Aynı Ay'a ulaşmaya çalışan bir çekirgenin defalarca zıplamaya çalışması gibi bir şey bu benim için aslında. Limonlu Kek'i bendeki reçetelerin aksine başka yerden bulduğum bir reçeteyi uygulayarak deneyeyim dedim. Denemez olsaydım keşke! Geçmişte benim İtalyan kırması Özge Macaronlarımda olduğu gibi yaparken olmayacağını anladığım gibi bununda olmayacağı baştan belliydi! Hani insanın içi huzursuz olur ya! İşte aynen bende öyle oldu diyebilirim. Fırında bir güzel şişti zavallıcık fakat fırından çıkartırken inanamayacağınız kadar indi!! Sanki sönen bir balon!!! Sinir sistemim bozuldu tabi ki! Gözler doldu ve eller titremeye başladı yine ve yeniden! "Tamam kızım, sönmüş olabilir ama tadı güzeldir herhalde" dedim kendi kendime. Ama ne güzeli bildiğiniz hamur! Yediriyor mu kendini yediriyor ama kendime o kadar inanmaya başlamışken ve koşar adım yürürken bu yolda, küçük bir çakıl taşı ayağımı nasıl acıttı bir bilseniz.. Unutmayın; ne yapıyorsanız yapın, yenilebilirsiniz, gücünüzü kaybedebilirsiniz ve üzülebilirsiniz, aynı benim yaptığım gibi derin bir nefes alın ve tekrar deneyin! Muhakkak istediğiniz noktaya bir şekilde ulaşacaksınız. Hamurlaşan ve sinir bozan kekimi masanın üstüne sanki benim için büyük bir başarıymış gibi koydum. Ve afiyetle yedim! Evet! Doğru duydunuz hamur hamurda olsa yedim! Başarısızlığımın tadına baktım. Çünkü biliyorum, bir çoğunuz için küçük ama benim için çok büyük bir hüsran olan denemem, benim ileride çok büyük başarılara imza atmam için olması gereken bir tümsekti. Her bir lokmada hem ağladım hem güldüm. Manik depresif demeyin bana! İronik bir durum sadece. Aynı zamanda, benim faydalanmam için küçük bir ders oldu.
Napoleon Hill amca ne demiş; " Her güçlük, her başarısızlık, her kalp kırıklığı, kendisine eşdeğerde ya da kendisinden daha büyük bir faydanın tohumunu içinde barındırır."

Küçük Taşları Taşımak

Sevgili okuyucularım, günlerdir süren sipariş çılgınlığının beni şapşal edeceğini biliyordum. Eh! Tabi sakarlığımı da şapşallıklarımın üstüne koyarsanız, muhteşem bir karışım elde ediyoruz! :) Bugüne yetişmesi gereken 3 CheeseCake'im vardı. Resmen otomatiğe bağlamış bir şekilde mutfakta çırpınan ben, etrafa Pudra Şekeri döktüm, ardından Yumurtalar yere devrildi ve üstüne ayağım kayıp yere düştüm :) Annem, artık benim sakarlıklarıma alışmış durumda olduğu için, ahhh.. kızım iyi misinn? bile demiyor :) Fazla hasar almadan CheeseCakelerimi yaptım. Buzdolabında bir gece dinlenmeleri gerekiyor ne de olsa. Unutmayın; yavrucakların minimum 8 saat buzdolabında durmaları gerekiyor. Son CheeseCake'i de buzdolabına koyduktan sonra ayaklarıma sancı girdiğini fark ettim. Hani hissetmedim, bildiğiniz fark ettim! :) Güzel bir uyku sonrası güne dinlenmiş kalkmak gibisi yok. Annem, Arzu ve ben, Eminönü yolunu tuttuk. Oraya gittiğimizde fark ettim ki, Pürmüz'ü evde unutmuşum!! Çocuklarım kalıplarından nasıl çıkacak diye panikledim. Elim ayağıma dolaştı mı?! Offff.. Evet!  Eve dönmenin imkansız olduğunu düşünürsek, yeni bir tane daha almak zorunlu oldu tabi. Annem, ne gerek var o kadar masrafa! dedikten sonra şansımı çakmakla denedim! Primitif bir yol biliyorum! Gülmeyin! Çaresizlik insana neler yaptırıyor! Tahmin edersiniz ki olmadı. Çakmak ısınmaktan ellerimi yaktı o ayrı bir mevzu tabi :). Fermoda pürmüz kalmadığı için Nüans'a gittim. Artık iki dükkandakilerde beni tanıdığı için içeri girip muhabbet etmekte bana inanılmaz zevk veriyor. Ama mükemmeliyetçi ve She-La kişiliğimle işimi halletmeden rahat duramadım. Hemen Pürmüzü alıp Duran'a koşar adım geri döndüm. CheeseCakelerimi kalıplarından çıkardım ve vitrinde yerlerini aldılar! Ohhhh! Derin bir nefes almanın zamanı gelmişti. Heyecanlı biri olduğum için ne iştah kaldı ne de beyin! Neyseki İtalya seyahatine az kaldı. Tatilll.. diye kıvranmadığımı söylemezsem yapamayacağım inanın. Bana çok iyi gelecek. Ama ondan önce yapmam gereken daha bir sürü iş var. Mesela en önemlisini haftaya söyleyeceğim sevgili okuyucularım :). 
Çoğu insan bana, "Okumana ne gerek var! Zaten satış yapıyorsun bak!" diyor. Kendimdeki gelişimi bende görüyorum. Mesela, CheeseCakelerim inanılmaz gelişme kaydettiler. Artık reçetelere bakarak yapmıyorum. Mesela bugün çok sevdiğim bir arkadaşım benden Turta reçetesi istedi. Hiç düşünmeden aldım kağıdı - kalemi yazdım. Vayyy be! dedim kendi kendime. Küçük hanım bayağı gelişme gösterdiniz! Keşke olay bu olsaydı! Diyorum ya hep, ben mükemmeliyetçiyim! En iyisi olana kadar da yolumda durmaya niyetim yok! Bugünlerde o kadar çok tanıdığım insanın pastane açtığını ve butik pasta işleriyle ilgilendiğini duydum ki inanamazsınız! Çeşitli workshoplara gidiliyor, para konuluyor ve hooppp! Pastane emrinize amade! Ben bunu mu istiyorum? Hayır! Kendime çoğu zaman hatırlatıyorum; A noktasından B noktasına varmak diyorum sessizce. İlk B noktam neydi; Okula girebilmek ve çok iyi bir şekilde bitirmek! William Faulkner'ın dediği gibi; "Bir dağı yerinden oynatan adam, küçük taşları taşıyarak işe başlar." Bende bunu yapmaya çalışıyorum. Her defasında bir basamak atlamalıyım. Okula gideceğim, uykusuz kalacağım, gerekirse ayaklarıma kramp girene kadar çalışacağım, yılmayacağım! Kendimi o kadar çok sorguluyorum ki.. Optimist biri olsamda bende bazen demoralize oluyorum. Ardından derin bir nefes alıp kendimi mutfağa atıyorum. Kolay mı? Değil! Yüzüm gülüyor mu? Hemde nasıl :) Ralph Waldo Emerson demiş ki; Gerçek başarı; başkalarına muhtaç olmadan, tek başına ayaklarının üstünde basarak ve kendine güvenerek "Ben bu işi yapabilirim!"diyenindir!
Ben bu işi yapabilirim.. Ben bu işi yapabilirim.. Ben bu işi yapabilirim.. :)
Canımda nasıl Sıcak Çikolata çekti belli değil :))
Bon Appetit!

Herkes Yemek Yapabilir, Fakat Sadece Korkusuzlar Mükemmeldir!

Dün gece türk kahvesi içtiğim için ne yazık ki sabah 04.00 gibi uyuyabildim sevgili okuyularım. Tabi uykusuz bir gecenin üstüne birde rüyamda "Hilton" tişörtü giymiş görmeyeyim mi kendimi?! Gözlerimi açtığımda içimde koskocaman bir ümit belirmişti. Bildiğiniz gibi ben Çırağanda çalışacağım. Hedeflerimden biri bu! Ama olsun değil mi? :) Hemen üstümü değiştim ve kahvaltı sonrası annemi ve Arzu'yu peşimde sürükleyerek EminÖnüne gittim. Klasik Pazartesi günü siparişlerimi (Çikolatalı ve Kestane Püreli Tart ve Frambuazlı-Limonlu CheeseCake) yaptım tabi ki. Yalnız bu sefer, her zaman kullandığım jöleyi kullanmadım. Aslına bakarsanız, bu seferki daha güzel oldu! Ötekisi sıcaktan eriyip etrafa saçılabiliyordu. Bugünki siparişimdeki jölem dimdik ayakta durdu diyebilirim :) Evet! Bundan sonra bu jöleyi kullanmalıyım! Siparişimi teslim ettik kızlarla ve her zamanki turumuzu atık. Alınacaklar alındı. Ivır zıvır torbalara koyuldu. Arada da annem beni son derece gereksiz bir kek kalıbı almaya yüz tuttuğum anda kolumdan tutup dükkanın kapısına doğru koşar adım yürüttü :). Görseniz, insanın içi nasıl gidiyor! Hani, açsınızdır ve dükkanın vitrininde çevirme piliç görürsünüz ( et yemeyen okuyucularım beni aforoz etmeyin- hani örnek verdim) ya da ayakkabı satan bir yerde o hayalinizdeki topuklu ayakkabı size bakarken ağzınız sulanır ya, hehhhh.. işte! bende tam öyle oluyorum. Ama gelin görün ki, okul parası biriktireyim derken bir yandan da mutfağa harcadıklarımı bir görseniz!!! Almadan da olmuyor ki kardeşim yani değil mi?! Malzeme olmadan nasıl yapacaksınız?! Haksız mıyım?.. Önümde 3 ay gibi bir zaman kaldı ve bu zaman zarfında bir şekilde okulun parasını çıkartmam gerekiyor. Ama inanın, eğer gerçekten içten istiyorsanız ve bunun için oturup televizyon seyretmek dışında gerçekten ama gerçekten çaba sarf ediyorsanız, bir şekilde size bir sürü yol açılıyor! İlk zamanlarda size söylemiştim. Bu hayatımın eksperimenti! Eğer ben başarırsam, siz neden başaramayasınız?! Girişimci olmak, korkusuz olmak ve çaba sarf etmek! Bırakın, insanlar sizi psikopat görsünler! Beni de eminim görüyorlardır!:) Daha okulun başlamasına zaman varken, gittim okulda giyeceğim terlikleri, pantolonu ve şapkayı aldım. Evet! Her gün karşılarına geçip seyrediyorum onları :). İlk hedef neydi; okula girebilmek! Eylül ayı geldiğinde A noktasından B noktasına varmış olacağım! Ratatouille'u ilk izlediğimde Chef Gusteau şöyle demişti; "Herkes yemek yapabilir, fakat sadece korkusuzlar Mükemmeldir!" Çizgi film ama bu sözü ilk duyduğumda tüylerim diken diken olmuştu. Bırakın önünüze binlerce engel çıksın! Anneme ilk söylediğim zaman; "Amaaannn napıcaksın pastacı olup! Ne gerek var şimdi?!" demişti bana. Size inanmayabilirler veya zorluklar sizi sarabilir. Fakat siz, kendinize inandığınız müddetçe onlar da size bir gün inanmaya başlıyorlar. Şu anda annem ve babam benim en büyük destekçilerim. Hır gürden kurtulduğunuzda, koltuğa uzanıp rahatça televizyon seyredecek siz olacaksınız! Neymişşşş?? Yapabileceğimize inanıyoruz! Sonrası geliyor zaten! Bugün akşam yemeğini fazla kaçırdım :). Diyetim bozuldu :) hmmppfhhhh.. Yarın mecburi salata yeme ve cici yapma günü :)
Bon Appetit!

Bir Sevgili..Bir Dost..Hatta Çocuğunuz gibi

Turtaların şöyle bir güzelliği var; dağılmazlar, bulaşmazlar( benim kadar sakar değilseniz), göz alıcı ve inanılmaz lezzetlidirler. Bende yapmaktan nasıl keyif alıyorum bilemezsiniz. Elimde olsa her şeklini yapacağımı düşünüyorum. Bu hafta yine EminÖnü Duran Sandwich Restaurant'a siparişlerini götürdüm. Bu sefer değişiklik yapıp turta yaptım. Soğuk CheeseCakeler ışıkların altında ne yazıkki eriyip yıvış yıvış oluyorlar. Vitrin konseptine en dayanıklı tatlı olarak seçimim bu hafta cici turtalarım oldu! :)Kestane Püreli ve Çikolatalı Turta ardından Çilekli Turta yaptım. Görsel şölen diyebilirim :). Babam mutfakta gidip gelip saldırmamak için kendini zor tuttu :). Bende annem ve babam için minik çilekli tartaletler yaptım. "Bir yerleri şişmesin" denir ya :). Annem zaten hemen mideye indirdi bir tanesini. Serradan da siparişimi aldım, Çinden döndüğü gün ona Çilekli Turta yapıcam. Resimleri görünce bile çılgına döndü kendisi :). Pastacılık serüvenimde bazen kendimi inanılmaz kaybediyorum. Gerek mutfak alışverişinde gerek konuşmalarımda! Yanlış anlamayın! Obsesif değilim :). Fakat bugün garip bir suçluluk duyuyorum. Serra, aşırı heyecanlı olduğum için böyle olduğumu söyledi. Tatlılar, aldatmaz hatta oldukça dürüsttürler. Ona nüksettiğiniz hisle size bakarlar. Siz yemediğiniz sürece hiç bir yere gitmezler :). İçindekini bir fazla bir eksik koyduğunuz zaman kıvamları tutmaz. Aynı bir sevgili gibi sizi mutlu eder ya da bir dost gibi sırlarınızı paylaşır hatta çocuğunuz gibi ağlarken gülümsetir bazen. Sanırım en sevdiğim özelliği; gece yatağa yattığımda suratımda kocaman bir gülücük oluşması. Bu çarşamba yine kursum var. Daha değişik tatlılar öğreneceğim. Sadece kitaplardan öğrenecek halim yok ya! :) Mayıs ayında da stajıma başlayacağım. Ama nerede olduğunu şimdilik size söyleyemem :). Hep beraber göreceğiz zaten :). Profesyonel kursum için aylar var fakat ben resmen duvarlara çentik atıyorum :). Bana şans dileyin şimdiden sevgili okuyucularım. Bon Appetit!

Feda-i CheeseCake'lerim







İşin en zor kısmı hiç bilmediğiniz bir şeyi yapmak bana göre! Her geçen gün ne kadar ilerlediğimi gördükçe inanın AlphaVille dinlerken dans ediyorum :). Ne kadar muhteşem bir his olduğunu ve istediği bir şeyi başarmaya yüz tutmuş arkadaşlar bilirler :). Tabi aralarda kriz geçirdiğim, mutfağın yerinde içime kapanmış bir şekilde oturduğum ya da denediğim bir tatlının rezalet olduğu deneyimler yaşıyorum. Bakmayın, çabuk demoralize olan biriyimdir. Fakat hayata tutunduğum bu konudaki azmim, beni yeniden ayağa kaldırıyor. Deneyimler, deneyimler, deneyimler.. En güzel anlar ise, sipariş aldığım zamanlar oluyor. Gözlerinizi kapatın ve düşünün! Hedefinize ne kadar yaklaştığınızı düşünün okuyucularım. İçiniz kıpır kıpır etmiyor mu? Felaketlerimden birini anlatmak istiyorum size; Dün her zaman yaptığım soğuk CheeseCake kalıplarının dışına çıkayım dedim ve fırında pişen, hani güzel restaurantlarda yediğiniz, CheeseCake'lerden yapma girişimim oldu. Çok güvendiğim kitabımdaki reçeteyi denedim. Kalıbı tepsinin içine koyuyorsunuz ve aynı Creme Brulee, Kaymakçına veya Krem Karamel gibi pişiriyorsunuz 1,5 saat kadar. Zavallım kabardı çok fena! O kabarırken ben üzüldüm resmen. Fırından çıkardıktan sonra her yerine bisküvi parçacıkları serpiştirdim. Bir gece buzdolabında beklesin kendisi dedim. Bununla doymadım tabi ben ve akrabamızdan aldığım reçeteyi yürürlüğe soktum. Soğuk CheeseCake'imin tarifine çok benziyordu açıkçası. Bana daha güven verdi! O da 1 saat kadar pişti fırında. Ötekisi gibi buzdolabındaki yerini aldı. Bugün akşam 5 çayında Arzu, Annem ve Ben ağır dedikodu yaparken test edelim dedik. Sonucun tam bir felaket olduğunu düşündüğüm yavrucaklarım, inanın harika olmuşlardı! Özellikle Limonlu CheeseCake offffff.. Tam istediğim kıvamdaydı! Ağızda dağılan, yerken gözlerinizi hafif kıstığınız an vardır ya, işte tam öyle oldu :). Bon Appetit!

Evrim Teorisi


Sonunda yeni mixerim geldi! Ne yazık ki Kitchenaid değil ama beni idare eder şimdilik. Geriye kaldı fırının değişmesine ama ona biraz daha var :). Bu arada ben psikopat gibi Kitchenaid mutfak robotunun fiyat takibinde yaşıyorum. İndirimde fiyatı 799Tl civarındaydı ve normalde 899Tl'ye satılıyordu. Bugün gördüğüm kadarıyla fiyatı 1.395Tl olmuş. Tüylerim diken diken oldu mu?! Tahmin bile edemezsiniz. Hani pahalı bir çift ayakkabı görürsünüz ve ağzınızın suları akar ya.. Kredi kartı size bakar, siz kredi kartınıza..Ve kazanan babanız olur!! İşte ben öyleydim! Kocaman alışveriş merkezinde istemediğiniz kadar dükkan varken ve Serra'yla sevdiğimiz dükkanlardan birinde dolaşıp kıyafet bakarken benim aklımdan "ayy..aşağı insekte ben Zwilling bıçaklara baksam" geçiyordu! İşte okuyucularım, bu bir evrimdir! Ve kıyafetlere şimdiye kadar ne kadar para yatırdığımı bir bilseniz, inanın ağzınız açık kalırdı bu değişimime!
Gelelim dün geceye.. Miskinliğim üstümdeydi. Akşam yemeği olarak patlıcanlı pilav ve esmer şekerli & dijon hardallı somon yapmıştım ki( biliyorum uyumsuzlar ama güzel oldu), Serra beni dışarı çıkartmaya niyetlendi. Limonlu Cheesecake yapacağım için mırın kırın etsem de çıkana kadar Cheesecake'i yapıp buzdolabına kaldırmıştım bile. Gece dinlenirse daha iyi olacak diye düşündüm. Harala gürele bir gecenin sonunda sabah 5:00'te eve geldik. Sabah kursum 10:00'da başladığı ve benimde dakikliğim sağolsun saat 8:00'de kalkmam gerektiğini unutmuştum. Sabah bir gözüm açık öteki gözüm kapalı kursa gittim. Bugün çok sevdiğim kurslardan biri olan çikolata kursu vardı. Açıkçası bugünki konular arasında en sevdiğim Çikolatalı Tart oldu. Hanımlar, özellikle muayyen günlerinizde kesinlikle öneririm! :))) Üstüne başka bir tatlı yemeseniz de olur. Ayrıca sevgili Limonlu, frambuaz joleli ve çilek süslemeli Cheesecake'im annemlerin arkadaş toplantısına gitti. Bağımsız test grubumdaki kişi sayısını arttırdım sonunda. Yarın sonuçları öğrenebileceğim :)
Kendimi zorlamaya ve değişik birşeyler yapmaya karar verdim. Bu haftaki yapacağım şeyler; kruasan, alman pastası, bülbül yuvası, çikolatalı tart, mousse ve sufle. Farklı bir şey gelirse sizinle paylaşacağım. Ama beni en çok heyecanlandıranlar; alman pastası ve bülbül yuvası. Umarım istediğim başarıyı elde edebilir ve mutfakta dans edebilirim :) Parmakları çapraz yapalımm.. :)

PASTACI OLMAK İÇİN NELER YAPIYORUM


Hayatta bir sürü şeyi denemiş ve başarılı olmuş biri olarak hiç birisinden hoşnut kalmadığımı itiraf etmem gerekiyor. Finans, grafik tasarım, seramik, resim ( tamam bu benim icin ayri bir şey), fotograf çekmek, kişisel gelişim programları, beden dili, yüzme, tenis, basketbol, modern dans, latin dansları, pilates, yoga, sosyal sorumluluk projeleri, aksesuar ve kıyafet tasarımları, hukuk ( bütün seçmeli derslerimi hukuk almıştım), kitap yazma, moda, web siteleri yapma, lisan öğrenmelerim, vb. şeyler bile bana kek, kurabiye, çikolata yapmak kadar zevk vermedi. Elimi attığım her işin üstesinden gelebilmeyi bende istemedim ama oldu iste :/
28 yıllık hayatımda o kadar alana dağıldıktan sonra hayatımın geri kalanında kendimi mutlu edecek bir şey yapmaya karar verdim. İşin en güzel kısmı ise; un, krema, yumurta ve küvertürler ile haşir neşir iken sadece mutlu oldugumdur. Yugoslav kökenli bir aileden geldiğim en için genetik olarak yemek yapmaya ve yemeye inanılmaz meraklıyım. Bizim ailede yemek yapmayı bilmiyorsanız garip karşılanıyorsunuz. Yaşı kemale ermiş hanımlar " Nasıl yemek yapmayı bilmezsin?!" bakışını hemen takınıyorlar. Doğal seleksiyon içerisinde siz de kendi misyonunuzu edinip mantı yapmayı öğreniyorsunuz. Sonrası geliştirmeye bakıyor. Bende öyle yaptım. Bir sürü yemek ve pasta kitabı alarak başladım. onra hayranı olduğum fransız mutfağıi sonra hint, italyan derken kendimi Sacher Torte yaptığımı zannedip mermer kıvamında garip bir şey yaparken gördüğümde irkildim. Çok iyi bir "Sacher Torte" yapmak en büyük hedefim!!!! !
Ilk pastane acmaya karar verdiğimde düşünebileceğimden daha zor olduğunu bilmiyordum. Fakat yine de her gün 5 çeşit kurabiye, hafta da 3 çeşit pasta yaptım aylarca. Bunların hepsi internette yayınlanan tariflerden, blog sitelerinden ve kitaplardan edindiğim bilgilerle oldu tabi. Sonra baktım ki olmuyor böyle, dedim benim kursa gitme zamanım gelmiş. Tamam, benim keklerine herkes bayılıyor da..eeeeeeee?
Sonunda en parasız dönemimde çikolata kursu ile başladım herşeye..Kursa gitmekle kalmadı tabi.. Önüme ne fırsat geçerse yapmaya başladım. Geliştiricem ya kendimi.. Şu sıralarda gittiğim amatör kurs olan pastacılık var. Yakınlarım yaşadı :)) Creme Brulee, Cheesecake, Panna Cotta falan tamamdır. Ama ya benim gibi büyük kitlelere sesinizi duyurmak istiyorsanız? Birkaç ay sonra profesyonel kurs başlıyor. Ona gitmek için elimden gelen herseyi yapacağım!
Sizce bir şeyi bu kadar istemek olmasını sağlar mi?.. Sanırım birlikte göreceğiz.

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...