Kırlangıç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kırlangıç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Anne Kırlangıç Masalı





Havaların serinlemeye başlamasıyla birlikte kışın geleceğini anlayarak göç eden kuşların arasında küçük bir kırlangıç ailesi de varmış. Birbirlerini çok seven, mutlu ve huzurlu bir yaşantı süren bu aile, havalar ısındığı zaman dönmek üzere yuvalarına veda etmişler.

Birkaç ay süren ayrılıktan sonra bütün göçmen kuşlar asıl yuvalarına dönmeye başlamış. Küçük . kırlangıç ailesi de yorucu bir yolculuktan sonra yuvalarına dönmüş. Deniz kenarında, etrafı dağlarla ve yemyeşil ağaçlarla çevrili bu küçük sahil kasabası, genç kırlangıç ailesinin asıl yurduymuş ve onlar her kış göç etmek zorunda kalsalar da asıl yuvalarından asla vazgeçmezlermiş. Kırlangıçlar günler boyunca, çetin geçen kışın büyük ölçüde tahrip ettiği yuvalarını . onarmaya çalışmışlar. Bu çalışmalarının neticesinde eskisinden çok daha güzel bir yuvaya sahip olmuşlar. Sıra anne kırlangıcın yeni

yavrular için kuluçkaya yatmasına gelmiş. Anne kırlangıç yumurtaların üzerine yatıp yeni yavrularının olacağı günü sabırla beklemeye başlamış.

Bazen anne kırlangıç sürekli yumurtaların üzerinde yatmaktan yoruluyor, o zamanlarda baba kırlangıç annenin yerini alıp yumurtaların üzerine yatıyormuş. Bu sayede anne kırlangıç uçup kendisine yiyecek bulabiliyor ve bir süre gezebiliyormuş. Anne ve baba kırlangıçların ortaklaşa beklemeleri sayesinde nihayet yavruların yumurtadan çıkma günü çabucak gelip çatmış. Tam altı tane yavruları olmuş. Her ikisinin de sevincine diyecek yokmuş. Yavruları, her türlü tehlikeden canları pahasına koruyor, onların üzerine titriyorlarmış.

Anne ve baba kırlangıç tıpkı kuluçka zamanında olduğu gibi yine ortaklaşa yavrularına yiyecek bulup onları besliyorlarmış. Bir gün yuvalarında kendilerine ait olmayan yaralı bir yavru kırlangıç olduğunu görmüşler. Emin olmak için yavrularını sayıyor ve her seferinde yedi yavru olduğunu görüyorlarmış. Bu yaralı yavru muhtemelen bir insan . tarafından onlara ait olduğu düşünülerek yuvalarına bırakılmış. Anne kırlangıç bu yabancı yavrunun kendi yavrularına zarar verebileceğini düşündüğü için bu yavru kırlangıcın yaralı olmasına aldırmadan onu itekleyerek yuvadan aşağı atmış. Düşmenin etkisiyle zaten yaralı olan yavru iyice kötü duruma gelerek acı içinde çırpınmaya başlamış. Onu yuvadan atan anne kırlangıç bu halini görünce büyük bir suçluluk hissetmiş. Hemen yanına gidip yardım etmek istemiş, ama bunun için artık çok geçmiş. Yavru ölmek üzereymiş.

O sırada başka bir anne kırlangıç deli gibi sağa sola uçup duruyor bir şeyler arıyormuş. Her hâlinden bu yaralı yavrunun annesi olduğu ve kaybolan yavrusunu aradığı belliymiş. Çok geçmeden yavrusunu can çekişir bir hâlde bulmuş. Yavrusunun yanına doğru hızla kanat çırpmış. Onu kurtarabilmek için elinden geleni yapmış, ama çabası boşunaymış.

Yavrusunu kurtaramamış. Zavallı anne kırlangıcın gözlerinden yaşlar boşalmış.

Başını yukarı kaldırıp da kırlangıç yuvasını görünce olanları tahmin etmiş. Bir an

hissettiği acının büyüklüğü ile bu kırlangıç yuvasını dağıtıp içindeki yavruları öldürmek istemiş. Çünkü o bir anneymiş ve başka bir annenin merhametsizliği yüzünden yavrusunu kaybetmiş. O bu şekilde düşünüyormuş ama diğer anne kırlangıcın yavrularını korumak için bunu yaptığından ve sonra da çok pişman olduğundan tamamen habersizmiş. Yinede yapamamış. O bir anlık öfkeyle merhametsizlik yapabilecek bir kırlangıç değilmiş ve yavrusunun ölümüne neden olan anne kırlangıç gibi olamazmış. Öfkesine yenilseymiş o da merhametsiz anne kırlangıçtan farksız olacakmış. Öyle olmamak için acısı kalbini gömerek yuvasına geri dönmüş. Yuvadaki diğer yavruları ile ilgilenmeye başlamış.

Aradan günler geçmiş. Zavallı anne kırlangıç, acısını unutmuyor, diğer yavruları ile teselli bulmaya çalışıyormuş. Bir gün yavrularına yiyecek bulmak için yuvadan ayrıldığı zaman şahit olduğu bir olay onu şaşkına çevirmiş. Yavrusunu yuvasından atıp ölümüne sebep olan anne kırlangıcın yuvasına bir kedi saldırmış. Kedi yuvayı dağıtmış, yavrulardan birkaçını ve baba kırlangıcı öldürmüş, anne kırlangıcı da öldürmek üzereymiş. Bir anda bu anne kırlangıca olan bütün öfkesini unutmuş ve hızla uçup kedinin önünden geçerek dikkatini

dağıtmış. Son anlarını yaşadığını düşünen kırlangıç, merhamet sahibi anne kırlangıç sayesinde hem kendisi hem de hayatta kalan iki yavrusunu kurtarmayı başarmış. Merhametli kırlangıç iki yavruyu ve yaralı annelerini kendi yuvalarına taşımış. Hepsiyle yakından ilgilenerek yaralarını iyileştirmiş. Yaralı anne iyileşene kadar da onun iki yavrusuna sanki kendi yavrularıymış gibi bakmış. Yaraları iyileşen kırlangıç bu merhametli kırlangıç

karşısında kendini çok suçlu hissediyormuş ki; utancından merhametli kırlangıcın yüzüne bile bakamıyormuş. Bir gün dayanamayarak hissettiklerini söylemeye karar vermiş ve:

- Merhamet sahibi, iyi kalpli kırlangıç size karşı öyle suçluyum ki, çok utanıyorum. Ben her ne kadar kendi yavrularımı korumak için yapmış olsam da vicdansız bir şekilde hareket ettim ve sizin yavrunuzu yuvamdan atarak ölümüne sebep oldum. Sonrasında çok pişmanlık duydum ama pişman olmak için bile çok geç kalmıştım. Bir anne için evlâdı her şeyden değerlidir. Ben sizi evlâdınızdan ettim. Siz ise buna rağmen benim ve iki yavrumun hayatını kurtardınız. Benim yaralarımı iyileştirmek için elinizden geleni yaptınız. Yavrularıma da sanki kendi yavrularınızmış gibi bakıyorsunuz. İçimdeki suçluluk duygusu beni öldürecek. Ben affedilmeyi hak etmiyorum ama yine de sizin merhametinize güvenerek beni affetmenizi istiyorum. Siz beni affetseniz bile ben kendimi asla affetmeyeceğim demiş. .

Merhametli anne kırlangıç:

- Pişmanlığınıza inanıyorum. Keşke bu acılar hiç yaşanmasaydı. Ama yaşandı.

Biz artık hiçbir şeyi değiştiremeyiz. Sizi tabiî ki affediyorum. İlk zamanlar çok kızgındım ve sizi affetmemeye kararlıydım. Ama kini sürdürmek kimseye fayda getirmez. Ayrıca siz benimkinden daha büyük bir acı yaşadınız. Hem kötülükten kimseye fayda gelmez. Artık sizin de buna inandığınıza ve kalbinizi iyilikle donattığınıza inanıyorum. Affetmek en güzel özelliktir. Ben de sizi affediyorum ve size dostluğumu teklif ediyorum, demiş.

Anne kırlangıcın pişmanlık ve utancından yüzü kızarmış. Bu kadar iyiliği hak

etmediğini düşünüyormuş. Yine de bu kadar iyi bir . kırlangıçla dost olma fırsatını kaçırmak istemiyormuş. Bu iyi kalpli kırlangıcın dostluk teklifini memnuniyetle kabul etmiş.

O günden sonra iyiliğine ve merhametine hayranlık duyduğu bu kırlangıcı kendisine örnek alarak onun kadar iyi bir kırlangıç olmaya çalışmış. Bunu başarmış da. Zamanla en az merhametli kırlangıç kadar iyi bir kırlangıç olmuş. Bu . büyük dostluktan sonra her yıl göç zamanı dostuyla birlikte yola çıkıyor ve yine dostuyla yuvalarına geri dönüyorlarmış. Merhametli anne kırlangıçtan çok şey öğrenen ve iyi kalpli olmayı başaran anne kırlangıç bir gün en az kendisi kadar iyi kalpli bir eş bulup yeni bir yuva kurmuş. Bu iki kırlangıç ailesi hayatları . boyunca çok iyi dost olarak yaşayıp gitmişler...

KIRLANGIÇLAR



Sıcak yatağımda uyurken babam heyecanla odaya girdi:"Hadi bakalım tembel tavuklar!Kalkın pencereleri açın,bakın kimler var.Gece misafirlerimiz geldi ve sizi selamlıyorlar.Dinleyin."

Çatının altındaki pervazlardan cıvıl cıvıl kuş sesi geliyordu:

cikcirikcik cikciri
girme sakın içeri
bir kemik kaldık bir deri
işte sana bir böcek
şuna bir bak ne iri
cikcirikcik cikciri

Kırlangıçlar gelmilşlerdi demek!İki kardeş yataktan fırladık.Camlara koştuk.Bir kırlangıç ailesi,çatının saçaklarının altında kendilerine yuva yapmaya hazırlanıyordu.Kış soğuğundan kaçıp,uzun yolculuğun ardından gelmişlerdi.Sıcakların başlamasıyla yine bizimleydiler.

Çmur topluyor ağızlarında onu ıslatıp damla damla yuvalarını örüyorlardı.Herbiri bir duvarcı ustasının becerisiyle çalışıyor,her hareketiyle bir şeyleri ifade ediyordu.Davranışlarının diğerleri için mutlaka bir anlamı oluyordu.

"Çamur varmı daha?"
"Evet,getiriyorum!"
"Biraz daha uzat."
"İşte burada al."
"Biraz çerçöp de lazım."
"Yorulduk,yemeğe ne var?"
"Ne istersin?"
"Böcek,tırtıl ne güzel olur."
"Kırlangıçlar haydi yemeğe."

Hepsi pır diye uçuverdi.Bahçenin yeni kazılmış sıcak toprağına,bir ziyafet sofrasında yerini alır gibi neşeyle yayıldılar.Her adımda önlerine çıkan lezzetli,şişman kurtları,börtü böcekleri toplayarak karınlarını iyice doyurdular.

Bir hafta içinde bir yandan yuvalarını yaptılar,diğer yandanbahçedeki kurtları ve tarim için zararlı böcekleri yediler.Toprak artık tam kıvamındaydı.Sebzeler dikilebilirdi.

Kırlangıçlar evimize uğur getirmişti.Bahçemiz bu sene kırmızı domates,taze biber ve taze fasulye ile dolacaktı...

Kırlangıç



Günlerden bir gün, Kırlangıcın bir adama aşık olmuş.

Adamın penceresine konup şöyle demiş:
"Ben seni çok seviyorum. Lütfen pencereyi açıp beni içeri al da birlikte yaşayalım".

Adam cevap vermiş:
"Olmaz öyle şey. Sen bir kuşsun. Bir kuş, bir adama aşık olur mu?".

Kırlangıç bir süre sonra tekrar gelmiş:
"Lütfen pencereyi açıp beni içeri al. Birlikte yaşarız. Hem ben sana dost olurum. Hiç canın sıkılmaz. Birlikte yaşar gideriz"

Adam yine "Olmaz alamam... Git başımdan" diye cevap vermiş.

Zaman geçmiş... Sonbahar yaklaşmış... Kırlangıç üçüncü ve son defa penceresinin önüne konup adama tekrar şöyle demiş:
"Lütfen beni içeri al. Artık soğuklar da başladı. Dışarıda kalamam. Biliyorsun ben sadece sıcak havalarda yaşayabilirim. Beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri al da burada kalayım. Birlikte yemek yer, omuzuna konar, seni neşelendirir, sana yarenlik ederim. Hem sen de benim gibi yalnızsın..."

Adamsa: "Derhal git başımdan. Ben yalnız kalabilirim" demiş ve kuşu kovmuş. Adam, kırlangıç uzaklara gittikten sonra düşünmüş: "Ben ne akılsız bir adamım... Niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim? Ne güzel olurdu, yalnızlığıma ortak olurdu..."

Adam pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Kendi kendine "Nasılsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir, ben de onu içeri alırım. Birlikte mutlu bir hayat süreriz" demiş. Ve penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış. Yaz gelince kırlangıçlar da dönmeye başlamış. Ama onun kırlangıcı gelmemiş.

Yazın sonuna kadar penceresini hiç kapatmadan beklemiş ama boşuna... Kırlangıç yokmuş... Dönen Kırlangıçların birine sormuş onu. O da "Ne zaman gördün onu en son?" diye sorunca adam, "Sonbahara girerken, yaklaşık 5 - 6 ay oluyor" diye karşılık vermiş. Kırlangıç durumu anlamış ve de adama demiş ki : "Boşuna bekleme, sen bilmez misin ki Kırlangıçların Ömrü zaten 6 aydır".

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...