Eğleniyonuz Mu Anam?



Eminönü değil, evin önü! Muhabbet var (embele annat annat bitmir), lezzet var (ele datlı, ele güzel), ana baba duası var (en möggeminden). Daha ne olsun gadasını aldığım...





















Şişko olmuşum











 Gün itibariyle  niyet ettim kendi rızam için zayıflamaya:)
 Burada paylaşayım dedim de şimdilik nasıl olur bilemiyorum haftalıkmı paylaşırım günlük mü  paylaşırım, duruma göre ayarlayacağım. 
  Bu sabah diyete başladım 
 Diyet listem;
 Kahvaltıda :  Bir yumurta iki dilim ekmek  ve bir salkım üzüm yedim .
 öğlene kadar bir  nescafe
Öğlen: Bir tabak şehriye çorbası 
 öğleden sonra bir  dondurma
 Akşam:  bir tabak patatesli pirinç yemeği
 Akşam yemeği 19:00
 Spor;
 Olduğum yerde
  on dakika hızlı yürüyüş yaptım vücudum  ısınsın diye
 20 squat
4 şınav :) 10 da dizlerimi koyup çektim.

İğde ve ıhlamur yaprağı çayı  içiyorum

 Not: kendim için geçerlidir :)





















Sultan


Vizyon tarihi 15 Temmuz 2016 (2s 50dk)
Yönetmen Ali Abbas Zafar
Oyuncular: Marrese Crump, Salman Khan, Anushka Sharma
Tür Bollywood, Dram, Sport event
Ülke Hindistan
Sultan Temmuzda İzleyiciyle buluştu, 
Salman  Khan adının 
  hakkını vermiş yine Rol arkadaşı Anushka Sharma ile birbirleriyle çok uyumlu ikili olmuşlar film boyunca bunu hissedebiliyorsunuz.

  Konusu daha filmin en başından itibaren sürüklemeye başlıyor. Sultana bazen kızıyor bazen acıyorsunuz, Aarfa'yı izlerken kendinizden bir şeyler buluyorsunuz en son bir kaç cümle söylemek gerekirse  çok başarılı bir film olmuş.









Sultan ve Aarfa 









........




Hint filmi danssız olur mu hiç:)




Sosyal mesajını her zamanki gibi  çok güzel vermiş.


Çocuk istismarı




Alt kat komşum bir istismarcıymış ve aylardır aranıyormuş , elleri kolları sallaya sallaya gezdiler aylarca, yaşlı diye güvenip evi kiraya veren ev sahibimle birlikte yatıyoruz korkudan .  
İnsan  saçı beyazlamış nur yüzlü yaşlı  yetmişine merdiven dayamış   gırtlak kanseri bir ihtiyarı gördüğünde ne düşünür , üstelik  her zaman çevredeki herkese çok yardımcı olan bir ihtiyar .
  Yaşlısın yaş kemale ermiş artık toprağa gireceksin nasıl bunu yapmayı düşünürsün?
 Bizim alt kata  mart sonları gibi taşındılar, o günden bu yana bana çok tuhaf geldi bu  adam ve  kadının  konuşmaları hareketleri  şurada yazmıştım daha öncede bir çok yazımda belirtmiştim, altından bir şey çıkacak bunlar normal gelmiyor diyordum ev sahibimide sık sık uyarıyordum çok samimi oldun abartma diye.
 -Yaşlı amcacık diyordu.
   Kadınlara çok tuhaf bir bakışı var yiyecek gibi bakıyor diyorum ev sahibim bana, senin kalbin kötü diyor adamcık hasta ,kanser o günah diyordu.  Bir şeyler olduğunu anlamıştımda bu kadarda değil,   beynim çorba oldu düşünmekten    meğerse istismarcıymış ve aranıyormuş:(

 Üstelik mart ayından bu yana  kesinleşmiş  cezası için aranıyormuş.    Cuma günü polisler gelip götürmüş ben işten eve geldiğimde henüz gitmişler hanımı ağlıyordu, baştan olayı bilmiyoruz tabii bize dedilerki  alkollüyken beni dövdü eşim ondan üç bin lira para cezası var fakiriz veremedik . Zaten ekmek vb. şeyler için bakkala gitmezler ya bana ya ev sahibine ya  başka bir komşuya devlet yaşlılık maaşlarını kesmiş . meğerse sebebi adreslerini bulabilmek için kesilmiş maaşları gidip buranın adresini vermiş maaş bağlansın diye. Yakayıda ele vermiş oldu.

  Akşam üstü ev sahibim geldi hadi gel biraz uğrayalım geçmiş olsuna dedi ,gittik ağlıyor zaten bahçe ortak olunca hep bahçede feryat figan ağlıyor gitti yiğidim diye.  neyse  ziyarete gittik, ya dedim geri al  madem  şikayetini 
- yok aldırmıyorlar dedi, oğullarından falan para istiyor telefonla,  telefonda ceza evinin içini anlatıyor oğluna telefonu kapayınca  sordum sen nerden biliyorsun bu kadar detaylı dedim   bir ara iftiradan yattı  5 ay kadar o zaman öğrendim  kızın biri  bunları 67 kişi içeriye attırdı  bee bee  yaptı tutuklattı dedi .
 bee bee ne dedim kız dilsiz ve sağır   el işaretiyle göstermiş hepsini  , iftira attılar adamımı içere aldılar ,
hastanelerde  her yerini traş ettiler çıplak  muayene ettiler  hep dedi ben şook tabii içime kurt düştü  eve çıktım, zaten  geçtiğimiz yıllarda bir olay olmuştu ve çok konuşulmuştu burada zanlıların hepsini hapse atmışlardı aklıma o  olay geldi bağlantısı olabilirmi diye. 
   googleye  '14 yaşındaki engelli kıza 'yazdım çıkan haberi okurken bir bakayım bizim amcanın adıda var içinde hemen ev sahibime götürdüm laptopu yazıyı  okuttum ona , gitmiş kadına söylemiş kuğu getirdi bana okuttu  yazıklar olsun demiş.
 Kadın savunmuş tabii eşini  iftira atıldı demiş  hiç tanımıyormuş o odun kesmiş onların yanında sadece . odun kesti diye içerimi alınır hiç bunun tahlili testi var,  yanlış çıkmış hepsi  diyormuş. Akşamda kız kendi kaşınmış demiş.  delireceğim
 Zaten adamın hareketleri bizi çok rahatsız ediyordu   kadına durmadan hakaretler ediyordu , hep küfürlü konuşmaları, hep bizi izliyordu, bahçeye müstehcen çıkıyordu   ev sahibine söylüyorum bak biz aynı bahçedeyiz sen çok bakıyorsun demekki diyordu, aklıma geldikçe çıldırıyorum  ev sahibinin torunları hep bahçede oynuyor oda onlara tahtadan  bir şeyler yapmaya çalışıyordu  ev sahibim aman ne iyi amca deyip duruyordu şimdi dua ediyor aman iyiki torunları  yalnız bırakmamışım diye . akşam  nette araştırma yaptım neler yapılabilir diye?

 Bir siteye rastladım yurt dışındaki suçlular için yapılmış bakmak isteyenlere adres ,     http://www.familywatchdog.us/ (pedofoli)Sübyancılık yüzünden hüküm giyenlerin haritasını  görebiliyorsun. aynı şey Türkiye!dede olsa keşke sayfayı Türkçeye çevirip istediğiniz bilgiye ulaşabilirsiniz. bence çok büyük bir caydırıcılığı olur  ne olacak  al kes sonra adını gizlesinler gözünü çizsinler resimlerde, kimse bilmesin sen normalmiş gibi bir hayata devam et.  yazık ettiğin hayat!
  Kimseye güvenemeyeceğiz!



Sabah oldu



Günaydın güzel pazarlarlar,  bir hafta pazar gününü  yatakta uyuyarak geçirmeyi hayal eden ben    pazar sabahı yedide uyandım:)
 Bu gün güneş size güzel enerjiler versin:)





Rengarenk tasarımlar













    














Öncelikle  Hayırlı akşamlar diliyorum, Rabb'im hepimizin gönlüne göre versin herkese kendi ameliyle muamele etsin ,
  Dün akşam  genç  bir blogger girişimci  arkadaşımız bana bir tanıtım yazısı yollayacağını ve onu paylaşıp paylaşamayacağımı sordu.
 Seve seve kabul ettim. ileride çok ünlü  meşhur biri olduğunda sende beni hatırla olurmu:))
 Çok güzel tasarımlarına  ve kendini tanıttığı yazısına hep birlikte bakalım.Desteklerinizi esirgemeyeceğinizden eminim. sevgilerimle.
 Başarılar diliyorum.



Başarılı insan "zor olabilir, ama imkânsız değil." der. Başarısız insan, "mümkün olabilir ama çok zor" der. . . ! Hz Mevlana








 - Bize öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz?

Tabii, 1982 doğumluyum. Bir süre finans sektöründe çalıştıktan sonra 2013 yılında beni daha özgür kılacak bir hayat tarzına geçiş yapmak için ilk adımımı attım. Şimdi tabiri caizse Nachnuch Bags’in tek çalışanı ve müdürüyüm.

- Tasarım yapmaya nasıl karar verdiniz?

Kendimi bildim bileli el işlerine meraklıyımdır. İlk olarak barbie bebeklerime kıyafet dikerek başladım. Lise eğitimimi bu yönde almam bana işin teknik yönlerini keşfettirdi. Sonra üniversite eğitimimde ters köşe yaparak İşletme okumaya karar verdim. Uzunca bir süre boyunca dikiş olayından kendimi soyutladım. Lakin algım hiç bir zaman tam anlamıyla kapanmadı. Moda dergileri almaya, kendimce bir şeyler dikmeye devam ettim. Ta ki 2013 yılına kadar. Arkadaşlarıma yılbaşı hediyesi olarak ped çantası dikmeye karar verdim ve kolları sıvadım. Hediye ettiğimde herkes hayretle karşıladı. Bu yönümden haberdar olmayan insanlardan övgü dolu sözler duymak beni yeniden dikiş ile haşır neşir olmaya itti ve tasarım serüvenim böylece başlamış oldu.

- Nachnuch’un anlamı nedir? 
 Marka isminini nasıl buldunuz? 
Markalaşabilmek için bir isme ihtiyacım vardı. Uzun bir süre bu konu hakkında düşündüm. Sonunda hiç bir anlamı olmayan, sadece fonetiği hoşuma gittiği için Nachnuch (naçnuç) demeye başladım. Görüşüne değer verdiğim insanların onayını da aldıktan sonra, artık Yasemin’in çantaları olmaktan çıktılar. Şimdi herkesin onları tanıdığı ad olan Nahcnuch diye anılıyorlar. Marka logomu İtalyan bir arkadaşım tasarladı. 2016 yılında ise Marka ve logo tescilimi aldım. Artık Nachnuch Bags tam anlamıyla bana ait bir marka.

- Yeni tasarımlar yaparken geçmiş tasarımlarınızdan etkileniyor musunuz?

Hayır. Bence bir tasarımcı sürekli kendini aşmaya çalışmalı, sürekli yaratmalı. Eskilere takılı kalırsam, yeni ve özgün şeyler üretemem. 

- Kişiye özel tasarımlar yapıyor musunuz?

Müşterilerimin isteklerine kulak veriyorum. Lakin ben bağımsız çalışmaktan yanayım. Bir çok kez kişiye özel tasarım yaptım. Sadece nelerden hoşlanıp, hoşlanmadıklarını soruyorum. Sonra onları baz alarak kendi özgün çalışmamı yapıyorum. Diğer türlü, tüm  detayı veren müşteriler beni yoruyor. Kendimi bir terzi gibi hissetmek hoşuma gitmiyor açıkcası. 

- Tasarım yaparken etkilendiğin ve dikkat ettiğiniz hususlar nelerdir?

Doğanın renkleri bana ilham veriyor. Çevremdeki  her şeyden etkilendiğimi söyleyebilirim. Bazen bir oyuncaktan bile etkileniyorum. Çünkü onlar rengarenk oluyorlar. Farklı renk uyumlarını bu şekilde yakalıyorum. Seri üretim şeklinde çalışmamaya özen gösteriyorum. Birebir aynı çantayı hiç bir zaman dikmedim ve bundan böyle dikmeyi de düşünmüyorum. Bazı müşterilerimin ısrarı üzerine aynı çantayı, küçük farklılıklar ile değiştirip kişiye özel yapabiliyorum. 

-Tasarımlarınız ile ulaşmayı amaçladığınız hedef kitleniz nedir?

Kişisel bir stil yaratma isteği olan herkes. Ufak detaylarda farklılıklar yaratarak, akılda kalıcı çantalar diktiğime inanıyorum. İnsanların çantalarımı gördüğü zaman, işte bu tam bir Nachnuch stili demeleri istiyorum.

- İnsanların tasarımlarınıza nasıl tepkiler vermesini istiyorsunuz?

Şaşırmalarını isterim. İnsanları şaşırtmak güzel. 

- Erkekler için tasarım yapmayı düşünüyor musunuz?

Evet. Projelerim arasında var. Türk erkeklerinin renksiz ve tekdüze çantalardan kurtulmasını ve hayalarına renk katmalarını çok istiyorum. Erkek müşterilerim oldu ve diktiğim çantaları çok sevdiler. Bu olumlu geri dönüşler, beni bu konuda tasarım yapabilmek adına cesaretlendirdi.

- Markanızın yurt dışına açılma konusunda girişimleri var mı?

Şu an Polonya’da yaşıyor olmamı göz önüne alırsak, çoktan açıldım diyebilirim. Bir çok ülkeden müşterilerim var. 

- Tasarımlarınıza satın almak isteyenler nerelerden ulaşabilirler?

Instagram ve Facebook üzerinden bana ulaşabilirler. 
https://www.instagram.com/nachnuch_bags/
https://www.facebook.com/Nachnuch/

Türkiye dışı siparişler için etsy.com adlı siteyi kullanıyorum.
  https://www.etsy.com/people/nachnuch 

Ayrıca her türlü bilgi için nachnuch@gmail.com adresinden bana ulaşabilirler.

- Son olarak gelecekteki projelerinizden ipuçları alabilir miyiz?

Kendi mağazamı açmak istiyorum. Ama şu an gündemimde www.nachnuch.com online mağazam var.  













Hint Filmi: Suriya 24


   3,5 kez izledim a dostlar, mohteşem mohteşem! 

 Filmi ilk börek sararken keşfettim. Tek başıma izleyip de mundar etmeyeyim diyerek yarım bıraktım, buçuğu budur. Sonra başka başka kişi ve yerlerde bıkmadan izledim, her defasında aynı zevkle. Bilim kurgu sevmeyen ben, böyle ettiysem derhal izleyin derim.



 İyi kalpli zeka küpü adamımız Sethuraman, zamanı durdurabilen, ileri geri alabilen bir saat yapmaya çalışıyor. Başarıyor da. Lakin kötü kalpli, zeka küpü olmayan ikizi Athreya o an burnunun dibinde bitiyor. Derdi saat bittabi. 

 Sethuraman çevik hareketlerle saat kutusunu, kuytu yerde icat harikası beşiğinde debelenen oğlunun yanına saklıyor. 

 Tabi bu sırada kötü ikiz hıncını Sethuraman'ın karısından alıyor. Bilim adamımız, bebişi ve saatiyle kaçmayı başarıyor.
  Oh be diyorsunuz, iyilee kazansın gari. Netekim öyle olmuyor, bir dizi maceradan sonra bebiş, yanına gizlenen kutuda ne olduğundan habersiz büyüyor.




  Bu arada filmin başrol oyuncusu Suriya, ikizler ve oğlu olarak üç rolde. Maşallah diyorum. 

   Her duyguya hitap edecek bir film adeta. Yok yok... Gerilimle başlıyor, ortalarda aşk-komedi, sonlara doğru dram-gerilim. 

   Filmi izlerken acayip mutlu olacağınızı, müzikleri de dahil her anında beyninizin haz oranını çılgınca yükselteceğini garanti ediyorum. Zamanı durdurma sahneleri, sürprizleri beni benden aldı.




   Spoilersız organik yazacağım diye epeyce zorlandım. Daha konuşturmayın beni, tez izleyin anacım!..

⭐ 



Sonbahar hüzün



 Görünmez göz yaşlarım renksiz 
duyulmaz çığlıklarım sessiz 
kader vurur bazen haklı, bazen haksız..
aşktın ızdırap oldun

sen neydin ne oldun
nasıl severdin ne çabuk unuttun 
 yapraklar  saçlarımdı, rüzgar nefesin
yağmurlarda gelirdim sana
yağmurlarda sığınırdım yüreğine

 Gittin...

yüreğim sağnak yağmurlarda kaldı
bitirdin mi?
şimdi bu aşk hayallerde mi kaldı!!!

nasıl unutursun yılları
nasıl unutursun
bu ölümsüz sandığım sevdayı
sus gözyaşlarım akma yeter

anlıyorum seni  yüreğim 
ayrılık bu ölümden beter
koymuşsa aklına tutamazsın
koyulmuştur yola tutamasın

 yalvarışların nafile
 sevdiğin gitti gider
uyan artık uyan!
çok güzel bir rüyaydı

buraya kadardı bu rüya burada bitti biter
sus yüreğim aglama  bu acıda diner
sus hıçkırma  elbet sızın geçer
dayanamaz sensizliğe

seviyorsa elbet geri döner
sus yüreğim sus!!!
döner dönmesine de
bakalım bu yürek onu nasıl affeder!!!


Kahve ve fal



 Ne demiş eskiler '' fala inanma, falsızda kalma''


 Hep üzüntüler çıkar zaten fallarda  çok zor bir dönemden geçiyorsun önüne iki yol çıkacak  bu senin sınavın olacak o iki yoldan birini seçeceksin.
 Başına çorap örüyor birileri... 
Birde hep çekemeyen bir yakın vardır falda, nasılda herkesin falına girer o  fesat akraba!

Helede kaşı gözü söylendiğinde, haz etmediğin bir akrabaya benzediyse tamam o akraba artık ebedi düşmandır.
 (belkide o akrabanın hiç umurunda bile değilsin.)

 Çok kalabalık bir ortama gireceksin  ve orada sorunlar yaşayacaksın, eyvah! zaten bunu duydun ya artık her  gittiğin ortamda sorun yaratacak insan ararsın, insanlara dik dik bakmaktan başına belayı alırsan şaşma!

Evin içinde bir hasta var bu durum seni çok yıpratıyor... 
Kişi tepki vermezse olay hızlıca geçilir, tepki verirse yada dayanamayıp  hastanın kim olduğu söylenirse iyi olup olmayacağı sorulursa, ona göre bir kaç kelime daha söylenir vicdana  sığdırdığı kadar.

 Sen çok iyi birisin ve hep içine atıyorsun  kimse seni anlamıyor ve seni çok üzüyorlar, hele ailen  hiç destek olmuyor, aslında ailende iyi insanlarda  sen yansıtmıyorsun onlara. 
Onlarla küçük çaplı sorun yaşayacaksın  kafada anında bin bir soru oluşuyor eve gidince aileyle kesin sorun yaşanacak artık.!  

Sevdiğin kişi ile çok sorun yaşıyorsun ancak çok iyi biri bu seni seviyor(iyi niyetli  falcı) Her şey iyiye gider ona daha bir ısınırsın.

 Ancak  Falı bakan kişi
Sevdiğin kişi seni hiç önemsemiyor sen çok seviyorsun hep değer veren önemseyen sen olmuşsun  çok ızdırap vermiş bu ilişki sana  ama sen bıkmışsın, doymuşsun üzüntüye  dur diyeceksin yeni bir hayata başlayacaksın,  dediği andan itibaren artık o kişi için   diken üstünde yaşam başlamıştır. 
 Karşı taraf ne yapsa altında bir şey aranır çünkü bize acı veriyor falcı bile bildi! 
Biz ak kaşığız!
 Falcı  senin sevdiğini sevmedi bir kere     bitti o  artık bitti !

  Sizde şakasına yada merak ettiğiniz için  fal baktırdığınızda hep buna benzer şeylerle karşılaşıyorsanız,   aslında olay şundan ibaret ;

 Bilinç altımıza verilen  bilinçli yada bilinçsiz telkinlerden ibaret her şey ,  çünkü herkesin ortak noktası bunlar sadece içerikleri farklıdır kimi daha az kimi daha çok yaşar bu olayları .

Aslında şakasına dediğimiz,  aman inanmıyorum bir baktırayım dediğimiz fallar o kadar çok hayatımızı etkiliyor ki   adeta bizi yönetiyorlar.
 Sonrasında yanlış aldığımız kararlarla baş başa kalabiliyoruz.

Diyanet İşleri (5/MÂİDE-90: Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.)


 






Zafer Bayramı






Zafer bayramımız kutlu olsun

 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' 




Ne desem:)



Günaydın bir günümde normal olsa şaşarım:) 
Bizim bahçeden manzara böyle,  alt katımda oturan ihtiyarlardan sık sık bahsederim ya, işte  az önce  markete giderken  gördüm kapısına asmış bunu.
 Şimdi ayıp kız kaldır şu resmi niye deşifre ediyorsun adamcağızı diyenleriniz vardır mutlaka . Hemen anlatayım efenim bizim amca alkol alıp eşine şiddet uygulamış  konu komşu polis çağırınca,  bir kaç ay  hapiste yatmış sonra şartlı salınmış birde para cezası verilmiş.
 Söylediğine göre 3 Bin lira bizim amca bunu ödememek için adres değiştirmiş buraya taşınmış. Ben sabah sabah şoke tabii  bu yazıyı da yazmasının sebebi  parayı ödemediği için   hapis cezası alır diye korkuyor sanırım. 
:(
 Ee ne demişler ''yediğin hurmalar gün gelir boğazını tırmalar''




Mutluyduk çünkü?







Size bir öykü anlatmak istiyorum , çok yakın zamanda çok yakın bir şehirden aslında tanıdığınız birilerinin hayatlarından. 

Sende  sabah kalktığında  yorgun bir beyinle uyandığını düşünüyor musun?
 Her gün yapılan işlerin aynı oluşu, ev , iş , yaşanan sorunlar  ne kadar da her gün bir birine benziyor . 
Hayat bir kum saati gibi şıkır şıkır  akıyor ve hiç bir şey yapamadığını  hissediyor musun?
  Her insanın içinde bir çocuk vardır ve her insan çocukluğuna o masum yıllara dönmek ister . Eğer bir zaman makinesı icat edilseydi sıraya girmek için günlerce uyumazdım.
Aslında eski yılları bu kadar güzel yapan o zamanlardaki yaşayan insanlar olsa da o zamanlarda   kötülük ve kötüler, sırlar, karmaşık hayatlar vardı.  
Sadece bu kadar çok  teknoloji yoktu hatta hiç yoktu. 
 Ninem hep anlatırdı '' Akşam üzeri inekleri sağıyordum bir telaşla Ayşe teyze geldi kız dedi mezarlığın yanından geçiyordum bizim Abdüş öldü ya bu gün sanki onun sesini duydum ama gidip kahveden birine seslenip söylesem bu kadın  delirmiş!
 Ölmüş  bir adamı üstelik eski kocasının sesini duyuyor hem benim şimdiki adam bana çok kızar'' demiş. Ertesi gün duyuyorlar ki Abdüş ağanın mezar yerinden oynamış   açıp bakmışlar adam ölü  yıllarca  sohbet konusu oldu bu olay Abdüş ağa gerçekten canlanmış mıydı? aslını bilen yok. 
Eski yılları güzel yapan şey bizim çocuk oluşumuz masum duygularla  hayata sarılmamız diye düşündüm, bu sabah...

  Çok saygı duyduğum  benden yaşça oldukça büyük olan komşumuzla kahve keyfi yaparken bana gençliğinde kız kardeşinin bir oğlanı çok sevdiğini ama ailesinin vermediğini daha sonra kız kardeşini başka biriyle evlendirdiklerini, evlendirdikleri gece köyde  bir arkadaşıyla horoz çalıp  gece yarısı kestiklerini ve  kız kardeşine bir şekilde ulaştırdıklarını anlattı hikayeyi dinlerken gayri ihtiyarı olarak  horozu neden gece yarısı aradıklarını ve kız kardeşine götürdüklerini merak ettim '' ay kızım halen çok safsın '' dedi. 
 Eminin şu an bir çok kişi nedenini anlamıştır.
  Merak ediyorum doğrusu benim gibi anlamayanlar var mı? Aslında devir kötü değil her devirde kötüler vardı  eskiden teknoloji olmayınca bunu saklamak  daha kolaydı, şimdi gizli kamerası var , fotoğrafı var   , iki dakikada whatsapptan   dünyanın öbür ucundaki duyar yaptığın işi.

Ruhumdaki çocuğu saklıyorum kimseler bulmasın onuda kirletmesinler kimseye gülümseyemiyor artık!
 Çocuk olmak güzelmiş.
 Dünyanın kirini, hak etmiyorsun
Hayatın çamuru  sana bulaşırken 
sen sadece toz toprağa bulaşmayı hak ediyorsun
 yediğin ekmeği  kediyle paylaşacak kadar cömert
 sana kötü niyetle yaklaşana amca diyecek kadar iyisin.




İç Ses - 25

Ben küçükken masallara inanırdım. Hatta çok uzun bir süre inandım. Üstelik öyle tütülü eteklerini giyip ayna karşısında kendini izleyen prenses bir kız çocuğu da olmama rağmen inanıyordum.  Masalım kendi içinde pembe panjurlara çıkan biraz yeşilçam etkisinde kalmış bir mutluluk haliydi. Sahiden bir şeyler olduğunda, zamanı geldiğinde birden pat diye masalın içine düşeceğimi sanıyordum. Ama diğer taraftan da her şeyin akıl yoluyla kavranabilir olduğuna dair zerre şüphem de yoktu. Masallardaki kusursuz mutluluğa karşı şüphe duymayan çok bilmiş aklım hayatın aksaklıklarına parmak sallayıp ‘’Yoo çok mantıksız ‘’ , ‘’Saçmalama tabi ki öyle şey olmaz, olamaz ‘’ gibi bugünden baktığımda komik bulduğum cümleler kurmaktan hiç sıkılmıyordu. İşte meşhur zaman benim içinde geçti pek tabi. Yakından baktığım için kocaman görünen pek çok şey  akan zamanla beraber uzaklaştıkları için de zamanla küçüldüler hatta bazıları görünmez  bile oldu.  Ben içime kendime daha yakından bakmayı öğrendim. Yakınında olmadığım için iyice gör(e)mediğim hatta varlığından bile habersiz olduğum birçok şeyinse farkına vardım. Yıllarca farkına varmadığım o uyduruk akılla çözebileceğimi sandığım tüm sorunları kalbimden geçirerek çözebildiğimi keşfettiğimde yetişkinliğe hazırlanıyordum. Yetişmeye çalıştığım şeyin farkında olarak girdim kapıdan. Kalbimden geçmeyen hiçbir şeyin benimle ilişkisi olmadığını çaktım. Aklımın kaygıları içinde içim kıpır kıpır olarak üzerine gittiğim her durum bir şekilde umut olup döndü hikayeme.  
   Ama bugünlerde kocaman bir umutsuzluğun içinde yaşıyoruz. Bizim dönemimize düşen tuhaf bir uyuşukluk hali. Yaşadığımızı bireysel mutluluklardan değil, bir çok şeyin berbat olduğu bu yerde kişisel mutsuzluklarımıza dertlendiğimizde anımsıyoruz. Ulan bu yangın yerinde hala böyle uyduruk bir sebeple üzülüyorsam yaşıyorum galiba diyoruz.  Elimizde olan tek şey kalbimizin içindeki iyi insanlara sarılmak. Tanıdığımız ve tanımadığımız ‘’bizimkilere’’.
Benim aklıma başka hiçbir şey gelmiyor.  Masallar çocukluğun deniz kokusunda kaldı ama hikaye devam ediyor. Bir şekilde etmeli, birbirimize ha gayret demek için , yazmalı, konuşmalı, sevmeliyiz becerebildiğimiz kadar.
Akıl tükendi, kalbe nefes lazım.
Nefessiz kaldığımız her an dönüp ‘’bizimkilerin’’ varlığına şükretmek lazım.

Çünkü akıl -çoktan- tükendi, kalbe nefes lazım.


Is life itself a simulation of life?

It often happens in science that our theory of some area of reality is very precise, but the reality is too complex to work out precisely, or analytically.  This can be when we decide to use computer simulation of that reality to get at least a close approximation to the truth.  When a phenomenon is determined by a precise process, then if we increase the complexity of our simulation, and if the simulation really is simulating the underlying reality, then the more computer power we apply, the closer we get to the truth--that is, our results approach that truth asymptotically.

For example, if you want to predict the rotation of galaxies in space relative to each other, and of the stars within the galaxies, the theories of physics will do the job, in principle. But solving the equations directly the way one does in algebra or calculus is not possible with so many variables.  However, you can use a computer to simulate the movement and get a very good approximation (we've discussed this here, among other places).  Thus, at each time interval, you take the position and motion of each object you want to follow, and those measures of nearby objects, and use Newton's law of gravity to predict the position of the objects one time interval later.

If the motion you simulate doesn't match what you can observe, you suspect you've got something wrong with the theory you are using. In the case of cosmology, one such factor is known as 'dark matter'.  That can be built into models of galactic motion, to get better predictions.  In this way, simulation can tell you something you didn't already know, and because the equations can't be directly solved, simulation is an approach of choice.

In many situations, even if you think that the underlying causal process is deterministic, measurements are imperfect, and you may need to add a random 'noise' factor to each iteration of your simulation.  Each simulation will be slightly 'off' because of this, but you run the same simulation thousands of times, so the effect of the noise evens out, and the average result represents what you are trying to model.

Is life a simulation of life?
Just like other processes that we attempt to simulate, life is a complex reality.  We try to explain it with the very general theory of evolution, and we use genetics to try to explain how complex traits evolve, but there are far too many variables to predict future directions and the like analytically.   This is more than just because of biological complexity however, in part because the fundamental processes of life seem, as far as we can tell, inherently probabilistic (not just a matter of measurement error).  This adds an additional twist that makes life itself seem to be a simulation of its underlying processes.

Life evolves by parents transmitting genes to offspring.  For those genes to be transmitted to the next generation, the offspring have to live long enough, must be able to acquire mates, and must be able to reproduce. Genes vary because mutations arise.  For simplicity's sake, let's say that successful mating requires not falling victim to natural selection before offspring are produced, and that that depends on an organism's traits, and that genes are causally responsible for those traits.  In reality, there are other process to be considered, but these will illustrate our point.

Mutation and surviving natural selection seem to be probabilistic processes.  If we want to simulate life, we have to specify the probability of a mutation along some simulated genome, and the probability that a bearer of the mutation survives and reproduces.  Populations contain thousands of individuals, genomes incur thousands of mutations each generation, and reproductive success involves those same individuals.  This is far too hard to write tractable equations for in most interesting situations, unless we make almost uselessly simplifying assumptions.  So we simulate these phenomena.

How, basically, do we do this?  Here, generically and simplified, but illustrating the issues, is the typical way (and the way taken by my own elaborate simulation program, called ForSim which is freely available):

For each individual in a simulated population, each generation, we draw a random number based on an assumed mutation rate, and add the resulting number and location of mutations to the genotype of the individual.  Then for each resulting simulated genotype, we draw a random number from the probability that such a genotype reproduces, and either remove or keep the individual depending on the result.  We keep doing this for thousands of generations, and see what happens.  As an example, the box lists some of the parameter values one specifies for a program like ForSim.



Sometimes, if the simulation is accurate enough, the probability and other values we assume look like what ecologists or geneticists believe is going on in their field site or laboratory.  In the case of humans, however, we have little such data, so we make a guess at what we think might have been the case during our evolution.  Often these things are empirically estimated one at a time, but their real values affect each other in  many ways.  This is, of course, very far from the situation in physics, described above!  Still, we at least have a computer-based way to approximate our idea of evolutionary and genetic processes.

We run this for many, usually many thousand generations, and see the trait and genomic causal pattern that results (we've blogged about some of these issues here, among other posts).  This is a simulation since it seems to follow the principles we think are responsible for evolution and genetic function.  However, there is a major difference.

Unlike simulations in astronomy, life really does seem to involve random draws for probabilistic processes.  In that sense, life looks like it is, itself, a simulation of these processes.  The random draws it makes are not just practical estimates of some underlying phenomenon, but manifestation of the actual probabilistic nature of the phenomenon.

This is important, because when we simulate a process, we know that its probabilistic component can lead to different results each time through.  And yet, life itself is a one-time run of those processes. In that sense, life is a simulation but we can only guess at the underlying causal values (like mutation and survival rates) from the single set of data: what actually happened its one time through.  Of course, we can test various examples, like looking at mutation rates in bacteria or in some samples of people, but these involve many problems and are at best general estimates from samples, often artificial or simplified samples.

But wait!  Is life a simulation after all?  If not, what is life?
I don't want us to be bogged down in pure semantics here, but I think the answer is that in a very profound way, life is not a simulation in the sense we're discussing.  For the relevant variables, life is not based on an underlying theoretical process in the usual sense, of whose parameters we use random numbers to approximate in simulations.

For example, we evaluate biological data in terms of 'the' mutation rate in genomes from parent to offspring.  But in fact, we know there is no such thing as 'the' mutation rate, one that applies to each nucleotide as it is replicated from one generation to the next, and from which each actual mutation is a random draw.  The observed rate of mutation at a given location in a given sample of a given species' genomes depends among other things on the sex, the particular nucleotides surrounding the site in question (and hence all sites along the DNA string), and the nature of the mutation-detection proteins coded by that individual's genome, and mutagen levels in the environment.  In our theory, and in our simulations, we assume an average rate, and that the variation from that average will, so to speak, 'average out' in our simulations.

But I think that is fundamentally wrong. In life, every condition today is a branch-point for the future. The functional implications of a mutation here and now, depend on the local circumstances, and that is built into the production of the future local generations.  Life in fact does not 'average' over the genome and over individuals does not in fact generate what life does, but in a sense the opposite.  Each event has its own local dynamics and contingencies, but the effect of those conditions affects the rates of events in the future.  Everywhere it's different, and we have no theory about how different, especially over evolutionary time.

Indeed, one might say that the most fundamental single characteristic of life is that the variation generated here today is screened here today and not anyplace else or any time else.  In that sense, each mutation is not drawn from the same distribution.  The underlying causal properties vary everywhere and all the time.  Sometimes the difference may be slight, but we can't count on that being true and, importantly, we have no way of knowing when and to what extent it's true.

The same applies to foxes and rabbits. Every time a fox chases a rabbit, the conditions (including the genotypes of the fox and rabbit) differ. The chance aspect of whether it's caught or not are not the same each time, the success 'rate' is not drawn from a single, fixed distribution.  In reality, each chase is unique.

After the fact, we can look back at net results, and it's all too tempting to think of what we see as a steady, deterministic process with a bit of random noise thrown in.  But that's not an accurate way to think, because we don't know how inaccurate it is, when each event is to some (un-prespecified) extent unique.  Overall, life is not, in fact, drawing from an underlying distribution.  It is ad hoc by its very nature and that's what makes life different from other physical phenomena.

Life, and we who partake of it, are unique. The fact of local, contingent uniqueness is an important reason that the study of life eludes much of what makes modern physical science work.  The latter's methods and concepts assume replicable law-like underlying regularity. That's the kind of thing we attempt to model, or simulate, by treating phenomena like mutation as if they are draws from some basic underlying causal distribution. But life's underlying regularity is its irregularity.

This means that one of the best ways we have of dealing with complex phenomena of life, simulating them by computer, smoothes over the very underlying process that we want to understand.  In that sense, strangely, life appears to be a simulation but is even more elusive than that.  To a great extent, except by some very broad generalities that are often too broad to be very useful, life isn't the way we simulate it, and doesn't even simulate itself in that way.

What would be a better approach to understanding life?  The next generation will have to discover that.

Yenilendim...






 Bu gün itibariyle yeni bir tasarımla karşınızdayım  ne kadar zormuş meğerse  değişime uğramak bu değişen şey  blog olsa bile...
 Alıştığım renkler alıştığım tasarım hiç değiştirmeyi düşünmüyordum...
 Bir kaç defa bazı iyi niyetli blog arkadaşlarım teklif etsede kabul etmedim hayır dedim de başka bir şey demedim...

 Kendimi bildim bile çok inadımdır  dediğimden dönmem, dönmem sanardım . Tufanla tanışana dek  hadi bir el atalım dedik gerçekten sabrına hayran kaldım , bir  dakika önce beğendiğimi  bir dakika sonra değiştir dedim , başkası olsa çoktan al bloğunu başına  çal der  çeker giderdi:)
  Şekil işte böyle oldu aslında  kötü tepkiler almaktan korktum ne de olsa yıllardır siyahtım birden beyaza dönmek! Okuyucum beni sevenler, siyah sevenler ne düşünür dedim  sonuç işte böyle oldu uzun uğraşlarından dolayı Tufan'a çok teşekkür ederim  ayrıca bloğunda bende Misafir yazarlık  yapıyorum.

Umarım sizde beğenmişsinizdir !

 Hemenn şimdi    yeni tasarımımla alakalı düşüncelerinizi öğrenebilirmiyim? 
Yeni hikaye ve öykülerde görüşmek üzere...


Bekliyorum hemde dört gözle:) 
 Sevgilerimle...
   Sizde bloğunuza yeni bir renk  katmak isterseniz 
 http://www.yazarki.com/  Tek şartı 2 yılın üzerinde blogcu olmanız parayla işi yok...



Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...