Eskiden içimde tuttuklarımı şimdilerde bir çırpıda söylüyorum, Belki kızgınlıktan belkide kırgınlıktan, kırılmaya alışmaktan yada kırılmaya yorulmaktan. Kirpiler de her yaklaşana iğnelerini fırlatırmı dost mu, düşmanmı olduğunu bilmeden?
Güçlü olmaktan, güçlü numarası yapmaktan yorulup yere yüzü koyun uzanıp ayaklarımla debelenirken japon animelerinde ağlayan kızlar gibi göz yaşlarım yukarı fışkırsın istiyorum.
'' Aman dur bakalım daha ne gördün'' diye sözüm ona teselli cümlesini duymak istemiyorum.
Tek istediğim huzur. Derken fincandaki son yudumuda büyük bir ses cümbüşüne döndürerek höpürdete höpürdete içişime dik dik bakan Günnur bana her zamanki alaycı gülümsemesiyle ''o huzuru bulursan kalın zincirlerle bağla kuzum . Bu arada kalkmam lazım yarın benim oğlanın maçı var 'derken bir yandanda çantasını topluyordu.
Hmm ppof uf falan neyse bende evde çayıma devam ederim hemde kitap keyfi yaparım deyip, kırk dakikadır oturduğumuz çay bahçesinden birbirimize sarılarak vedalaştık.
Eve gelirken yolda bir sürü plan yaptım kendi kendime. Tabii tüm hayallerim gri geniş demir kapıdan içeri girene kadardı. iki yıldır komedi filmlerini aratmayan bahçe kapısıydı ...
Fahri bey çıkmazı, çıkmaz bir sokağın en son kapısıydı, kaybolan hayallerimin,umutlarımın çıkmaz bir sokakta hapsolmasıydı,yada çıkmaz bir sokağa ne kadar hayal ve umut sığdırabilirsin sorusuna istif yaparım nasılsa çıkmaz, çıkamaz, mutluluklarda çıkamaz diye şeytani bir gülüşle cevap verişimdi...
İki yıl önce kiralık bir ev ararken arkadaşımın anneannesinin evini kiraladığımızda başladı benim hikayem...
Geniş gri kapının ardında kocaman bir bahçe girişteki mor sümbüller ve hanımeli kokuları karşılamıştı beni,kocaman bahçeye gelişi güzel kibrit kutusu gibi yapılmış içi tahta ile bölünüp iki katlı yapılmış minik minik ikişer katlı 3 ev beş hane .. önceden kendileri otururmuş ,kalabalık bir aileymişler ,kızlar , gelinler, bir süre sonra sıkılmışlar iç içe yaşamaktan hepsi kendilerine başka muhitlerden ev alıp taşınınca yaşlı kadında yalnızlıktan kurtulmak hemde eşinden kalan maaşın yanına ek gelir olur diye dört daireyi kiraya vermiş, pek dairede sayılmazya neyse...
Ben evi kiraladıktan kısa bir süre sonra vefat edince , onun evine, eşi yıllar önce ölmüş olan büyük kızı olan arkadaşımın annesi Müyesser abla yerleşti.
ilk başlarda alışmam zor oldu üst kat katıma gelen kiracılar genelde bir kaç ay oturup gittiler, hele Yıldız'ın normal biri olmadığını anlatana kadar fıtığımı çatlatan Müyesser abla beni çıldırttı...
Müyesser ablaya, yeter ki kirayı versinde , farketmez hırsız, uğursuz....
-üst katımdaki pek iyi biri değil diyorum.
-ya ne zararı var kadıncağızın eşi yurt dışında aydan aya eşinin arkadaşı para getiriyor, diyor...
bende bir kahkaha
-hııı eşi sanada yollayacakmış para malum, kirayı( kıkır kıkır gülüyorum)
-aa terbiyesiz git şuradan, ördüğü yeleğin yumağını fırlatırken gülmekten alamıyor kendini..
aslında oda biliyor ...
Bir süre sonra baktım olmuyor, giren çıkan belli değil bahçedeki diğer evlerden birine geçtim karmı! zararmı! bilemedim..
Orada da alt katımdaki Hayriye abladan kurtulamaz oldum . Hayriye ablanında eşi yıllar önce henüz otuz sekiz'inde vefat etmiş,yalnız olduğu için gece demez ,sabah demez gelir...
Gerçi hoş diğer evde de bir an olsun yalnız bırakmazlardı beni Müyesser abla ve Hayriye abla yangında evden ilk ilk kaçıracağım demir başlarım. sanırım alıştım.
Yalnızlığa hasretim, yalnızlığa aşığım...