Nur kokulu Cuma...



Ey Şems! Varlığın bana yetmiyorken, yokluğunla avunmak zorundayım. Ya al götür kalanımı, ya da gel, tamamla eksik kalan yanımı.
 - Hz. Mevlana

Nur kokulu bir Cuma diliyorum...

Gece Atıştırmalıkları

Çayın yanına almıştım  , çay olana kadar ben yedim onları , çok lezzetliler ne yapayım:))
 Poşetlerini açarken aklıma geldi:))
bazı insanlar , karşıdan bakınca ne kadar şeker ,tatlı ,sevimli,gerçek kişiliğini bir anlıyorsunuz aaa oluyorsunuz...
 bir de  tipe bak tipe dediklerimiz var özü sözü bir sürprizi yok en basitinden samimi...
Çay oldu yanına  keki olan varmı?:)))



Aşık sanmıştım 
üzerini değişince ikiyüzlü olduğunu anladım:))
Sadece aşık gibi davranıyormuş :))

Hayallerimi yıktılar 
İki yüzlü cinler:))


Ayı falan ama içi dışı bir:))
 Ayı işte fazla bir şey bekleme , beklentin belli:))





Kuyular ve Kuytular...




Her insanın kuyuları ve kuytuları vardır ,  her insanın  ve doğuştan gelen  aile yapısı , genleri , karakteristik yapısından dolayı  kuyuları ve kuytuları farklıdır.  Bir insanın  kuyusu  , göz yaşı kin nefret intikamla dolmuş ise o kuyuda boğulursun ,onun yaşadığı acıların bin katını da yaşatsa umrunda olmaz , o dayanabilmiş ise bu kadar acıya başkaları neden dayanmasın...

 Aynı kuyu  farklı insan ,  kuyusuna göz yaşı ve merhamet doldurmuştur  merhamet ve şefkat her şeye inat yaşama inat sevginin sonsuz olduğuna inanır ve kuyusu sevgi doludur. 

Onun kuyusunda boğulmana imkan yoktur , kova kova şefkat , merhamet doldurur , sıkıntılı anında kendini o kuyuya atmak istersin...

 Aynı şekil kuytusuna sığındığınız liman her zaman kuytu değildir!
Yarasalar bekler sizi o kuytularda , siz sığınırken  gölgeler yavaş yavaş  hapseder yüreğinizi , arkanızdan çevrilen dolaplar , maskeli maskeli dost görünümlü  düşmanlar , sır verdiğiniz    sizi yanıltan insanlar ,  uykusuz geceler  , çelişkili düşünceler ve artık mutsuzluk hakimdir ütopyanızda...

Bazı insanların kuytusuna sığınılır ve   sarar sarmalar , artık bir bütün olur  hayalleriniz  gerçek olmuş gibi hissedersiniz ,  siz içinizde tutamayıp ona anlatırken o kendine bile fısıldamaz sırlarınızı . Korur kollar her şey odur ,  sizi anlamış   sevmiş bağrına basmıştır yel değirmenlerine savaş açan don kişot gibidir...

Her insan biraz gül biraz kül kokar ,  bazısının gül kokusu baskındır bastığı toprağı , dost olduğu insanı kısacası çevresini ailesini gül kokutur .
 Bazısının da kül kokusu baskındır gittiği yeri  is kokutur buram buram genzi yakar ... 
 Kimin kuyusuna , kimin kuytusuna sığınacağınıza dikkat edin ...




Kış geldi mi ne? :)


Hava çok soğuk kalbinizin sıcaklığı yeterli olmayabilir:)
Sabah  camdan baktığımda ki manzara



Hemen kendimi yollara attım  dersem yalan olur bir saate yakın ekmek yerine ne yesem diye düşündüm ve en sonunda paşa paşa  fırının yolunu tuttum...

Yollarda ne kedi ne kuş var nereye sığındılar acaba, umarım  çok üşümüyorlardır ...

Dört günlük tatil boyunca her gün kuşlara  yeşil , kırmızı mercimek ,pirinç haşladım    ilk başlarda  kaplara koyuyordum baş edemedim kuşlar hücum edince birbirlerini itip kakıyorlar, bende toprağa attım  bizim bahçe cami havlularına benzedi:) 
yarın iş var  özleyin beni kuşlar:)
 iyi akşamlar diliyorum:)




İç Kusma Sorunsalı

Son yazıyazdığımdan bu yana 3 sene geçmiş. Vay anasını :) Beni eğer sosyal medyadan takip ediyorsanız güzel insanlar gelişmelerden muhakkak haberdarsınızdır. Yeniden yavaş yavaş yazmaya karar verdim. Nasıl zaman bulacağım hakkında en ufak bir fikrim yok ama deneyeceğiz bakalım :)

Bu zaman zarfında sektör aldı başını yürüdü tabi. Offf.. milyon kişi var. Bu sizi korkutmasın. Eğer fark yaratabiliyorsanız tutunursunuz. Bazı kişiler hiçbir halt yapamadıkları halde bile inanılmaz bir pazarlama ile kendilerini öyle bir satıyorlar ki.. bu konuda takdir ediyorum ama lamı cimi yok. Kadın kendini satıyor kardeşimmmm :) yaptığı ürünler mi? hahahahahha.. no comment bebemm :)
Taklit en samimi yalakalıktır kanımca.. bBayılıyorum öyle tipleri gördükçe. Beni sinirlendirmek çok zor. Bunun için uğraşıyorlar ama yemez :) Ben bunca yıl hayata karşı dimdik durmuş sillesinden geçmişim. Zorluklar beni yıldıramamış bir Allahın kulu mu yapacak bunu! Hahayt! Alnını karışlarım Alim Allah! :)
Geldiğim bu duruma, sevgili okurlarımda farkındadır, tek başıma geldim. Tırnaklarım kanaya kanaya yılmadan vazgeçmeden. Ne kendimi pazarladım ne reklam yaptım. Bu nacizane blogum dışında internet sitem bile yok. reklamda vermem. Beni keşfeden bulur. Benim yolum hoşuna gittiyse herkesi yanımdan yürümesine onur duyarım. Sadece ama sadece işlerimle varlığımı sürdürdüm ve bundan sonrada öyle olacak. işim olmaz onla bunla laf dalaşına giren tiplerle takılmaya. Benim daha büyük hayallerim ve daha büyük bir kişiliğim var. Düştüğüm zaman TEK başıma kalktım ayağa. Kimseden destek almadan. TEK BAŞIMA! O yüzden o kadar umrumda değiller ki..
Ama bazende hadlerini bildirmek lazım kimilerinin. Yoksa kendilerinden geçiyorlar hhahahaha.. Ortalığı boş zannedip atıp tutuyorlar. Ben susmam! Yedirmem ne kendi hakkımı ne başkasının hakkını!
Bir pastacıysan sen kardeşim, sadece figür yapınca pastacı olunmuyor bunu bir netleştirelim. Kabartma tozu ve karbonatın arasındaki farkı bilmeyen kişi pastacı olamaz! bu net! Anlaştık değil mi bu konuda? :) Hele kendileri sıfırdan bir şeyi ilk yapmış gibi lanse etmelerine öyle gülüyorum ki.. Ah bebeğimmmm ahhhh diyesim geliyor. ama o kadar acıma duygum yok maalesef :) Yardıma kimin ihtiyacı varsa hiç düşünmeden koşarım. Hatta bu yolda bayağı kazık yemişliğimde vardır. Hali hazırda ben gibi olmaya çalışmak değil, ben olmaya çalışan birkaç kişi bile söylebilirim. Ben hayatım boyunca bir şey olmaya çalışmadım. çünkü bir şey olduğumu zaten biliyordum. Birine benzemeye de çalışmadım. Niye başkası olmaya çalışayım ki? Benim bir kişiliğim var yahu :) Allahıma binlerce şükür ki yapıyorumda birşeyler.
Şimdi açıklağa kavuşturulması gereken başka bir konumuz daha var güzel insanlar; EGOSUZ OLMAK.
Beni tanıyanlar ve yakından takip eden dostlar bilir. Benim yıllardır girdiğim bir yol var. Bu inanç meselesi. İnsan oğlu aşağılık kompleksiyle ve egolarıyla doğar. Aldığımız telefonlar, arabalar,kıyafetler vs hep bundandır. İnsan olunduğu için herkesin bir egosu vardır. Bana göre bunu en aza indirgemek gerekir. Kadın orda tutmuş kardeşim hayatımda gördüğüm en egolu yazıyı yazmış.Millet altına ay ne egosuzsunuz diyor. EGO kelimesinin anlamını bilmemiz gerekiyor ilk önce. Benim inancımdan dolayı ben yıllar içerisinde bunu minimize etmeyi başardım. Ne kötü hırlarım ne en iyi olayım diye bir kafa da değilim. ama asla asla mütevazi de değilimdir. Mütevazilik en büyük megolamanlıktır! İnsan kendinin ne olduğunu bilmeli. Mütevazilik kisvesi altında diğerlerini küçümseyip kendini yücelten bir sürü kişilik var ortada. Ah bebeğim benim gibi çok kitap okuyan kişiler senin ne demek istediğini anlıyorda sen anca etrafındaki bazı kişileri kandırırsın.
Hayatımda hiçbir zaman olduğumdan başka biri olarak davranmadım binlerce şükür. Giderliysem giderlyim mutluysam mutluyum. Kimsenin gözüne de sokmam hiçbir şeyi. Kendimin farkındayım fakat ben buyum ve senden üstünüm gibi bir anlam yükleyen cümle asla kurmam! Çünkü hep dediğim gibi bir bir okyanusun parçalarıyız. Bir bütünü oluşturuyoruz. Belki ben bir şeyi daha fazla biliyorumdur ama belki sen başka bir konuyu benden daha fazla biliyorsundur. Hepimizin birbirinden öğreneceği şeyler var. Ben haddimi bilirim ama haddini bilmeyene de haddini bildiririm. Heheyt! Ne konuştum be! Bıraksanız içimdekini kusacakmışım gibi :) Biriktirmişim içimde hahahahahah..
Daha da varda zamanla yazacağım herşeyi.. Eh yazmadığım bayağı zaman olmuş. :)

İçinde sevgi kırıntısı olmayan kişilerle işim olmaz nitekim. ama yolu merhamet, sevgi ve sanattan geçen herkese boynum kıldan ince..

Raif Badawi Sizde olabilirdiniz


resimler http://www.raifbadawi.org/

Dinin özgürleşmesinden ve kamusal alandaki baskısının azaltılmasından yana tavır sergileyen Badawi, ilk birkaç yıl boyunca Suudi Arabistan'daki otoriteler tarafından herhangi cezai bir yaptırıma tabii tutulmamıştı. Ancak Arap Baharı'nın ardından 2012 yılında tutuklanmış ve önce idam cezasını gerektiren dinden çıkma suçuyla yargılanması istense de daha sonra suçun mahiyeti asayişi bozmak, İslami değerleri küçümsemek, dini liderleri gülünç duruma getirmek olarak değerlendirilmiş ve görülen bu davanın sonucunda Badawi 7 yıl hapis ve 600 kırbaç cezasına mahkum edilmişti. Cezaya itiraz edilmesinin ardından davanın yeniden görülmesine karar verilmiş ve yeniden görülen davada Badawi’nin cezası artırılarak toplam 10 yıl hapis, 1000 kırbaç ve 266.000 dolar para cezasına çevrilmişti.

2012'den bu yana hapiste olan Badawi'nin 1000 kırbaçlık cezası ise 20 hafta boyunca her Cuma günü cuma namazının ardından 50 kırbaç vurularak tamamlanacak. İlk 50 kırbaçlık ceza 9 Ocak 2015 tarihinde gerçekleştirildi.
 Yazı:Netten alıntı


 http://www.raifbadawi.org/

Blog yazmak sırtınıza iyi gelmeyebilir,
O bir blogger
Onun üç çocuğu bir eşi var tek savunduğuda buydu, Özgürlük herkesin dinde ve yaşamında özgür olmaya hakkı vardır lütfen hepimiz birlik olalım ve bir günlüğünede olsa hepimiz bloğumuzda bunu paylaşırsak sesimizi duyurabiliriz   sadece 50 kırbaç vuruldu ve daha  950 kırbaç vurulacak  her cuma namazı sonrası buna biz dur diyebiliriz , hadi sende bloğunda bu gün bunu paylaş ve dünya uyumasın. 
Blogger bolat'ın yazısıyla öğrendim  okumak isteyen blogger bolat'ın yazısı tıkla




Not: Ne bloğu olursan ol paylaş Lütfen destek olup bloğunda paylaşanlar  yorum bıraksın...



Bu gün...

Evde olmak kötü bir şeymiş , Ev hanımı olmam ben , büyük ihtimal  ölmeden  bir önceki güne kadar çalışırım .

Akşam gece dörtte uyuyunca sabahta haliyle  on birde uyandım kahvaltıyı edene kadar bir oldu, çarşı , pazar gezmesi derken evde  biraz mutfağa gireyim dedim .

Kurabiye yapayım dedim , o kadar rahat ettiler ki ellerimde ,  birde bu soğukta sıcacık fırını görünce yayılmışlar ohh:)
Süsledim püsledim biraz  ,gider onlar gider:))
Özel birine:):)

 eh birde tuzluya el atayım dedim neyse onlar idare eder


Yanık kremi getirin kualanın yüzü penguenin göbüşü yanmış:=))

 gaza gelip yaprak bile sardım  benimkiler  hiç te  yemek bloglarında ki gibi ince uzun olmadılar gayet tombiş oldular:)


Canım profiterol istedi ona hiç cesaretim yok  , yapmasına yaparım da yenirmi bilemem:) 

Dışarı çıkıp pastanede  yedim ohh mis yapanın  ellerine sağlık:)

Tatil olunca her yer çok kalabalık alışveriş çılgınlığı var.
Hemen evime attım kendimi...
 Bunlar eve gelirken soğuktan  üşümüş yiyecek arayan kedicikler:(

Denge oyunu hiç oynadınız mı bilmiyorum ben yıllardır almayı erteliyordum , geçen ay aldım özellikle yalnızken  oynaması çok zevkli, isteğe bağlı ailece yada  bir arkadaşlada oynanabilir  rezidansımı yıktım resimlerken.



 Kitaplığı karıştırırken  eski kitaplarımdan birini buldum ,  İlk kırk sayfada hiç sıkılmadım , 
Bana Sevgiyi Anlat
Zeliha Akçagüner






Günü  her şeyden biraz diyerek film açtım ancak hüsrana uğradım beklediğim filme henüz alt yazı gelmemiş biraz  Hintçe  izledim  anlayamamak  kötü   diyerek başka bir Hint filmi açtım .
 Kick











En heyecanlı sahnelerinden biri

 Konusu ve  oyuncuları güzel sürükleyici Bir bayan ve bir polis ikiside bir baş belasından muzdariptir ve yolları bir gün kesişecektir... 
  I
love you:))

 Şimdilik  Kuğudan haberler bu kadar ...




Wee willies that no longer respond to a warm globe

               "If the idea spreads that pollution is affecting not just whales but also willies, 
                   I think we might witness sudden conversions to environmentalism."**

Environmental effects of human activity remain controversial, particularly because of the active opposition of conservative political groups. We've been slow to halt or reverse air pollution, and we're dragging our feet one climate change--the two are of course connected because of the burning of fossil fuels.  Because it has economic implications, the problem clearly mixes science and social politics.  But if some consequences of climate change were to be more in hand, and thus very clear, the otherwise rather vague idea might, by being brought so closely home, be a springboard to corrective action.  A recent report** alerted us to a consequence of environmental degradation that, if more widely known, might help reduce the controversy, and get everyone moving toward the same goal, reversing the damage.

Global warming has many consequences, but most of them rather general, gradual and of only ambiguous long-term implications.  Thus, perhaps no implication can hit home more poignantly and persuasively than one that directly impacts our most intimate personal lives.  As background to this report, we know that carbon (denoted C) and oxygen (O) in molecular combination are greenhouse gasses that are accumulating in our atmosphere, arguably at least in major part because of human combustion of fossil fuels.

Briefly, excess carbon dioxide (CO2) in the upper atmosphere, and carbon monoxide (CO) lower down have been steadily increasing and are widely believed to have caused many changes in both natural and human ecology.  But the data are so complex, involving sensitive measurement challenges of many different global factors, that they are rather hard to get one's head around.  The result has enabled opponents of environmental action to dispute whether climate change is real, and even if so, whether it has done more than cause things like occasional smog alerts in Beijing and overall mean global temperature to increase, with consequent glacial melting.  The skeptical opposing view is that all that the data are suggesting, at most, is temporary natural variation in the normal earthly ecology.

Those who resist the climate scientists' idea that we need to change our behavior to prevent further damage, or who may even think the whole idea is some sort of plot by Democrats (or worse, tree-huggers), do not react to these climate changes with alarm. Even if they believe the data, and indeed even if they say, for the purposes of argument, that climate change is caused by humans, they simply point out that people have always had to deal with one sort of crisis or another, often even ecological ones like the decline of Mayan or Mesopotamian or Indus Valley civilizations.  It's the natural course of events, whose personal consequences for us are hardly experienced.  As for future human generations, the argument is, they will just have to adapt, as humans have always done, even if that means major dislocation, food or resource wars, or societal disruption.  We ourselves should not be asked to give up our quality of life to give future generations a kind of free pass that neither we nor our forebears ever had.  Future quality of life may be different from ours, but people will recover or adjust in their own way.

However, the new report** hits right at the heart of the latter assumption, the very notion of future generations!

COnic section (dotted line); schematic
'Does size matter?' is no longer just a joke!
The new data differ from the existing climate reports because they finally show an important effect of ecological damage.  It is a rather sensitive or awkward finding to discuss and perhaps has received less publicity as a result.  But the fact is that there is a strong correlation between reduction in penis size and global warming.  We find that this is based on COnic section samples from the organ at birth (shown in a hopefully respectful schematic way in the above figure).  These appear to be hard data, not just whimsical speculation with a political agenda in mind.

The second figure, below, shows the relationship over the past 50 years, the period for which there are reliable data.  Clearly, as air pollution levels rise the cross-section size declined.  The smaller size may be a direct ecological effect on the quality of life or, indeed, on the very future of humanity. Whereas in the past, climate change data were rather abstract, the new data hit so close to home that one would expect sensitive people finally to stand up and take note.  Even scientists care about such things in a way that goes beyond the impersonal nature of Big Data spewing from their computers. "These wee willies just give me the willies!" one investigator said as part of our inquiry.


Pollution (black) vs organ size (red), 1957-2013

Genital size is relatively easy to measure, a single, simple indicator that does not require the expensive instrumentation, not to mention computer modeling that is required to analyze more general figures on global warming.  While scientists are careful to caution that it is very difficult to claim that global warming is causally responsive for the observed organic change, the  clarity of the data suggest that one can at least hope that some parts of our society will try to rise to the challenge.  Even if one dismisses the association as not clearly being a directly causal one because, for example, it is ultimately due to a correlation with some unmeasured factor(s), a reduction in global warming could also reduce those intermediate influences, and thus halt the observed trend.

Many effects of ecological change have been dismissed as fads, falsely reported 'trends', or even faked evidence, a kind of self-supporting conspiracy for funding and attention among the climate and ecological scientists, who urge their view as a political tactic to rankle their politically conservative opponents.  Communication on the subject has become so angry that in our society today the one hand doesn't really know what the other hand is up to.

The importance of the new data is that even after many years of steady stories on climate change and its implications, as a society in general, we seem not to have been able to take abstract facts, like sea-level height or the bushel yield of wheat, seriously, because they don't appeal to our deepest or more immediate emotions.  We must acknowledge even as we urge respect for the sciences that face complex analytic data problems, that not all the abstract science in the world can change that.  But wee willies may entail the emotions that one needs to reach, if widespread political change is to be hoped for.

This new report gets to the nub of the effects on human behavior of our wanton destruction of the environment.  But, sensitive though the subject is, or perhaps because of that, we may finally have the kind of hard-hitting report required to shake the complacency and stir up a call to action.


**This post reflects my reading of original reporting by U. Eco, as published in the recent issue of Numero Zero, which is widely available.  Interpretations are of course my own.

Huzurlu Bir Dokunuş: Kedi



  Aslında başlığı "Bari Kediden Utan" koyacaktım da masalsı dünyamıza zül gelir diye, daha pembe daha pudra bir şey olsun dedim. 
   
    Burnunuzdan öper, 5 aylık siyam cinsi bir kedim var. Lütfen resimlerine bakarken maşallah deyiniz ve ekrana tü tü tü yapınız.



  Hayvanları pek severim, çoğu zaman insanlardan daha fazla. İnsanları tanıdıkça köpeğimi daha çok seviyorum diyen adama da ziyadesiyle hak vermişliğim var. 
    Lise dönemlerimde apartman dairesinde kuş, balık, tavşan, ördek beslemiştim. Sadece sevmek yetmiyor, bakımları da zahmet gerektiriyordu bu şirinelerin. Canım annem hiç kızmazdı. 

  Şimdilerde hayvanseverliğin sınırlarını zorlayarak kedi ile beraber iki de muhabbet kuşu besliyorum. (İnşallah bir gün kedinin ağzında kuşun tüylerini bulmam) 


   Hiç kedi beslememiştim. Aslında o lise günlerinde bir sokak yavrucağı getirmiştim de sürekli miyavlayınca, bu hep bağıracak galiba deyip aynı gün geri götürmüştüm. Susacaktı elbet, nasip yokmuş. 
  
  Kedimin adı Cano. Ben ona kısaca Canobibiş diyorum. Bazen Pakize, bazen Şekerpare, bazen de Mahmure. (İnşallah kimlik bunalımı yaşamaz kuzum. Al şimdi de kuzu oldu) 




     Hayatımıza gireli şu 3 ayda anladık ki pek sırlı, pek akıllı bu kediler. İnsanı tefekküre sevk ediyor vesselam.
Neden mi?

⭐ Her sabah mır mırlarıyla kendine has ibadetini yapıyor.
⭐ En sevdiği şey bile olsa doyduktan sonra yemiyor.
⭐ Sık sık kendini yalayarak temizliyor. Ne şampuan ne duş jeli. Mis gibi kokuyor. 
⭐ İşim gücüm varsa ayak altında dolanmıyor. 
⭐  Şakalaşırken elimizi ayağımızı tırmalıyor ama asla yüzümüze dokunmuyor. 
⭐ Durgun sudan değil de akan sudan içmeyi seviyor. 
⭐ Ona bir şeyi zorla yaptırmak pek mümkün değil, özgürlükçü bir ruhu var.
⭐ Evde farklı bir ses olsa korkup saklanmıyor, cesaretle gidip bakıyor. 
⭐  Gerekli gereksiz miyavlamıyor.
⭐ Etrafı kirletmiyor ve dağıtmıyor. (Bir kediyi bardak çanak dolu bir masaya bıraksanız, kırıp dökmeden, nazikçe aralarından geçip gider.) 
⭐ Ezik değil, asil bir duruşu var. (Kimseye eyvallahı yok yani)
⭐ Sizden veya evden uzak kalsa dönünce bildiğin surat yapıyor. Misal Amerika dönüşü iki hafta resmen sırtını dönüp oturdu, yüzümüze bakmadı beymırat. 

  Velhasıl köpeklerden oldukça farklı bu yumurcaklar. (Bursa'da köpeğimiz de var ordan biliyorum) 




  Tabi ki en güzeli de evde beslenmesinde dinen ve hijyenen (Böyle bir kelime olmayabilir) bir mahsur bulunmaması.

  Hatta bir sohbet esnasında Resûlullah Efendimiz (s.a.v) yanındakilere: Kediyi sevmek imandandır, buyurmuş. Niçin? diye sormuşlar. Ebu Hureyre bilir, demiş başka bir şey söylememiş. 
   Kedinin içtiği sudan da abdest almış, necis değildir, ev halkından bazısı gibidir, buyurmuş.





   Nankörlük mevzusuna gelince pek sevgili okuyucu, kediler değil insanlar nankör derim. (Bakma öyle ayetle sabit)

    Aklınızda kedi almak gibi bir düşünce yok ise artık düşünün; var ise de eyleme geçiriverin.

Çünkü azizim, bu hayvanlar birmasalgibi...


♥ 






Güne nasıl başladınız?




Güne sıcak bir çay eşliğinde başladım , Arkadaşımın ısrarıyla yakınımızdaki ormanda kısa bir yürüyüş , temiz hava biraz baş ağrısı yaptı ve ardından sıcak çikolata ...

Mutlu et kendini:)

 Ya siz güne nasıl başladınız?


Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...