Telefonumun İMEİ Numarası Klonlanmış






Gece telefonuma bu mesaj geldi ve  Koskoca google'de bununla alakalı bir şey bulamadım ,  herkes sormuş bir cevap veren yok.


    Öncelikle telefonumun arka iç yüzünde İmei numarası yazıyor , yinede emin olmak için
 telefonunuzun arama  kısmından  *#06# yapın ve arama tuşuna basın .
İmei numarası karşınıza çıkacaktır mesajdaki İMEİ ile  telefonunuzdaki tutmuyorsa sorun yok  bu mesajın gelme sebebi birisi yada siz telefonunuza farklı bir hat takmış olabilrsiniz .   kartınızı  her zaman kullandığınız telefondan başka bir telefona takmış olabilirsiniz. aslında mesaj x zamanda kullanılmış olan telefon yüzünden... 
Rahat bir nefes alabilirsiniz sorun yok...
 İMEİ numarası tutuyorsa hiç vakit kaybetmeden telefonu aldığınız bayiye  fişleriyle başvurun , size yardımcı olmazlarsa heyet hakem kuruluna  dilekçe verin ...
 umarım faydam olmuştur...

 Benim    mesaj almamın sebebi    telefonum  Eniştem vefat ettiği gün bozulmuştu ,  tamire bıraktığım yer bana   mağdur olmamam için bir telefon vermişti o telefon  yüzünden :(  daha çok mağdur  olacakmışım haberim yok. 

Telefonum  tamir olunca geri aldım verilen telefonu da
 iade ettim.
 Kendi telefonuma hattımı taktıktan bir kaç gün sonrada bu mesaj geldi  tamire verdiğim yere gidip  sorun olmadığını öğrenince rahatladım ama siz siz olun artık   '' al  bu telefonu kullan idare eder seni deyince ''  İmei yasal mı diye sorun yoksa çok büyük sorunlarla karşılaşabilirsiniz ucuz atlattım şükür...


Seviyorum Seni Kahve





  Kahveyi ne zamandır sevdiğimi çok iyi biliyorum. Handan teyzede her  kahve içtiğimde, ya hu şu fincan acık daha büyük olsaydı dediğim zamana tekabül ediyor. Sapı kırık, alüminyum cezvede nasıl öyle güzel olurdu kahve, hafsalam almıyor. Kaç kere felfecir gözlerle baktım yaparken.




 Öğrendim mi, iyi yapıyor muyum bilmiyorum ama evde kahve seansları düzenlediğim, bunu bir seremoniye dönüştürdüğüm, yakaladığıma kahve içirdiğim doğru. 

  Hatta insanlar yetmedi, telefon da payını aldı kahve aşkımdan. Grupların adını çaylı kahveli bir şeyler koydum ki, içmediğimiz zamanlarda en azından adı geçsin. Evet manyaklık... 




  Kahvenin tarihinden bahsetmeyeceğim. Arabistan'dan geldiğini, adının qahwah olduğunu, Kanuni döneminde millete rehavet verdiği içün bir ara yasaklandığını, şimdiki ünlü Brezilya kahvesinin filizinin aslında bir subayın buketi arasında Fransa'dan getirildiğini falan... 
   Laf aramızda galiba aşıkmış da çiçeklerin arasına tıkıştırmış filizi. (Evlenince hatun kahve yapar diye düşündü zaar) 




  Türkiye'de çay revaçta olsa da kahve kültürüne sadık biri olarak elimin yettiğince bunu ailemle, arkadaşlarımla paylaşmak arzusundayım.




 Kahveyi pek sevmeyen, her konusu geçtiğinde "hiç aklıma gelmez şu kahve, çok içme zararlı" diyen annemin, elektrikli cezve aldığım günden beri cümleleri de değişti. Hatta "Kalk bir kahve yap içelim" den, telveyi yiyen bir kadına dönüştü. 




 Sevgili kahve, neler yaşamadık ki seninle...

⭐⭐⭐

Okulda boş derste elimizde Türk kahvesi kokoş kokoş yürümeler, 
Nutellalı kahve çalışmaları,
Türkçe zümresi adı altında coffee party,
hocalarla entel dantel sohbetlerimiz (Kahve var diye mi geliyorlardı yoksa gı), farklı tatlar felsefesiyle Urfa kalesine nazır mırra denemesi (Yüz buluşturmalar, ıyylamalar, zor içmeler), Erzincan'da bir arkadaşla dibek kahvesi denemesi (Çok sevmeler, dibine kadar içmeler, ikinciyi söylemeler), Amerika'da Arap kahvesi denemesi (Yanık tatlar, topraklı su içiyor gibi hissetmeler), yine Amerika'da ilk kez Starbucks'da dibi tuzlu soğuk kahve denemesi, yine Amerika'da Dunkin Donuts XL kahve denemesi (Kahvenin resmen kovayla gelmesi ve yol boyunca bitmemesi), hediye edilen Kıbrıs, Yunanistan ve Bosna kahveleri (Hepsinin Türk kahvesinin çakması olduğunu düşünmeler) 
Daha neler neler...




   Zannediyorum, bir fincan kahve sabit de etrafındakiler ve hikayeler değişiyor. Ama onlar olmasa, kahveye de gerek olmazdı. Mekanlar insanla güzel demişti bir arkadaşım. 
  Evet mekan da, yeme içme de insanla güzel... 




 Buraya kadar okuduysan azizim, birmasalgibi kahveyi hak ettin demektir. Hadi üşenme...
Benim yerime de höpürdet!






" Tırnak işareti "




Hayat iki tırnak işaretinin içi kadardır.
Önemli olan o boşluğu  ne kadar  doldurduğun değil, nasıl doldurduğundur...



Good Tidings from Jolly Ol' St Nickase!

Here are some good tidings for the season!


I SAW THREE SNPS

I saw three SNPs come sequenced in
On CRISPR day, on CRISPR day
Yes all three SNPs came sequenced in
On CRISPR day in the morning
On CRISPR day in the morning
And what was with those SNPs all three
On CRISPR day, on CRISPR day?
And what was with those SNPs all three
On CRISPR day in the morning?
On CRISPR day in the morning
The TracrRNAs were there
On CRISPR day, on CRISPR day
The Spacers and Repeats were there
On CRISPR day in the morning
And HDR the changes made
On CRISPR day, on CRISPR day
Oh, with all the target changes made!
On CRISPR day in the morning

Then let all the lab rejoice again
On CRISPR day, on CRISPR day
Then let all the lab rejoice again
On CRISPR day in the morning!


GOOD NEWS,  YE MERRY GENTLEMEN

Good news, ye merry gentlemen,
Now nothing you’ll dismay,
Remember that our Savior
Was born on CRISPR-day
To save poor souls from Mutant’s power,
Which long had gone awry.
And it is tidings of comfort and joy.

In genes that were our father's
The blessed changes came
Unto some certain Cas9 kit,
With tidings of the same;
That he was born in perfect health
The Son-of-CRISPR, named.   
Oh! tidings of comfort and joy, etc.

Kandiliniz Mübarek olsun

Mevlid Kandili...

Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (sas) kutlu doğumu olan Mevlid Kandilimiz Mübarek ve hayırlara vesile olsun  efendim... 



Rahmetli Büyük Annem Kandillerde gündüzleri  ne çamaşır yıkardı ne bulaşık genelde kuru fasulye yapardı kolay yemek diye zamanı kalsın bol dua istiğfar etsin diye, ''iş her gün oluyor da her gün kandil olmuyor'' derdi...

Oturur bol bol tesbih çekerdi geceleri de gücü yettiğince kaza namazı kılar Kur'an okurdu...

 Eski türkçe bilmezdi  , yeni türkçeden okurdu ''Aaa olurmu hiç öyle  İlla Arapça öğren'' diyenlere de
  ''yaşım  seksen öğrenemem istesem de almıyor aklım artık  yan gelip yatmaktan iyidir'' derdi...

 Nur içinde yatsın. 







Bu mübarek gece kusur ve günahlarımızdan tövbe ve istiğfarda bulunmalıyız. En azından bir tesbih "Estağfirullah" demeliyiz.


Dualarda buluşmak üzere hayırlı kandiller...



Kitap: Bânû Cihan






  Binbir Gece Masalları tadında, iç içe geçmiş hikayelerden oluşuyor Kâmilu'l Kelâm ve Bânû Cihan. 
Şarkın esrarengiz dünyasında, akşam başlayıp sabaha kadar devam ediyor bu hikayeler. 
  
   Kâmil, gâh aşktan perperişan  yiğitlere yol gösteriyor, gâh kararsız kalanlara şu hikayeyi de anlatayım da gene sen bilirsin diyor, gâh vefasızlıktan sinir küpü olmuş şehzadelere dur hele bütün kadınlar öyle değil nevinden tesellilerde bulunuyor. 
   Bu hikayeler anlatılırken siz de aradan bir yerlerden bakıp, aa valla doğru söylüyor, ee sonra nolmuş... diyerek kendinizi olayların, sarayların içinde buluyorsunuz. 



  Siz de benim gibi okumaya başlamadan önce minik hazırlıklar yapıyorsanız, akşam loş ışıkta, kahve eşliğinde  okumanızı tavsiye ederim. (Kahve değil de bu kitaba Osmanlı şerbeti lazım aslında)
Hatta mum da ekleyin ki yanıbaşınızda titreyen ışık, bu masalsı aşk yolculuğuna sıcaklık katıversin.



  Ha, sadece kör bir aşktan bahsetmiyor kitap. Öyle hoş nasihatler veriyor ki. Ama en çok da sabır, acele etmek, haset konuları üzerinde duruyor. 

  ...Ve arka kapaktan bir alıntı: Sözlerin olgununu, olgun insanlar söyler. Elinizdeki eser de olgun sözlerden oluşan bir demet... 




♥ Keyifli okumalar ♥ 

CHRISTMAS and NEW YEAR OPENING TIMES
at The Sea Garden

Tuesday 22nd Dec - Sunday 3rd Jan :
 Open daily (except Christmas Day and Boxing Day) 1 - 5pm

Christmas Eve : Open 10.30am - 5pm

Bank Holiday Monday 28th Dec : 1 - 5pm and evening 6.30 - 8.30pm  SALE STARTS!

xxx

İzleyici Gadgeti sorunu!!

Benden başkasında bu sorun var mı merak ediyorum izleyicilerim dakika başı  siliniyor !
 906 üyeden şu an  863 teyim :)
 bir ara  700,dü acaba borsaya mı endeksli oldu benim blog 
bir düşüyor bir çıkıyor:))


 Baştan belki kendileri sildi diye düşündüm bir baktım silinen üye  on dakikada  yüz elli  yani on dakikada yüz elli giriş olmamış...

Telofondan da sorun yaratıyor  illa gireceğim diye  telefon hep parmak izi ,  cinayet bürodan gelecekler az kaldı:)

 Blogger izleyicilerimi geri verrrr....
 Okutulmamış  anılarımız var olmaz ki! 



Ölümün izleri...

Ölümün İzleri...


Ölüm zor mu? 

Bilemem daha önce hiç ölmedim  , arkasından baka  kalmak çok zor defalarca yaşadım , en acısı da yine gel diyememek  bir daha gelmeyeceğini bilmek...
  Ölenin acısı dışında birde arkasından miras  merağı olan , hayır için alınan hediyeleri yağmalayıp  günaha çeviren ,  dua için değilde gıybet için yapılan toplantılar haline getiren akrabalar var .
 Bir ara acaba sadece bize özgü
mü diye düşündüm
  , hangi cenazeye gitsem hiç görmedim böyle bir şey yada  dört duvar arası olunca karşıdan göremiyoruz.


 O öyle olsun bu böyle olsun  yedinci gecesi için dua olacak salı gecesi şimdiden resmen   şirket toplantısı gibi toplanıp herkes  ayrı kafadan bir şeyler söylüyor , yok pilavıydı , hediyesiydi o diyor öyle olsun bu diyor böyle olsun , Halam çok yaşlı  aklı bir geliyor bir gidiyor ,  bir ağlıyor bir  ölmedi o  gelecek diyor , paralarımı harcamak için yapıyorsunuz diyor, gülüyoruz kızıyor . 

 Her  konuşması tuhaf
 kaç senedir yaşattım da artık bitti demez mi!
 hönk  nasıl yani!   meğerse çok paraları var ya  tedavileri  özel hastanelerde olduğu için paraya dayandığı için  o vermiş ömrü Allah değil! acaba o malı mülkü onlara kim verdi halamı çok severim de bu huyları utanç veriyor bana  herkesin içinde söylüyor...


 Yaşı seksene geliyor halen  böyle şeylerin   parayla olmadığını  anlayamamış  herkesle küslerdi herkesle kavgalı  Almanya'dan kızları damatları  geldi onlardan başkada sadece kendi akrabalarımız ve bizim çevrelerimiz geldi  , her şey insanla oluyor vesselam...
 kafam kazan gibi oldu .

 Cenazemiz Almanya'dan  gece yarısı geldi o yüzden kalabalıktık evde , köy evi  olunca  kaloriferli değil tabii herkes bir yere kıvrıldı   yattı ben ve yengem  kapı önünde halı üstüne kaldık altımıza koymaya minder bile kalmadı montla uzun süre uyumamak için mücadele ettik en sonunda kapı önüne yayılmışız  iki seksen...
 Tabii  kuru yerde ,sobada  yok  ikimizde şifayı kapmışız.
 Keşke hiç uyumasaydım ...

 Cenazede düğün gibi herkese para verildi ibrikçiye  tabutu tutana mezar açana 
yürüyene
 ağlayana 
ehhh utandım  bir ara yeterin ayıp yahu  Allah rızası için  geliyorlar
  herkesi parayla satın alır gibi olmaz diyecektim de baktım herkes memnun  , kimsede parayı yere atıp biz Allah rızası için yapıyoruz demedi. Yirmi bin lira harcamışlar daha yedinci gecesi var ne olur bilemiyorum yılbaşı yaklaşıyor duaya dansözdemi çağırsak dedim   yengeme ,  gülmeye başladı tövbe de deliii...



In our book, THE BABY MAKERS, we wonder about wondering about where babies come from

Many of you know that Anne and I are writing a head-trip-of-a book together.*

The first popular article to come from our project is now published on-line at Scientific American

I did much of the work on this years ago. So you can imagine how excited I am to see it get out and into the light.

The piece asks whether Koko the gorilla, and other animals, could possibly link sex and babies. 

Whether your gut says of course not or of course, let us show your gut the actual evidence.

The printed January issue should hit the shelves in a week...

Oh, baby.
... our book, The Baby Makers, which has more space for us to explore more curious territory, should hit the shelves a bit later, geologically speaking.

*which is still without contract. Here's how to fix that: holly_dunsworth@uri.edu

Amerika

   Azizim şimdi nerden başlasam bilmem ki?
Son üç yıldır Amerika'ya gidiyor ve yaklaşık 2 hafta kalıyorum. 
  Henüz ben doğu eyaletlerini bitirebilmiş değilim. Gez gez kocaman bir kıta...




Tamam,
 Ennnn başından, uçak yolculuğundan başlıyorum. Gidiş yaklaşık 11 saat sürüyor. O arada birkaç film devirip, elinize ne geçerse okuyorsunuz ya da uyuyorsunuz. (Ben pek uyumamaya çalışıyorum ki inince jet lag olmayayım.)
  Tutulan ayaklar, bezgin bakışlar, sürekli yiyip içmekten dolayı önünüzde biriken çöpler...
(Allah var THY menüleri çok güzel, hele bir de havaalanında CIP Lounge'a girmişseniz yolculuk zaten pek keyifli başlamış oluyor.) 


    İnme vaktine yakın camdan baktığınızda İstanbul'un aksine yemyeşil bir New York görüyorsunuz. (Zaten dönünce İstanbul mimarisi gözünüze virane gibi geliyor) 
  Hani uçak inince bir alkışlama geleneği vardır ya, bu Amerika uçuşlarında pek olmuyor zira o kadar saat millete fenalık geldiğinden kimse de alkışlayacak derman kalmıyor.


  Amerika'ya ilk gidişimde "Gerçekten filmlerdeki gibi" demiştim. Ya hu adam taksi şoförü rap yapıyor sanki konuşurken. Kadın (bekçi), ondaki özgüven bende yok. Bu nasıl bir rahatlık bravo...


     Evleri genelde müstakil, estetik ve doğayı korumuşlar. Devasa ağaçlar... 
Biz duble yolla, iki köprüyle övüneduralım adamların 5-6 şeritli yolları, bir sürü köprüleri var. 


    New York canlı bir şehir. İnsan çeşitliliği çok fazla. Metroda şöyle bir millete bakınca siyahi, çekik gözlü, sarışın...


  Pek çok türden insan görüyorsunuz. Kozmopolit kelimesi yetersiz kalıyor.


  Tesettürlü birilerine pek rastlamıyorsunuz ama rastlarsanız da azınlık psikolojisinden olsa gerek kardeş kardeş bir sıcaklık oluyor hemen.
   Hatta bu kasım ayı gidişimde bir alışveriş merkezinde geleneksel Hintli bacılar görünce çok sevinmiştim.
(Hindistan seviyorum ben)
   Hemen o incredible İngilizcemle diyalog kurup baya sohbet etmiştim. Hatta bacılar müslüman çıkınca yumuş yumuş sarılmış, bıcır bıcır konuşmuş, gülüş gülüş ayrılmıştık.




   Tamamını yürüyerek bir çift ayakkabı eskittiğim ada Manhattan... Gökdelen şehri ama içinde göletler, müze ve spor sahaları olan koccaman bir Central Park ormanı var. Her yerde sincabiler (Ay canlarım!)




 Anlayacağınız adamlar şehir dizayn ederken insanı da düşünmüşler. 
   Her gün farklı bir otelde kalmak, nerenin nesi meşhursa el atmak, her şeyi Türkiye ile kıyaslamak (Maalesef çoğunlukla sınıfta kalıyor sevgili ülkem), farklı ve heyecanlı bir deneyim.


  Tanımadığınız kişiler bile gülümsüyor, selam veriyor. İyi derece konuşamasanız bile kimse yadırgamıyor.
(Hatta ben kendimi koyverip işaretle anlatıyordum çoğu zaman) 


  Yiyecek kısmına gelince donut, pankek, tarçınlı ekmekler... Aman aman tatları yok ama iyi reklam etmişler orası kesin.




  Ya hu kahvaltı yok resmen, yumurtalı ekmeğe tarçın konur mu hiç? Kesin yerleşirsem Türk işi fastfood açmak aklımı kurcalıyor.
   İçli köfteler, sarmalar, gözlemeler... Millet bayram etsin.


  Kahvaltı olmayan yerde helal yemek bulmak ise ciddi bir efor sarfettiriyor. Dayandık ton balıklı ekmeğe. Subway sağolsun.
   New Jersey'de Patterson denilen bölgede Türk mahallelerinden mütevellit kebapçılar var. Güzel de yapıyorlar. Bunların dışında anladım ki giderken zeytin, krem peynir, tarhana vs götürmek lazım.


    Amerika'nın güneyine indikçe nezaket ve elitlik artıyor gözlemlediğim.
    New York kozmopolit olduğu için herkes kendi kültürünü getirmiş. Ama aşağılara doğru daha sık thank you ve sorry duyuyorsunuz. Hem çok daha güzel bir yerleşim var.


  O kadar gezdim doğru düzgün otobüs görmedim. Sebebi ise araçların ve benzinin ucuz olması. 3300 kmde 110 $ benzin kullanmışız (Şaka gibi!)
  Bizde böyle olsa yaşını dolduran araba alır, trafik sorunu da külliyen çözülmez.



    Beyaz Saray oldukça mütevazı. Yine de önünde fotoğraf çektirenler eksik olmuyor. (O kadar seslendim Obama'ya. Bir hi bile demedi)




Özetle...

   Amerika her ne kadar çılgın görünse de, insanları mutlu, sistemi oturmuş bir ülke. Dönünce Türkiye'deki kabalık ve aksaklıklar hemen gözünüze batıyor. Sonra sorguluyorsunuz: Müslüman olan biziz ama müslüman sıfatlarına onlar daha çok sahip görünüyor! 


  



Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...