Yaşlı Kırık , bir adam





Yaş(lı) kır(ı)k , bir adam...

Derin bir of çekerek atıyorum kendimi yollara, ayakkabılarıma hızlıdan düşen yağmur taneleri değil gözyaşlarım, off leke yapar mı ki, çıkarıyorum kırışık ceketimden bir sigara çakmağımda yok  , bakıyorum telaşlı etrafıma martılar bile yok.

uyumuşlar mı ne!
Yürüyorum ağır ağır iskelenin kenarında olduğum yere çöküyorum , sarkıtıyorum ayaklarımı, suya değmek üzere ayakkabılarımı yanıma koymuşum bir şarkı geliyor dilime'' kim derdi ki birtanem bir gün ayrılacağız'' ofss bak yine aklıma sigaram geldi nasılda evde unuttum!

Ne olur şimdi birileri geçse arkamdan. mümkünse sigara içen birileri... Oysa yalnızlığı ne kadarda çok severim...

Demek ki her zaman yalnızlıkta iyi değilmiş ,uzanıveriyorum olduğum yere gözlerimi dikiyorum gökyüzüne , sırtım acıyor biraz. Küçük bir taş parçası batıyor haince sırtıma hiç kalkmadan sağ elimle çekiveriyorum taşı bakışıyoruz , ne kadar küçüksün ama çok canımı yaktın diyorum.

Bakıyor taş gibi ,ee taş nede olsa.Gökyüzü kapkara hafiften griye dönmeye başlıyor saatler oldu aynı yerdeyim aslında yıllardır aynı yerdeyim neyse...
Ahh ne kadarda boş yaşamışım diyorum dolu olsaydı ellerim yüreğimde dolu olurdu...
Yaş kırk elde var sıfır yine elim cebimde aranıyorum ah çakmak eve giderken bir kutu alacağım diyorum ,alsam ne olur ki yine unuturum.
Kızım geliyor aklıma ne yapıyor şimdi acaba ne yapacak bu saate uyur ne çabuk büyüdü daha dün değilmiydi , şu sahilde peşinden koşturduğum '' şş yavaş ol bakalım suya düşersen balıklar yer seni'' bir kahkaha patlatırdı ''aman babişşş'' ah be güzelim çok özledim bak şimdi , yada hep özlüyorum da şimdi içime oturdu.

Çok özlüyorum! yavaşça kalkıyorum uzandığım yerden.

Havada kırmızı gri bir renk almış uzaktan halk otobüslerinin sesleri geliyor.
Nerede benim kıymetli ayakkabılarım onları kızım aldı çok titizim ya hemen ceketimin yeniyle siliveriyorum üstlerini ,geçirdiğim gibi ayağıma bir çorbacıda çoktan alıverdim soluğu.

Gülümseyerek bakıyor çorbacı bana bıyık altı gülüyor sanki içinden demiştir kesin'' ya geceden kalma ya evden atılan bir müşteri daha'' hiçte değil koca göbek ben özgürüm diyorum içimden aynı şekil bıyık altı gülümsemeyle.

''Ne içersiniz'' diyor ''sigara'' diyorum bakıyor şaşkın şaşkın ''tamam be adam çorba içeceğim merak etme'' diyorum , ''ama bana birde çakmak getiriver hadi ağam bir zahmet''
Beş dakika oluyor ben söyleyeli eski bir çakmak yanar mı yanmaz mı belli değil yanında mis gibi kokan bir çorba.

Ne olurdu bu çorbayı yapan sen olsaydın !diyorum gözyaşlarım yine akıyor çorbama katık oluyor ...
Çorbacıdan çoktan çıkmışım sigaramı da içmişim artık hatıralar konağına geri dönüyorum uyku vakti.

Kapımı kilitlememe gerek yok usulca itiyorum kapımı gacırtt diye acılıyor kapı  , konak demiştim ya damı akıyor hem de tam yatağıma zaten  , ya göz yaşlarım yada yağan yağmur illa ıslatır yatağımı.

Uzanıveriyorum yatağıma bir sigara daha yakıyorum çorbacıdan kayırdığım çakmakla ellerimi kavuşturuyorum göğsümde sigaramı sıkı sıkı tutuyorum iki parmağımın arasında göğsüm acıyor derinden nefes alıyorum uykum mu var ne!

Gözbebeklerim küçülüyor, söndürmüş müydüm sigaramı bir duman mı var odada yorgun bedenim kaldıramam hiç başımı nedense ağırlık bastı zaten , öğlene doğru gelir kızım nasılsa diyorum... A
rtık zorlanıyormuyum  ne nefes almakta bir bırakamadım şu sigarayı ''bir gün ecelin olacak'' derler di hep ve uyuyorum...


 Not: yıllar önce yazdığım  bir hikaye  istek üzerine  tekrar  yayınlıyayım dedim ve  nette o kadar çok almışlar ki bu yazıyı   takdir ettim kendimi , ne kadarda çok beğenilmişim  nezaketen insan bloğun adını yazar  diyecektim ki malesef kendileri yazmış gibi göstermişler  , sağlık olsun:) sevgilerimle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...