BELKİ

Hastasın biliyorum
Uzun zamandır yoksun olman gereken yerlerde
 
Artık üzülmüyorum buna.
 Nasıl bu hisse geldim nasıl bu kadar tükettin bütün aidiyeti şaşırıyorum.
 
Sana en çok kim ihanet etti ?
 Kim inandırdı seni bu hastalıklı dünyanın doğruluğuna ?
  Bu delilik hali nasıl başladı ?
  
Bir daha asla yakalayamacağın zamanı elinin tersiyle ittin, ölümün olduğu bir dünyada bu kadar kör nasıl olabildin?
   Sana çok kızacak kadar çok sevebilen üç beş kişiyi yalnızlık pahasına bu kadar yok saymana ne sebep oldu ?
  
     Elindeki doğrular yanlışlar listesi seni kandırıyor , hastasın ama kabul etmiyorsun ?
    
Telafi edemeyeceğin hatalar yapıyorsun , hayatın gerçeğinden çok uzakta bir kandırmacanın içindesin , ne zaman fark edeceksin ?


    Bir sabah uyanacaksın ve seni her şeye rağmen sevebilecek tek kişinin artık olmadığını öğreneceksin , seni birçok şeye rağmen sevebilecekleri de çoktan kaybettiğin için koca bir dünyada yapayalnız kalmış olacaksın .


   O çok kıymetli kuralların hesapların sana bir bardak çay doldurmayacak , arayanların sıklıkla karşılaştığı o telesekreter notundan başka mesajın olmayacak , hayat akacak , yeni çocuklar doğacak , doğmuş olanlar büyüyecek , büyümüş olanlar hayata karışacak sen sana yapıldığına inandığın hataların sen de yarattığı '' inandırılmış haklılığında'' yalnız kalacaksın.


      Hata yapıyorsun.
   
       Hastasın , kendini kandırıyorsun ,
    Enstrümanını , şarkılarını , uzun yaz akşamlarını , çıkılan yolculukları  , kurulan hayalleri , hayatın bağını bahçesini takas ettiğine  değmeyecek.   
 
    


Hatırlayabilseydin o yolları, çayları, şarkıları … elinin tersiyle itmezdin hayatı .
Kendine yarattığın yalanın yalnızlığın içinde hastalandın farkında değilsin.
      Her hastalığın tedavisi önce kabul etmekle başlar .
      Kabul edebilirsen günün birinde belki sen de iyileşebilirsin , belki Tanrı senin pişman olabileceğin kadar çok zaman vermiştir ikiniz için de .

Kimbilir 
Belki ...



ÜÇ KADIN

Müslümanlar için önemli bir zamandır Ramazan ayı hatta bence sadece Müslümanlar için değil etrafında (ülkesinde,mahallesinde , apartmanında ) müslüman olan herkes için farklı ve güzel bir zamandır.
 bizim buralarda da  kişiler için dini bir  karşılığı olsun ya da olmasın kültürün bir parçasıdır aynı zamanda .
   Müslümanların kendilerini ve nefislerini terbiye ettikleri, yoksulu anladıkları , paylaşmayı ve şükrü yeniden hatırladıkları, kötü kalpli insanların üzerlerine vazife olmadığı halde sağda solda oruçlular oruçsuzlar şeklinde listeler çıkardıkları , münafıkların gösterilerini köpürte köpürte sunabildikleri  otuz gün .  
                                                         *****
  Bir Ramazan klasiği haline gelen  iftar programlarından biri açık televizyonda aldığı maaşla çok konuşulan beyaz saçlı bir hoca hikayeler anlatıyor, kur’anı kerimi açıklıyor sonlara doğru soru cevap kısmına geçiliyor.
  O akşam da anneannem tam duyamadığı hocanın söylediklerini gençliğinden miras koşulsuz bir kabul ediş ve saygı ile dinliyor, benim elimde telefonumun kendi dünyamın yalan dolanında o sahilden bu ortancaya yol alıyorum, annem sofrayı hazırlamış en son karpuzu da sofraya koymuş ve o akşamda evlatlarını doyuracak olmanın haklı gururu ve uzun süre ayakta durmanın sonucu olan bel ağrısı ile televizyonun karşına uzanmış vaziyette …
 
   İftar yaklaşırken soru cevap kısmı var sırada.
Saçma sapan sorular geliyor hocaya ben kulak ucuyla dinliyorum .

‘’İmplant yaptırmak günah mı ? ‘’

‘’Oruçlu iken denize girmek günah mı ?’

‘’ Bir kadının beyine kendi işini kendisinin görmesini söylemesi günah mı ? ‘’

  İçimden soruların sahiplerinin neden düşünmeyi reddettiklerini soruyorum , biraz da kızıyorum . Müslüman bir kadın olarak diğer Müslüman kadınların dini de kendilerine zulüm yapmış olmalarına kızıyorum . Bu şekilde sorular sorulara ekleniyor. Bilindik cevaplar veriliyor.( İslamiyet her yıl değişmiyor zaten pek de anlayabilmiş  değilim neden her yıl insanlar aynı soruları soruyorlar .) Neyse ...
    
   Bir kaç soru sonra genç bir kadın eline aldı mikrofonu, kumral saçları omuzlarına dökülen , gözleri parıl parıl , kulağında birkaç liraya herhangi bir bijuteriden aldığını tahmin ettiğim kötü taklit üç küpe parlayan genç bir kadın. Gülümseyerek
 ‘’ Birinin sevdiğini yarı yolda bırakması günah mıdır hocam ‘’ diye sordu.

  Annem bu sorunun bittiği yerden ‘’Ah yavrum benim ‘’ dedi  sesinde tepeden tırnağa bir annelik şefkati ve kadınlık anlayışı ile . ‘’ Ne kadar güzel ah benim güzel çocuğum ‘’ dedi.
  Ben hemen kafamı kaldırdım genç kadının gözleri ekrandaydı .  
   Girişi gelişmesi ve sonucu olmayan bir hikaye yayıldı ekrandan bizim salona.
  Anneannem anlamadı tespih çevirmeye devam etti .
  Annem hüzünlendi .
 Ben şaşırdım .
                       Yine yoluma çıkan bu ortak kadınlık haline.
     
    Kafamdaki ekran üçe bölündü o an ,
                                                bir karede annem ,
                                                               diğerinde o kumral saçlı kadın ,
ve üçüncüsünde onları izleyen ben .
    
Sözsüz anlaşan üç kadın .  

     Yaşsız ağlaşan üç kadın .

       




Talland Bay and Polperro


Today J and I drove to a bit of Cornish coast that I have never visited before.....Talland Bay. The sea was all sparkling diamonds as we ate our bread and cheese lunch. Hot sun and no wind - perfect! A few people swam. I did a spot of beachcombing. Then we decided to walk the mile and a half to Polperro.......


only the bit of coast path from Porthallow had suffered a serious cliff fall in last winter's storms and so was closed. A detour led up this incredibly steep road, boy was it steep!


A first glimpse of Polperro, unfortunately at this time of late afternoon all in the shade.



This really is the best time of year to visit somewhere like Polperro, which gets so overrun with tourists in high season. Only a handful of people were wandering the backstreets now. 



The Shell House



Stone steps lead up to tiny cottages everywhere....



 This antique shop had some nice boaty bits and paintings for sale



The setting sun behind our backs as we said goodbye to Polperro and wended our way uphill..... again!


There are fireworks going off in Calstock as I write this...... so Happy November 5th everyone, it's a perfect moonlit night for a good bonfire! xxx

İç Ses - 7

Bir anlamı var mı bilmediğimiz düşünmeler, boş sayfalar ve hiç bir bok olmayacak ya diye kapıldığımız endişelerin toplamı belki de yaşadığımız bu gençlilk . 
 
Bu ülkede her nesil kendi zalimiyle savaşmış kim gün görmüş ki zaten; bir taraftan da bunu düşünüyor insan belki bu da bu ülkede hala güzel şeyler yapılabilmesinin , şiirin şarkının ölüme rağmen bir biçimde nefes alabilmenin yolu , senden öncekilerin rağmenlerine rağmen ürettiklerinden güç almak ...
     
Üretmenin tek şifa olduğunu idrak etmiş üç beş eserekli sayesinde belki de çok şey ...
    
 Ve bir de bir başkasını sahiden sevebilmekte.  
 
  Herkes o kadar teşne ki kendi ışığından gözlerinin kamaşmasına ...
     
Oysa belki yaşam kendinden geçebildiğin anlarda hissediliyor en çok , bütün o insan olma hallerinden, o tuhaf aczinden kurtulup , yol arkadaşlarım dediklerine hayran olabilecek kadar egondan sıyrılmak, sana hizmet eden karton kutulu yapay kahve muhabbetlerine sıkıştırdığın üş beş ‘’ bak ne kadar da mutsuz,mutlu,başarılıyım .. ‘’ hikayesini paylaşmak değil , mutsuzum demese de mutsuz olduğunu anlayabilecek kadar çok birilerine dost diyebilmek nefesi hissetmenin yolu …

  Kendimizden sıyrılamadığımız için işte bunca aşksızlık ve yanlışlık ve yalnızlık …
   
Herkes sadece kendine, varlığına, cebindeki paraya, mahalledeki havasına … hizmet edene yaşama hakkı sunuyor.
    
Bu bir eşik galiba , bu eşiği geçemeyen gerçeğe dokunamayacak kadar uzaklaşıyor hayattan , zengin oluyor , başkan oluyor , (cumhurun başkanı bile oluyor valla) , ama bir türlü insan olamıyor. Kendini bir bok sanmanın ötesine bir türlü geçemiyor sahip olduğunu sandığı yalanların içinden geçerek eskiyor.
 
  O görünmeyen eşiği geçebilense hayatta bir olabilmenin kıymetini , kendinden çok daha önemli başka şeylerin olduğunu anlıyor. Koca dünya üzerindeki bir zerre olduğunun idrakında yolunda yürüyor.  Bu bir olma hali sayesinde dönüyor işte koca dünya …  

Bir olma derken kastettiğim kendi varlığından vazgeçmek, kimliğini ve kişiliğini soyunmak
  yokluğunda ölürüm arabesk yaklaşımı değil kastettiğim
senin varlığın çok kıymetli diyebilmek.  
Varlığın beni ben yapan bu macerada bana çok şey kattı diyebilmek, benim sayemde diye başlayan ego çığlıklarıyla değil senin sayende diye başlayan yüksüz cümlelerle konuşabilmek…

        Yani üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek ama hiçbir kelimenin açıklayamacağı ‘o duyguyu ‘ bulabilmek hayat , aşkta da dostlukta da  ….

    ( Hayatı kaçırmayalım bence , çünkü insan manyak oluyor bir de yetmiyor nüfuslu bir kimse oluyor sonra al başına belayı .. ucu tee koca bir ülkenin akıl sağlığına gelip dayanıyor  )

Family and Fun


A day away from the shop and a chance to spend precious time with family......my three nephews are down for their half-term break. After a delicious pasty lunch at the National Trust cafe at Carnewas we head down the steps to the beach at Bedruthan.


Waiting for the tide to go out just far enough so that we can venture onto the pristine sand beyond......



Then in the evening, a visit to Trerice Manor for some ghostly goings-on at this reputedly haunted house cared for by The National Trust. Armed with torches we step inside the large dining hall......

where a grisly ghoul emerges from a cobwebby casket. And then his eyes light up!


Upstairs a severed hand dripped blood into the bathtub, and a figure of an old crone propped up on pillows in the bedroom suddenly lunged forward and shouted BOO! (In the dim light it was hard to tell what were make-believe figures and which were real people!) 
Hope you too had a Halloween full of family and fun x

İLERİ SEVİYE HİKAYE ANLATICILIĞI ATÖLYESİ



PERİ MASALLARI / OLAĞANÜSTÜ MASALLARLA ÇALIŞMAK



Masallar, yapılarına göre; Peri Masalları (Olağanüstü Masallar), Hayvan Masalları ve Zincirleme Masallar olarak sınıflandırılırlar. İçeriklerinin ve dramaturjik kurgularının farklılığı, bu masalları anlatırken de farklı durumlara dikkat etmeyi gerektirir.

Peri masalları, karekterlerinin periler olduğu masallar değildir; farklı yollarla büyünün, dönüşümün  gerçekleştiği masallardır. Bu atölyede, peri masallarının dramaturjik yapısı dikkate alınarak, anlatımda nelere dikkat edilmesi gerektiği üzerine durulacaktır. Peri Masalları üzerine yapılacak teorik bir sunumun ardından, pratik çalışmalarla devam edecek atölyede, her katılımcı bir peri masalı ile çalışacaktır. 


Pratik çalışmanın temel başlıkları; peri masallarının dramaturjik yapısı, içerik farklılıkları, masalın duygusal katmanları, ritmi ve karakterlerin yapısı. Ayrıca atölyede farklı kültürlerden şarkılar söylenecek, ses ve beden çalışmaları yapılacaktır.


Atölye daha önce temel hikaye anlatıcılığı eğitimleri almış ve kendisini anlatıcılık mesleğinde geliştirmek isteyen herkese açıktır.


Atölye Yürütücüsü: Suse Weisse
Katılımcı sayısı: max: 20, min: 10
Ne zaman: 13-14 Aralık 2014, 10.00-17.00 saateri arasında
Adres:
Daha sonra açıklanacak
Ücret: öğrenci: 400 tl, tam: 450 tl


 Nasıl başvuracaksınız? Hikaye anlatıcılığı alanında yaptığınız çalışmaları içeren kısa özegeçmişinizle birlikte, atölyeye neden katılmak istediğinizi belirten bir niyet mektubunu masalanlaticiligi@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.




SUSE WEİSSE HAKKINDA


Potsdam’da yaşayan Suse Weisse; hikaye anltacısı, tiyatro pedagogu, yönetmen ve öğretim görevlisi olarak çalışmalarını Almanya’da ve Avrupa’nın farklı ülkelerinde sürdürmektedir. Suse, Avrupa’daki hikaye anlatıcılığı sahnesinin ve festivallerinin aranan isimlerinden olup,bu alanda bir çok ödüle de layık görülmüştür. Berlin Sanat Üniversitesi’nde “Storytelling in Art and Education” sertifika programı ve “Tiyatro Pedagojisi” Master Programında öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır. Bunun dışında Almanya’da; Erfurt Üniversitesi, Halle Martin-Luther ve Osnabrück Üniversitesinde Hikaye Anlatıcılığı alanında dersler vermiştir. Ayrıca Suse Avrupa’da Goethe Enstitüsü aracılığı ile bir çok farklı ülkede Anlatım Sanatı alanında yetişkinlerle, gençlerle ve çocuklarla çalışmalar yürütmekte, festivallerde hikayeler anlatmakta ve yeni anlatıcılar yetiştirmektedir.  http://www.suseweisse.de



Gerçekleştirdiği kimi projelerden seçmeler;



·         Potsdam’da bulunan ErzählWerk adlı derneğin kuruluşu



·         “Sprachlotsen” adlı Hikaye Anlatıcılığı topluluğunun kuruculuğu ve yönetmenliği



·         Dünyaya Açılan Bir Pencere (Ein Fenster zur Welt) adlı çok dilli hikaye anlatıcılığı grubunun kurucusu ve anlatıcısı



·         Potsdam‘da 2011 yılında gerçekleşen “Zimt und Zunder  adlı Hikaye Anlatıcılığı Festivalinin organizatörü ve Sanat Yönetmenliği



·         Berlin’deki “Offene Erzahlbühne ” adlı hikaye anlatıcılığı sahnesinin kuruculuğu ve organizatörlüğü,



·         Berlin’de okullarda ve kütüphanelerde anlatımların gerçekleştiği büyük bir proje olan “Erzaelzeit ” adlı projenin geliştirilmesi.



Here's a little update on how the shop's looking at the moment......





I'm sorry I haven't done much blogging lately; there always seems to be something more urgent (and more boring, like paperwork) that takes precedence.




My online shop has also been sorely neglected....I must rectify that soon!

HİKAYE ANLATICILIĞI ATÖLYELERİ

 2.MODÜL: MASAL ANLATICILIĞI ATÖLYESİ



“Masallar çocuklara uyumaları, yetişkinlere de uyanmaları için anlatılır." Jorge Bucay

Masal Anlatıcısı, masalın imajlarını sesi, sessizliği, bedeni ve sözcükleriyle boşluğa çizer ve böylece“masal evini” (Mustafa Ruhi Şirin) kurar. İşte bu, dinleyenin o eve girebilmesi için bir davettir. Dinleyen “masal evinin” odalarında gezerken, kendi anılarından oluşturur oturma odasını, kendi ruhunu katar mutfağa ve kendi hayallerinde oluşturduğu kahramanla içer çayını. Masal evini inşa etmek masal anlatıcılığı sanatının büyüsüdür. Anlatıcı bu evi nasıl kurar? Ve dinleyeni bu büyülü dünyaya nasıl çeker?

Masallar anlatıcısına ulaştığında birer iskeletten ibarettir. Anlatıcı, kendi imajlarından bir beden yapar, kendi hayallerinden bir elbise diker ve kendi ruhundan ruh üfler masalına. Böylelikle masal canlanmış, dinleyenin kulaklarıyla ve ruhuyla buluşmaya hazır hale gelmiş olur. Anlatıcı tüm bunları yaparken neye ihtiyaç duyar?

Bu atölyede, bu soruların cevabını araştıracak, “masal evinizi” nasıl kuracağınızı ve masal anlatıcılığı sanatının sırlarını öğreneceksiniz. Çocuğuna, eşine, öğrencilerine, arkadaşlarına veya bir dinleyici kitlesine masal anlatmak ve onları anlatımlarınızla büyülemek istiyorsanız o zaman bu atölye tam size göre.

Atölyenin temel çalışma başlıkları şöyledir;

• Söz-İmaj, İmaj-Söz
• Bilinçli söz söyleme, bilinçli konuşma
• İmajlar yaratma, yarattığı imajları görme
• Hafıza Teknikleri
• Hikayeyi Anlama
• Anlatım Teknikleri
• Anlatım Biçimleri
• Doğaçlama
• Anlatıcı, Dinleyici ve Hikaye arasındaki ilişki
• Beden Farkındalığı
• Mekan Farkındalığı
• Beden ve Mekan ilişkisi

Atölye Yürütücüsü: Nazlı Çevik
Katılımcı sayısı: max: 16, min: 8
Ne zaman: 8-9 Kasım 2014, 10.00-17.00 saateri arasında
Adres: Daha sonra açıklanacak
Ücret: Öğrenci: 300 TL, Tam: 350 TL

Başvuru için lütfen masalanlaticiligi@gmail.com adresine mail atınız.



                                                                             NAZLI ÇEVİK HAKKINDA

Foto: Filiz Telek
 1980 doğumlu olan Nazlı Çevik, Hikaye Anlatıcısı - Tiyatro ve Dans Pedagoğudur. 1999 yıllında İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinde okurken Tiyatro ve Çağdaş Dans ile tanışmış ve sanatı kendine meslek olarak edinmeye o yıllarda karar vermiştir. Tiyatro Manga ve Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Deneme Sahnesinde Tiyatro Eğitimini, Oluşum Drama Enstitüsünde de Drama Liderlik Programını tamamlamıştır. Ayrıca ÇADTAL adlı dans grubunda dans etmiş, ÇATI, Dans Buluşma gibi birçok kurumda Modern ve Çağdaş Dans, Kontakt Doğaçlama, Yoga, Butoh derslerine katılmıştır. İstanbul'da çeşitli anaokullarında ve okullarda 4 yıl drama liderliği yaptıkta sonra, 2007 yılında Berlin'e gidip, 2008- 2011 yılları arasında Berlin Sanat Üniversitesi'nde Tiyatro Pedagojisi alanında Yüksek Lisans Eğitimini tamamlamıştır. Hikaye Anlatıcılığı ile yüksek lisans eğitimi esnasında Prf.Dr. Kristin Wardetky sayesinde tanıştıktan sonra, bu alanda Almanya ve Avrupa'nın en önemli isimleriyle çalışmıştır. 2011-2013 yılları arasında yine aynı üniversitenin 1.5 yıl süren 'Künstlerisches Erzählen, Storytelling in Art and Education- Sanatsal Anlatım, Eğitimde ve Sanatta Hikaye Anlatıcılığı' programını bitirmiştir. Ayrıca Berlin'de, Koreograf ve Dans Pedagoğu olan Nadja Raseweski'den 'Yaratıcı Dans ve Okul' eğitimini aldıktan sonra, Dock11 Çağdaş Dans Okulunun 'Dans Pedagogluğu' eğitimini de başarıyla tamamlamıştır.

Çocuklara ve yetişkinlere Türkiye’de ve Almanya’da türkçe ve almanca hikayeler anlatan Nazlı Çevik, 2013 Mart ayından beri İstanbul’da yaşamaktadır. Ayrıca İstanbul’da ve farklı illerde Hikaye Anlatıcılığı eğitimleri vermekte, Hikaye Anlatıcılığının Türkiye’de yeniden hatırlanması, geliştirilmesi ve uluslararası platformlara taşınması için çalışmalarına devam etmektedir.


Gerçekleştirdiği Kimi Projeler:

• Gençlerle KULAK VER BANA/LEIH MIR DEIN OHR adlı uluslararası hikaye anlatıcılığı projesi (2014-2016)

• 2013 1. Uluslararası Şirince Masallar Festivali organizasyonu, küratörlüğü ve masal anlatıcılığı

• 2009-2013 yıllarında Berlin çapındaki okullarda ve yuvalarda sürdürülmekte olan 'ErzählZeit (Anlatım Zamanı)' adlı Projede, farklı kurumlarda (okullar, kültür merkezleri, yuvalar) ve Festivallerde Hikaye Anlatıcılığı

• 2012’de Kadınlarla “Frauen Geschichten aus dem Brunnenviertel (Brunnnen Mahallesinden Kadın Hikayeleri)” adlı Hikaye Anlatıcılığı projesini gerçekleştirdikten sonra, yine aynı grupla bu projenin devamı olan ikinci projenin ‘Bana Bir Masal Anlat Anne’ yönetmenliği

• 2010-2013 yılları arasında Astrid-Lindgren Çocuk Tiyatrosunda TUKI (Tiyatro ve Anaokulları) adlı projede ve Paradiesvögel adlı yuvalarda ve SOS Çocuk, “Theater im Urlaub (Tatilde Tiyatro)” adlı dernek bünyesinde İtalya’da çocuklarla tiyatro, dans ve hikaye anlatıcılığı

• 2012’de Berlin’in Çağdaş sanat Müzelerinden biri olan Hamburger Bahnhof’da gençlerle ‘Heimspiel (Memleket Oyunu)’ adlı Performans projesi

• Tiyatro Pedagogları mesleki eğitim semineri olan 'SICHTEN XIII' (2011) de çok kültürlü tiyatro alanında Atölye Çalışmaları

• 2009-2010 yıllarında Ballhaus Naunynstraße adlı Tiyatroda, Koregraf Canan Erek ile birlikte 'Die Wunschreisse (Arzulanan Yolculuk)', 'Klassenfahrt (Sınıf Gezisi)', adlı Dans Tiyatroları, yine aynı tiyatroda 2011 yılında 'TUSCH' (Tiyatro ve Okul) projesi kapsamında 'Endlich (Sonunda)' adlı Dans Tiyatrosu

• Berlin Sanat Üniversitesi'nde (2010) 'Woher und Wohin (Nereden Nereye)' adlı Dans Tiyatrosu

• Çocuk Sanat Akademisinde (2011) 'Weissnicht (Bilmiyorum)' adlı Dans Tiyatrosu

• Moses Mendelsohn Lisesinde (2010) 'Mein Leben ist voller Glück (Yaşamım Mutlulukla Dolu)’, (2012) ‘Wir haben es drauf (Bunu yapabiliyoruz)’ adlı Tiyatro Oyunu

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...