Hayal Kuşu Masalı
Ülkenin birinde Şahane adında akıllı, iyi bir prenses yaşarmış. Prenses Şahane, kralın üç çocuğundan biriymiş. Kralın danışmanının kızı olan Harika dışında sarayda yaşayan herkes Şahane’yi çok severmiş. Harika, Şahane’yi çok kıskanırmış. “Kralın kızı o değil, ben olmalıydım. Ondan daha güzel ve daha zekiyim,” diye düşünüyormuş.
Harika, ismi gibi güzel bir kızmış. Bırakın sarayı ülkede onun gibi güzel bir kız yokmuş. Çok da zekiymiş. Küçük yaşına rağmen üç dil öğrenmiş. Prensesle yaşları aynıymış. Prenses ondan bir hafta büyükmüş. Harika, “Kralın kızı belki de bendim. Yanlışlıklı bizi karıştırdılar mı acaba?” diye bile düşünüyormuş. Kendini prenses olmaya layık görüyormuş. Zaten sarayın içinde giyinip öyle bir dolaşıyormuş ki tanımayanlar onu kralın kızı zannederlermiş.
Harika, Şahane’nin çok sevilmesine sinir oluyormuş. “Ben daha güzelim, daha zekiyim, neden beni daha çok sevmiyorlar?” diye düşünerek canı sıkılıyormuş. “Prenses olduğu için onu çok seviyorlar herhalde” diyerek kendini avutuyormuş. Oysa herkes güzel huyundan dolayı Şahane’yi çok seviyormuş. Şahane, herkese saygılı, yardımsever, iyi bir çocukmuş.
Günlerden bir gün Şahane hastalanmış. Doktorlar onun ağır bir hastalık geçirdiğini, uzun bir süre yatması gerektiğini söylemişler. Ayrıca mikrop kapmasın diye odasına ziyaretçi girmesini de yasaklamışlar.
Şahane’nin hastalığına Harika dışında herkes çok üzülmüş. Aradan bir ay geçmiş. Harika, Şahane’yi görmeyi çok istiyormuş. Onu hasta ve mutsuz görmek onu mutlu edecekmiş.
Harika gidip önce padişahla, sonra doktorlarla konuşmuş. Şahane’yi çok özlediğini söylemiş. Doktorlar çok kısa bir süre onu görebileceğini söylemişler. Harika doğru Şahane’nin odasına koşmuş. Odaya girdiğinde Şahane kitap okuyormuş. Harika’yı görünce yüzüne ağzını ve yüzünü kapatan bir maske takmış. Harika tedirgin olmuş, ondan biraz uzakta durmuş,
-Hastalığın bulaşıcı mı, onun için mi taktın o maskeyi? diye sormuş.
Şahane:
-Hayır bulaşıcı değil, korkma, demiş. Ben bu maskeyi kendimi korumak için taktım. Hasta olduğum için dışardan gelebilecek mikroplara karşı kendimi korumam gerekiyor.
Harika rahatlamış. Yanına yaklaşıp yatağın yanında ki sandalyeye oturmuş.
-Sen bu maskeyle dışarı çıkmaya utandığın için mi hiç odadan çıkmıyorsun, diye sormuş.
Şahane başını sallamış.
-Hayır, demiş. Neden utanayım ki. Şu anda doktorlar izin vermiyor. Onlar izin verdiği zaman iyileşene kadar maskemi takıp çıkacağım.
Harika şaşırmış,
-Ama herkes sana tuhaf tuhaf bakar, demiş.
Şahane,
-Hiç kimsenin bakışı beni ilgilendirmez, demiş. Ben sağlığımı korumak için ne gerekiyorsa onu yaparım.
Harika onun eskisi gibi güler yüzlü olmasından rahatsız olmuş.
-Senin için çok üzülüyorum, biraz zayıflamışsın, demiş.
Şahane:
-Üzülme, demiş. Ben iyileşeceğime inanıyorum.
Harika:
-Hasta olduğun için çok üzülüyorsun değil mi? diye sormuş.
Şahane:
-Hasta olduğumu ilk öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Tabi ki hasta olmak istemezdim. Bir gün doktorum dedi ki “Üzüntü minik bir böcek gibidir. İnsanın beynini kemirir. İyileşmene izin vermeyeceği gibi başka hastalıklara da sebep olur.”
Harika;
-Üzüntü böceğimi? diye hayretle sormuş.
Şahane:
-Evet, demiş. Üzüntü böceğini kendinden uzak tuttuğun sürece her hastalığı yenebilirsin dedi doktorum. O yüzden artık durumumu kabullendim, üzülmüyorum.
Harika onu üzmeye çalışıyormuş.
-Ama kafeste ki bir kuş gibi bu odaya mahkumsun. Hiçbir yere gidemiyorsun. Ben olsam çok üzülürdüm.
Şahane gülümsemiş.
-Sen benim hiçbir yere çıkmıyorum dediğime bakma. Hiç kimsenin görmediği yerlerde geziyorum ben, demiş.
Harika:
-Geziyor musun? diye sormuş şaşkınlık içinde.
Şahane:
-Evet benim bir kuşum var. Beraber uçup gidiyoruz. Birlikte her yeri geziyoruz.
Harika bunu duyar da yerinde durur mu? O gezmeleri senin elinden alayım da gör diye düşünmüş. Hemen yerinden fırlamış.
-Benim bir işim vardı onu hatırladım, deyip çıkmış odadan.
Doğruca kralın yanına gitmiş. Odada yattığını zannettiği kızının bir kuşun üzerine binip gezdiğini anlatmış.
Kral’da pek şaşırmış bu işe. Şahane’nin yanına gidip konuşmuş. Daha sonra Şahane Harika’yı odasına çağırtmış. Harika biraz korkmuş. Babasına kuşla gezdiğini haber verdiği için Şahane’nin kendisine kızacağını zannetmiş. Oysa Şahane’nin hiç de kızgın bir hâli yokmuş.
Şahane:
-Gel Harika. Sözümün devamını dinlemediğin için söylediklerimi yanlış anlamışsın, demiş.
Harika:
-Hiç de yanlış anlamadım, demiş. Gezdiğini söyledin, ben de senin iyiliğin için gidip babana haber verdim. Gezersen iyileşemezsin ki. Senin iyileşmek için yatıp dinlenmen gerekiyor. Ben senin iyiliğin için yaptım.
Şahane:
-Teşekkür ederim arkadaşım ama yanlış anlamışsın. Evet geziyorum ama yattığım yerden geziyorum, demiş.
Harika şaşırmış.
-Kuş çok mu büyük, üzerinde karyola mı var? diye sormuş hayretle.
Şahane gülmüş.
-O gerçek bir kuş değil ki, demiş. O benim hayal kuşum. Yatağımda uzanırken gözlerimi kapatıyorum, o zaman yanıma geliyor ve birlikte geziyoruz. Geçmişe gidiyoruz, geleceğe gidiyoruz… Masallar kuruyoruz. Ben değişik değişik masallarda kahraman oluyorum. Bazen yemyeşil bir ormana gidiyorum, etrafımda pek çok hayvan oluyor. Onlarla oyunlar oynuyorum. Bazen fakirlere yiyecek götürüyorum. Yalnız kalmış üzgün insanlara arkadaş oluyorum. Bazen sarayın bahçesine iniyorum. Sizlerle oyunlar oynuyorum. Yani hayal kuşumla istediğim her şeyi yapıyorum.
Harika’nın canı sıkılmış.
-Bu hayal kuşunun gelmesine engel olacak, onu kaçıracak bir şey yok mu? diye sormuş umutsuzca.
Şahane:
-Maalesef var, demiş.
Harika heyecanla sormuş.
-Hayal kuşunu ne kaçırıyor?
Şahane:
-Üzüntü böceği, demiş. Hayal kuşuyla, üzüntü böceği birbirini hiç sevmiyor. Biri gelince diğeri mutlaka kaçıyor. O yüzden hiçbir şeye üzülmemeye çalışıyorum ki hayal kuşum kaçmasın. Üzüntü böceği beynimi kemirmesin. Ne zaman hayal kuşuma binersem işte o zaman üzüntü böceği arkasına bakmadan kaçıyor.
Harika:
-Amaaan, demiş ayağa kalkarken. Ben gidiyorum, ne hâlin varsa gör.
Harika, kıskançlık duygularıyla çıkmış odadan. Şahane ise gözlerini kapatmış hayal kuşuyla birlikte tatlı bir gezintiye çıkmış.
Harika, ismi gibi güzel bir kızmış. Bırakın sarayı ülkede onun gibi güzel bir kız yokmuş. Çok da zekiymiş. Küçük yaşına rağmen üç dil öğrenmiş. Prensesle yaşları aynıymış. Prenses ondan bir hafta büyükmüş. Harika, “Kralın kızı belki de bendim. Yanlışlıklı bizi karıştırdılar mı acaba?” diye bile düşünüyormuş. Kendini prenses olmaya layık görüyormuş. Zaten sarayın içinde giyinip öyle bir dolaşıyormuş ki tanımayanlar onu kralın kızı zannederlermiş.
Harika, Şahane’nin çok sevilmesine sinir oluyormuş. “Ben daha güzelim, daha zekiyim, neden beni daha çok sevmiyorlar?” diye düşünerek canı sıkılıyormuş. “Prenses olduğu için onu çok seviyorlar herhalde” diyerek kendini avutuyormuş. Oysa herkes güzel huyundan dolayı Şahane’yi çok seviyormuş. Şahane, herkese saygılı, yardımsever, iyi bir çocukmuş.
Günlerden bir gün Şahane hastalanmış. Doktorlar onun ağır bir hastalık geçirdiğini, uzun bir süre yatması gerektiğini söylemişler. Ayrıca mikrop kapmasın diye odasına ziyaretçi girmesini de yasaklamışlar.
Şahane’nin hastalığına Harika dışında herkes çok üzülmüş. Aradan bir ay geçmiş. Harika, Şahane’yi görmeyi çok istiyormuş. Onu hasta ve mutsuz görmek onu mutlu edecekmiş.
Harika gidip önce padişahla, sonra doktorlarla konuşmuş. Şahane’yi çok özlediğini söylemiş. Doktorlar çok kısa bir süre onu görebileceğini söylemişler. Harika doğru Şahane’nin odasına koşmuş. Odaya girdiğinde Şahane kitap okuyormuş. Harika’yı görünce yüzüne ağzını ve yüzünü kapatan bir maske takmış. Harika tedirgin olmuş, ondan biraz uzakta durmuş,
-Hastalığın bulaşıcı mı, onun için mi taktın o maskeyi? diye sormuş.
Şahane:
-Hayır bulaşıcı değil, korkma, demiş. Ben bu maskeyi kendimi korumak için taktım. Hasta olduğum için dışardan gelebilecek mikroplara karşı kendimi korumam gerekiyor.
Harika rahatlamış. Yanına yaklaşıp yatağın yanında ki sandalyeye oturmuş.
-Sen bu maskeyle dışarı çıkmaya utandığın için mi hiç odadan çıkmıyorsun, diye sormuş.
Şahane başını sallamış.
-Hayır, demiş. Neden utanayım ki. Şu anda doktorlar izin vermiyor. Onlar izin verdiği zaman iyileşene kadar maskemi takıp çıkacağım.
Harika şaşırmış,
-Ama herkes sana tuhaf tuhaf bakar, demiş.
Şahane,
-Hiç kimsenin bakışı beni ilgilendirmez, demiş. Ben sağlığımı korumak için ne gerekiyorsa onu yaparım.
Harika onun eskisi gibi güler yüzlü olmasından rahatsız olmuş.
-Senin için çok üzülüyorum, biraz zayıflamışsın, demiş.
Şahane:
-Üzülme, demiş. Ben iyileşeceğime inanıyorum.
Harika:
-Hasta olduğun için çok üzülüyorsun değil mi? diye sormuş.
Şahane:
-Hasta olduğumu ilk öğrendiğimde çok üzülmüştüm. Tabi ki hasta olmak istemezdim. Bir gün doktorum dedi ki “Üzüntü minik bir böcek gibidir. İnsanın beynini kemirir. İyileşmene izin vermeyeceği gibi başka hastalıklara da sebep olur.”
Harika;
-Üzüntü böceğimi? diye hayretle sormuş.
Şahane:
-Evet, demiş. Üzüntü böceğini kendinden uzak tuttuğun sürece her hastalığı yenebilirsin dedi doktorum. O yüzden artık durumumu kabullendim, üzülmüyorum.
Harika onu üzmeye çalışıyormuş.
-Ama kafeste ki bir kuş gibi bu odaya mahkumsun. Hiçbir yere gidemiyorsun. Ben olsam çok üzülürdüm.
Şahane gülümsemiş.
-Sen benim hiçbir yere çıkmıyorum dediğime bakma. Hiç kimsenin görmediği yerlerde geziyorum ben, demiş.
Harika:
-Geziyor musun? diye sormuş şaşkınlık içinde.
Şahane:
-Evet benim bir kuşum var. Beraber uçup gidiyoruz. Birlikte her yeri geziyoruz.
Harika bunu duyar da yerinde durur mu? O gezmeleri senin elinden alayım da gör diye düşünmüş. Hemen yerinden fırlamış.
-Benim bir işim vardı onu hatırladım, deyip çıkmış odadan.
Doğruca kralın yanına gitmiş. Odada yattığını zannettiği kızının bir kuşun üzerine binip gezdiğini anlatmış.
Kral’da pek şaşırmış bu işe. Şahane’nin yanına gidip konuşmuş. Daha sonra Şahane Harika’yı odasına çağırtmış. Harika biraz korkmuş. Babasına kuşla gezdiğini haber verdiği için Şahane’nin kendisine kızacağını zannetmiş. Oysa Şahane’nin hiç de kızgın bir hâli yokmuş.
Şahane:
-Gel Harika. Sözümün devamını dinlemediğin için söylediklerimi yanlış anlamışsın, demiş.
Harika:
-Hiç de yanlış anlamadım, demiş. Gezdiğini söyledin, ben de senin iyiliğin için gidip babana haber verdim. Gezersen iyileşemezsin ki. Senin iyileşmek için yatıp dinlenmen gerekiyor. Ben senin iyiliğin için yaptım.
Şahane:
-Teşekkür ederim arkadaşım ama yanlış anlamışsın. Evet geziyorum ama yattığım yerden geziyorum, demiş.
Harika şaşırmış.
-Kuş çok mu büyük, üzerinde karyola mı var? diye sormuş hayretle.
Şahane gülmüş.
-O gerçek bir kuş değil ki, demiş. O benim hayal kuşum. Yatağımda uzanırken gözlerimi kapatıyorum, o zaman yanıma geliyor ve birlikte geziyoruz. Geçmişe gidiyoruz, geleceğe gidiyoruz… Masallar kuruyoruz. Ben değişik değişik masallarda kahraman oluyorum. Bazen yemyeşil bir ormana gidiyorum, etrafımda pek çok hayvan oluyor. Onlarla oyunlar oynuyorum. Bazen fakirlere yiyecek götürüyorum. Yalnız kalmış üzgün insanlara arkadaş oluyorum. Bazen sarayın bahçesine iniyorum. Sizlerle oyunlar oynuyorum. Yani hayal kuşumla istediğim her şeyi yapıyorum.
Harika’nın canı sıkılmış.
-Bu hayal kuşunun gelmesine engel olacak, onu kaçıracak bir şey yok mu? diye sormuş umutsuzca.
Şahane:
-Maalesef var, demiş.
Harika heyecanla sormuş.
-Hayal kuşunu ne kaçırıyor?
Şahane:
-Üzüntü böceği, demiş. Hayal kuşuyla, üzüntü böceği birbirini hiç sevmiyor. Biri gelince diğeri mutlaka kaçıyor. O yüzden hiçbir şeye üzülmemeye çalışıyorum ki hayal kuşum kaçmasın. Üzüntü böceği beynimi kemirmesin. Ne zaman hayal kuşuma binersem işte o zaman üzüntü böceği arkasına bakmadan kaçıyor.
Harika:
-Amaaan, demiş ayağa kalkarken. Ben gidiyorum, ne hâlin varsa gör.
Harika, kıskançlık duygularıyla çıkmış odadan. Şahane ise gözlerini kapatmış hayal kuşuyla birlikte tatlı bir gezintiye çıkmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder