Gözlük Masalı

> Gözlük Masalı

Gözlükçünün vitrininde duran gözlüğün canı sıkılmaya başlamıştı. Artık kendini eğlendirecek bir şeyler bulmak istiyordu. Şu ana kadar gözleri bozuk olan hiçbir çocuk o gözlüğü istememişti. Vitrinde duran bütün gözlük arkadaşları satılmıştı ama o hala bekliyordu.Güzel bir gözlük sayılırdı aslında. Hiç çirkin değildi ama pembe çerçevelerinin yanındaki sarı renk biraz kötüydü galiba. O yüzden de hiçbir çocuğun ilgisini çekmiyordu. “İşte” diye bağıracaktı az kalsın, işte çocuklardan biri vitrinden ona bakıyor ve annesini kolundan çekerek onu gösteriyordu. Daha güzel durmaya çalıştı. Çerçevesinin camlarını daha çok parlattı. Ve çocukla annesinin içeri girerek onu almalarını beklemeye başladı.

Çocuk annesini kolundan çekiyor, annesi de onu başka bir yöne doğru çekiyordu. Bu çekişme birkaç dakika sürdü.Daha sonra çocuk ağlamaya başladı . Annesi çocuğun ağlamasına dayanamamıştı işte. Mağazanın kapısına doğru yürüdüler ve içeri girdiler.

Pembe çerçeveli gözlük, şöyle arkasına dönüp içeride olup bitenleri seyretmek istiyordu ama bir türlü olmuyordu işte. O kendi kendine düşünüp dururken, vitrinin sürgülü camı açıldı ve bir el gözlüklerin bulunduğu yere doğru uzandı. Yanındaki gözlükleri işaret etti ama o da ne ? İçeri uzanan el bizim pembe çerçeveli gözlüğe dokundu ve orda kaldı. Sonra parmaklarıyla onu tuttu ve camekandan alındığını hissetti. Birkaç dakika sonra o sevimli çocuğun gözlerinin üstünde, etrafı daha iyi görmesini sağlamak üzere bir yolculuğa çıkmıştı ve öyle mutluydu ki...

Etiketler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...