İç ses yazılarımı yazmaya başladığımdan bu yana bu kadar şiddetli ve net cümleler kurmuş muydu iç sesim bilmiyorum ?
Gerçi iç ses mevzusunda da durum senin için çok net olsa da bunu somutlaştırmak, cümleleştirmek, ''ya işte öyle bir his''ten öteye götürmek biraz zor.
Bu aralar hayatımda bir sürü şey değişmişken birçok şey de sanki hiç değişmemiş gibi. Yıllardır geçtiğim yollardan geçiyorum, hep aynı kapıdan giriyorum. Doğduğumdan günden beri evim dediğim eve dönmüyorum ama mesela. İş çıkışı geldiğim ve geçici olduğunu bildiğim bir düzende yeni bir yaşam alanım var.
Yeni yaşamımda -ya da işimde mi demeliyim bilmiyorum.Ne kadarı yaşamım ne kadarı işim henüz kestiremiyorum. Malum hem yaşamda hem de iş mevzularında çaylaklık - kendimi bazen bir similasyonun içindeymişim gibi hissediyorum. Sanki birileri bir oyun kurmuş ben de onların oyununa katılmak isteyen yeni arkadaşmışım. Süre bitip gerçeğe dönme zamanı geldiğinde çıkıp gideceğim bir oyun parkı belki. Ama öyle basitleştirmek, küçümsemek için değil bu tanım.
Bu güne kadar hissetmediğim bir sakin heyecan.
Eli sopalı gerçek dünya zebanilerinden bağımsız hem gerçek hem değil gibi.
Sanki bazen de ben çerçevenin içinden çıkıyorum da öyle uzaktan izliyorum gibi. İçimdeki ses kulağıma sürekli hikaye, hikaye diye sesleniyor. Uzun zamandır duymadığım kadar yüksek sesle bağırıyor. Kitapta yazmayan, insan ruhundan, karakterinden akıp gelen bir sürü tanım dolaşıyor zihnimde ve gözümün önünde. Kibarlık, sorumluluk, patronluk, öğretmenlik, öğrencilik, dostluk, sorumsuzluk ... liste böyle uzayıp gidecek belli ki. Bir çeşit laboratuvar gibi. Ne yapman gerektiğinin tarafsızca öğretildiği ama nasıl yapman gerektiğini tek başına görerek, duyarak, anlayarak çakman gereken bir laboratuvar. -Evet sevdim galiba bu tanımı. -
Yapılacakları öğrenmek kolay. Yapmak gerekenleri bilmek zaman işi.
Mesele o görünen her şeyin içinden hikayeni bulmakta. Sana ait olanı çakmakta.
Kendini duymakta.
Çünkü hiçbir şeysiz sadece sana ait kıldıklarını ve iç sesini duyduğunda ; belki tam da orada başlıyor sana ait ne varsa.
Belki de tam o anda
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Rare Disease Day and the promises of personalized medicine
O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...
-
Pakistan dizileri Hint dizilerinden farklı. Onlar gibi coşkulu olmuyor genelde. Bu yüzden yarım bıraktıklarım hayli fazla. Ama bu dizi ...
-
Pakistan dizisi önyargımı biraz olsun kıran bir dizi izledim geçenlerde. Baştan söyleyeyim Hindistan dizilerindeki gibi rüzgarlar essi...
-
W e discussed a Japanese pachinko machine in an earlier post , a pinball machine, as an example of the difference between randomness and det...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder