‘’Fikrimizi atmosferde , karakterlerde,farklı karakterler arasındaki
çatışmalarda boğmayı tercih ettik.Hayatın benzersiz yönünü göstermek ve sıradan olanı
benzersiz olanla ifade etmek, sonsuz derecede
büyük olanı ,sonsuz derecede küçük olanla ilişkilendirme becerisi beni
her zaman etkilemiştir.’’
BERGMAN
Sıcak bir yaz sabahı…
Okulları kapanınca tatilleri başlamayacak kadar büyümüş olduklarını fark eden genç insancıklar ..
Biten okullar, edilen yeminler , kurulan sofralar , atılan kahkahalar , aydınlanan gün …
Her şeyin normal seyrinde ilerlediği bir sabah aslında …
Hayata daha kolay karışmaya sağlayacağını düşündüğü ehliyeti almak çin direksiyon dersi alan genç bir kadın , direksiyon dersi veren altmış sekiz yaşında bir adam . Dersler ilerlemiş artık direksiyonda sohbet edebilme kıvamına gelmiş öğrenci.
O gün de işte havadan sudan geçmişten bugünden konuşuluyordur. Gayet anlaşılabilir bir yaşanmamışlık hırsı ile siz çok şanslısınız bizim zamanımızda diye başlayan zamane gençlerinin sahip olduğu ! özgürlüklerden hesap soran tonlamalarla devam eden bir sohbet vardır arabada.
Direksiyondaki genç kadın arabayı ‘stop ettirmemek ‘ için debriyaj fren dengesi hakkında kendi içinde geometrik hesaplar yapmaya çalışırken hoca sanki dün akşam ne yediğini anlatıyormuşcasına sakin sakin konuşmasına devam etmektedir.
‘’ Siz çok şanslısınız.Bizim zamanımızda analar babalar her şeye karışırdı. Ben Kabataş Lisesindeydim okuyamadım ama orayı eee babamların durumu çok iyi değildi . Oradaki zengin çocuklarına ayak uyduramadım sanat okuluna geçtim. Annem hiç istemedi. Neyse okul bitti askerlik falan memurluk sınavlarına soktular beni . Girmek istemedim sınava ,çünkü o zamanlar memura kız vermezlerdi.E maşımda bir memur maaşının üç katı falandı. Kazanamayayım diye kopya çektim sınavda hoca beni yakalasın da sınavdan atsın diye yakaladı da . Tam çıkarken sınıftan başka bir tanesi tuttu beni kağıdımda görmüş sanat okulu mezunu olduğumu postaneye teknik bölüme gel dedi. Girdim otuz sene altı ay çalıştım PTT de. Ben çalışırken orada 24 yaşındayım benle yaşıt memur bayan bir arkadaş vardı sevdik birbirimizi. Peder bey birgün bizi birlikte görmüş olmaz o iş dedi ‘’
- Neden olmaz dedi.
‘’ Nişan atmışmış o zamanlar nişan atmak evlenip boşanmakla bir, o kızı bana almazmış . Ben olmaz istiyorum dedim , araya birilerini soktu kızın tayinini trakya ya aldırdı. Ben bir sene gittim geldim . Anneme dedim bu kızı iste diye. Annem gitmiş bizim oğlan sizin kızı sevmiş babasının oluru yok ama biz usulen geldik istemeye demiş. Şimdi senin babana böyle deseler kovmaz mı adam gelen görücüyü.Kovar tabi. Babası beni kenara çekti oğlum biliyorum bir senedir sen bizim kapımızdasın kızımı seviyorsun istersen iç güveyi olarak gel dedi ama ben yediremedim kendime. İç güveyi ne biliyor musun ?
- Evet damat gelinin ailesinin yanına taşınıyor.
‘’ Evet öyle olmazdı sonra yarın bir gün biz seni adam ettik derler yediremem gururuma diye kabul etmedim. Kısa bi zaman sonra evlendi bana da sen de evlen unut beni dedi. Dinledim onu önüme ilk çıkan insanla nişanlandım.’’
- Şimdi seviyor musunuz peki eşinizi ?
‘’İşte evlendik çoluk çocuk. O zaman nişanlıyken dedimdi ben sana aşık değilim, aşık olamıyorum diye Sen ne yaparsın böyle bir durum karşısında? ‘’
- Bilmem nişanı atardım herhalde .
‘’ O gitti intihar etti . Sonra da evlendik . ‘’
…
‘’ Otuz sene sonra, birkaç yıl önce ,Mecidiyeköy’de gördüm onu . Yarım saat takip ettim o da anladı,beni tanıdı. Ama ne o konuştu ne ben . Ne konuşacaksın ki ‘’
…..
‘’ Şimdi sola sinyal ver ayağını gazdan çek sola gir .Heyecanlanmazsan alırsın ehliyeti ‘’
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder