Artık tahta sıralara oturulmuyor okullarda bildiğim kadarıyla ama ben doğum tarihim sebebiyle kaçırmış olduğum birçok kıymetli şeye rağmen şükür tahta sıralara yetiştim.Bizden önceki öğrencilerin üzerlerine isimlerini,yaşanılan özel günlerin tarihleri yazdığı tahta sıralar.
Öğretmenlerimiz kızardı ilkokuldayken okulun - yani devletin ama asla bizim değil- malına zarar verdiğimiz için. Ben bunun bir zarar verme olduğunu düşünmezdim o yıllarda -ki çalışkan olmanın bedeli olan kurallara uyma zorunluluğunun nasıl da ağır bir yük olduğunu bilmeden omuzlarımda gururla taşıdığım zamanlardı- ki hala düşünmüyorum.
Bir sonsuz olma çabasıydı kazınan her harf, yani yazılan şiirin , bulunan şifanın,çekilen filmin hatta belki de yaşamın kaynağı olan bir dürtünün en naif haliydi. İlk aşkların baş harfleri sanki sonsuza dek sürecek bir heyecanla kazınıyordu sıralara matematik derslerinde. Teneffüs aralarında on dakikalık ‘’genç’’liklere sıkıştırılan çocuk aşklar sonsuzlaştırıyordu iki harf ve bir kalp simgesiyle.
Sadece aşkların romantik panosu değildi sıralarımız küçük iktidar oyunları oynağımız yaşam alanlarımızdı. Zaman zaman silgiler boya kalemleri ortaya dökülüp kolektif bir yaşam sürülür zaman zaman edilen kavgalar sonucu tam oraya bir hudut çizilirdi kurşunun yetişkinler dünyasındaki tahribatından habersiz masum kalemlerimizle ve kavganın ateşiyle kurallar belirlenirdi.
Kimse kendi bölgesi dışındaki alana taşmayacak , herkes kendi eşyasını kullanacak…
O hudut savaşlarını hatırlıyorum ama barışmalar yok zihnimde ; muhtemelen fark etmeden aşıveriyorduk sınırları . Kalbimize ve doğal olarak duygulara en yakın olduğumuz yıllardı. Çocuktuk hesapsızca kızıp fark etmeden, çetele tutmadan barışıyorduk. Savaş da barış da yetişkinlerin sinsi planlarından uzak kalbe en yakın ve en yalın haliyle var oluyordu hayatımızda.
Sonrası zaman…
Kalpten uzaklaşmaya başladığımız yıllar ve nereye gidileceği belirsiz ,zaman zaman tekinsiz yollar.
Şimdi ruhumda kendimle ve dünyayla kavga etmenin sonucu kalın bir hudut.
Bir tarafımda dünüm,çocukluğum,hayallerim,alıştıklarım,korkularım,evlatlığım,öğretilmiş doğrularım …
Çok iyi tanıdığım, göz yaşlarını bildiğim ,başarı kabul edilen başarmaları sonucu etrafındaki takdiri birlikte kabul ettiğim , çocukluğunun tüm kırık yönlerine dokunduğum, korkularını anlayabildiğim yanım. Gerçekte de güneşin küçükken çizdiği resimlerdeki gibi dağların arasından gülümsediğini zanneden, umut eden bir kız çocuğu. Tedirgin , kararsız belki de korkak.
Diğer tarafımda geleceğim,gençliğim,kadınlığım,hedeflerim,merakım,umudum,öfkem,özgürlüğüm,masalım…
Sorular sormaya başlamış , bilmenin dayanılmaz ağırlığına karşı hayatın inanılmaz bilgeliğine sığınmayı şifa edinmiş , sevmelerin riskine gözü kara dalmış , vazgeçilmenin yalnızlığıyla büyümüş , ölümle tanışmış, zalime karşı tepeden tırnağa öfke ile dolmuş, yetişkinliğin acımasız umutsuzluğuyla mücadele eden yanım. Yaşadım diyebilecek gibi yaşamak isteyen , hayal sandıklarını açmaya hazır , heyecanı nefesini kesen köksüz ve özgür yanım.
İçimde bunlar olurken dışımda kendime benzettiğim ortadan ikiye bölünmüş bir ülke.
Bir yanı bahar bahçe ,aydınlık ,ağaç ,deniz ,söz ,müzik ,sevda ,mavi ,özgürlük …
Diğer yanı zalimin zulmü altında acıyla kavrulan güzel bir ülke.
Bağrında zulmü ve şifayı koyun koyuna saklayan topraklar.
İnsanın iliklerine işleyen geçmiş mirası acılar yetmezmiş gibi hayatı kabusa çeviren kapkara bir canilik düştü bizim de payımıza. Bu yüzden gözümü kapatıp anneme masallar anlattırmak istiyorum bazen , görmeyeyim , duymayayım , bilmeyeyim istiyorum .Korkak yanıma sığınıyorum ne olacak ki bu şekilde yaşayabilen milyonlarca insan var diyorum.
Öyle anlarda öfkem okkalı bir tokat sallıyor, unutmayacaksın diyor, göreceksin ,bileceksin ,hayat sandığın gibi bir şey değil bunu bir kere keşfettikten sonra her başın sıkıştığında sığınamazsın korkmalarına,susmalarına ; bunca acıya karşı yapacağın bir şey elbette var bunu bulmak zorundasın diye inletiyor içimin duvarlarını.
Tıpkı çocukken olduğu gibi aşacaksın içinin sınırlarını. Karışacaksın dününe ve yarınına...
Dününden gelerek yarınına gidebilmeyi öğreneceksin. Ve bugününde sen olacaksın . Bir kere sordun sorularını , bir kere gördün artık susamazsın.
Yapacağın bir şey elbette var , bir amacı var nefesinin ..
Bulmak zorundasın diyor
Şu an elinden gelen tek şey ağlamaksa ağla
ama bir gün o yaşa şifa olmak zorundasın
bunu
unutma !!!
umutla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder