Sevilesi bir aydır Mayıs bence. Okullarda öğretmenler geziler düzenlemeye başlar , beden dersleri daha bir anlam kazanır. Çiçekler açar, kısa kollular dolaplara yerleştirilmeye başlanır, sinemaya değil de sahillere gidilmeye başlanır, tatil planları yapılır parası olsun olmasın herkes bir şeyler planlar kimisi köye gitmeyi ister kimisi kaynının yazlığına.
Aslına bakılırsa güzel bir aydır Mayıs. Yaz meyveleri bir bir düşer masaya hem de öyle sadece zengin sofrasına değil sana bana da düşer yemyeşil erikleri yemek ,gelecek kirazlara hazırlanmak . Balkonlarda oturmaya başlar şanslı olanlarımız. Hayatın balkonsuzluk sunduğu şanssızlarımıza da açıveriririz balkonları ve paylaşırız birer fincan kahveyi. Akşam ezanı geç okunur sokakta kalma saati uzar çocukların. Çocukluğun büyüsü erik ağaçlarının dibinde olamasa da egzoza da karışsa oynamak telaşı,rağmenlere rağmen yine aynı saf büyüdür. Sokaklara çocuk sesleri yayılır .
Bana sorarsanız güzel zamandır derdim Mayıs.
Büyümenin sadece büyümek olduğunu zannediyor muşum meğer.
Büyümek ölüme dokunmak, acıyla yanmak ve tüm bunlar olurken hayata devam edebilmekmiş.
Bu sene bir Mayıs günü ailemin ortasına düştü ölüm hem de öyle yönetmenle anlaşamayan oyuncunun diziden
ayrılması için çalakalem yazılmış bir senaryoyla değil tüm gerçeğiyle ve çaresizliğiyle. Bir vardı bir yoktu . Öyle dediler arkasından. Benim doğum günlerimde vardı mesela , bayramlarda vardı , düğünlerde vardı, akşam oturmalarında vardı ama kızının mezuniyetinde olamayacaktı, gelin kızını göremeyecekti , dede olamayacaktı , emekli olup karısıyla bir göz oda bir ev alamayacaktı. Artık olmayacaktı. Konuşmayacak,duymayacaktı. Aslında ölümü bilmediğimden habersiz idrak etmeye çalışırken olan biteni, bir haber geldi yüzlerce ölümü ilan eden bir haber.
Televizyonlar , sokaklar ,evler , derslikler ve ruhum kömür karasına bulanmıştı. Zaten belki de hiç olamamış yüzlerce insan çirkin adamların kirli beyaz gömleklerine karşı kapkara ama tertemiz yüzleriyle sonsuza kadar susmuşlardı.
Ben ne hissedeceğimi bilemez hislerle resmi rakamlarca da bir yıl daha büyümüştüm.
Bu sefer resmi makamlar haklıydı ben bu Mayıs gerçekten büyümüştüm.Şairin dizesini tüm ruhumda hissedecek kadar büyümüştüm; ölümden korktuğum halde yaşamak yanım ağır bastığından zeytin dikebilecek kadar büyümüştüm.
Aklımda ruhumda kelimeler uçuşurken daha cümleleşmemişken tüm bunlar hadi geliyorsun dediler , gittim. Sadece bir büyüğü değil çocukluğumu,korkularımı,kaybedişlerimi,kazandıklarımı,dostluklarımı,içimdeki şarkılarımı ve en önemlisi hayallerimi ve masalımı koyabileceğim bir masa kurdular bana. Bir şarkıdan çıkıp gelmiş kirli beyaz muşamba örtüleri sermişlerdi o masalara . Masalar ağaç altında. Dışarıda hayat sesleri. Tuvalet kapısında beyaz saçlı bir ‘’güzellik’’. Hayat akıyordu şişeden sohbete börülceye,aşkta,geçmişe…
Geçmişle bağlı kadınların sofrasına aşkla sızıp dostlukla yer bulmuş güzel bir adamda vardı.
Karşısındaki kadına aşkla dokunan , bizde dostlukla var olan.
Bu yazı, karşısında mükemmele yakın bir teslimiyetle ruhumu açtığım o kıymetli kadına
Bu yazı, sadece gönülle açıklanabilecek çocuklukla sarmanabilecek tüm hatalarımızın kazancı dostluk olan o çocuk kadına
Bu yazı, elini tuttuğu kadına ve bize dostluğun güveniyle yaklaşan o güzel adama
Bu yazı, tanımadığım , tanıyamadan kaybettiğim o mükemmel aşık kadına
Bu yazı, tanımayı , tanışmayı , dostluğunu arzuladığım dostluğu ve aşkı kutsayan o ozan kadına
Bu yazı, çalmış ,söylemiş, okumuş , yazmış tüm o güzel kadınlara ve adamlara
Bu yazı, hayata bir teşekkür yazısıdır.
En büyük acıların karşısında sadece büyük sevmelerle durulabileceğini hissede hissede öğrendiğim yirmi ikinci mayısıma bir teşekkür yazısıdır .
Teşekkür ederim ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder