A New Start....

Dear reader,
Yes I know it's been ages, but I think you will understand when I tell you that I have moved house! These last few months have been spent sorting, packing, cleaning, chucking out, (thinking: where on earth has all this stuff come from and why on earth have I kept it all?!), worrying, searching, and finally moving, into my new abode, a tiny cottage in a tiny rural village not far from Helston. And I couldn't be happier! I had a worrying couple of weeks when looking for somewhere to rent because there seemed to be so little choice available. I rang up countless times about properties only to be told they had already been let, or I would view somewhere and find a dozen others also applying for it. The rental market is booming at the moment because no one can afford to buy. But call it what you will, luck, or fate, has once again been on my side, and from the moment I walked into this house for the first time it felt like home.


And the best thing about it is the woodburner!
Ah what bliss to cosy up on the sofa and watch the flames of a real fire!
This cottage is much smaller than my last home, so I had to sell quite a few pieces of furniture; but it felt good to shed some quite frankly, unnecessary belongings. I did reach a point of complete physical exhaustion during the move, even though I thought I'd prepared myself quite well. Phew, it takes a lot out of you!
To cap it all, three days before moving out day I celebrated my 4oth birthday! So all in all it really feels like a new start to my life.... 
Over the last week I have had the chance to explore a little of my new environment. It's not a part of Cornwall I know very well, though funnily enough the road I now live on was already familiar to me as I have old friends who live just a mile away. I shan't say exactly where the village is, but the centuries old Godolphin House is nearby. The National Trust now look after Godolphin, and there are gardens and footpaths through the estate and woodlands where you can wander freely. The landscape here feels very ancient and unchanged. 

Scrubby gorse, bracken, moss-covered granite, thickets of hawthorn, holly and stunted oaks smothered in grey lichen, wind-blown and distorted. In reality this area was at the centre of the Cornish tin and copper mining boom, and a couple of hundred years ago the landscape would have been strewn with mine workings, engine houses, chimneys, stamping works and spoil heaps. The very first engine houses to be operated under steam power were at Wheal Vor in Carleen. Cornwall was at the forefront of the industrial revolution in this country, and the knowledge and expertise of Cornish miners and engineers was exported to all parts of the globe from the Americas to South Africa, Australia and Tasmania. It got me thinking... Cornwall must be one of very few places where the industrial landscape has completely disappeared and reverted back to being rural again. The only evidence now of such industrial activity are the derelict ruined engine houses and chimney stacks scattered around, but beneath the undergrowth there are disused mine shafts everywhere around here, and you have to be very careful to stick to the footpaths. Now the village is so quiet and peaceful; no shops, no pub, no church, and totally disconnected from the tourist trap that Cornwall has become. In a way it is such a relief to be distant from all that.....




In the heart of Godolphin woods I came across this enchanting little grove of Oak trees, fully mature yet so stunted in their growth as to have the appearance of Bonsai. A 'normal' size tree trunk is shown on the far right. I am glad to be seeing the woods now in their dormant state, and relish the changes that will reveal themselves as the year progresses. 



Have you seen the article on Trevoole Farm in the March issue of Country Living? This year the open days are going to be 6th May and 24th June. I really hope to make it this year, as last year both dates clashed with other commitments and so I was unable to make that long anticipated return visit. 


Talking of Country Living, The Spring Fair is just over a month away now and Patsy, Gertie and I are busy preparing for it. We have a lot to live up to after winning the Editor's Choice award last year! To be honest it's been a bit of a struggle to get back into the swing of making after the move, but a couple of days ago I sat down in my new studio and began a new collection of little brooches. Hope you like them.......






If you're thinking of going to the Fair and want to buy tickets (they are cheaper if you buy them in advance), go to www.countrylivingfair.com/spring/tickets

I promise it won't be so long till my next posting, thanks for hanging on in there for me!
xxx


Kendinizi Sevmekten Vazgeçmeyin

Kar kıyamet kış günleri bitmeye dursun ben harıl harıl çalışıyorum. Saç baş mefta oldu resmen sevgili okuyucularım. Kadınlığa dair bende ne kaldı derseniz, inanın bende bilmiyorum. Arı maya gibi saçımı süpürge ediyorum. Arada saçlarımı acaba ne renk yapsam diye düşünüyorum itiraf ediyorum.Feryat edeseim geliyor sonra kendimi un,yumurta ve şekere buluyorum. Bu günlerde çok fena bir tatlıya taktım kafayı mesela. Türkiyede olmayan bir hanım kendisi. Ehh.. Malzemeleri de öyle tabi. Buldum mu malzemeleri diye soracaksınız biliyorum. Biraz zor oldu hatta bayağı zor ama buldum! Heyt bee! Yurdumda olmayacakta nerede olacak?! Malzemeler düşündüğümden pahalı çıktı tabi. Kolay bulunmuyor içerikleri hanımcığın. Umarım reçete tutar diye ümitler içerisinde savruluyorum. Yoksa bu kadar paracık çöpppppp.. :) Olmazsa tekrar yaparım canım aaa nolcakk! Neydi? İmkansız diye bir şey yoktuuurrrr! :) Artık kendimi yerlere atmayıp sadece birkaç damla gözyaşı ve kanterle idare ettiğime göre halledebilirim herhalde. Di mi? :) Son zamanlarda salmışlığımı göz önünde bulundurursak bende her kadın gibi kilo almaktan şikayetçiydim ama son zamanlarda işe yarar bir şey yapıp katı bir rejime girdim! Savulunnnn! :) Eski kiloma çok az kaldı yahu! Sağlıklı yaşam formasyonuna girdiğimden bahsetmiyorum. Eve giren herşey organik bir kere. Bu konu da acaip takıntı yaptım diyebiliriz. Her aksam mutlaka bir bardakta olsa Kefir içiyorum. Size de tavisye ederim.İlk başta "ekşi ayy bu neee ögghhkkk" diyebiliyorsunuz ama inanın çok yararlı ve zamanla tadı daha çok ayrana benziyor :)) Bir deneyin. Haklı olduğumu anlayacaksınız. Onun dışında haftanın 4 günü Yoga'ya gidiyorum. Heyyy dalga geçenleriniz var orda biliyorummmm :). Bana iyi geliyor sizi bilmem. Bunları neden mi anlatıyorum? Çünkü sevgili okuyucularım, zaman içerisinde, benimde yeni yeni fark ettiğim bir şey bu, kendimizi unutuyoruz. Tamam bak sırıdrdan başladım hayata bende ya da ben sevdiğim işi yapıyorum diyorsunuz biliyorum. Bu curcurna içerisinde rekabete, başarılı olmaya veya para kazanmaya o kadar odaklanıyor ki insan, kendinden belki de vazgeçiyor. Sonra aynaya bir bakıyorsunuz, aaaaa kim bu be! diye içinizden biri sizi dürtüyor. Eğer kendinizden vazgeçerseniz, geriye ne kalacak?.. Kocaman bir tortu.. En son ne zaman anıra anıra güldünüz veya ne zaman salakça bir şey yaptınız? Büyüyünce işler daha ciddileşiyor biliyorum. Devamlı geleceği düşünmekten şu anın tadını çıkartamıyoruz. İçinde bulunduğumuz her an, gelecek korkusu yüzünden elimizden kayıp gidiyor. Sonra elimizde sadece anlamsız bir geçmiş ve keşkeler.. Evet.. İnsanın istediğine kavuşması oluyor. Sizde görüyorsunuz. Ben bir örneğim. Etten kemikten yapılma dişi bir varlığım. En azından benim hatırladığım öyle :). Demek istediğim bu yolda yürürken sevgili okuyucularım, kendinizi unutmayın. O serçeye bir ekmek atın ve ne kadar güzel bir an olduğunu fark edin. Güzellikleri görmeyi bırakmayın. Hayat çok güzel çünkü.. Yaşayın onu. Dolu dolu kanaya kanaya için onu..

Kendinizi sevmekten vazgeçmeyin..

Bon Appetit!

Birr Doğum Günü Yazısı

Ortaokuldayken en büyük hayalim, 19 yaşımda üstü açık bir arabada kızlarla Bodruma gitmekti. Gittim mi? Hayır:) Sonra başka istekler hayaller kovaladı peşpeşe.. Annem demişti bak 18 yaşından sonra yıllar bir çırpıda geçecek diye. He he diyip sallamamıştım. Bugün 30 yaşıma girdim. Gerçekleştirdiğim onca şey ve sırada bekleyen bir sürü şey var. Hayatı dolu dolu yaşamaya çalışıyorum. Ya yarın ölürsek mantığı güttüğüm için, bugünün tadına doya doya varmak istiyorum. Zaman öyle hızla ilerliyor ki, tutsan tutamazsın.. durdursan durduramazsın.. Bir bakmışsın puffff.. Herşeyiyle bir bütün seni oluşturmuş yaşadıkların. Kendine inancını yitirmişsin sonra herşeye inancını yitirmişsin. Sonra bir an gelmiş noluyo len?! diyip ayaklanmışsın. Saçımda toplam 8 tane beyaz saçım var. Gün geçtikçe de artıyorlar. Boyatıyorum tabi ki çoğu kadın gibi :) Vayy beee.. Nası geçti inanın anlamadım.
Tek dileğim bu yaşımdan; herşeyin sadece çok güzel olması.. Huzur ve mutluluk..

Her yaşın ayrı bir güzelliği var derlerdi de inanmazdım. Her geçen yıl öyle garip şeylerle bütünleşiyor ki insan.. Bende sanırım içimdeki çocuğu koruyarak büyüdüm birazcık:)
Hayat çabuk geçiyor.. Lütfen değerini bilin.. Kendinizi unutmayın..

Şimdi gözümü kapatıyorum ve 3'lü rakamlara adım atıyorum..

Doğum günüm kutlu olsun..

Bon Appetit

Siz Birer Mücevhersiniz


Merhaba sevgili okuyucularım, bir süredir kafamı kaşıyacak zamanım olmadığı için ne yazık ki yazamadım. Kendimi inanılmaz kötü hissediyorum bu yüzden. Hergün sabah erkenden kalkıp vitaminlerimi içiyorum. Gece sabaha kadar pasta yapıyorum. Allah işlerimi arttırsın. Saç baş tabi her zaman ki gibi sefil halde ama olsun. Yukarıda üstte geçenlerde çıktığım Kalan D'nin "İrfan Değirmenci ile Çalar Saat" programından  resimler koydum. Bilmiş bilmiş konuştum. Sonrasında kendimi seyrederken bir güldüm anlatamam. Bıdı bıdı konuşmuşum resmen ya. Hahhahahaha.. Üstüne Cosmopolitanda Pasta Canavarının reklamı çıktı. Daha da mı? Hemen söyleyeyim; geçenlerde bir reklam ajansının bir aktivitesi için yaptığım pasta Istanbul Parka gitti ve Pascal Nouma'ya varana kadar bir sürü ünlü pastacığımı yedi. Vayyy anasını beeeeeee... Düşünüyorum da hakkaten neler oldu hayatımda ve nereye doğru gidiyor. Aslında yarını  düşünmek yerine bugünün tadını çıkartıyorum. Bunu geçen gün Ntvmsnbc de yayınlanan roportajımda da söyledim. Hayata sıfırdan başlamak, engellleri tek tek azimle atlamak zor ama imkansız değil. Roportajımdan sonra milyonlarca mail aldım. O kadar mutlu oldum ki anlatamam. Elimden geldiğince hepsine cevap yazdım ama yazamadıklarım varsa beni affetsinler. Musait olduğum en kısa zamanda geri dönüş yapacağım. Ben nereden geldiğini çok iyi bilen ve asla bunu unutmayacak biriyim. Benim gibi insanalrın olması inanılmaz bir şey! Kariyerini çöpe atıp sevdiği şeye el atan o kadar insan var ki anlatamam size sevgili okuyucularım. Benim yapmaya çaıştığım şeyde aslında bir nevi, bu siz mükemmel insanlar. Hepimizin içinde bir ışık var. Kimilerimiz bunun farkında kimilerimiz değil. Ben buna cesaret edenlerdenim. Hayat bir nehir gibi akıp geçiyor. Hepimiz onun parçalarıyız. Eğer siz bende kendinizden bir parça buluyorsanız, hala bir ümit var demektir. Hala yolun sonuna gelmiş sayılmazsınız. Olay kendine inanmak ve cesaret etmek. İnanın, sonuçları kötü olmuyor eğer yılmazsanız. Kendi başınasınız bu hayataa. İşte benden görüyorsunuz kendi yağımda kavrulmaya çalışıyorum. Binlerce şükür ki yollar açılıyor ben kendime inandıkça. Ha bazen stresten dişerlimi gıcırtatıyorum ama olsun. :))
Kendinizin bir mücevher olduğunuzu unutmayın. Diğer kimse bunu sizin gibi göremez. Çevre cehenneminizdir Jean Paul Satre'ın dediği gibi. Başarı ben yapabilirim diyenindir. Sonra gerisi geliyor zaten. Korkutucu olabilir ilk adım ama denemeye değer. Zaman alabilir ama almayabilir de. Size bağlı bu. Kaç kere olmuştur ben burada ne yapıyorum dediğiniz değil mi? Ben şunu yapmalıyım ya da. Size kendimden bahsediyorum. Pastacılık serüvenimden ve maceralarımdan. Ben sizin gibiyim. Biz bir bütünün parçalarıyız. Sizden hiçbir farkım yok. O zaman düşünün eğer ben yapabildiysem.. Neden olmasın?
Bon Appetit! 



10 Years Old!


This week back in November 2001 was the week I first opened the door of my little shop, The Sea Garden; first in rented premises in Gerrans Square, and then in 2003 down to my present location at the bottom of River Street in Portscatho. 10 years does seem like quite a long time; I'm just pleased that I've managed to stay open, and that's all been down to the many varied, wonderful, incredibly loyal and supportive customers who have passed through the door over these last ten years. I thank you from the bottom of my heart, one and all!



When we have a brisk Easterly wind blowing into Gerrans Bay everything gets coated in seasalt, and it had got to the point where you could hardly see in or out of my little shop windows, so a thorough cleaning was the order of the day. By the time I'd finished, dusk was just beginning to fall, and I switched on the Christmas lights for the first time and took a few pics to share with you.






Gertie and Jane have organised the first 'Christmas Homespun Fair', coming up this  Sunday, 27th November, at Portscatho Memorial Hall. There are 18 different stallholders coming from all over the southwest of England, with a whole treasure trove of vintage and handmade goodies on offer, perfect for finding Christmas pressies which don't cost the earth ( in more ways than one when you consider that buying vintage and antique is recycling! ) and pieces that are original, unique and different. 

The Sea Garden will also be open from 12.30 - 4.30pm, so I do hope to say hello to lots of you on Sunday,



Happy Christmas Shopping!
Love, Christine x x x

Bu Kadının Kocası Eve Gider Mi?

Halimi görseni bir dakika airbaglerimin üzerine oturabilirsem ohhh çekeceğim ama nafile! Havaların soğumasıyla pasta ve bilimum cici siparişleri arttı. Allahıma binlerce şükür! Atölyemi de bu arada taşıdım. Neden mi? Dükkana artık sığmayacak duruma geldim de ondan sevgili okuyucularım! :) Yani heyy Maşallahhhhhh bende bir alet edavat var, kendileri yer gök sığmıyor. Bazen düşünüyorum acaba araba mı almak daha mantıklıydı?! :)) Tamam biliyorum, kimse bana kolay olacağını söylememişti ama bu kadar zor olacağını da bilmiyordum. Normal butik pastacılara göre benim tarzım farklı ok! Burada anlaştık! Heykel pasta yapıyorum ben. Eh! Rekabet piyasası diz boyu tabi bu sektörde. Benim gibi olanlar var, ev hanımı olup workshoplara gidip bu işi yapanlar var, bir halt yaptığını düşünüp bir şey yapamayanlar var ve hiçbir şey yapamayıp bu işten gırla para kazananlarda mevcut! Şimdi size soruyorum Ayşegül hanım!! Bu kadının kocası eve gider mi?!! :)) Yani flyerler bastırdım, dağıttım hala da dağıtıyorum. İnternet sayfası açtım. Facebook reklamları diz boyu. Sanal ortamlarda böyle bir saldırış yok:)) Hatta işi abartıp tanıdığım herkese ismimi duyurmak için onurumu hiçe sayıp mesajlar attım. Yardım istedim. Kanırttım resmen!  Gazeteler ve dergilere saldırdım. Tabii ne beklerim kiiii?? Kimseden ses soluk yok! Bakın size dost tavsiyesi ya sağlam dostlarınız  - özellikle ünlü olursa süper olur- olacak ya da hiçbirine güvenmeden bu işe girin! Ahanda! Ben en iyi örneğim! Sevgili okuyucularım, eğer bir şeyi başarmak istiyorsanız, bunu bileğinizle hatta saçlarınız, boynunuz,ayaklarınızla yapmanız gerekiyor. Çünkü artık bir muharebeye giriyorsunuz. Birisi kolay mı demiştiii??? :) Yoookkk anamm yookkk.. Yıldırmalı mı? Hayııırrrrr.. Daha yeni başlıyoruz. Destur yani :)
Eğer kafanıza bir şey koyduysanız, devam edin. Onlar konuşur, kuyunuzu kazarlar ya da hiçbir şey yapmadan arkalarına yaslanıp size bakarlar. Olay, sizsiniz! Sadece siz.. Başka kimse yok! Engeller sadece siz orada olmasını istediğiniz sürece var olacaktır. Zorluklar olur. Oldu da! Neden olmasın ki ayrıca?! Öyle armut piş ağzıma düş yoookkk! Annem hep der, altın tepsiyle şehrin anahtarını önüne koymazlar diye. Haklı kadın ne diyeyim. Size bir sır vereyim; her köprünün üstünden geçtiğimde ( hem Boğaz Köprüsü hem Fatih Sultan Mehmet ) "Merhabaaaaa İstanbulllllll" diyorum ve İstanbula yukardan el sallıyorum. Biliyorum tek başına zor. Ama düşünsenize kim sizi, sizin kadar iyi anlayabilir? Kim yumurtayı kırdığınızda sarısı beyazına karıştığında ufak çaplı çığlık atmanızın nedenini bilebilir? Ne olacak ki canım alt tarafı yumurta değil mi? :) Buzdolabında başka yumurta kalmadııı ve sipariş yarına! Düşünsenizeeee!! Aman Tanrımmmmmmmm!!! 0_o Mesela geçen gün Iron-Man pastası yapıyordum. Yeni bir reçete denedim içi için. Allahımmm, fırında çıktığında böyle kenarınan tattım. Brownie mübarek! 3 boyutlu olduğu için yaptım kendisini. Bir an kafamı çevirdim soora tekrar pastaya döndüm ve ne göreğimmmmm!! Paramparçaaaaaaa! Oturdum ağladım tabi. Hala bu ağlamalarım geçmedi ya. Sonra derin nefes aldım ve elimi krem şantiye buladım. Var mısın yok musun dedim! Ben bunu bir toparla!!! Yaradanına kurban oldumunnn!!! :) Zaman geçince bu oluyor işte sevgili okuyucularım; Toparlayabiliyorsunuz :). Tadaaaaaa! :) O kadar mutlu oluyorum ki pasta yaparken, hele böyle ilginç siparişler geldiğinde. Her seferinde beni daha da zorlasın istiyorum. İnanıyorum bir gün yurdum insanı el işçiliğinden anlayacak. En azından hala ümidimi kesmedim. :) Sınırdayım ama :))
Sizi hiçbir şeyin yıldırmasına izin vermeyin. Hayat çok kısa.. Neden şimdi durasınız..
Unutmayın, şans size gelmez, siz onu yaratırsınız.

Bon Appetit

Sun Day


These November days seem particularly gloomy at the moment, so it was a breath of fresh air to have a bright, clear day on Sunday. Not a cloud in the sky. Watergate Bay looked stunning in the late afternoon sun; long shadows and dark silhouettes against a glowing peachy horizon.


A few surfers braving the cold.





A real tonic!

Thank you to everyone who left a comment on my last post; I feel very fortunate that I have the means to be able to make a choice in how to bring about change in my life. Plenty of people don't get to choose how they live. 
x x x



Heart and Home


I feel as though I have been living in a state of limbo for most of this year, and that is why I have not done much blogging lately. My cottage has been on the market again since June, and although my first buyers pulled out a couple of weeks ago, in a stroke of luck a new buyer has come along and I am hopeful this time it will go through (fingers crossed). 
For a while now I have been restless (in my New Year post I wrote about needing change and that I was the only person who could make it happen). My shop will celebrate it's tenth anniversary in two weeks time, and although the experience of starting up and running my own business has been rewarding in so many ways, especially in the meeting of so many wonderful people who have walked through my shop door, the experience has also been challenging and draining. I need to break away for a while and assess what the future holds for me, and the first step I am taking is to sell my home.



On the 22nd of October I attended the evening wedding reception of one of my belly dancing friends, Sarah ( this is the heart I made for her and her husband to remember their special day), and it got me thinking about 'Home' and what it means. She and David have just bought their first home together. My little cottage has been my home for the past 12 years; my first home after leaving my parents and the house where I was brought up. 


So what will it be like to walk out of this front door knowing that I will never return? Well, I am quite philosophical about it really. Essentially I have lived alone here for the last 12 years. There are no memories of children running about the place for me to hold dear. Having two old buildings to constantly maintain has been a challenge and expense. The cottage is actually, now I realise, bigger than I really need it to be, so why pay a mortgage on this house when I could downsize to a smaller one? And, quite radically you may think, I am seriously considering not living in a house at all for the next year or so. My plan is to rent somewhere this winter, and then in the spring when the weather warms up, set off in a camper van and live on the road! 


I know that I am the kind of person who feels at home wherever I happen to be, and just because my home will be a mobile one will in no way make it less of a home to me. I am very excited at the prospect of breaking free from the responsibilities of mortgage and bills (although I will still have the responsibility of maintaining the shop). The other reason I feel the need to break free is in order to develop my own creativity, which has necessarily become somewhat stifled with the need to make things which are (hopefully) guaranteed to sell. My mind is buzzing with ideas all the time, but time is the one thing you don't get much of when running your own business. To not feel the pressure to constantly earn a living will be a luxury which will allow me to pursue those avenues I have been thinking about: going back to painting and drawing, creating more ambitious stitched pieces, photographing gardens and exploring this beautiful country of ours.


But before all that happens, I have the Vintage and Handmade Fair in Chipping Sodbury to think about! ( Saturday 3rd December ) So here's what I'm making at the moment.....



Decorations to hang made from an assortment of chandelier drops, glass beads and pearls, mother-of-pearl buttons, and vintage metal and diamante bits






Some of the drops have been backed with vintage fabric and old handwritten documents, and these are the tiny offcuts left over....



I have an idea to convert them into another sort of decoration, but that will have to wait for another posting......
I hope that you, my Blogger friends, haven't minded me sharing some quite personal thoughts in this posting; your support and friendship means a lot to me. Perhaps on my travels roaming the countryside I will be able to meet some of you in person! I hope so!
x x x


Neden Olmasın?

www.pastacanavari.com Flyer'ları
Biliyorummm biliyorumm yazmayı çok boşladım ama inanın haklı sebeplerim var sevgili okuyucularım. Para kazanmanın binbir yolunu arıyorum diyebiliriz aslında. Pasta Canavarı için binlerce Flyer bastırdım. Facebook reklamları ve kartvizitler vs vs vs. Ivır zıvır gözüken ama çok önemli işler marka bilinirliliği açısından. Dükkanın mutafağı çok küçük olduğundan Pasta bölümünü başka bir yere taşıdım. Aslına bakarsanız hala taşıyorum. Bayağı bir malzeme varmış! Hiç kullanmayacağım şeyler dahil. Sahi onları neden almıştım? :) Bir işe başlarken bilin bilmeyin, heyecandan, benim gibi, gereksiz de olsa bir sürü şey alıyorsunuz. En güzeli olsun ya! :) Bir gün işime yarar mutlaka diyip hoooppp kasada buluyorum kendimi. Neyse ki artık toptan alıyorum. :)) Bütün bunlar olurken evi yine taşıdık. Araba da değişti. 2012'ye toplu yepyeni başlayacağım desenize! :) Yeni başlangıçlar güzeldir. Bazen çok daha güzel gelir insana. Aynı zamanda Tango yapmaya devam ediyorum. Yoga'ya da başladım. Bir yandan da pasta siparişleri gırla! Şimdi size soruyorum, nasıl yazacağım yahu?! Asıl soru şu aslında, yazacak zamanım neden yok? İnsanın zamanını kendisinin yarattığını düşünüyorum. Aksini bana şimdiye kadar kimse kanıtlayamadı. Ahhh zamanım yoktu arayamadım?  0_o  Nası?!  Görüyorsunuz şu anda yazıyorum. Demek ki zaman yaratılıyormuş. Tembellik etmenin lüzumu yok! Zaman hiç ummadığımız kadar hızla akıp geçiyor. Dükkanı açtığım 7 ay olmuş bile. Pufffffff.. Kendime arayacak zaman yok sanmıştım fakat yaratmaya çalışıyorum inanın. Nerden nereye geldiğimi düşünürsek, kat ettiğim yol hiç de fena değil dostlar. Halimi görseniz, bakımsızlıktan ölücem sanırım. Tırnaklar, saç baş rezalet. Kuaföre gidecek zamanım bile yok, ki dükkanın hemen karşısında kuaför var. Gerisini hayal edin.  Zamana geçtikçe ışığımın söndüğünü düşünüyorum. Hatta dün akşam bayağı bir kafa patlattım bunun üstüne. Yıldızlara baktım. Sonra gülümsedim. Hayatımdaki çoğu insanın beni hayalperest olmakla itham ettiğini biliyor muydunuz? Yaaaaaaa... Ama ben gururla söylüyorum ki öyleyim! Bence bu bana verilmiş en güzel hediye! Hayatın tadına varmak! Peki kaç tane rasyonel insanın, benim gibi masalların gerçek olduğuna inanan bir insanın yaptıklarını yapabiliyor. Kim o kadar cesur?! Bana çocuk ruhlu diyorlar. Mükemmel! Umarım bunu hiçbir zaman kaybetmem.  Yoksa nasıl mucizelere inanacaktım ki? ve size bir sürü kanıt sunacaktım varolduklarına dair sevgili okuyucularım. Hiç içinizdeki çocuğu dinlediniz mi? Sabah kalkın ve sahip olduğunuz şeyler için şükredin. Mesela ben yapıyorum bunu. Küçüçük şeyler için bile şükrediyorum. Sonra sessizliği dinliyorum. Kendime ayırdığım harikulade bir zaman dilimi. Sadece ben.. İnsanlar hep konuşur. Ben neler duydum bir bilseniz. En büyük B noktam, ünlü bir pastacı olduğumda, önüme çıkan bütün engellere kahvemi yudumlarken bakıp sadece gülümsemek. İşte o anın keyfi hiçbir şeyde olmayacak. Ünlü olmak nasıl olacak bilmiyorum ama bir şekilde bir zaman olacak. Sabırsız mıyım? Off hem de nasıl! Gelin görün ki, bunca zaman zarfı içerisinde bütün bunları görmüşken, yıldıracak binbir şey olmuşken, dost zannettiklerim dost değilken, tek başıma çırpınırken buralara geldim sevgili okuyucularım. Şimdi size tekrar ve tekrar soruyorum; Neden olmasın?..

P.S: Bu zaman zarfı içerisinde bloglardan beni tanıyıp dükkanıma gelen müthiş insanlar için çok teşekkür ederim. Umarım herpiniz birer birer hayallerinize kavuşursunuz. Sadece gülümseyin ve hata yapmaktan korkmayın. Hata yapmadan hiçkimse başarılı olamaz!

Autumnal bliss

Yesterday after I'd closed up at the shop I went picking blackberries above Percuil River, and the hush of the evening was such perfection I wanted to commit it to memory forever.

Today I spent lazing on the beach, perfect blue sky and hot but not searing sunshine; listening to the sound of happy carefree children at play. I swam in the sea too but not for long, it was colder than a few months ago. 

Has anyone else got a plague of flies? I've just spent the last half-hour swotting and catching sixteen flies in my bedroom alone, all zipping round my lamp in that frenzied drugged state.... aarrggghhhhh!

Sorry to do a retrospective bit of blogging now, but a couple of weeks ago Angela and I found ourselves at the second annual Hat Festival in Bridport, Dorset.



 There were lots of street stalls, the weather was kind to us on the whole, and the atmosphere was very jovial. I think it was a great way to get the whole town involved; anyone could participate simply by wearing a hat!




 There were some weird and wonderful hats on show, but I think Angela should take the prize for being the most stylish - what do you think?



A very daring South American red felt trilby, and Angela carried it off with panache!


I love this great second-hand bookshop in Bridport, I never leave empty handed! 



Cheery-bye blogger friends! I look forward to reading what you have been doing in the sunshine this week x x x

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...