A Favourite Spot


When Mr.T came to meet me off the ferry 'Scillonian' from my trip to St. Martin's, we drove to one of my favourite Cornish spots to spend a couple of nights in his camper van. A wonderfully quiet field at Treen became our home, and the following day we set off bright and early to walk the coast path from Penberth to Porthcurno.


The cove is now owned by The National Trust and so protected from unsightly development. A cluster of traditional Cornish cottages (some of which can be rented for holidays), a babbling brook and a granite slipway with working fishing boats are all that you'll find here.







The PZ stands for Penzance and the white cross on a black background is the Cornish flag.




Continuing our walk we climb up the cliff, and are rewarded with a bird's eye view down onto the Cove


We watch as one of the two fishermen lands his boat. I wonder what he's caught today?


Soon the famous 'Logan Rock' is in sight, a huge granite boulder balanced on this rocky outcrop which it is said can be 'rocked' to and fro if pushed in just the right place. 


Then, oh what a beach comes in to view.....there cannot be many more beautiful pieces of coastline anywhere in the world!



In the distance, Porthcurno Beach and the incredible Minack Theatre above, carved out of the cliff face by the remarkable woman Rowena Cade. (sorry it's not really visible from my photograph)


Pednavadn beach is only accessible by a rather precipitous cliff path, and as such you can be sure there won't be too many other people down there.




Looking down onto Porthcurno beach you could see the sand beneath the water so clean and clear



It was an idyllic summer's day spent with one I love, a day to remember.



Impressions of Scilly


Yes I know it's been a while....well a long while, so thanks for being patient with me! Mid - June saw my annual trip to The Scilly Isles, always a treat, and it didn't matter that the wind blew and the rain came down, I just put on my hiking boots and waterproof trousers and took a brolly and got out into the (very) fresh air! The sun did shine too, and so I was able to take some photos to share with you.........

The harbour on St. Mary's


Boards advertising boat trips to all the 'off' islands




' The Island Rover ' takes you on a rather fun tour of St. Mary's 


Sub-tropical plants grow wild here









Hard knuckles of flecked ancient granite, sun-baked and with a lichen crust......






Pure granite sand; grainy granules at the water's edge, graduating to white powdery softness where the marram grass erupts from the dunes.......



the sea is so clean and clear


putting out the lobster pots











Johnathon's organic fruit and veg stall. I sampled some mixed lettuce leaves - delicious!



everywhere strange succulents grow out of the walls





The pace of life on St. Martin's is so slow and this is what makes it such a perfect place to relax...........
Hope you too have managed to grab some summer sunshine and relaxation over the past few weeks. x

Ben Krokan Seviyorum?!


İlk önce şunu söylemeliyim ki, ben hayatımı mutfakta geçiriyorum ve bundan inanılmaz keyif alıyorum. Dükkan işi gerçekten çok zormuş. ne sosyal yaşantı ne zevkler ne 12'lere kadar uyku oluyor insanın hayatında. Hani beni bırakın ben 24 saat durmadan pasta yapayım.. Hiç durmayayım hem de! Yemin ediyorum robocop gibi çalışırım! Pasta siparişi olmayan günler annem bana "Sen her gün pasta yapmalısın" diyor. O derece elim ayağıma dolanıyor. Çarpışan elektronlar gibi nereye gideceğimi bilemiyorum. Hele dükkanın yemek ağırlıklı olduğunu düşünürsek işler daha da zor! Ben sanatçıyım! Hem de idealist bir sanatçıyım! Ama madem burası benim için ilk durak, o zaman üflensemde püflensemde tavayı tencereyi elime almak zorundayım. Hmmppfhhhh.. Güzel de yemek yaparım hani! Kendimle övünmüyorum ama dükkanda yemekleri annem ve ben yapıyoruz. Yavaş yavaş ne daha kolay nasıl yapılacağını öğreniyoruz. Kolay değil dostlar! Hem de hiç değil! Zaten kimse kolay olacağını söylememişti değil mi?! Uykusuzluktan artık şişlikten patlayacağım! Arada Arjantin Tango derslerine gidiyoruz da biraz iyi geliyor. 2 ay önceden parasını yatırıp kayıt olduğumuz Şarap Tadım kursu yarın başlıyordu fakat dükkan yüzünden ne yazık ki gidemeyeceğiz. Poffffff... Bir balon uçtuuuu! İnsanın eli kolu bağlanıyor. Hani çocuğun olsa bırak anneye! Bunu bırakamıyorsun ki! Beni dimdik tutan gelen pasta siparişlerim! Yaşadığımı hissediyorum resmen! Durmadan kendi kendime "Ben Pastacıyım!" derken buluyorum. Yemek yapmak neyime kardeşim değil mi ya?! Evet! Ben yemek yapmayı da seviyorum, tabi ki pasta yapmak kadar değil, asla da olamaz. Ve evet! Burası "Pasta Canavarı"nın ilk durağı mı? Kesinlikle! Kendime de hatırlatıyorum bunu durmadan. Hadi kızım, bu basamağı da aşabilirsin!
Jonathan Martensson amcanın dediği gibi; "Başarı, gelecekte atacağınız büyük bir adım değil, şimdi atacağınız küçük bir adımdır." Şimdi eğer dağı oynatmak istiyorsak, ilk önce küçük taşları oynatmalıyız.
Bir gün çok ünlü bir pastacı olacağım! Göreceksiniz.. ;)
Evet! Ben krokanı seviyorum..

Bon Appetit!

Semer Nasıl Yenilir?

Bu aralar herşey üstüme üstüme geliyor sanki. Havadan mıdır inanın anlamadım. Bir şey yemek istiyorum, ona bile isteğim yok. Bazen hani dersiniz ya, şöyle bir işaret olsa, bir şey olsa, bir şey işte! önüm aydınlansa. Sanırım o durumdayım ben de. Oturup lor peyniri yiyorum, önümde bir sürü tatlı çeşiti bana bakarken. Harikulade! Kolum kalkmıyor! Harry Potterdaki ruh emiciler gibi oldum. Bazen hayallerime istediğim yoldan ulaşamayacağımı düşünüyorum. Sanki böyle işler sarpa sardı gibi. O kadar yol kat ettikten sonra sizce "boşanda semerini ye" vakası mı bu? O kadar şey yaptım, şimdi daha ne doymamış karılar gibi değil mi yahu?! Öbür yandan düşününce de, aklıma binbir türlü şey geliyor. Daha iyi nasıl olabilirim? ve daha değişik ne yapabilirim? gibi bir sürüüüü şey! Daha bu mu derseniz? Yookkkk...! Kolay değil ki! İnanılmaz bir rekabet piyasası var! Durmadan sıyırmış bir şekilde bunu düşünüyorum ve hatta milyon tane deneme-yanılma denemeleri yapıyorum. Herşeyin yanı sıra bir yandan da Ada Bistro devam ediyor. Sosyal yaşantı sıfıra indirgendi. Neyseki haftaya birkaç günlüğüne AlaÇatı'ya kaçacağız. Güç toplayıp işlere koyulmam lazım. En iyisi akşam ben Vivaldi dinleyeyim! O kadar çok şey yazıyorum ki bu konular hakkında. Bazen insanın kendine de işlemiyor işte sevgili okuyucularım. Derin bir nefesssssssssssssssss...
 Son zamanlarda sevgili Özlem Dizdar benden 1 yaşına girecek oğlu için 1 şeklinde ve Mickey-Minnie'li pasta siparişi verdi.  Pasta'nın içi bu arada rengarenk! Benim RainBow Cake'imden yaptım ve arasına kendi reçetem olan vanilyalı ve damla çikolatalı muhallebimden koydum. Geri dönüş yaptığında bayıldığını ve tam istediği gibi olduğunu söyledi. O gece çok rahat uyudum. :) Afiyet bal şeker olsun! :)
Ne istiyorum biliyor musunuz? Durmadan pasta yapayım! En sevdiğim iş.. :) Her yer nişasta kaplansın istiyorum. İnsanları mutlu edeyim, herkesin yüzü gülsün istiyorum. Bir gün pastalarımı herkes konuşacak! Bunu o akdar iyi biliyorum ki. Sadece çok aceleciyim. Sakin olmam ve çakıl taşlarının üzerinden kalkmam gerek!
Ve bu en yakın zamanda olması gerek!
Bon Appetit!

Pasta Canavarı

Hayat binbir türlü koşturmaca içerisinde geçerken arkama dönüp baktığımda kocaman bir dünya görüyorum. Hayalinin peşinden koşan asla büyümeyecek bir kız çocuğu.. Hayalime sıkıca tutunmuşum, her gün delice çalışmışım, sonra bundan para kazanmışım, ardından okuluna gitmişim, cafemi açmışım ve daha dün City&Guilds'in pastacılık ekmekçilik sınavına girmişim! O da yetmemiş Pasta Canavarı adı altında marka kurmuşum ve tasarım pasta ve kurabiyelerimi satmaya başlamışım! Pehhhhh!!! Evet! Kendimle gurur duyuyorum sevgili okuyucularım. Çoğu zaman farkında olamadığım ve hunharca akan hayata yenik düştüğüm zamanları saymazsak, kendimi izninizle alkışlıyorum. Sen, oradaki, evet sen! Ekranın karşısında oturmuş, nefret ettiği hayata yenik düşmüş, cesaretini toplayamayan kişi! Daha ne duruyorsun?! Ben yapabiliyorsam eğer sen de yapabilirsin! İnan bu hiç düşünemeyeceğin kadar mümkün! Sadece bir adım atacaksın.. Küçük bir adım.. 
Kimse hiçbir şeyin kolay olduğunu söylemiyor sevgili okuyucularım. Ne yazık ki bu böyle! 7/24 çalışıyorum hatta 24 saat yetmiyor bile diyebiliriz. Dükkanla ilginemek bir yandan pasta siparişleri bir yandan derken sağ kolumun kasını incittim. Doktorluk oldum. Athel midir nedir öyle bir şey takıyorum. Şeker hamuru yoğurmak kolay mı canımmmmm?! :) Geçenlerde Chef Gökhan Sorguç'un doğum günü için gelen siparişi uyumadan bitirdim ve teslim ettim. Üstüne geldim Laptop Şeklinde pasta siparişini yetiştirdim. O bitti kocaman bir CheeseCake siparişini halettim. Ardından Keçi Events'in pastasını yaptım. Halimi görseydiniz inanın bana ağlardınız. Sersefil!!!! Çarpıntı tuttu, kol sizlere ömür! Nasıl uyudum ne yaptım hiçbir fikrim yok! Hakkaten kimse kolay olacağını söylememişti! Neyse iş olsunda ben yorulayım! O kadar büyük bir zevk ki bu anlatamam size.  Beni bırakın 24 saat pasta yapayım. Ne parasındayım ne pulunda! Yeter ki ben böyle dantel işler gibi işleyeyim! Saat çok geç olmuş şimdi.. Yarın yine iş günü.. Hmmmppfhhhhh...
Sadece bir gün böyle öğlene kadar uyumak istiyorum.. Çok mu yaniii...?
Bon Appetit!


www.pastacanavari.com


ayrıca facebook'tan Pasta Canavarı grubundan cicilerimi görebilirsiniz sevgili okuyucularımmmmm..

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...