hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

''Evcil Öküz''



Ben bir hayvanseverim, evet evet bir hayvan severim... 

Dünya güzeli kedim Kaymak beni terkedince nasıl üzüldüm anlatamam. Sanki hiç terkedilmedim??? Aç mıdır, tok mudur, acaba biri bulmuş mudur?? Buldu bir hatun kişi onca yıllık emek demedi... Koynumda yatırdım da ne oldu???

Kedidir nankör falan demeyin fena bozarım, karga var bir de göz oyar ama onun da konumuzla alakası yok... Ondan sonra bir daha eve hayvan alamadım, sağın solun, komşunun, eşin, dostun kedi köpeğine musallat oldum. Kaymak'ımın sızısı dinmedi...

Tabi ki benim kedimden önce de hayvan beslemişliğim var... Mesela ben en çok evcil öküz severim... 

Karşına al bak... Bir nevi kara trensin sen... Otçuldurlar, en çok ömrünü yerler insanın... Sıcak kalplerde yaşarlar... Bölünerek çoğalır, nüfuslarını sürekli katlarlar... Ağırkanlıdırlar, yok yok bozuk kanlılar... Renkleri değişebilir, boyları, tipleri, kiloları değişebilir... Huyları değişmez... Farkı isimler konulabilir tabi ama bir genellemeye tabiler: Öküzler... 

Allaaamm nolur ruh öküzüm sandıklarımdan sakın beni, bir kuzuyum ben, başı büyük bozuklardan koru beni...

Hayvan severim, pek severim de, iki ayaklı olanları değil... Kedi olun, köpek olun,insan olamadınız madem... En azından olamasanız da örnek alın... 

Haaa pardon ya, siz ancak öyle mal mal bakın... Dağılalım arkadaşlar....

Özledim...

9 ay 10 gün... Bir mucizenin tanığı olunan zaman... Bir küçük zerreden, nefese uzanan... Sonrası ömür işte, sonlanacağını bilerek mücadele içinde devam ettiğimiz ve hiç bilemediğimiz...

Kızım doğdu önce, çok geçmedi babaannem öldü... Masal'a ördüğü patiği yarım bıraktı, birkaç saat önceydi, birlikteydik... Sonra gitti... Issız bıraktı bir katı, bizim evde bir köşeyi, babamı öksüz bıraktı... Unutmadık hiç ama, alıştık işte... Ardarda döküldüm, kırıldım ben, değişti herşeyim...

Bir yaz akşamı, telefonum çaldı... Anlamıştım ama inanmak istemedim... Annemin küçük dağı, kardeşimin herşeyi, kızımın büyükannesi, duacım, anneannem, öylesine canım acırken beni duasından mahrum edemezdi ki... Bitmedi o yol, 29 yıl sürdü... İsteyemediğim helali boğazıma düğüm oldu... Kimse karşılamadı beni, yavrum demedi kimse, anneannem gitti...

Bir koca adam bıraktı geride... Senelerin hayat arkadaşı, dev gibi bir adam, dedem... Sığamadı evlere... Annem aldı getirdi bize, evimiz de o da şenlensin diye... Ne minik torunu, ne biz yetemedik işte...

Çok değil daha yeni; dilinde birilerine beddua, kimilerine dua, gözümüzün içine baka baka, kavuştu karısına... Kimse özlemekten ölmez sanmayın... Annemin evleri yıkıldı, dağları devrildi, kapıları kapandı... 6 ay arayla yitirdi en sevdiklerini, kimse dolduramazdı yerlerini...

Devam ediyoruz... Yitirdiklerimiz, bitirdiklerimiz, kaybettiklerimiz... Direnmek dediğiniz bu... İnadına tutunuyoruz...

Koca koca ömürlerin vedasıydı dizilerden çalınmış hayatımın son bölümleri, başroller gitti aslında figurandım, rol çaldım... Onlarınki romantik komedi tadında, benimki içine bilim kurgu karışmış macera... Onların sonu mutluydu, yattıkları toprağa aşk karıştı... Benimki meçhul...

Vav'dım doğruldum, kendimi Elif sandım... Yandım, soldum, açıldım...

Bir yastıkta kocadı onlar, Cennette buluştu... İçimde bir sızı, kocaman bir yokluk, gözümde yaş bırakanlar, aşka ulaştılar... Onlardaki aşk bana bulaşır ve bendeki aşk ancak birlikte doğmak-birlikte ölmek nedir anlayana yakışır...


Özledim sizi, çok hem de...

"""AŞK"""




Bendeki aşk; sana değil aşkadır... Bendeki sebeb-i aşk Tanrıya yaklaşmaktır... Yazdıklarım sana değil, içimdeki aşk-ı derinin kalemle kavuşmasıdır... Bu lütufla dillenen kalbin gördüğü, senin aşk sandığından çok başkadır!!!

Saat bana 5 var... ''YAZ''



Yaz gelsin istiyorum doğrudur... Her mevsim güzel demeyin küserim... Yaz başka!!! O mevsimde doğdum, o mevsimde doğurdum, hep o mevsimde doğruldum... Kışlar bildiğiniz soğuk geçer ben de, aynaya bakasım gelmez... Sonbahar donuk ve yağışlı... Yaprak dökerim... İlkbaharın nazı var... Yer yer mevsim normallerinin üzerinde seyredip hedefe meylederim... Haziran gelince tamam... Temmuz benim cennetim...Ben Temmuz'da başka severim...

Size önerim... Zor değil... Eksilerinizi, eksikliklerinizi, kibirinizi, kininizi, öfkenizi, derdinizi, endişenizi koyun bavula geçtiğimiz kışa yollayın... Yağmur da biter, Mart da, çamur da biter, çamurlu olanlar da çeker gider nasıl olsa... Hazırlanmaya başlayın...

Ben hazır mıyım, daha değil, ama başladım...

Niyetim ciddi...

Bir gün gelecek nasılsa, beklediğimi söylemekten tereddüt ettiklerim.

Nerede, kimde doğduysa, nerede uyuyup, nerede uyandıysa, nerede doyduysa...

Ben bir rüyaya elbet gireceğim... Deniz kokusu üstümde, çiçek açar gülüşüm, Güneşi de yanıma alırım, kumdan evlerimin camlarına pembe panjurlar takarım... Turkuaza boyarım kapılarımı, bahçemde açar binbir renk, ektiklerimle doyarım... Soyunurum eskilerimi, umutlarla yıkarım, yenilerle kuşanır, melek kanatlarından taçlar takarım ❤️❤️

Yolda mıdır, geç mi kalır?? Uzun mudur yol, zaman mı alır??

Arkadaşım, olur da bulursan, ,iki kere tıklatıver kapıyı, ama sessiz sessiz, içerde kızım uyuyor... 1,5 kişilik bir hayat benimki, kalbimin en derininde bir masal duruyor...

Bir de bil, bilmem benden öncesini, fırtına mı, tufan mı, afet mi volkan mı?



Benden sonra sana hergün YAZ....







Giderim, alışığım....




Benim en iyi yaptığım şey gitmek... Canım sıkılırsa binerim arabaya çıkarım yola... Genlerimde var... Bir nevi Çelebi idi babam... Sonra şartlar, yaşlar değişti ama miras kaldı ondan bana... Ve çok büyük şükran...

Karış karış gezdim bu ülkeyi, nerede ne meşhur bildim, yedim... Tatilleri öyle çok sevdim ki çalışmayı hiç bilemedim.. Yazlarım tatil olsun diye mi yaptım yüksek lisans, doktora??? Düşünmüyor değilim...

Ben bu dünyadaki en şanslı kız çocuklarından biriyim. Çok okuttu, çok gezdirdi, trilyonlara değişmem verdiğini... İşte ben bu yüzden gitmek nedir, sizden mi öğreneceğim??

1000 km yol yaparım acıkmam, susamam, yorulmam... Molaları çok severim lakin oyalanıp yolumdan olmam... Öyle kolay değil tabi, siz istediniz diye hiç değil... Ben eğer istersem giderim...

Bir gidişim var ki benim, kin deseniz değil, nefret deseniz değil, intikam zaten değil... Susmam, konuşup haklı çıkarmam, arkadan atıp tutmam... Ağlamam, ağlasam da göremezsiniz, görseniz de gerçek nedeni asla bilemezsiniz...

Bir garip gidiş benimki... Yüzüm güler, inadına mutlu olurum, mutluluğumla vicdanınıza dokunurum...

Çok yollar gitmiş bir kadın var karşınızda, virajları, dağları, patikaları aştım 84 model bir vosvosla...

En iyisi mi siz nasıl gidilir, gittiklerimden öğrenin...

Arkadaşımmm, pardooonn...



Aslında o kadar da zor değil...

Atomu parçalaman, permütasyon hesaplaman, çok bilinmeyenli denklem çözmen, koordinat belirtmen, anlaşma maddelerini ezberlemen, kafiye tutturman gerekmez...

Evler, arabalar, pahalı hediyeler, lüks yemekler, ağdalı-süslü laflar, iltifatlar, sorumluluklar beklenmez...

Yalan söylenmez...

Nerdeydin, kimleydin, whatsapp'da en son ne zaman online'dın, niye bu hatunun fotosunu like'ladın, telefon çaldı niye açmadın, denmez...

Kurulu bir hayattı bundan önce bilmem kaç küsür sene, sakın değiştirme, istenmez...

Anne-baba severiz, çocuk bakmayı biliriz, yemeğin en alasını pişirilebiliriz, her ortama girer, her türlü eğleniriz, çalışır, paramızı kazanır, alışverişimizi kendimiz yaparız...

Sana ne kaldı ki... Bir duracaksın öyle... Sadece severek... Var olduğunu hissettirebilerek...

Düşecekse içimize kurt, aklımıza bin tilki, araflarında - zaaflarında tutacaksan, saklambaç oynatacaksan, konuşur gibi yapıp aslında susacaksan, arkadaşımmm pardon biii zahmet çekilir misin??? Senin yerine de ben mi kendimi seveyim??

Müsadenlee ben bi aklına bakıp kaçayım, peynirle mi yedin ekmekle mi, meze mi yaptın içkinle merak ettim, sorayım...

İyi ki Doğdun Gülse...



Bir arkadaşıma,gülen bir kıza doğumgünü hediyesi bu...

Zamanının çoğunda ama hayatının çok da içinde olamadığım bir arkadaşımın... Yaz dedi bana benim için... Düşünmeye başladım...


Sarı kız,

Senleyken yaşadıklarım, senin yaşadıkların... Bilemediğim çok şey vardı belki ama birden yazmaya başladım...

Şimdi duruyorsun ya ayakta sen inatla, inançla, dimdik...

Annen giderken kanatlarını bırakmış sana, ondan...

Çünkü anneler ölmezler... Kokunu özlerler, gece koynuna girerler... Uykun kaçarsa ninni söylerler... Hiç ummadığın anda aklına düşer, kalbini ısıtır, özlemle öperler... Çocukları ile büyür anneler...

Aynaya bak korkunca, anneni göreceksin, yansıyan görüntü sen değilsin, sen annenin en büyük eseri, tek mirası, annenin aslında ta kendisisin...

Bu yüzden kesişti yollarımız... Bu yüzden gördün sen bir anne nasıl sever... Nasıl seviyorsam ben kızımı, öyle seviyor annen seni... Belki de çoook uzaklardan bunları sana söyleyeyim diye yolladı beni... Dün senin doğumgünün değildi, bir "anne" doğdu dün... İyi ki doğmuş annen... ❤️❤️

İyi ki doğdun....

Bilmiyorum kim ama... Arkadaşıma....



'''Nereye koyacağım seni bilemedim, sevgili diyemedim, cesaret edemedim... Sandım ki sensin aşık olan, ben içimdekini söyleyemedim... En iyisi biz senle arkadaş olalım, arkadaş kalalım .... ''' mı dedin????

Niye??? Yemedi mi??

Olunur, olunur... Bizden çok iyi arkadaş olunur da canım günah be, seviyorsan git konuş bence...

Arkadaş arkadaş geçinirken biz, birkaç kendini bilmeze denk gelebiliriz...

Gel biz seninle, film izleyelim, gezelim, eğlenelim, maça gidelim, küfür edelim, uçağa, trene, gemiye binelim, sabahlayalım, ağlayalım, dertleşelim, kampa gidelim, bisiklete binelim, yüzelim, dans edelim, yemek pişirelim...

Oturup bir de karar verelim, neremize koyacağız kimi, nereye kadar iznimiz, çizgimiz...

Yapmayı beceremeyen sussun otursun orda... Arkadaşımmm, ben bir kalbine bakacağım, biraz kırık-dağınık ama fazlalıkları bir dışarı atalım, gerekli yerlere stentleri takalım, ilaçları bulalım, göçebelik sona erdi, yordu, bitti, ben artık burada yaşayacağım...

Kadınlarım...



Masalın kahramanlarını birbir anlatmak gerek, bugünden başlayarak...

Bir yol hikayesiydi başlarken kadınlarımla hikayem... Yer, zaman, neden önemli değildi... Gidebilir miydik denemeliydik... Gittik...

Hayatta her yolun bir amacı var. Kimi yol ayrılığa gebe, kimisi kavuşmaya... 30 küsür senelerdir kavuşamamışız biz meğer... Aynı annelerden doğmadık, aynı sıralarda oturmadık, ilk aşkı beraber yaşamadık, bekarlığa beraber el sallayamadık, mezuniyetleri birlikte kutlamadık... Farklı hayatlardan, başka kalplerden, türlü zamanlardan geçip bir ada sevdasıyla hadi dedik...

Birlikte uyuduk, yedik, içtik, güldük... Size sadece böylesini anlattık, siz ancak böyle bilebilirdiniz!!

Gerçekte ise ben bir boşluğa inandırmıştım kendimi, o boşluktan aşağı düşüyordum... Uçurumun tam kenarında sendelerken onlar tuttu ellerimi... Bi küçük ada meselesi değildi benim ki... Koskocaman dertlerin, kocaman sırların, büyük sorumlulukların, küçük mutlulukların ortağı oldular...

Bir minik kadındım, yola çıkmaya cesareti olan ama yolun başında öylece duran... Yürüyemedim rotam yoktu, yürüyemedim yalnız yürümeyi hiç sevemedim ben, yürüyemedim yüküm ağırdı sendelersem düşen kızım olacaktı...

3 deli kadın giriverdi kalbimden...

Şimdi Kanatlandım, uçuyorum...

Yalancı şahitlerim var, inanmayın, yaşadığım herşeyin tek şahidi, tek savcısı, tek hakimi oldular....

Sizinle her yola çıkarım ben, parasız kalırım, ekmeksiz, işsiz, sebepsiz... Siz olun ki bileyim, yürüdüğüm yolun sonunda "umut" var...

Ben bir minik "anne" , minimini bir elden kocamaaaan severek tuttum, kahramanların bazıları değişir zamanla, birşey değişmeyecek, bizim Masalımızın sonu mutlu bitecek...

p.s. Hayatımda gittiğin için teşekkür ederim eski eşim, sen gitmeseydin gelenlerin kıymetini bilemeyecektim...

Mekan...



Bir küçücük ev kurduk...

Koskocaman evlere sığamayan ben, bir bahçe, iki göz odaya sığındım...

Parça parça çıkardım mazi kokan eşyaları eski evden, dağıttım.. Bomboş duvarlara baktım, anılarla dolu değildi odalar... Aylarca kurduğum, ördüğüm tüm barikatları aşıverdi gözyaşlarım. Kızımın odasında duvarın dibine yığıldım... O gece ben o evden gidiyordum... Ben o gece bir genç kızın en saf hayallerine, ihtiyarlığıma dair düşlerime, eşyalarıma, komşularıma, inandıklarıma, güven duygusuna, evliliğe veda edip; mücadeleye, çok cepheli bir savaşa ve yeni bir eve "merhaba" dedim...

Kırgınlığım, kızgınlığım, pişmanlığım bavulumdaydı maalesef... En zorlu savaşımı onlarla verdim...

Bahçeye geldik oturduk, bir süre yerleşemedim... Kanatlarım kırıktı, ne yapacağımı bilemedim... En son anlarıma şahit olanlar, bırakmadılar hiç bizi.. Evimi, bahçemi, soframı şenlendirdiler... Hep minnettar olacağım onlara...

Ve birgün derin bir nefes alıp kokladım evimi, mum kokuyordu, çiçek kokuyordu... Yeni doğmuş bebek kokusu gibi ilk kokuyordu... Aslında hiçbir zaman olmayan ve olmayacak olan aşkla doluydu... Metrekare hesabıyla ölçülmüyordu huzur, ben ömrümde ilk kez huzurluydum...

Sonra daha çok şeyler gördü bu duvarlar, o bahçedeki masada çok insanlar oturdu... Son 2 senede bu eve çok şeyler gizledim ben... Yazacağım birgün... Yazacağım sırayla...

Geçmiş zaman masallarının mekanı burası... Bir anne ile kızının yuvası... Hayatımdan, soframdan, yuvamdan geçen herkes, sağolun... Can kattınız!!!!

Masalın kahramanları....



Evin küçük kızı, büyük akıllısı... Annenin %75'i...

Pek anlaşamaz benle, benzemeyiz hiç birbirimize... Bankacı o, ağır, soğukkanlı, mantıklı... Kendimi anlatmama gerek yok herhalde... Pek de kızar bana... Bencilim tabi, o da haklı... Hayatının en güzel yıllarında ne yaşadıysam yaşattım ona da... Korkularımı üzerine saldım, sorumluluklarımı omzuna yığdım... Yordum, üzdüm, kırdım... Günah çıkarmıyorum şimdi, bilin istedim... En başa altın harflerle yazdım kızkardeşimi... Hem masalımızın, hem Masal'ın yılmaz, yıkılmaz, güçlü kahramanı o...

Bazen belli etmem, edemem... Ama çok severim ki ben... Arkamı dönüp gidemem... Bir yuva kuracak o şimdi, içim azıcık buruk doğru, ama tek dileğim... Çok mutlu ol e mi?? Bi de bil... belki yetmez gücüm, belki senin kadar güçlü değilim, belki güvenmezsin ama eğer kayarsa ayağın ben seni hep tutacağım... Düşme diye... Bilirim nasıl düşülür... İncinme... Kapım da açık, gönlümde, hep yerin var senin... Kalbimizin baş köşesinde❤️❤️❤️

Anne kim??




84 yazında daha fazla dayanamayıp, hadi demişimm Anne, yaşayacaklarım var benim... Aman da en iyi halt etmişim!!! Zatiii onlar da bilselermiş bir melankolik yengeç gelecek dünyalarına kesin vazgeçerlermiş.. Evin her daim deli, asi, inatçı, hatalı üretimiyim ben... Benden sonraki üretimde mükemmele ulaşmak için denek yapmışlar beni... Bkz. kızkardeş. Olamadım işte herkes gibi... İnadım inat, dediğim dedik... Herşeyi de çok bilirim... Ukalanın tekiyim... Kimseye başarılar dilemem... Zaten kazanmayı sizden öğrenecek değilim... Ben olsam benle oynamam, mızıkçıyım... Ama çok ısrar ettiniz...

Ben döndüm, burdayım... Tam olarak nerde kalmıştım??


Devamını da yazacağım....

Yeter ama....




Mutlu olamadım ben bu cevabı görünce... Çünkü altında bir cevap daha var😔😔 Kendime değil, kızıma üzüldüm... Küçücük kalbi kocaman hediyelerle alamazsınız ki, koynunuza alıp uyumalısınız... Varlığınız değil de sesiniz bile mutlu ediyorsa ve kıtkanaat başka bir varlık onu mutsuz ediyorsa, oturup düşünelim... Kimseye düşman değilim, affettim... Kızım için... Bugün anladım ki en doğrusunu yapmışım... Hep mutlu olsun o, tek dileğim... Dünyaya gelmesinin sebebi benim... Benim seçimlerim... Evlilikler biter, Ebeveynlik bakidir!!! Anne olmak doğumdan, Baba olmak öğrenilir... Herkesi sevsin, herkes de onu... Kavgam yok, hırsım yok... Kavgalarda ona yer yok... Ben Masal'ın kahramanı olmaya çalışmıyorum, bizim masalımızda kahramana gerek yok... Yol arkadaşım o benim, biz yazar-biz oynarız... Ama işte küçücük yaa daha o, onun bir başka ele ihtiyacı varsa??? Sırtımda taşırım, kucağımdan indirmem, sarar sarmalarım velakin yetmezse??? Evlenin, çocuklarınız olsun, mutsuzsanız yollarınızı ayırın... O ayırdığınız yolların sonuna kadar hep çocuklarınızla yürüyeceğinizi unutmayın!!! #obirmasal o bana yeter!!!

Hayata Hep Güzel Bakmak



Hastanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu. Bunlardan koğuşa ilk gelen pencerenin önüne, ikincisi ortaya, üçüncüsü ise kapı kenarına yatırılmıştı. Ortadaki hasta iyimser bir adam olduğu için neşeli konuşmalarıyla ötekileri de eğlendiriyor ve kederlerini azaltmaya çalışıyordu. Soğuk bir kış gecesi, pencerenin yanındaki hasta öldü. Onu kaldırdıktan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne, kapının yanındakini de ortaya yatırarak, boşalan yere yeni bir hasta getirdiler. Pencere önüne alınan iyimser adam, dışarıda gördüklerini arkadaşlarına anlatmaya başladı.


Yol kenarındaki parkı, dev çınar ağaçlarını, cıvıldaşan kuşları, işlerine koşan insanları, neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçek dolu tarlaları uzun uzun anlatarak, çaresiz durumdaki arkadaşlarını rahatlatıyordu. Adam, kısa bir süre sonra, gelip geçenlere isimler takmaya başladı. Öteki hastalar, artık sabah işe gidenlerin, seyyar satıcıların ve akşam vakti yorun argın eve dönenlerin öykülerini dinleye dinleye, onları gözleri önünde canlandırabiliyorlardı.


Kısa süre sonra hastanenin ruha ağırlık veren havası dağılmış ve bi r türlü geçmek bilmeyen can sıkıcı saatleri tatlı öyküler doldurmuştu. Bir gün, ortadaki hastanın aklına bir fikir geldi. Eğer pencerenin önündeki hastaya birşey olursa oraya kendisi geçecek ve onun öykülerini dinlemektense, dışarıdaki renkli ve canlı yaşa m ı kendi gözleriyle görecekti. Bu düşünce, günlerce kafasında yer etti. Yattığı yerden hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu. Sonunda onu da buldu. Pencerenin önündeki hastaya bazen kalp krizleri geliyordu. Adam bu durumda komodinin üzerindeki ilacın a güçlükle uzanıyor ve odada hastabakıcı olmadığından ilacı kendisi alıyordu.


Bir gece, pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde,
ortadaki hasta büyük bir gayretle doğrularak, onun ilacını
deviriverdi. Şişe yere düşmüş ve paramparça olmuştu. Ertesi sabah, pencerenin önündeki hastayı ölü buldular. Ve onu kaldırdıktan sonra, ortada yatan hastayı cam kenarına geçirdiler. Adam, göreceği manzaranın heyecanıyla dışarıya baktığında, beyninden vurulmuşa döndü. Pencerenin birkaç metre ötesinde, simsiyah bir duvardan başka hiçbir şey yoktu.

Hayat Dediğin



Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama yarım saat erkene kurulsun saatin
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin.
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart
Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, hatta daha da eskiden ,yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, ohhh şöyle bir hafifle
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından Makas al..

Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok darda iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?

Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..

Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafir Sizden ala misafir mi var bu dünyada
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..

Gece evinde, dostların olsun. Sohbet mezen, kahkaha içkin olsun..
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illaki sağlık olsun

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...