doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Amerika'da Yaşam


  Bu ülkeyi kelimelere sığdırmak zor azizim. İnsana bakış açısını, toplumsal düzenlemelerini, doğaya saygısını ve şehirleşme anlayışını gördükçe ülkemin haline daha bir üzülüyorum, hayıflanıyorum. Olsun, inşallah bir gün düzelecek bizdeki aksaklıklar da, inanıyorum buna. 


  Siyaseti sevmiyorum, zaten bizde de pek hassas, ötekileştirmeye müsait bir konu.
 O yüzden sadece burdaki siyasette gözlemlediğim birkaç mevzuyu yazacağım. Kıyaslamayı size bırakıyorum. 

 Şimdi burda 8 Kasım'da başkanlık seçimleri var. Büyük olay yani. Lakin hiçbir yerde seçim sonrası çöp olacak parti bayrakları yok. Başkan adaylarının boy boy fotoğraflarını da görmedim. Orda burda seçim şarkıları çığıran arabalar da gezmiyor. Onun yerine adaylar tvde münazara yapıyorlar, belli zaman ve yerlerde halka vaatlerini söylüyorlar. 


   Bana ilginç gelen noktalardan biri de, bir aya yakındır burdayım, başkan Obama'ya tvde henüz rastlamadım, sokaklarda resmini de, adını da görmedim. 

   Sadece Obama değil, birçok eyalet gezdim, belediye başkanları kimdir çözemedim. Ne adları, ne resimleri var ortalıkta. 


    Burda okyanus altından tüneller geçiyor, sayamadığım çoklukta köprüler var. Yollar 5-6 şeritli. Ama ilginçtir hiçbirinde şu parti zamanında yapılmış gibilerden tarihe rastlamadım. 

  Bütün bunlar aslında İslamiyetteki hizmette önde, ücrette geride olma kavramıyla da örtüşüyor. Zira hiçbir şey milletin gözüne sokulmaya çalışılmıyor çünkü milletin parasıyla yapılmış.
  Bir başkan en fazla iki dönem seçilebiliyor, dolayısıyla kendini koltuğa yapıştıramıyor.

⭐ 

  Kedim Cano'yu getirtmiştim biliyorsunuz. Bir arkadaş beni uyardı, burda çocuk ve evcil hayvanı arabada yalnız bırakmak yasakmış, cezası varmış. Ve burda önem sırası şöyleymiş: çocuklar, kadınlar, evcil hayvanlar.
 (Erkekler? Onlar başının çaresine baksın gari)


   Burda Manhattan gibi gökdelenler şehri dışında bütün yerleşim yerleri, ormanların içinde. Şimdi böyle yazınca inanılmaz geliyor değil mi? Ama insan kadar doğayı da koruyorlar. 
  Devasa ağaçlar var her yerde. Hatta Manhattan'da bile ortada kocaman bir Central Park ormanı var ki içinde kaybolursunuz ama orman bitince bir bakarsınız gökdelenlerin içindesiniz.


   Filmlerde gördüğünüz gibi evler, maket gibi, muntazam. Bir de kiralık evler, kiracı çıktıktan sonra boyanıp, her yeri temizlenip öyle veriliyor. Misal tuttuğumuz eve yerleşirken öylesine bir silip girdik. Sanki ev yeni yapılmış gibiydi. 


  Ve ağaç, ağaç, ağaç. Doğal ortamı öyle korumuşlar ki, sincaplar, yaban kazları ortalıkta geziyor. 


   Tabi ki mutlu ve güleryüzlü olmalarını da anlatmam lazım. Burda tesettürlü bayan pek yok ama geldiğimden beri özellikle siyahi bayanlar bana çok iltifat ediyorlar. Şalımın şeklini çok beğendiklerini söylüyorlar. 
  Arabanın içinde çocuklar el sallıyor. Beyazlar da güleryüzlü. Müslümandan haz etmeyen varsa da belli etmiyor.

 Amerika'nın üç önemli günü var. Bunlardan biri olan Halloween yani Cadılar bayramı bu ayın sonunda kutlanıyor. Çok önemsiyorlar bunu. Her yer kabaklarla, korkuncumsu şeylerle dolu.



   Hani demiştim ya, eğlence ve tüketim toplumu diye. Kocaman paket cipsler, içecekler, arabadan inmeden fastfood alma vs. derken, olmuşlar tombik. Gerçekten şişman çok fazla. Öyle saklamak gibi bir dertleri de yok. Her yerden çağlayanlar gibi maşallah...


  Bayıldığım bir nokta da International Foods Market olayı. Burda bizim Mehmet Efendi Türk kahvesinden tutun da, Uzak Doğu'nun yosununa kadar her şey var. İlginç meyveler, sebzeler. Tam benlik. (Caiz olduğu sürece hepsinin tadına bakmak niyetindeyim)



   Bu ülkede şaşırdığım, takdir ettiğim çok şey var ama şimdilik bu kadden yetsin mi?



Sevgiyle kalın, güzel ülkemin güzel insanları...
















Rengârenk Çiçekler



Bu çiçekleri sana topladım: 

  Hayırlısıyla evleneydim de her akşam elinde çiçekle geleydi kocam diyen hülyalı kız, (Öyle bir dünya yok bacım. Ya varsa? Var mı ki? Kaldırın şu dizileri, kafamız karışıyor...) 

  Allah iyiliğini versin gene de anca maydanoz, ıspanak alır bizimki diyen romantik kadın, (Şükret de bir ıspanaklı börek yap adama...)

 Aşkitosundan yerli yersiz çiçek alan sevgi pıtırcığı hatun, (Tadını çıkar diyeceğim de erken tüketmişsiniz gı...) 

   Ben hiiiiç öyle şeyler beklemem, huzur olsun yeter ki diyen % 85'lik dilim, (Huzur+Çiçek daha eyi olma mı?..) 

    Ya hu iki gül için erkek egemen toplumun ekmeğine yağ sürmem, çiçeği de ben alırım, ekmeği de yağı da diyen feminist abla, (Doğrusun bacım lakin çiçek de aşkla güzel. Neyse sustum kızma...)

 Hulâsa-i kelam bu çiçekleri size, bize, hepimize topladım ❤ 




















Sevdiklerinize bir iyilik yapın, sayfayı paylaşın. Çünkü bu bizim masalımız. 

Ve masallarda sadece iyilik kazanır.


❤ 











Çifte Şelale ve Ana Ocağı



  Hani demiştim bir vakit, bazen günlerce dışarı çıkmıyorum, bazen de yollar mesken oluyor diye. 
(Misal şurda  bahsi geçmişmiş Gezegenin Yol Halleri)
 Bir süredir evde temizlik terapisi yapıyordum. Bu terapinin özelliği, klasik temizlikle beraber kapı, cam, duvar silerek nirvanaya ulaşmayı amaçlıyorsunuz. (Olmayor, olmayor! Ne kadar şirin göstermeye çalışsam da hayır, manyaklık bu.)
  Çok şükür evcek yunduk, paklandık. Nirvanaya ulaşamasam da Yalova'da Çifte Şelale varmış, orayı gözüme kestirdim. Düştük yola...


  Kıvrımlı ve bol ağaçlı yollarda, güzel manzaralar eşliğinde önce arabalı bir yolculuk. 




   Sonra yokuşlardan yürüme devam ettik. Hayır yürüme değil tırmanma. Malum sporcu bir millet değiliz. O yüzden yol boyu nefes nefese kalan insanlar görmek mümkün. (Biri de ben.)  


  Nemli toprağın ve yosunlu kayaların kokusu... Anlatılmaz bir şey. (Beni ancak demir eksikliği olanlar anlar.) 
Ba hele geldi mi gohusu?


  Çifte Şelale, önce kısa ama gürül gürül olanı karşılıyor sizi. Sonra daha yüksekten dökülen, göleti olan. Suyu çok soğuk ve deli. Başı kalabalık. 


  Gündelik telaşelerin unutulduğu, tertemiz, yalıtılmış bir bölge. Yorulduk ama değdi. 




  Malum pazar anneler günü idi. (Her gün onların gerçi. Bütün güzel günler.) Bir ana ocağı sergüzeşti yapalım, mübareklerden hayır dua alalım da sırtımız yere gelmesin mülahazasıyla ver elini Bursa.


    Bahçe özlemiyle olmamış şeftali yemeler, duta dalmalar, çilekleri yarı pembiş toplamalar, yavru ördeklerin peşinden koşmalar, ne kadar çiçek böcük varsa resmini çekmeler... Ve en güzeli sevgi dolu, sıcacık ana baba sohbetleri... (Allah başımızdan eksik etmesin.)


































⭐ 

 Velhasıl masal gibi birkaç gün geçirdik, manevi bir tecdid ile saadete gark olduk, hafsalamız tazelendi...


E o zaman aşk ile,
elhamdülillahi alâ külli hâl... ❤


⭐ 














Şifalı Nisan Yağmurları


   Nisan ayının 14'ünde başlayıp, Mayıs ayının 14'ünde biten yağmurlara Nisan yağmurları deniyor. 

 Sonbahar yağmurlarından kaçınmak, bahar yağmurlarında ise sılovmoyşın, döne döne ıslanmak gerekiyor. (Fonda Teri Meri eşliğinde) 


⭐ 

Sebebi, hikmeti, şifası pek çok. Çektiğim fotoğraflar eşliğinde, aşk ile buyrun ♥




* Yılanların zehiri, balıkların incisi, hatta bal arısının balı gibi pek çok harikulade nimet hep bu yağmurun suyundan oluşuyor.

* Nisan yağmuru dertlere devâ, hastalıklara şifâ.

* Sular içerisinde en saf su Nisan yağmurunun suyu.

* Nisan yağmuru ile çalınan yoğurt tutar. (Tecrübe ile de sabittir diyorlar lakin ben ömrü hayatımda bir kere yoğurt mayaladım o da yağmura denk gelmedi)

* Nisan yağmurunda ıslanan yeni elbise çürümez. 

Saç dökülmez. 




 Nebevi olarak da nurlu beyanlarda şöyle geçiyor imiş:


 Beni hak Peygamber olarak gönderen Cenâb-ı Hakk’a yemin ederim ki, çocuğu olmayan bir erkek, bu sudan hanımına içirirse Allah'ın izni ile hanımı hamile kalır. 

 Hanımının başı ağrıyan bir erkek bu sudan hanımına içirirse, bu su ona (sıhhati için) yeterlidir. 

 Rüzgar ona zarar vermez, çirkin haller kendisine isabet etmez.

 Bel ağrısından, karın ağrısından, şikayeti kalmaz.

 Alaca hastalığından korkmaz.

 Göğüs ağrısı çekmez.

Kalbine gelen vesvese gönlünden çıkar gider.

 Ayrıca manevi hastalıklar için fayda vericidir.

 Yağmur , Allah'ın en son ve yeni yarattığı bir mahluktur. Bereketi en çok olandır.




 Risalei Nur'da Mirac kandili ile yağmur hakkında bir de güzel müjde var imiş. 


  Leyle-i Mi'racınızı tebrik ve içinde ettiğiniz duaların makbuliyetini rahmet-i İlahiyeden niyaz ederiz.  Ve bu havalide Mi'rac gecesinden bir gün evvel ve bir gün sonra müstesna bir surette rahmetin yağması işarettir ki, bu vatanda bir umumî rahmet tecelli edecek, inşâallah.




Velhasıl azizim,

Nisan yağmurundan kaçmayın, şemsiye kullanmayın, ıslanıverin gitsin. 

 Hatta benim gibi yalınayak dolaşın dışarlarda. 

(Nemli tiplerden olmadığım için aman hastalanırım diye düşünmedim. Koyverdim kendimi suya toprağa. Erzurum kızıyız evelallah) 



   Bu arada tesettürlü hanımcanlara bir küçük öneri, gece yağmurda sitenizde veya çevrenizde tenha yerlerde saçlarınızı da ıslatabilirsiniz. 

 Hatta ben ağaçların altına girip dalları silkeledim.  
 (Oynayın işte çocuklar gibi, içinizden nasıl geliyorsa)



Gelsin şifalar şifalar...



Not: 

 İstiyorum ki yazılarımı herkes okusun. O yüzden ecnebi arkadaşlar için sağ üste Google translate koydum ama çeviri yapınca cümlenin başı sonu ayrı telden çalıyor.
 Yani pek güvenmeyin derim. En iyisi bir Türk arkadaş bulun o anlatsın. 

 Mahrum kalmayın, üzülürüm sonra. Burada hepimize yer var... ♥

(Bu notu Türkçe yazmam da ayrı bir ironi lakin ne yapaydım comic İngilizcemle üstüme mi güldüreydim)



⭐ 



Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...