Hüthütün Yavrucukları

Bir varmış, bir yokmuş. Anlar pek çokmuş, ama vakit yokmuş...

Ninem elini cebine sokmuş,leblebi tanesi çıkarmış. Karşısında duran yüz yirmi bin torununa vermiş, hepsi birer ısırık almış, geriye kocaman leblebi kalmış. Yiyen rüyalara dalmış...

Ninecik başlarında beklemiş,güne gün eklemiş.

Yüz bin torun güzel düşler görmüş. Ama bütün rüyalar birmiş!

Derken... Yüz yirmi bin torun gözlerini açmış, hepsinin uykuları kaçmış. Hepsi de gördükleri masal düşleri anlatmak istiyormuş. Ninecik demiş ki:

-Bir anlatışta on bin düş dinlerim. Anlatmaya başlayın bakalım!

En öndeki on bin torun masalı anlatmaya, sözlerine ballar katmaya başlamış. Biz de dinleyelim mi?

Mim’in güzel vadisinde İlahiler Ormanında bir Hüthüt varmış. Ulu çınarın en kalın dalına yuva oymuş. Küçük mü küçük, nohut kafalı yavrularını büyütmeye çalışıyor, durmadan onlara yiyecek taşıyormuş.

Aradan günler geçip yavrular tüylenmeye başlayınca Hüthüt çok mutlu olmuş.

Bir gün yavruları için yiyecek arıyormuş. Birden üstünde kocaman gölge görmüş. O tarafa bakınca korkudan neredeyse uçmayı bırakacakmış! Kocaman kartal onu avlamak istiyormuş. Hemen en yakın ağaca uçup en kuytu dalların arasına saklanmış.

Kartal gelip üst dala konmuş, beklemeye başlamış. Hüthüt korku içinde ötmüş:

- Hüt hüt hüt! Yavrularım bekliyor. Canımı bağışla. Beni yersen açlıktan ölecekler.

Kartal çığlık atmış:

-Çok açııım!

Pençe atıp onun saklandığı dalları kırıvermiş.

Hüthüt bütün kalbiye Allah’a yalvarmış, merhamet dilemiş.

O an Yüce Allah, kartalın gözlerinin önüne Hüthüt’ün yavrularını getirmiş. Gagalarını açıp kapatıyorlar, annelerini çağırıyorlarmış. Açlıktan bitkin düşmüş, birbirilerine sokulmuşlar.

Kartal çok üzülmüş, büyük pişmanlık duymuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...