Hint Filmi: Fan



 Öncelikle Shahrukh Khan hayranı olmadığımı belirteyim azizim. En azından üç büyük Khan krallığında Aamir Khan ve Salman Khan'dan sonra gelir bende. 

  İşte ne bileyim, bir Benim Adım Khan filmini öyle dolu dolu izledim,  bir de Fan'ı. Dur filmi anlatacağım, bir içimi dökeyim de. 

   Bu ademin en son Swades'ini izlemiştim, oflaya puflaya. Veer Zaara'yı sonlara doğru, Jab Tak Hai Jaan'ı yarıda, Om Shanti Om'u da  çeyrekte bırakmıştım. Devdas'a ne oldu hatırlamıyorum. (Enee Aishwarya Rai vardı onda, gitti gül gibi film). 

    Bende mi sorun var acep? Neyse olur öyle şeyler. Zamana bırakmıştım, iyi de etmişim. Bir Fan geldi, tekrar heyecanlara saldı beni. Çok beğendim, büyük bir zevkle izledim!


  Aryan, Hindistan'ın meşhur aktörü. Gaurav ise ona çok benzeyen, hayranı olan, hayır bu hafif kalır,  manyağı olan bir genç. (Bu arada Gaurav da Shahrukh'un kendisiymiş, her çekim öncesi 4 saatlik bir makyaj harikası). 

   Sanatçıların benzerleri yarışmasında ödül alıyor ve  ödülünü  Aryan'a sunmak, fotoğraf çektirmek, abi ben sana hayranım, bir imza be güzel abim demek için Delhi'ye yola çıkıyor.


   Aryan'la görüşebiliyor mu peki?  
Görüşmek ne kelime, adamın burnundan getiriyor, ünlü olduğuna pişman ediyor. 

 Aryan'ın "Benim hayatım, benim zamanım. Neden sana beş saniyesini vereyim ki?" cümlesiyle Gaurav'da film kopuyor. 
(Ne kadden zalım bir Aryan)
    Vay sen misin bunu diyen! Şimdiye kadar ben senin peşinden koştum. Bundan sonra sen benim peşimden koşacaksın! 
  Filmin bütün aksiyonu burda başlıyor. Sözünün eri Gaurav, Aryan'ın ününü dibinden sıyırıyor, hafakanlara gark ediyor.


  Heyecanı, koşturması bitmeyen bir film ama ben yer yer duygulandım, acıdım Gaurav'a. Özellikle son sahnelerde. Aryan'a ise hep kızdım. Bir özür dile, razı çocuk. Yok... Soykası batasıca hoşşik.

 Peki savaşa dönüşen bu oyunu kim kazanıyor? Aksiyonun bittiği dramatik nokta burası... İkisi de kaybediyor.



  Hulâsa-i kelam film özetle diyor ki, biz fanlar olmadan siz ünlüler bir hiçsiniz! 

Doğru söz vesselam... ❤










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...