Anılarda beni hatırlarmı # final#



 Hayat , hayat ey hayat!



 Bu yaşadıklarımı  bana izletseler yine de bu hayata gelirmiydin? diye sorsalar?
 Sırf çocuklarıma olan aşkımdan yine gelirdim, yine  bunca zorluğu yaşardım.

Çocuklarıma aşığım da bunu  bu aralar gösterebiliyormuyum?   Malesef gösteremiyorum. Hatta onlardan nefret ettiğimi bana yük olduklarını düşündürdüğüm anlar oluyor.



 Komşular kayınvalidem için hasta ziyaretine geldiler  ,komşulardan biri eltimin  akrabası  ayağını halının altına bile soktu sanki anlamadım güya ev temiz mi bakacak!
   Eda yaptığı çayı ikram ederken  hemen gözlerini kızıma diktiler  ''ay maşAllah tam evlenecek yaşa gelmiş  , hamaratta kız evlendir bunu artık'' deyince
''kısmet işi bunlar '' dedim
 Diğer komşu ''aa hamarattır benim kızım bak  diğer kızlara hiç benzemez ne  gezdiğini  gördük nede bir erkekle  duyduk Allah için hanım kız'' Deyince '' öyledir sağ olsun hiç yüzümü kara çıkarmadı çok dinler beni '' dedim .

 İçimden güldüm ne diyeyim şimdi  el aleme kendi kızımı şikayet edecek değilim ya. 
 hiç sesimi çıkarmadım küçükken çocuğunu kimse görmüyor, biraz  büyüyünce nasılda göze batıyor...ah gelin birde bana sorun siz onu tabi dışarıdan kim ne bilir evin halini .



 Kayınvalidem komşuların yanında altına   yaptı nasıl kokuyor  komşular da  kokuyu duydular 
  ''Zahide annen altına yaptı'' dedi eltimin akrabası 
 ''evet  temizlerim şimdi ben sizi salona alayım kusura bakmayın '' 
 gerek yok kız salona geçmemize,  bizde kalkıyorduk dediler ve on dakika daha oturdular nihayet gittiler.



   Altını temizledim mızıldanmaya başladı  başı ses götürmüyor insanlardan, kimse gelsin istemiyor  bazen  her şeyi hatırlıyor bazende  hiç kimseyi tanımıyor  Emin'e geçen gün baba dedi  çocuklarla gülmekten öldük Ya Rabbim  gülermisin, ağlarmısın?
Gece eltim geldi yarım saat oturup gitti kızların çok dersi varmış ta dersaneye gidiyorlarmışta arabası altında ne olacak  bizi beğenmiyor hanımefendi.

 Anlayamadığım   kaynımla Emin  aynı işte çalışıyor ,aynı maaşı alıyor, eltim aldı başını merkeze taşındı ,ev aldı yeni eşyalar aldı  hep ileri gitti kızlar dersaneye gidiyor , biz ise maşaAllah. daha gelinlik koltuklarımı kullanıyorum. besmelesi bol diyeceğim ama  o da yok kadında , Emin bana 'sen çok fesatsın, fesatlıktan barımıyoruz'' diyor...

Bazen haklılık payı veriyorum ama  şuda bir gerçek eltimin ailesi ona çok destek çıkıyor maddi açıdan , bizimkiler kendilerini zor bakıyor, çocuklara beş lira vermezler. bir gün anneme  '' anne bari  çocuklara bir lira ver  '' dedim
 ''kızım birine versem diğeri gücenir bende hiç birine vermiyorum  yok işte elde avuçta anca kendimizi geçindiriyoruz'' dedi. o da  haklı.
 Bu akşam Emin eve suratı beş karış geldi kaynım  ona   sitem etmiş, müşterilerin yanında  ''bir anama bakamıyorsanız alayım'' demiş   ''beynimden kaynar sular döküldü'' diyor.

 Komşular   eltime beni söylemiş kayınvalideme iyi bakamıyormuşum  ev leş gibiymiş te ben biliyorum kimin söylediğini eltimin o akrabası yok mu o işte geldiler,çayımı kahvemi içtiler utanmadan bir de dedikodumu yapıyorlar. kolaysa alsın eltim baksın dedim , madem o kadar kolay hasta bakmak gelip on dakika oturup kaçmakla olmuyor.
Dedikoducu karılar işleri güçleri kapı kapı gezmek, aylak kalıyorlar ya ne yapsınlar.



Ne biçim insan bunlar anca sinirlerimi bozuyorlar  Teyzeme onca laf söylemem rağmen bana kırılmamış zor günlerime  vermiş arada gelip gidiyor Allah razı olsun çok yardım  ediyor.
 Bu aralar Eda'da bir değişim var okuyacağım ben diye tutturdu babasının aklına da girmiş dışarıdan liseyi bitirmeye karar verdi okula yazıldı hafta üç gün okula gidiyor sınavlara giriyor bu durum Emin'i ve beni mutlu ediyor.

 Çok geçmeden Eda'nın neden böyle birden okumaya heveslendiğini anladım. Teyzem benden gizli  o çocukla aralarını yapmış oğlan üniversite de okuyormuş  mühendis olacakmış. Eda'yı çok beğenmiş ama illa okuman lazım yoksa bu iş olmaz demiş.

 Bizim  bin tembihle yaptıramadığımızı  oğlan bir sözüyle yaptırmış ve okumaya karar vermiş.
Bir yandan seviniyorum bir yandan da teyzeme kızıyorum kocaman kadının yaptığına bak! 

Derya ve Oğuzcan yapışık ikizler gibi hiç ayrılmıyorlar aralarındaki üç yaşa rağmen çok iyi anlaşıyorlar.
 Günler o kadar hızlı geçiyor ki geçen beş yılda    çok şeyler değişti ama bazı şeyler hiç değişmedi. 
Eda yirmi üç  yaşında oldu liseyi bitirip iki yıllık üniversite okudu.  El sanatları bölümünü okudu  o çocukla yani Münin'le nişanlandı 
Derya üniversiteyi kazandı hemde zor bir bölümü Hukuk.

  Bize rağmen...
  Sanırım o evin  huzursuzluğunu okuyarak yok saydı, kendini hep okumaya verdi  Oğuzcan liseye devam ama bir türlü arabalara merakı bitmedi. Hafta sonları babasının yanına sanayiye gidiyor kayınvalidem ise halen yatalak  çok zayıfladı yatağın içinde kayboluyor.
  Rabbim yaşayacaksın deyince  nefesi içinde durduğu sürece yaşıyor  işte ne desek boş bana ağır geldiği zamanlar oluyor da ona bu hayat hafif mi geliyor  sanki bazen her şeyi hatırlıyor ağlıyor  eskiden ona çok kızardı  sağlıklıydı her şeyi kendi yapardı bana muhtaç değildi. Zaman zaman kavga ederdik  şimdi ise bana o kadar muhtaç ki bir bebekten daha fazla.
 Bebek bile altını pislediğinde rahatsız olur ağlar o  ise bazen altına yaptığının  farkına bile varmıyor   duvarları boyamaya devam ediyor bezini çıkarıp atmaya da ama ben buna pratik bir yol buldum  duvarlara, duvar kağıdı yaptık, onun erebileceği yerlere folyo yapıştırdım  o batırsa da arkasından siliyorum hiç değilse.

Bu gece  yatağa yattığımda Emin'i düşündüm ,kayınvalidemi düşündüm aklıma bir şey takıldı
Elmadaki tırtıldan iğrenirizde kelebeği neden bu kadar çok severiz?





Günlerdir telaş içindeyim Eda'yı gelin ediyorum. Nihayet yavrularımdan biri yuvasını kuracak,  eskiden o kadar çok çeyiz yapardım ki.
 Kayınvalidem hastalandıktan sonra hiç bir şey yapamaz oldum.
 Birde hasetlik yapar kimselere örnek vermezdim sanki kim bilir ne ey Allahım eskiden yaptığım şeyler o zamanlar bana çok mantıklı gelirdi şimdi ise  çok saçma geliyor .
 Ne olacak sanki o örneği versem herkesin üzerinde farklı duruyor. her kesin elinden ayrı çıkıyor. 
Yavrumun öyle fazla çeyizi yok,  yinede  maddi gücümüzün yettiği kadar her şeyini aldık.
Huzuru bol olur inşAllah.Eda'yı istemeye geldiklerinde kayınvalidem çok hastalandı düğün üzeri bize oyun yapacak gibi duruyor, diye düşünmemin üstünden çok zaman geçmedi.
 Eda'nın çeyizinin gittiği gün kayınvalidem çok ağırlaştı o gece vefat etti.
Meğer ne kadarda çok alışmışım ona, içime nasılda büyük bir acı çöktü, yıllarca benim için çocuk gibiydi kızdığım anlarda oldu, ölsün artık kurtulayım dediğim anlarda ama Rabbimde biliyor ben kötü niyetten söylemedim hiç bir zaman yüzüne vurmadım.
Bana neler etti, hepsini unuttum.
 Benim için ölüm demek içimden göçmen kuşların  gitmesi.

 Onun için ölüm demek bu dünyadan, bu dünyadaki acılarından kurtuluş demek. Emin annesinin tabutun başında öyle bir ağlıyordu ki içi dağlanmış gibi ,kaç yaşında olursa olsun ana işte.

Ölüm ve düğün bir insanın evinin en kalabalık olduğu anlar.
biz iki duyguyu bir anda yaşıyoruz, Annem yaklaşıp sırtımı sıvazladı
'' iki yavrunu da gelin ettin'' dedi annem ben şaşkın şaşkın bakarken devam etti
'' ee kızım genç kızın düğünü telli duvaklı olur bizim gibi ihtiyarların düğünü de kefenle olur, ikisine de Yeni yuvalarında Rabbim huzurlar versin''
 Bu sözler  zor günler yaşadığım şu anada bana kamçı gibi geliyor  ağlamaktan kendimi alı koyamıyorum.

Çocuğumun düğünü istediğimiz gibi olmadı. Buruk gitti güzel yavrum.
Emin Eda'nın beline kuşağı bağlarken  göz yaşları sicim gibi döküldü. Kayınvalidem ve Eda'nın gitmesiyle ev o kadar sessiz kaldı ki sanki uçsuz bucaksız bir denizin ortasındayım ama ne su var ne güneş sadece tuz var yakıyor bedenimi.


Tuhaf bir duygu  kendimi yeni evli gibi hissediyorum  bütün zaman bana ait fakat çok canım sıkılıyor.


Yeni bir hayata başlar gibi hissediyorum kendimi.  Sabah kahvaltı sofrasında yaptığım patetesli yumurtayı herkese servis yapıp yerime otururken  Derya'nın başını okşayıp Oğuzcan'la ikisinin  saçlarına birer öpücük kondurdum... Derya- şükür aklına geldik,hep merak ediyordum iki çocuğun daha olduğunu ne zaman hatırlayacaksın diye.... 

Salak salak konuşup canımı sıkma  sabahın köründe Derya  neyinizi eksik yaptım  üç kardeş birbirinizi çekemiyorsunuz daha yarın eli nasıl çekeceksiniz bilmem. Emin bir şey desene . ne diyeyim hanım çocuk bir laf dedi yerin dibine soktun yarım saattir söyleniyorsun.  Ağlamaya başladım ben sabahın köründe kalktım size kahvaltı hazırladım ...

Kimi doydu kimi  doymadı hepsi kahvaltı sofrasından kalktı. Okula,işe dağıldılar... 
Oğuzcan  liseyi bitirmeden bıraktı sanayide babasıyla çalışmaya başladı.laf dinlemiyor ki evlatlar o kadar çok yalvardık yakardık olmadı... 
Gerçi Derya okuyor da ne oluyor bizi beğenmiyor hanım,  kabuğunu beğenmiyor  yumurta.
 Bana karşı hiç sevgisi yok yada ben öyle hissediyorum. Eltim merkezde oturduğundan fazla görüşemiyoruz. İki kızı da evlendirdi kızlar çalışmıyor zengin yerlere evlendiler.
 Boşu boşuna dershanelere yolladı  kafa almayınca profesörden ders alsa nafile...
  Eltim çok  rahat evler ,arabalar  beş yıl geçmeden değişen koltuklar , biz ise hep aynı harabelikte  ...

  Derya ile her gün her saniye didişmelerim  bitmiyor edanın derdi bitti derken  derya çıktı  ne desem laf
söylüyor küçükte değil ağzının ortasına terliği geçireceğim az kaldı . ben bu kadar analık yapıyorum kendi  daha iyisini yapsın ilerde.  Eda'yla ilgilenmişim hep onu sevmişim hep onu düşünürmüşüm aaa yeter içimi kim bilebilir ki.   Oğuzcan'ım askerde ne zormuş evlat yolu beklemek....


 Derya üniversiteden sonra  bir avukatın yanında çalışmaya başladı babası adamı gördü tanıştı baştan çok sevdik  deryada sevmiş hemde biraz fazla  ...

 Aralarındaki on beş yaşa rağmen bizi dinlemedi  kendi başına buyruk arkasına kuyruk gidip adamla nikahlanmış bir gelinlik bile giymeden .
 Asi olunur da bu kadar mı olunur. Babası affetmem eve sokmam dedi . yine  ana yüreği ikna
Ettim üç beş bir şeyler yaptık. 
 Ailesiyle tanıştık  kokteyl mi neymiş onu yaptılar sosyetik bunlar. Eda ile ayni ay hamile olduklarını ögrendiler.
 Emin beyim can parem akşam çok hastalandı   hemen hastaneye attık  . 
 Kalp damarlarından ikisi tıkanmış


anjio oldu ama fayda etmedi  stent taktılar  zor kalkıyor,nefesi bile yarım yarım alıp veriyor.



İki hafta hastanede yattı  Oğuzcan teskereyi aldığı hafta Emin beyde , Bu dünyadan teskereyi aldı , annesine kavuştu bizi terk etti .., 

Beni terk etti .. 
Ne yalan bir dünya bu  , anan şöyle,  halan böyle , yok koltuk eskidi, yok halı eskidi derken biz eskimişiz.
 Farkına varmadan  nasılda yalan bir dünya   Oğuzcan'la baş başa kaldık bir kızı istiyormuş resmini gösterdi, bet bu çocuğum, kız mı kalmadı dedim gülümsedi sırtımı sıvazladı hemen...

 Güzelini bulurum aney dedi şımarık evlat. 
Benim lafımla bakmadı tabii ki . Benim yılardır öğrenemediğim bir şeyi o iyi biliyordu. Güzellik yüzde olmuyor , yüz güzelliği makyajla estetikle bir şekilde hal oluyor ancak ruha estetik işlemiyor...

    Haticeymiş  kızın ismi. Sevmedim gitti resminden hoşlanmadım birde eve gelmeye başlamaz mı , daha söz yok nişan yok ne biçim kız böyle hafta yedi o sekiz bizde. Oğuzcan   askerden geldikten sonra  oto parçaları üzerine açtığı dükkanı iyice büyüttü.  bütün itirazlarıma rağmen o kızla  evlendi ...

 Bir annesi var cadııı hep akıl veriyor kızına.,
Hatice ile aynı evde oturuyoruz.

  Bir  sabah deryayı gördüm başucumda  daha uyanmadı mı diyor gözleri şişmiş. uyandım diyecektim ki , dilim ağzımdan çıktı sanki.  meğer gece felç geçirmişim beni hastaneye getirmişler.  ne dargınlık ne kırgınlık nede gelecek kaygım kalmıştı ağzım bile dönmüyordu ,  hastaneden eve geldiğimizde zor zahmet  konuşmaya çalıştım edanın bakmasını istedim ama Oğuzcan bırakmam dedi , Hatice beni bakmazdı aylardır ona yapmadığım kalmadı.  ve  iki yıldır beni utandırdı her gün gelinim. bana çok iyi davrandı ,
 Geçmişim hemde çok geçmişim bu sokaklardan da bilememişim kıymetini,çektiğim nefeste dumanı çekmiş, yanan ateşte hep külü görmüşüm.

Tüm yaşadıklarım, heves ettiklerim için yaptığım inatlaşmalar, kırdığım insanlar ve beni kıran insanlara verdiğim tepkiler ne kadar da boşmuş, anlıyorum ki yaşanan an geri gelmiyor.



 Şimdilerde beni ölüm korkutmuyor  yaşamak kadar.Yetmiş beş seneyi ne çabuk geride bıraktım, sevdiklerimi ne ara mezara koydum anlayamadım! 

Heveslerim vardı tutkularım, ideallerim kimin yok ki! 
Gece böyle düşünerek uyuya kalmışım, sabahın erken saatlerinde oğlum işe gitmeden önce  yanıma uğradı, her sabah ve her akşam bunu yapar
 ''Annem günaydın nasılsın bu sabah?''
Başımı salladım iyiyim anlamında  gözlerimden  sicim gibi akan yaşları silerken oğlum '' ağlama annem ,akşama görüşürüz, Hatice kahvaltını hazırlıyor birazdan getirir'' deyip odadan çıktı.


 Arkasından  peltek dilimle bir şeyler geveledim, ama anladı mı bilmiyorum?

Ellerimle yataktan güç alarak oturmaya çalıştım,yastığımı düzeltmeye çalıştım  zor iş!  iki yıldır bu yatakta yatmak ne kadar zor bilemezsin, havalı yatağım benim sofram, tuvaletim, salonum, yatak odam kısacası benim yaşam merkezim bu yatak...


İyi yönünden bakmak lazım,evin en güzel köşesi bana ait cam kenarında yatağım gündüzleri bol bol pencerenin önünden

gelip geçeni izliyorum,Oğlum ve Hatice'nin kapıdaki Konuşmalarını duyuyorum,Hatice akşama eve gelirken alması gerekenleri sıralıyordu,bir ara sesler kesildi, sanırım oğlum gitti.

Camdan onu görebilirmiyim diye perdeyi  titrek ellerimle yavaşça araladım, o anda  gözümün önüne yıllar önce eşimi işe giderken her sabah arkasından baktığım anlar geldi aklıma  birden o anlara daldım, Sanki  araladığım perde değilde anılardı , yıllar yeniden gözümde akıyordu... 
                                          Son...

 Not: Hikayeyi baştan okumak isteyen yan tarafta  Kategoriler bölümünden okuyabilir , gecikmiş bir son oldu  keyifli okumalar...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...