Son...

Yazamadım henüz bir son.

Hiçbir alaturka sonu yakıştıramadım kendime. Hala daha gelişmedeyim bu sebeple. Mümkün mü zaten rüzgar bir oraya bir buraya eserken dümeni sabit tutabilmek bu devirde?? Baktım monoton oldu hikaye; mekan değiştiriverdim. Baktım populer kültür dram istiyor, kişileri sadeleştirdim! Baktım olmuyor, bakmaktan vazgeçerim diye beklerken herkes, bakış açımı değiştirdim.

Neticede yazıyorum yahu hala.... Bazen sahte sandığım gerçekleri yazıyorum, bazen gerçek sandığım sahtelerin üzerini çiziyorum. Olur da üçgenlere düşersem, dik tutmaya alıştığım kuyruktan sebep, hipotenüsleri seçiyorum. Kendi eksenim etrafında dönüyorsam eğer, çapım kadar konuşuyorum, merkeze gelince susuyorum. Dört tarafım eşit değil ki benim, baştan aşağı orantısızım ama doğru yoldan şaşmıyorum. Diyeceğim o ki; hiç pişman değilim! Haritam belli.... Rotam kadere meyilli...

Ve ben mutlu sonu görene kadar vazgeçmeyeceğim kalemimle sırdaş olmaktan. Değilim mükemmel, değilim güzel, değilim çok akıllı, değilim çok başarılı, değilim en iyi... Değilim herkesin herşeyi. "Benim": Herşeyin birazı!!

Bahsi geçen noktayı da koyacağım elbet ama...
O güne var daha...
Birgün sorgusuz, sualsiz, kayıtsız, korkmadan, hesap yapmadan düşünce biri aklıma...
Birgün o mum kokulu evlerde şarkılar bana çalınca....
Birgün başımı koyduğum yerde huzur bulunca...
Birgün bir çift göze,  kızımın yüzünü o ilk gördüğüm andaki hisle bakınca...
İşte o zaman: Merhaba...

Finali "the end" ile yapmak değil benim niyetim. Ben ancak sonu baştan hayal edilmiş bir Masala "AŞK"ı ekler, okuyanlara selam ederim...

Severim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...