Düş Zamanı Ağaçları


Bir şeyler çizmek benim için hep zor olmuştur. Resim yapmayı beceremem ben. Aslında yapmayı çok isterdim. Her zaman. Hatta derdim ki ilerde, yaşlandığımda bir sürü boya ve fırça alacağım ve resim yapacağım. Resim yapamama fikrine nerede nasıl kapıldığımı tam hatırlamıyorum. İlkokul öğretmenim yaptığım resmi sildiğinde olmuş olabilir. Ya da belki Sıla da resim yapamaz, yeteneği yok demiş olabilirler yanımda. Bilemiyorum. Tek bildiğim resim yapamadığım-dı.

Sonra bir şeyler oldu, internette gezinirken zentangle yapan kişileri gördüm. O kadar eğlenceli görünüyordu ki. Sonra kendime çizim kalemleri ve keçeli kalemler aldım. Başladım bir şeyler çizmeye. Sonra Asya ile birlikte resimler yaptık. Onun boyalarıyla oynadım. Sonra, bir arkadaşımın da desteğiyle masal kartları yapmaya başladım. Çizdiğim bir ağacı arkadaşım çok beğendi, onun için bir tane çizdim, derken ben çizmeye başladım. Çanta boyadım. İçimden geldiğince, bir şey düşünmeden. Çünkü renklerle oynamak çok zevkli. Birileri beğenir mi diye düşünmeden bir şeyler yapmak harika. (Birileri beğenince dört köşe olduğumu saklamayacağım)
Düş Zamanı Ağaçları, benim her zaman çizdiğim ağaçlar. Onları seviyorum, renklerini seviyorum. Kafamızda bir kalıp yargı oluştuğunda ona gerçekmişçesine inanıyoruz. Aslında onu değiştirdiğimizde gerçeğin pek de öyle olmadığını anlayacağız. En azından resim konusunda bana olan bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...