Mutlu Kutlu Bayramalr diliyorum hepinize sevgili okuyucularım. Beni tanıyanlar aşırı hayvan delisi olduğumu bilir. Hatta kuzenm Serra, geçen gün bana- tek kişilik barınaksın dedikten sonra bunu fark etmemiş olmama rağmen bir çeşit ufak çaplı aydınlanma yaşadım desem yeridir. Olsun ben yine de bakabildiğim kadar sokak hayvanı bakacağım ve sahiplendirebildiğim kadarını da sahiplendireceğim. İyi bir insan olarak hayattaki misyonlarımdan biri bu. Tabi hal vaziyet böyle olunca güzel insanlar, içinde bulunduğumuz Kurban Bayramı kafası pek bana göre değil. İnanışları bir kenarda bırakıyorum bu tutumum içerisinde. Ama kardeşim insanın yüreği dayanmıyor yahu!!! Hele benim gibi empati gücü ileri seviye bir şahsiyet olunca işler biraz daha kompleks bir hal alıyor. Herşeye rağmen yüzününzde gülücükler açan Bayramlar diliyorum hepinize. Sakın beni aforoz etmeyin tamam mı? Ramazan ayında Pasta Canavarının facebook sayfasına yaptığım şeylerin resimlerini koydum diye bayağı topa tuttular zaten beni. E kardeşimmm napimmm ben tamam sevdiğim şeyi yapıyorum ama para da kazanmam lazım değil mi ya?! Bende trilyoner değilim ki, hayatımı idame ettirebilmem gerekiyor. Hele ki günümüz şartlarında dişi biri hayalindeki şeyi gerçekleştirmeye çalışıyorsa, zaten herkes bir noluooo leynnnn moduna giriyor. Bir taşa tutmadıkları kalıyor. Kadınsan halin zor arkadaş, -1 den başlıyorsun herşeye. Vay anasınııı şimdide feministliğim tuttu!:) Savulunnnnn! Yani hele ki mutfaklarda durum böyle. Benim kadar betonu delecek cesaretiniz varsa ehh bir de her zaman dediğim inanç. O zaman takın pelerini sırtınıza hadi uçun bakalım! Göreceksiniz anyayı konyayı! Ben gördüm bizzat.Evet! Pişman mıyım?!Bir dakikasından bile pişman değilim! Eeeeee şeyyyy tamam geçenlerde bayağı bir pişman olmadım desem hakkaten büyük yalan söylüyorumdur. Durum şu dostlar, sabah akşam çalışıyorum. Bunu biliyoruz zaten. Tırnaklar saç baş fenalarda. Giyimime özen göstermeye çalışıyorum ama son zamanlarda. O kadar da kendimi unutmayayım değil mi ya?! Artık beni kimseee aramıyoooorrrrr!!!! İlk başlarda bunu anlamıyordum. Ama şimid anlıyorum. Düşünsenize hiçbir yere gidemeyen kızı kim nereye çağırsın. Öyle gece gezmelerini seven biri değilim ben. Evimde oturayım pijamamı giyim kat be kat daha mutlu oluyorum. Heyyy duydum sizi, HAYIR sıkıcı bir karakter değilim! Gece gezmelerini sevmiyorum zaten hiç çağrıda alamıyorum çünkü gidemiyorum!!! Arada kaçıyorum tabi dükkandan. Yoksa fotosentezle yaşayan bir bitki olup çıkacağım. Hani kilo alıyorsun derler ya bu işi alıncaaa..yooookk canım atmasyon o söylim ben size. Ben 6 kilo verdim annem 11 kilo verdi.veeee hiç rejim yapmadıkk!!! Harika bir haber değil mi bu? Siz bide yerleri paspaslarken bizi görün!!! hahahah ağlanıcak halime güldüğümün farkındayım ama benim açımcan düşünürsek annem menapozunu atlatırken enerjisini bu şekilde çıkarması bei işime yarıyor diyebilirim! Yoksa herhalde beni hiç düşünmeden vururdu! :))))))) Allahım sana geliyoorummm!! ve sevgili dostlarım en önemli konuya geldim. Her ne kadar bunu sosyal medyada yazmak istemesemde işin vahimiyetini belirtmek için söylemek zorundayım. Bu işe girdiniz, ayıptır söylemesi eşşek gibi çalışıyorsunuz. Geceniz gündüzünüz yok. Umarım bekar değilsinizdir! Yani benim gibi bekarsanız, bu işte sevgili bulma mucizesi Rapunzeli kimsenin bulamayacağı o kulede o it oğlu it prensin bulması kadar imkansızzz!!!Yani şu hayatta yemin ediyorum bir tek o namussuz kızı kıskanıyorum. Rapunzel! Hay Allahım saçlarımda kısa ama napalım! En büyük tavsiyem, sevgili yapın kendinize ya da eş- ki eş olma fikri günümüz modern gözüken maganda erkekleri toplumunda çok ütopik bir kavram artık- ondan sonra bu işi yapın. Yoksa kedinin ciğere baktıpı gibi bakarsınız öyle el ele gezen çiftlere!! Yaaa boru muu kardeşimmm?! Tabi hava atcaklarrr! Sen ben burda durmuş yazıp okuyoz. Elalem yuhuuuuuuuu almış başını gidiyor. Helal olsun! Kolay iş değil!! Bu işte inanın bir erkeğin bu kadar çalışan bir kadını çekmesi çok zor hatta pek mümkün gözükmüyor. Hadi sinemaya gidelim dedi. Hayatım pasta siparişim var yarına. Booommm.. Hadi tatile gidelim dedi. Bebeğim haftasonu full çalışıyorum. Cevabın ne olduğunu söyledim ama içimden burda o kadar küfürlü yazamıyorum ne yazık ki! :) Güç sizinle olsun kardeşlerim! :)))))
Bu hayatta güzel şeylere kavuşmak kolay değil. En azından benim için hiç olmadı. Ne başardıysam tek başıma başardım. Sıfırdan bir hayat yarattım. Bunun sadece güzelliklerinden konuşsam, palavracının teki olurum. Hayat öyle değil ki sevgili okuyucularım. Mide kastıcı anları da oluyor. Önemli olan, baş koyduğunuz bu savaştan nası çıkacağınız. Güç içimizden gelir. Nasıl kullanacağınızda size kalıyor. Fedakarlıklar oluyor. Olacaktır da. Çok fazla adam kaybedeceksiniz takımınızdan. En azından bu size gerçekleri gösterecek. Her zaman böyle mi olur? İnanın hiç bilmiyorum. Öyle olmamasını ümit ediyorum. Her gün vitaminlerle ayakta durmak hiç kolay bir şey değil çünkü. Hedeflerim arasında 2013 yılında istanbulu terk etmek var. Sanırım işleri yoluna koyup huzurlu bir yaşam için göç edeceğim. Sadece bir plan bu.. Size bir sır vereyim mi? Elimde olsa ve hiç paraya ihtiyaç duymasaydım, yemin ediyorum kırıp dizimi evimde oturup, gelen siparişleri evden yapardım. Hayat akıp gidiyor ve ben hep aynı günü yaşıyorum.
Hayalleriniz var. Mükemmel bir şey bu. Elinizi ardınıza koymayın kalkın ve yapın sevgili okuyucularım. Ama her ne yapıyorsanız, bilerek ve isteyerek yapın. Hayallere ulaşması zor ve değişik getirileri ve götürüleri olabiliyor. Ne istediğinizi bilin. ve bodozing atlayın. Çünkü düşünürseniz asla cesaret edemeyeceksiniz. Hiçbir şey kolay değil. Hiçbir iş bir başkasından farklı değil aslında. Herşey yüreğinizde ve beyninizde bitiyor hatta başlıyor. Eğer hepimiz hayallerimizi bir çırpıda kolaycacık gerçekleştirseydik harikakulade olurdu ama iş öyle değil dostlar. Perspektivler anında değişebiliyor. Olay yolda olmak yolun sonuna gelmek değil. Güzel şeyler var ve kötü şeylerde var. İnancınızı yitirmeyin. Ne kadar amatör ne kadar profesyönel olduğunuzla alakalı değil, bir an geliyor o boşluğa düşüyorsunuz. Bu gayet normal. İnsan olduğunuzu unuttunuz mu yoksa?..
Hadi gülümseyin..
Güzel bayramlar sevgili okuyucularım
Bon Appetit!
SOĞUK
Otuz yaşında;yirmilerinin o ayağı yerden kesen cesareti, ilk gençliğin turuncu tazeliği yerini güce mantığa bırakmış.
Karlı bir akşam ; pahalı ayakkabıları ile yürüdüğü caddede boş geçmeyen taksilere sinirleniyor sonra siyah pardesüsünün içindeki kısa elbise gözüküyor havaya kalkan kolun hafif araladığı pardesüden. Bu küçük aralık mı işe yarayan bilinmez önünde duruyor bir taksi tam umudunu kaybettiği o an. Kendini güvende hissederek kuruluyor koltuğa ,taksiciden kaloriferin ısısını arttırmasını istiyor nereye efendim diyen taksicinin sorusuna son derece kendinden emin teşvikiye diyor.Isındığını hissetmeye başladığı , dışarıda bıraktığı soğuğu unutmaya başladığı o an her şeyden habersiz bir taksicinin taksisinde radyoda bir ses duyuyor çok eskilerden gelen bir ses ; acı çekmek özgürlükse özgürdük ikimizde diyen bir ses. Sanki milyonlarca yıl uzakta kalan her şey doluşuyor kafasına tüm geçmişi ,kendini en güvende hissettiği zamanların birinde yine yeniden kalbini kıran o anı hatırlıyor .
Kendini güvenle bıraktığı adamın sıcağı soğuğa dair ne varsa dışarıda bırakmışken, o gün ,o sisli çarşamba günü öğleden sonrasında buz tutmuş göle çakılıvermişti aniden.Ve şimdi kaloriferin ısısını arttırmışken tam ısınmaya başlamışken yıllar önce içini donduran o an yine yakıyordu tüm ruhunu soğuğuyla.Kendini güvende hissettiği o an ;nefesini kesiyordu bir melodi, geçmişin peşinden gelen bir melodi
***********
Küfretti içinden yine aynı ızdırapla ;oysa artık hissetmediğini söylemişti defalarca , aldatmamıştı o aldatılmamıştı unutucaktı yeniden başlayacaktı . Cesurdu. Başarılıydı. Sıcak bir taksideydi .
*******************
Taksici anlamadı ama on liralık yola yirmi lira veren ve üstünü almayı beklemeden koşar adım taksiden uzaklaşan kadının ardından oh tabi para var savur böyle ,biz fazladan on lira için it kopukla uğraşalım dedi büyük bir olasılıkla. Radyonun sesini daha çok açmış olmalı ki melodi kaçan kadının ardında bıraktığı izleri takip ederek yayılıyordu karlı istanbul akşamına.
****************
Genç kadın nasıl olurda tek bir ses ortak bir anı vazgeçilmiş bir mekan unutulmuş bir fotoğraf her defasında aynı üşüme hissiyle batar insan ruhuna diye düşünmüş olabilir ya da belki sadece ağlamıştır . Ya da yürümüştür soğuk ruhuna, kalbine , hatıralarına işleyene kadar , geçmişi dondurana kadar.
********
Üstünde pahalı elbiseleri, içinde ayaz kadın ne yaptı gören olmadı ama radyodan sızan melodi kimseye fark ettirmeden girdi yolda karşısına çıkan yüzlerce insanın kederine,hayaline,umuduna,geçmişine ...
A walk in the woods.....
I love to forage in the woods......
and bring back leaves, cones and lichen; such beautiful colours and textures together.
Inspired by my walk today I decided to have a go at making a paper oak leaf wreath, and if you would like to give it a try too, here's what you will need:
some wire (not too thick but strong enough to keep it's shape.) I had this white wire, but galvanised wire from a garden centre will do just as well; a few beads, and some paper. I used some thick tracing paper and a page or two from an old handwritten book. You'll need paper that's a reasonable thickness or it will tear too easily when you come to wire the leaves.
I started by drawing round a number of real oak leaves and then cut out the shapes to make templates. Using the templates I then cut out around 26 oak leaves.
With a bradawl I made a very small hole near the base of each paper leaf and thread a length of wire through, gently twisting the ends together to fasten. Another leaf (or two together sometimes) was then attached to the other end of the wire. I used different random lengths of wire, and wound each length around a central wire ring, onto which I had already threaded some glass and faux pearl beads. ( I realised after I had finished making the wreath that I should have taken a few pictures of it in progress - sorry!)
The wreath was intended as a prototype for a possible item to sell at the Christmas Fair I shall be doing next month, but it took about two hours to make, and just what can you charge for something that basically only consists of wire and paper? Sadly as is the case with so many ideas, the reality of bringing them to life is just not cost-effective. So I hope you have a go at making your own!
What's this I see in Godolphin woods?
A pair of eyes and a nose peeping out from a hole in the oak tree.......
The new man in my life likes to have fun with Fimo, and has a quirky sense of humour!
Hee hee! Putting a pair of teeny eyeballs onto a little clump of moss instantly turns it into a hairy creature!
Funny that his surname is Woods........
Farewell for now my friends!
x x x
BANA BİR MASAL ANLAT
Babalarımız hayatımızın neresinde duruyor tam olarak ?
Yanımızda... Karşımızda.. Aklımızda.. Korkumuzda.. Gücümüzde ... ?
Hayata gelirken, daha küçük bir hücreyken ,bağlandığımız annelerimizden kopup onların kucağına konulduğumuzda ne hissettiler acaba, biz ne hissettik?
Geçen akşam yorgun eve dönüşüm esnasında yol arkadaşım üç küçük kız çocuğuydu ; sırtlarında çantaları harıl harıl bir şeyden bahsediyorlardı. Ayıp bir şey yaptığımı bildiğim halde onları dinledim . Babalarından bahsediyorlardı. Biri ,benim babam sakız çiğnememe çok kızar dedi, diğeri ben ayak ayak üstüne atınca çok sinirlenir, en zayıf olanı ben babamın yanında asla sevgili kelimesini kullanamam dedi . Kafamı çevirdim ve onlara baktım kısa bir an, mutsuz değillerdi ;aslında tam olarak şikayet halinde bile değillerdi ; babalarını anlatıyorlardı birbirine. Adını söyler gibi , mesleğinden bahseder gibi.
Baba denince sizin aklınıza ne gelir?
İlk aşkınız mıdır babanız , nefret eder misiniz ondan , korkar mısınız ?
Benim hayatımdaki babaların hepsi birbirinden farklı. Anneliğin o değişmez aynılığına inat, her koca adamın farklı bir babalığı var ve belki de bu yüzden değişiyor babalarımızla ilişkilerimiz. Her baba başka bakıyor evladına; bazısı bakmadan görmeye çalışıyor ,bazısı korkuyor; büyümesinden, gitmesinden, dönmeyecek olmasından, bazısı her anını yakalamak ister gibi gözlerini ayırmıyor ve bazısı vazgeçiyor başka bir şeylerin peşinden daha hızlı koşabilmek için atıveriyor gönlünden evlat sevgisini .
Kimileri de her akşam kapıyı kilitliyor ve o kilidin sesi ''korkma, ben varım sana hiç bir şey olmaz'' diyerek çınlıyor evin içinde.
Bazıları babalığın ardına saklayamadıkları küçük erkek çocuğu kalpleriyle, öyle mi ,sence, değil mi diye soruyor evlatlarına; beğenilmek ,sevilmek ve takdir edilmek hissiyle-tıpkı yılar önceki halleriyle-ve hep ilgi şefkat bekleyen içlerindeki küçük oğlan çocuğunu hiç öldürmüyorlar.
VE Bazıları masallar anlatıyor içinde ''İstanbul '' olan masallar ...
Yanımızda... Karşımızda.. Aklımızda.. Korkumuzda.. Gücümüzde ... ?
Hayata gelirken, daha küçük bir hücreyken ,bağlandığımız annelerimizden kopup onların kucağına konulduğumuzda ne hissettiler acaba, biz ne hissettik?
Geçen akşam yorgun eve dönüşüm esnasında yol arkadaşım üç küçük kız çocuğuydu ; sırtlarında çantaları harıl harıl bir şeyden bahsediyorlardı. Ayıp bir şey yaptığımı bildiğim halde onları dinledim . Babalarından bahsediyorlardı. Biri ,benim babam sakız çiğnememe çok kızar dedi, diğeri ben ayak ayak üstüne atınca çok sinirlenir, en zayıf olanı ben babamın yanında asla sevgili kelimesini kullanamam dedi . Kafamı çevirdim ve onlara baktım kısa bir an, mutsuz değillerdi ;aslında tam olarak şikayet halinde bile değillerdi ; babalarını anlatıyorlardı birbirine. Adını söyler gibi , mesleğinden bahseder gibi.
Baba denince sizin aklınıza ne gelir?
İlk aşkınız mıdır babanız , nefret eder misiniz ondan , korkar mısınız ?
Benim hayatımdaki babaların hepsi birbirinden farklı. Anneliğin o değişmez aynılığına inat, her koca adamın farklı bir babalığı var ve belki de bu yüzden değişiyor babalarımızla ilişkilerimiz. Her baba başka bakıyor evladına; bazısı bakmadan görmeye çalışıyor ,bazısı korkuyor; büyümesinden, gitmesinden, dönmeyecek olmasından, bazısı her anını yakalamak ister gibi gözlerini ayırmıyor ve bazısı vazgeçiyor başka bir şeylerin peşinden daha hızlı koşabilmek için atıveriyor gönlünden evlat sevgisini .
Kimileri de her akşam kapıyı kilitliyor ve o kilidin sesi ''korkma, ben varım sana hiç bir şey olmaz'' diyerek çınlıyor evin içinde.
Bazıları babalığın ardına saklayamadıkları küçük erkek çocuğu kalpleriyle, öyle mi ,sence, değil mi diye soruyor evlatlarına; beğenilmek ,sevilmek ve takdir edilmek hissiyle-tıpkı yılar önceki halleriyle-ve hep ilgi şefkat bekleyen içlerindeki küçük oğlan çocuğunu hiç öldürmüyorlar.
VE Bazıları masallar anlatıyor içinde ''İstanbul '' olan masallar ...
SENİ SEVİYORUM
Seni seviyorum.
Aslında basit iki kelime ve oldukça basit bir dil bilgisi. Seni seviyorum ; bir iyelik eki zaman eki ve kişi zamiri.
Neden zor ?
Neden söylenemez ?
Aslında basit iki kelime ve oldukça basit bir dil bilgisi. Seni seviyorum ; bir iyelik eki zaman eki ve kişi zamiri.
Neden zor ?
Neden söylenemez ?
Ya da söylenmeli mi gerçekten?
Gerçek bir ilişki içinde olması gereken farklı seni seviyorum deme tarzlarını keşfetmek ve onunla yetinmek mi?
Yoksa bu sihirli iki kelime olmadan olmayan bir büyümü söz konusu?
Gerçek bir ilişki içinde olması gereken farklı seni seviyorum deme tarzlarını keşfetmek ve onunla yetinmek mi?
Yoksa bu sihirli iki kelime olmadan olmayan bir büyümü söz konusu?
Zaman zaman küçümseyebildimiz romantik komedilerin o şekerli tadı bu iki kelimenin peşinden koşması olabilir mi ?
Adına modern yaşam denilen birkaç semtten ,belki şehirden ülkemize sızan o yeni yaşam tarzına mı dönüştü sevememek ?
Yalnız kadınlar ve adamlar sevgilerini mi kaybettiler cesaretlerini mi ?
Ya da belki de inançlarını kaybettiler efsanelere ve sevgiye dair.
Dar zamanların yalnız ilişkileri…
Yalnız kadınlar ve adamlar sevgilerini mi kaybettiler cesaretlerini mi ?
Ya da belki de inançlarını kaybettiler efsanelere ve sevgiye dair.
Dar zamanların yalnız ilişkileri…
Bu kadar yalnız , bu kadar yanlış bizi nereye çıkarır ?
Bir Çapkına Yangınım
Bir çok yeni iş gibi ortaya konulacak kocaman yürekler var sadece-şimdilik-.
Teknik ve maddi imkanlardan
uzak
hayallere çok yakın .
Notaları hayatı olsun isteyen ruhların üflenmiş büyük bir hediye ile doğmuş
iki kalp iki nefes.
(iki nefesten biri olan deniz in sesi, ruhumuza değen)
Bu sesleri duymaya hazır olun bir gün onları dinlemek için bilet almanız gerekecek çünkü :)
denizde akşam
Bir çok yeni iş gibi ortaya konulacak kocaman yürekler var sadece-şimdilik-.
Teknik ve maddi imkanlardan
uzak
hayallere çok yakın .
Notaları hayatı olsun isteyen ruhların üflenmiş büyük bir hediye ile doğmuş
iki kalp iki nefes.
(iki nefesten biri olan derya nın sesi, ruhumuza değen)
Bu sesleri duymaya hazır olun bir gün onları dinlemek için bilet almanız gerekecek çünkü :)
Göğe Bakma Durağı / Turgut Uyar
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım
ANLADIM/CAN YÜCEL
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınaya koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! ''diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım..
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınaya koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! ''diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak
kadar sevmekmiş
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak
kadar sevmekmiş
HAYAL
Hayal etmek ve kaydetmek…
İnsan hayallerini kaydetmeye başladığı zaman hayalleri hayal olmaktan çıkar mı? Onlara hedefler denebilir mi? ulaşılması için unutulmaması için kağıtlara elektronik dosyalara kaydedilen o hayaller hayal olmaktan çıkar da hayat olur mu?
**** ************
Çok büyütüyorsun derler sıklıkla aşk acısı çeken, aldatılan, yorulan, sıkılan, ağlayan, üzülen, düşmüş olan ve dizindeki kana üfleyen herkese diğerleri. Çok büyütüyorsun bunda ne var ki, tamam yeter ağlama alt tarafı düştün… Ama onlar bilmezler ki o dizindeki yaraya üfleyen açısını sakınmadan küçümsemeden yaşayanlar bir sabah kalkıp deniz kokusu martı sesi eşliğinde yapılan kahvaltıları da çok büyütürler; kimsenin fark etmeden geçip gittiği trafikten yakındığı sıralarda o çimlerde oturup kitap okumayı da çok büyütürler ve onlar için çok büyük bir zevktir o an o sayfayı okurken gökyüzündeki beyaz pamuk bulutların eşliği de. Acıyı sıkıntıyı büyütmeyen o çok olgunlarımız vardır hani önemsemediklerini söylerler büyük bir gururla sakınmadan. Aynı umursamazlık pahalı oyuncakları ellerindeyken de yapışır dilerine bir türlü mutlu olamazlar ki zaten mutluluğu hayatın, hayalin anlamını çok düşünmediklerinden umursamadıklarından farkında olmadıkları ruhsuzluklarıyla övünerek dolaşırlar ömürlerinin yılları arasında değişen boşluklarıyla.
Hayat başlı başına büyütülecek bir şey değil midir zaten çok büyük bir mucize sonucu gözle görülmeyen iki hücre can olmaz mı dokuz ay sonra. Hayat da en başından çok büyütülesi bir şeydir acısı da sevinci de hevesi de umudu da… Büyütmek lazım ağlayabilmek, gülebilmek ,heyecandan uyuyamamak ,yaşadım diyebilmek için hepsini gerektiği kadar yaşamalı ve büyük bir yaşamım oldu diyebilmeli büyüklüğü banka hesabındaki o rakamlardan çok uzak tutarak. Hayal etmeye devam etmeli her şeyin en başta sadece bir hayalden ibaret olduğunu unutmadan…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Rare Disease Day and the promises of personalized medicine
O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...
-
Pakistan dizileri Hint dizilerinden farklı. Onlar gibi coşkulu olmuyor genelde. Bu yüzden yarım bıraktıklarım hayli fazla. Ama bu dizi ...
-
Pakistan dizisi önyargımı biraz olsun kıran bir dizi izledim geçenlerde. Baştan söyleyeyim Hindistan dizilerindeki gibi rüzgarlar essi...
-
İnternette bu görselle karşılaştım ve içimde derinden bir öfke dalgası yükseldi. Böyle şeyleri genelde paylaşmazdım. Çoğunlukla susan ve ken...