Susmak konuşmaktan zordur ya da zormuş.
Tam dilinin ucuna kadar gelen kelimeler kalbi de ruhu da sıkıyormuş. Ama büyümek kabul etmek susabilmekmiş ya.
Konuşan, anlatan , açık olmaya çalışan hep bir deli fişektir kafasındaki kavağın yelidir ondaki kelimelerin cömertliği. Oysa ağır olmak saygı duymak çokça susmak lazımmış. Ağzına geleni söylememek zamanla onu bayatlamış şekere dönüştürüyormuş; için için tükürme isteği duyduğun kelimeleri halinden memnun bir biçimde öylece tutmalıymış olgun insan. Gözünden yaş gelse bile konuşmadan beklemeliymiş.
Bir düşünsenize konuşamadıklarınızı sevmediğiniz komşunuzu mesela her seferinde dilinizin ucuna gelenleri, o sevmediğiniz akrabanızı mesela. Ya da saçmalamayı erdemmişcesine benimsemiş o tanıdığı.
Aman kalpler kırılmasın aman tatsızlık olmasın dedikçe o kelimeler birike birike zehir oluyor dilde ve ne bayram şekeri ne baklava o zehrin tadını almıyor yalandan bakışmalar söylenmemişlikler ve tükürülmeyi bekleyen kelimelerimizle biz büyüyoruz ama zehir kalbimize yürüyor.
Belki de bir bayram sabahı beğenmediği şekeri yemeyen o küçük çocuğun cesur ifadesinde kayboluyoruz .
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Rare Disease Day and the promises of personalized medicine
O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...
-
Pakistan dizileri Hint dizilerinden farklı. Onlar gibi coşkulu olmuyor genelde. Bu yüzden yarım bıraktıklarım hayli fazla. Ama bu dizi ...
-
Pakistan dizisi önyargımı biraz olsun kıran bir dizi izledim geçenlerde. Baştan söyleyeyim Hindistan dizilerindeki gibi rüzgarlar essi...
-
W e discussed a Japanese pachinko machine in an earlier post , a pinball machine, as an example of the difference between randomness and det...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder