HAYAT ...

    Ah hayat ne kadar da aynı ne kadar da sakin ne kadar da karmaşık ne kadar da basit ...
 Bayram sabahı aradığın bir telefon aniden ölüme açılabiliyor mesela sen yalnızlığın içinde hayal kırıklığı ile otururken yalnız, telefondaki sana ''öldü'' diyebiliyor dün defnettik; yani sen dün akşam yemekte cacık yerken ve cacığın tuzu ve nanesi hakkında bir tartışma içindeyken biri ölmüş ve defnedilmiş; bir evde yüreklere ölüm düşmüş. Sen farkında bile değilsin kendi tek kişilik dünyanın en önemlisi olarak kendi bayram yalnızlığının kederindesin. 
  Bir sabah işe gittiğinde o korunaklı dünyandan ayrılıp ulaştığın korunaklı iş yerinde bir biçimde on dört yaşından beri çalışan on sekizlik yaşlı bir çocukla tanışıyorsun. ''Ekmek parası abla ''diyor ''ne olsaydı çalışmasaydık baba parası yeseydik daha mi iyi olurdu; Allah korusun; çok şükür bizden daha kötüleri de var'' deyiveriyor ve seni mıhlıyor koltuğuna.Onun o 48 saat çalışmış uykusuz gözlerinde kendi utancını görüyorsun.
   Bir başka an çok eskilerden ama yepyeni, değişime karşı koymamış bir arkadaşın sohbetinde kayboluyorsun, dününde yarınında ; yemekler yiyorsun gülüyorsun değişimi paylaşıyorsun tanımanın tanışmanın üstelik çok eski biriyle yeniden tanışmanın tuhaf huzuruyla anlatıyorsun . Şaşkın bakışlarla yorumlar yapılıyor büyümüşlüğe dokunuluyor çocukluk yerinde parlatılır şımartılıyor ve sen anlıyorsun birlikte büyümenin verdiği o sualsiz kabullenişin biraz da dinginlik olduğunu.
   Bir akşam bir haber geliyor patlama olmuş diye, tartışmalar kin kusmalar nefret söylemleri havada uçuşurken ,sadece o an oradan geçtiği için ölen adamları ya da kadınları düşünüyorsun kim bilir belki annesine gidiyordu beş dakikaya oradayım demişti ve öyle kapatmıştı telefonunu belki de sevdiği insanla yeni bir hayat kurma planları yapan bir aşık kalpti yanarak yok olan. O koca koca adamların savurduğu beylik cümlelerin arasında dip diri ve en sert haliyle duruyor ÖLÜM ne denirse denilsin geçmeyecek bir acı savurarak etrafa o bedenlerin evlerinde dolaşıyor o şehrin üstüne düşüyor.
   Ah hayat ne kadar kısa ne kadar ucuz ne kadar değersiz..
   Ah hayat ne kadar değerli ne kadar eşsiz ne kadar ...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...