UÇAR LEYLİ
Bir varmış bir yokmuş, bir padişahın çok sevdiği bir atı varmış. Bir gün bu at hastalanmış, bütün doktorlar gelmişler, bunu muayene etmişler ama derdine hiçbir çare bulamamışlar. Nihayet bir doktor, '' Bütün memleketteki ahalinin hepsi eteklerine birer avuç ot doldursunlar, at kalkıp da hangisinin eteğinden ot yerse o aşık olmuş demektir. '' demiş. Bütün memleketin ahalisi sıra sıra gelmişler hepsi eteklerindeki otu ata yedirmek istemişler. At hiçbirinden ot yememiş. Artık kimse kalmamış, yalnızca sarayda padişahın üç tane kızı varmış. Üçüde sırayla bu ata ot getirmişler. En küçük kızı görünce at, ayağa kalkıp kızın eteğindeki otu yemeye başlamış. Bu iş onura dokunan padişah, kızıma bir at aşık oldu diye kızmış ve '' Kızımı atın yanına ahıra koyun. '' diye emir vermiş. O gece zavallı kız oracıkta otururken birdenbire at silkinerek, ayın on dördü gibi bir civan olmuş ve kıza, '' Ben peri padişahının oğluyum, sana aşık oldum. '' demiş. Kız da buna memnun olmuş ve ahırda atla yani '' '' ile yaşamaya başlamış.
Günün birinde padişahın at koşusu olacakmış. Uçar Leyli o akşam kıza, ''Yarın ben de koşuya geleceğim, al elbise giyeceğim ve al ata bineceğim, sakın pencereden baktığın zaman benim sırrımı meydana vermeyesin. '' demiş. Ertesi gün kız ablalarının yanına çıkarak, onlarla birlikte pencereden koşuyu seyretmiş. En büyük ablası, '' Ne olsa olsa da al atlı al urbalı delikanlı benim olsa. '' demiş. Ortanca ablası da, '' O seni ne yapsın, asıl o benim olacak. '' demiş. Küçük kız ise hiç sesini çıkarmadan ahıra gitmiş. Uçar Leyli gelince, '' Aferin sana, hiç sesini çıkarmadın, yarın yine koşuya gideceğim, yeşil ata bineceğim, yeşil urba giyeceğim, sakın sesini çıkarmayasın.'' demiş. Ertesi günü kız yine ablarının yanına çıkarak yarışı seyretmiş. Büyük ablası, '' Şu yeşil atlı, yeşil urbalı delikanlı benim olsa. '' deyince ortanca ablası '' O delikanlı seni ne yapsın, o asıl benim olacak. '' demiş. Küçük ise sesini çıkarmadan ahıra gitmiş. Üçüncü günü Uçar Leyli bu sefer beyaz ata binip, beyaz elbiseler giymiş. Kıza da, '' Sakın bir şey söylemeyesin, bugün üçüncü işte bitiyor. '' demiş ve koşuya gitmiş. Kız tekrar ablalarının yanına çıkarak, pencereden koşuyu seyretmeye başlamış.Büyük kız, '' Ne olsa olsa da şu beyazlı benim olsa. '' deyince, ortancası, '' O seni ne yapsın, asıl o benim olacak. '' demiş. En küçük kız ise artık dayanamamış ve '' O ne senin ne ötekinindir, o asıl benimdir. '' demiş. Koşu bitip kız ahıra gelince Uçar Leyli de gelmiş ve '' Ne yaptım keşke söylemeseydin şimdi beni ya sedef dağında, ya gümüş dağında yahutta altın dağında ara da bul. '' demiş ve pır diye uçup gitmiş. Kız ağlayarak padişah babasına hal ve keyfiyeti anlatmış. '' Bana bir demir çarık, demir bir değnek ver, ben gidip Uçar Leyli'yi arayıp bulacağım. '' demiş ve ertesi günüde yola revan olmuş.
Sedef Dağı nerede diye diye Sedef Dağını aramış bulmuş ve Sedef Dağındaki çeşmenin başına oturmuş. Bu sırada sedef nalınlar giymiş, eline sedef tas almış çeşmeden su almaya gelen bir kız görmüş ve ona, '' Kız ver o maşrapadan bir su içeyim. '' demiş. Kız da, '' Yedi senede bir Uçar Leyli buraya gelir, bu onun maşrapasıdır veremem. '' demiş. Sultan kızı, bu kızın suratına bir tokat vurarak, elindeki maşrapayı alıp suyu içmiş. Kız ağlayarak Sedef Sarayına gitmiş ve hanımına, '' Çeşme başında bir kız var, bana tokat vurdu, elimden tası aldı ve içti. '' demiş. O sırada saraydaki Uçar Leyli ise, ''Şimdi gelsin beni Gümüş Dağında arasın. '' demiş ve pır diye uçup gitmiş. Kız bu sefer, Gümüş Dağına gitmiş ve orada bir çeşmenin başına oturmuş. Yine gümüş tasla, bir hizmetçi kız çeşmeye gelmiş. Sultan kızı bu kıza, ''Elinde gümüş tas tutan kız ver o maşrapandan bir su içeyim. '' demiş. Kız, ''Yedi senede bir defa Uçar Leyli ortanca teyzesine geldi, bu tas onundur veremem. '' demiş. Sultan kızı bir tokat vurmuş tası alıp suyu içmiş. O sırada Uçar Leyli ise, '' Gelsin beni Altın Dağında arasın. '' demiş ve pır diye uçup gitmiş. Sultan kızı bu sefer demir çizme, demir çarıkla Altın Dağına doğru yola koyulmuş. Orada bir çeşmenin başında altın maşrapalı bir kız görmüş. hizmetçi kıza, '' Benim hanımım evden kovdu, hanıma söyle de beni hizmetçi olarak alsın. '' demiş ve hizmetçi olarak o eve girmiş. Bu evde Uçar Leyli annesiyle beraber oturmaktaymış. Bir peri olan annesi oğlu Uçar Leyli'yi evlendirmeye kalkmış. Düğün gecesi, Uçar Leyli'nin annesi bu yeni hizmetçi kızın on parmağına on çıra yaktırmış ve '' Sabaha kadar bu çırayla oğlumla gelinimi aydınlat. '' demiş. Zavallı sultan kızı sabaha kadar kapının arkasında ağlayarak beklemiş. Sabaha karşı Uçar Leyli sultan kızının ızdırabına dayanamamış ve elindeki çıraları atarak, '' Bin sırtıma. '' demiş ve kızı sırtına alarak pencereden uçup gitmişler. Gelin derhal kaynanasına haber vermiş. Kaynanası da uçarak onların peşine düşmüş ama yakalayamamış.
Kaynana önce kardeşlerinin gümüş ve sedef dağlarına giderek, '' Uçar Leyli buraya geldi mi? '' diye sormuş. Kardeşi yani Uçar Leyli'nin teyzesi, ''Dur ben gideyim onları aramaya. '' demiş ve kanatlarını takıp aramaya başlamış. O sırada uçmakta olan Uçar Leyli, sırtındaki kıza, '' Bak bakalım arkana kim geliyor? '' demiş. Kız, '' Yağmurlar yağıyor, şimşekler çakıyor . '' deyince '' Öyleyse korkma teyzem geliyor. '' demiş ve kıza bir tokat vurarak, onu dere yapmış, kendisi de içinde bir ördek olmuş. Teyzesi onların önünden kaybolduğunu görünce dönüp evine gitmiş. Uçar Leyli'nin annesi kardeşine, ''Bulamadın mı? '' diye sorunca kardeşi, '' Önümden kaçtılar. Orada bir dere vardı, içinde de bir ördek vardı, başka bir şey görmedim. '' demiş. Uçar Leyli'nin annesi, '' İnip de o dereyi çiğneseydin, kızı dere yapmıştır, kendisi de ördek olmuştur. '' demiş. Bunun üzerine en küçük teyzesi, '' Ben gideyim. '' demiş ve arkalarından koşmuş. Bu sırada Uçar Leyli sırtındaki kıza, '' Bak bakalım arkanda ne görüyorsun? '' deyince, kız, '' Bir toz duman görüyorum. '' demiş. Uçar Leyli, '' Korkma öyleyse küçük teyzem geliyor. '' demiş ve kıza bir tokat vurarak onu bir bostan yapmış, kendisi de içinde bahçivan olmuş. Teyzesi bostanın önüne gelip bakmış, ama bir şey görememiş. Sonra da, '' Bahçivan '' diye seslenmiş, '' Buradan bir kızla oğlan geçti mi? '' . Uçar Leyli sağır taklidi yaparak, '' Lahana da var pırasa da var. '' demiş. Bir daha seslenince de, '' Salata da var turp da var. '' demiş. Kadın, ''Bu bahçivan da sağırmış galiba. '' diyerek canı sıkılıp eve dönmüş. Gidip olanları ablasına anlatmış. Ablası da, '' O kızı bostan yapmıştır, kendisi de bahçivan olmuştur, keşke çiğneseydin. '' demiş ve '' Ben gideyim bari '' diyerek, kalkıp arkalarından gitmiş.
Uçar Leyli sırtındaki kıza, '' Bak bakalım kim geliyor? '' deyince, kız, ''Dolu yağıyor. '' demiş. Bunu duyan Uçar Leyli, '' Eyvah annem! '' diyerek kıza bir tokat vurup onu incecik bir selvi ağacı yapmış, kendisi de yedi başlı bir yılan olup, ağacı iyice sarmış ve ağacın dibine de başını koymuş.Annesi gelip, '' Ah evladım, iğne topuzu kadar yer bıraksaydın da o kahbenin kemiklerini kırsaydım, buraya vursam kolların, buraya vursam arkan, kıyamam bir yerine vurmaya! Hadi artık kız senin olsun. '' deyip evine dönmüş. Uçar Leyli ile kız da beraber, kızın babasının sarayına dönmüşler, kırk gün kırk gece düğün yapmışlar.
Onlar ermiş muradına, biz de erelim ..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Rare Disease Day and the promises of personalized medicine
O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...
-
Pakistan dizileri Hint dizilerinden farklı. Onlar gibi coşkulu olmuyor genelde. Bu yüzden yarım bıraktıklarım hayli fazla. Ama bu dizi ...
-
Pakistan dizisi önyargımı biraz olsun kıran bir dizi izledim geçenlerde. Baştan söyleyeyim Hindistan dizilerindeki gibi rüzgarlar essi...
-
W e discussed a Japanese pachinko machine in an earlier post , a pinball machine, as an example of the difference between randomness and det...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder