FARECİK VE KIRMIZI ELBİSE



Köylerden birinde ihtiyae bir adam yaşarmış.Bu yaşlı adamın kapkara bir köpeği varmış.Fakat köpek okadar küçükmüşkiiyaşlı adam köpeğine "FARECİK" adını takmış.

Farecik ormanda avlanmayı çok severmiş.Sahibiyle ormana gittiğinde oradan oraya koşar,mutluluk için çalıların diplerini koklar,deliklere başını sokar bakarmış.Hep küçük bir tavşan yakalamak istermiş.

Soğuk kış günlerindenbirinde,yaşlı adam ve köpeği yine ormana gitmişler.Farecik dört bir yana koştururken,birden çok tuhaf bir koku duymuş.Heyecanla kokunun geldiği çalılığa doğru atılmış.Orada çalıların dibinde bir delik görmüş ve içeri girmiş.Bu delik,aşağılara doğru gidenbir dehlizin çıkışıymış. Küçük köpekçik,sürüne sürüne dehlizden aşağıya doğru ilerlemiş.Derken ansızın karşısına uzun kulaklı,burnunuoynatan bir tavşan çıkıvermiş.Farecik cırtlak sesiyle avazı çıktığı kadar havlamaya başlamış.

"Hav ,hav,hav..."

Ama tavşan kaçmıyor,burnunu kıpırdatarak,kulaklarını bir o yana ,bir bu yana eğerek köpeğe bakıyormuş.

"Neden kaçmıyorsun?"diye sormuş Farecik."Sen kaçmazsan,ben seni nasıl kovalar ve yakalarım?"

"Beni niye yakalamak istiyorsun?"diye sormuş tavşan.

"Onu tam bilemiyorum.Ama tavşanların köpeklerin önünden kaçtıklarını,köpeklerinde onları yakalamak için koştuklarını iyi biliyorum!Benden korkmuyormusun?"

"Senden korktuğumu pek sanmıyorum.Sen öylesine küçüksünki ne kadar bağırıp çağırsan beni korkutamazsın.Ayrıca kes havlamayı.Bak yavrularım da burada ,onları sevebilirsin."

Anne tavşan,dehlizden dönüp yuvaya doğru ilerlemiş.Farecik de peşi sıra gitmiş.Yuvada beş tane minicik yavru tavşan oyun oynuyormuş.

"Bak artık yuvamızı da biliyorsun.Seni her zaman bekleriz."demiş anne tavşan.

Ertesi gün mevsimin ilk karı yağmış.Yaşlı adam,köpeği üşümesin diye Farecik'e kenarları kırmızı güzel bir elbise giydirmiş.Farecik ise bu durumdan hiç hoşlanmamış.Elibiseye alışık olmadığı için sırtını gıdıklıyor,koltuk altlarını gıdıklıyormuş.Çıkarmaya çalışmış ama ne mümkün.Yaşlı adam romatizmalı bacaklarını ısıtmak içinateşin başına oturduğunda,Farecik koşa koşa tavşanların yuvasına gitmiş.Bir yandan havlıyor,bir yandan da kuyruğunu hırsla sağa sola sallıyormuş.

Anne tavşan,Farecik'i görünce iki elini birbirine çarpmış:

"Aman Tanrım"demiş."Ne kadar güzel bir buz pateni elbisen var!"

"O buz pateni elbisesi değil"demiş öfkeyle Farecik."Bu kenarları kırmızı şeritli,sıradan ve sıkı bir elbise ve beni fena halde kaşındırıyor.Lütfen çıkarmama yardım et tavşancık!Yavrularına yorgan olarak kullanabilirsin."

Anne tavşan yavaşça elbiseyi çıkarıp,uyuyan yavruların üzerine örtmüş.

"Ne güzel yavrularım var değilmi?"demiş."Sende çok iyi kalpli bir köpeksiz.Lütfen bize başka zamanda gel."

Farecik mutluluktan uçarak eve koşmuş.Her zamanki gibi yine havlıyormuş elbette,ama bu defa mutluluktan havlıyormuş.Yaşlı adam,köpeğin ne dediğini ve neye sevindiğini anlamıyormuş.Onun bu işten anladığı tek şey,sevgili köpeğinin kırmızı elbisesini ormanda kaybetiği olmuş....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...