CAN YÜCEL

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
O olmazsa yaşayamam
O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle O daha az sever seni,
Senin O’nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini…
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak…
Can YÜCEL

SIFIR

Aşk mıdır önemli olan güven mi ? 
Şu küçükken hepimizin birer tane olan anket defterlerini bilirsiniz oradaki sorulardan biri gibi olsa bu da  aşkı mı seçersin güveni mi diye sorsam cevabınız ne olurdu. 
                                                ******
  Aşka dair dünyanın var oluşundan beri sorulan sorulara cevaplar arıyoruz, değişmeyen sorularımıza yeni sorunlarımız ve cevaplarımız ekleniyor. Çözüm ... Kim o kadar yaşamış ki çözsün , çözebilsin ...
                                          *******
 Güvense biraz daha ılıman hepimizin buluşabildiği geniş bir ortaklık alanı,güvenli bir liman,huzurlu bir uyku. Güvenmek oldukça  önemlidir değil mi hepimiz için tıpkı su gibi ,belki de  ruhumuzun dörtte üçü de güvendir . Bu yüzdendir belki de güvenmek isteyişimiz arkadaşlarımıza, komşularımıza , evlatlara , aşklara hatta ev sahiplerine , esnafa , hayata ... Birilerinin orada olduğunu bilmek , bizi kandırmayacağını bilmek ruhun tesellisidir çoğu zaman. Esnafın en iyi elmayı vereceğine güvenmek isteriz, ev sahibinin bizi kışın ortasından evden çıkarmayacağına güvenmek isteriz . Peki aşık olduklarımız ...
Onlara güvenemeden aşkımızı, yatağımızı , hayatımızı ve hayallerimizi paylaşabilir miyiz.. Güven olmadan sevebilir miyiz , sevmediğimiz sevemediğimiz birine aşık olabilir miyiz ? 
  Aslında hepimiz her defasında yeniden başlıyoruz yaşımız kaç olursa olsun her yeni kalp çarpıntısı aşka dair kurulmuş bir cümleyi tekrarlatıyor bize yeni cümleler kurdurmasa da . Öğrenmek bitmiyor ; kadın erkeği ,erkek kadını bir türlü tanıyamıyor. Aynı yastığa yıllarca baş koymuş insanlar dahi  okuyamıyor  birbirlerini eksiksiz.
Zamanında asla yapmam dediğimiz şeyleri yapıyoruz asla olmam dediğimiz insanlar oluyoruz, aşkın peşinde savruluyoruz tüm bunları güvenmek istediğimiz , güvendiğimizi düşündüğümüz, aşık olduğumuz SEVGİlilerimiz için yapıyoruz. Taki güven güvensizliğe dönüşüp tüm güzellikleri peşine takıp ayaklarını vura vura gittiğinde gidişinin sesi kulaklarımızı sağır edene kadar ... Sonrası, hayat fısıldıyor  bir kere daha 
  -Soruları bildiğin halde yine çalışmamışsın , bu defa da sınıfta kaldın otur sıfır .... 

NEFES
























    Şair*göğe bakalım dediği için , belki de bulut kulağına fısıldadığı için, ya da sadece derin bir nefes için
    Göğe bakalım 

*Turgut uyar

Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...