Anneannemden anneme miras bir cümledir ;
‘’Ağlama , ağlama ağlamak getirir ‘’
********
Bu nedenle mi hep ağlayan bir coğrafyanın kendine yeni yaş nedenleri seçen çocuklarıyız acaba ? Ağlamalarımız yeni ağlamalar getirmiş olabilir mi çağlar boyu?
*********
Hiç dinmeyen göz yaşı ,o kadar ki damarlarımızda acı akıyor gibi ama öyle üzerine süslü kelamlar edilsin diye değil hayat gibi dolaysız gerçek ve alışılmış bir acı. Her sabah aynada gördüğün , farkına varmadığın bir şey .
Dünyanın başka köşelerinde yaşayan insanların biri karşısında bile aklını kaçıabileceği acıların içinde yürüyoruz. Dünyayı durdurması gereken kapkara bir kederin içinde hala nefes alabiliyoruz , aşık olabiliyoruz , aklımıza ve dilimize bir melodi takılabiliyor …
Üstelik acıdan uzaklaşabilmek değil bunların hiç biri , insan kendinden uzaklaşabilir mi ?
***********
Acı ;
Küçük yaşamlarımızın içine işlenmiş bir motif gibi.
Küçük mutfaklara sıkışmış, yoksunluklara bulanmış ,
yalnızlıklarda , vazgeçişlerde , aldatılmışların gönlünde …
Sanki başka bir yol bilmiyormuşcasına hemhaliz acılarımızla.
Birbirimizi belki en çok acılarımızdan tanıyoruz.
Bak biraz merhem olacağım diyen birine kapılıp uğruna yoluna ömürler seriyoruz.
O kadar ki mutluluğun ayıplandığı bu yerde acı çekene bahar bahçeli bir şefkat bahçesi sunuyoruz.
Hep ağlıyoruz, yaşlı,yaşsız,sebepli, sebepsiz ….
Acı olumlamak değil bu , acı olmasaydı biz biz olamazdık yazısı da değil.
Gayet de olurduk.
Mutluluğun geçici olduğuna dair cümlelerimiz olmazdı o zaman , mutlulukla karşılaştığımızda ona imha edilmesi gereken tanımlanamayan cisim muamelesi de yapmazdık herhalde , saçlarımız hep uzun olurdu, babalar bu kadar çok ölmez , anneler sokak ortalarında öldürülmezdi.
Sevgisizlikten kör olmaz aşkı onurlandırırdık, öpüşmekten korkmazdı belki şimdi acısından kapkara olmuş o kalpler .
Yaşlı kadınlar acının olağanlılığına inandırmak zorunda kalmazdı genç kadınları. Mutsuzluktan ve acıdan kurtulunabilineceğini öğrenebilmiş olurduk . Gülmekten korkmaz , tedirginlikle kahkaha ardından geleceği varsayılan kederi beklemeye koyulmazdık.
Acısız da yaşabilirdik. Bunca aşkın , bunca bilginin , bunca delinin gelip geçtiği bu topraklarda mutluluğunda keyfini çıkarabilirdik elbet.
Ama …
Acı Dilimize , ömrümüze , gönlümüze miras …
Peki ;
Ağlamasak , bizi ağlatmalarına izin vermesek artık
Değişir mi buraların kaderi , yok olur mu gökyüzümüzdeki keder .
Gülmenin gülmek , mutluluğun mutluluk getirdiği günler yaşayabilir miyiz ?
Gülmek bir halk gülebiyorsa gülmektir ya *, bunca halk elele verip; bir bütün gülmek altında halaya durabilir miyiz günün
birinde...
Edip Cansever, 'Mendilimde Kan Sesleri '