yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Enteresan Amerika Halleri


  Başka bir dünyayı tanımanız adına, gözlemlerimden süzülen sosyolojik damlacıkları maddeler halinde yazıyorum canlar. Buyrun aşk ile...


 Çok saygılılar ve düşüncelerini bu doğrultuda rahatça söylüyorlar. Mesela açık giyimli, bakımlı bir bayan arabasını park ederken bana gülümseyip, şalınız, bağlama şekliniz ne kadar güzel diyebiliyor. Bunun gibi çok örnek var. Zar zor İngilizcemle milleti bunalttığımı düşünerek sorry benim İngilizcem iyi değil konuşamıyorum dediğimde hayır konuşabiliyorsun, yapabilirsin diyorlar.

    Filmlerde gördüğünüz o arabadaki başını sallayarak müzik dinleme olayı çok yaygın. Kimsenin derdi yok sanki, bir mutlu bir mutlu. Göz göze gelince hemen gülümsüyorlar. Arabada çocuk varsa el sallıyor.


    Çocuklar özgüvenli ama şımarık değiller. Yabancı bir aileyi ziyaret ettiğimizde, ilk kez gitmemize rağmen bizi kapıda evin 5-6 yaşındaki çocukları karşıladı, gülümseyip hoşgeldiniz dediler. Böyle çok çocuk gördüm. Adeta yetişkin gibi sohbet ediyorlar sizinle. 
 Ben öğretmenim biliyorsunuz, gözlemlerime de dayanarak söylüyorum, bence bizim ailedeki çocuk yetiştirme sistemimizi ve özellikle devlet okullarındaki eğitim sistemimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Zira burdaki çocukları gördükçe bizim çocukların çoğunun algı seviyelerinde problem olduğunu düşünmeye başladım. 


  Sözünüze çok güveniyorlar. Çünkü dürüstler. Bir dükkandan ayakkabı aldım. Ayakkabılar ayağımda kaldı, gösterdim, kasiyer kutudaki barkoddan işlem yaptı, öyle dükkandan çıktım. Biraz gezdim, alışveriş yaptım falan, çok sıktı ayağımı. Ayakkabıyı kutuya koyup geri götürdüm. Sıktığını ve değiştireceğimi söyledim. Tamam dedi ve kutuyu açmadı. Değiştirdim çıktım. Türkiye'de olsa kısmını size bırakıyorum. 

   Ben haftada iki gün dil kursuna, bir gün kilisenin kafesine gidiyorum.
Dil kursu malum benim gibi değişik ülkelerden insanlar var. Kaynaşıyoruz ne kadar konuşabilirsek. İlginç olan kilise. Burda masalar etrafında 7-8 kişi oluyoruz. Başımızda bir Amerikalı gönüllü. Belli bir konu etrafında sohbet ediyoruz. Kitap yok, ders yok. Çok keyifli oluyor.


    Mesela ilgimi çeken şeylerden biri, bunca terör olayı oluyor din adı altında, ona rağmen önyargılı değiller. Kilise gönüllüleri çoğu yaşlı ama bakımlılar, güleryüzlüler. Evimde yan gelip yatayım, bana ne milletin işinden demiyorlar. Samimiyetleri, bize olan ilgileri çok takdir edilesi gerçekten. 

Kurstan Hintli bacı 

   Geçenlerde noel tatili öncesi hepimiz yöresel yiyecek yapıp götürdük kiliseye. Çok eğlenceli bir program oldu. Elbette kendi inançlarını yansıttılar. Mesela Hz. İsa ile ilgili İncil'den bölüm okudular. Burda kiliseler öyle aktif ki. Ve ben bizim camilerimizi düşündüm. Gayrimüslimlere kaç program yapıldı bizim inançlarımızı, kültürümüzü tanıtmak adına? İşte Allah gayret edene veriyor. 

Evet o sarmayı ben götürdüm nihahaa

Oyunlardan biri 

  Burda evler filmlerdeki gibi, müstakil, şirin. Evden çok ağaç var. Ülke kanunlarla çok sıkı korunduğundan pencerelerde parmaklık yok. Suç oranı düşük. İnanır mısınız ülkemdeki terör, şiddet, taciz, kadın cinayeti haberlerini internette, sosyal medyada gördükçe midem bulanıyor, içim eziliyor. Ve burasıyla kıyasladığımda ne hâle gelmişiz diyorum.

Evim, ama kirağğcıyım 

Penceremden 


    Amerika halkının çoğu şişman, öyle böyle değil. Zaten yiyecekler genelde büyük paket, büyük porsiyon. Hazır ürün pek yemiyorum. Zaten helal mi diye ona bak, buna bak derken baya ince eliyorum.

   Mobilya estetiği hiç gelişmemiş burda. Aman Allah'ım o nasıl kaba koltuklar! Bize en zarif geleni aldık, o bile eve gelince dev gibi çöreklendi. Büyük ihtimalle şişman çok diye mobilyayı da kaba yapıyorlar. Başka bir açıklama getiremedim.

Ahanda koltuklarım 

   Gardrop diye bir şey yok. Yani öyle bir ürün yok. Çünkü yatak odalarında raflı askılıklı giyinme bölümü var. Koridorda da yine rafların olduğu bir bölüm oluyor. O yüzden dolap vs almadığınız için evler çok ferah. Beyaz eşya da evlerin içinde hazır oluyor. 
   Haliyle taşınma işleri rahat. Bir de evler temizlenip teslim ediliyor. Fırının içinden, dolaplara kadar ve her oturanla birlikte yeniden boyanıyor.


    Kanunlar çok sıkı demiştim. Burda tvde suçluların mahkemede yargılandığı anı gösteren programlar var. Mesela bir olay vardı. İnternette bir çocukla tanışıyor kız. Gezip tozuyorlar ama çocukta tuhaflık fark ediyor, davranışları, psikolojisi tuhaf geliyor. Bir gece oğlan kızın evine geliyor ve yakıyor evi. Kıza şiddet uyguluyor. Kız beyin ameliyatı geçiriyor vs. Çok zor bir olay. 
  Neyse, bu çocuğun yargılanmasını gösterdi tvde. Turuncu tulum giydirmişler, ayakları zincirli. Kadın hakim, çocuğu önüne çağırdı nasihat etti ve ardından büyük bir kararlılıkla bastı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını. Çocuğun o anda yıkılışını gördüm, kızın ailesini düşündüm, bir nebze olsun içleri rahatlamıştır belki. Ve bunu tvde izleyen, o niyette kişiler varsa, akıbetlerini de görmüş oldular. Böyle bir ülkede suç oranı tabi az olur. 

   Evler çoğunlukla müstakil olduğu için gökyüzüne doya doya bakabiliyorsunuz. Tablo gibi anlar yakalamak çok kolay.

Evimin önü 

Bir alışveriş merkezinin önü 


   Etin ucuz, çay kaşığının pahalı olduğu bir ülke. Komik değil mi? Et ucuz ama helal et her yerde olmuyor. Bulduğumuz yerde stok yapıyoruz. Ha deyince alamıyoruz malesef. Bize has şeyler ise zor bulunuyor ve pahalı. Bir çay kaşığına 1 dolar verdim, unutmam mümkün değil. 
 O yüzden Türkiye'den gelen arkadaşlarla elektrikli cezvemi, kahve fincanlarımı, bakır çaydanlıklarımı, alkolsüz esanslarımı buraya getirttim. 

 İnsanları birbirine çok güveniyor demiştim. Mesela kilisenin kafesinde gönüllü çalışanlardan biri yaşlı ama çok güzel bir kadındı. İlk kez sohbet ediyor olmamıza rağmen fotoğraf çekilebilir miyiz dedim. Tabi dedi. 
  Yine bir gönüllü ilk sohbetimizde, bana telefonunu verdi, yardıma ihtiyacın olursa beni arayabilirsin dedi. 


 İnançlara çok saygılılar. Birinin özgürlüğünü kısıtlamadığınız, hakkına girmediğiniz sürece ne istiyorsanız yapabilirsiniz. Kimse sizi kınamaz, yüzünü ekşitmez, burun bükmez. Mesela geçen gün kapıma bir tarikat kart bırakmış. Diğer dairelerde de gördüm. Bizde böyle bir şey olsa olay nerelere varırdı size bırakıyorum. 


 Ambulans, itfaiye geçerken trafik yavaşlıyor. Bir sorun varsa en kısa zamanda iki itfaiye geliyor, ihtiyaç yoksa biri geri dönüyor. 
   Nerdeyse her gün ambulans, itfaiye siren sesi duyuluyor. Sanırsınız ülke alev almış yanıyor, millet ölüm döşeğinde. Zamanla alışıyorsunuz. Olayın boyutu ne olursa olsun hemen müdahale etmek adına çok hızlı davranıyorlar.


  Burda ezan sesi duymuyorum evet ama çan sesi de yok. İlginçtir, Bosna'da duydum burda duymadım. Ama kiliseler çok aktif. Toplanıyorlar, yemekler düzenliyorlar. İslam merkezlerindeki programlara da hevesle katılıyorlar. Onlar için neye inandığınızdan çok nasıl bir insan olduğunuz önemli. İşte bu yüzden hâl ile örnek olmak daha bir önem kazanıyor. 

   Gönüllü yaptığınız işler veya herhangi bir kursa gitmeniz çok değer görüyor. Mesela yaşlı bakımı yaptınız, kursta bir sanat öğrendiniz, iş veya kariyer hayatınızda sizi hemen öne alıyorlar.


   Burada evler, o filmlerde gördüğünüz evler işte, çok eski yapılmış. 1970'lerde falan. Ağaç olduğu için de yürüdükçe köy evi gibi gıcırdıyor. Yeni yapılan evler de ağaçtan. Gerçi Miami'de betondu. Ama oranın mimarisi pek Amerikan evleri gibi değil, bizim evlere benziyor. İnternette ev sitelerinde güzel bir uygulama var. Evin yapılış tarihini, hangi yıllarda fiyatının ne durumda olduğunu, normaldeki değerini görebiliyorsunuz.



    Bulunduğum eyalette pek Türk yok. Daha çok yabancılarla muhatap olmak istediğim için de halimden memnunum. 
   Sadece Türklerle arkadaşlık kurduğu için yıllarca dil öğrenemeyen, sıkıntı yaşayan arkadaşlar var çünkü. Allah'tan sıcakkanlı insanlar. Zamanla bir bağ kurulur inşallah. 

    Burda veteranlar yani gaziler çok değer görüyor. Tatil günleri, alışverişte özel indirimleri var. Çoğu evlerin önünde Amerikan bayrağı asılı. Arabalarında Tanrı Amerika'yı korusun gibi yazılar oluyor. Ve düşünüyorum, biz kendi ülkemizde bir arada yaşamayı bir türlü öğrenememişken, doğu batı sorunlarımız almış başını giderken, bu insanlar, bu kadar karışık etnik köken, hem de eyalet sistemi ile bu birliği nasıl başarmışlar acaba?
Araştırılması gereken bir konu. 

   Şimdilik bu kadar yetiversin. Zamanla yeni gözlemlerimi yazarım inşallah. Seviliyorsunuz...

İnstagramda daha çok macerağğ içün
 @eminebektasi 



















Hampton Şöleni

⭐ 

   Amerika'da bütün eğlence ve önemli kutlamalar hemen hemen yıl sonunda anacım. Zaten rahat bir millet oldukları için ışığın, sesin dibine vuruyorlar valla. 

   Halloween, yani Cadılar bayramı iki hafta önceydi. Gece olduğu için fotoğraflarım pek iyi çıkmadı, ama çok keyifliydi. Yollarda kostümlü çocuklar ve yetişkinler evleri geziyorlar. Evin ışıkları yanıyorsa bu bize gelebilirsiniz demek. Çocuklar kapıyı çalıp "Şeker mi verirsin yoksa seni korkutayım mı?" diyorlar. 
    Şükran Günü ise, bu perşembe. Kristof Kolomb Amerika'yı keşfettiğinde Kızılderililer hoşgeldin deyip hindi ikram ediyorlar. Thanksgiving olarak kutlanıyor. 
    Black Friday ise bildiğiniz gibi milletin ucuz alışveriş yapacağım diye tükan önlerinde sabahladığı, kapıların kırıldığı çılgın bir gün. O da kasım sonu. 
    Yılbaşı ise malum aralık sonu. 

  Hampton'da cumartesi günü harika bir geçit töreni oldu. Birkaç video ve bol fotoğraf çektim. Bize çok eyi geldi, izleyin, size de iyi gelecüh...


























Williamsburg


  Burası köy mü? Nayır, nolamaz! Galiba aşık oldum sana...

  Bir yer düşünün, kokusu, havası bile mutlu etsin. İnsanları gülümseyerek sizi selamlasın. Evleri, dükkanları sanat eseri gibi olsun. Gözünüz ağaca, çiçeğe doysun, her yerden kuş sesleri gelsin. Öylesine huzur dolu...

   İşte Amerika'nın güneyinde, 17. yüzyıldan kalma tarihi Williamsburg köyü.

















Amerika'da Yaşam


  Bu ülkeyi kelimelere sığdırmak zor azizim. İnsana bakış açısını, toplumsal düzenlemelerini, doğaya saygısını ve şehirleşme anlayışını gördükçe ülkemin haline daha bir üzülüyorum, hayıflanıyorum. Olsun, inşallah bir gün düzelecek bizdeki aksaklıklar da, inanıyorum buna. 


  Siyaseti sevmiyorum, zaten bizde de pek hassas, ötekileştirmeye müsait bir konu.
 O yüzden sadece burdaki siyasette gözlemlediğim birkaç mevzuyu yazacağım. Kıyaslamayı size bırakıyorum. 

 Şimdi burda 8 Kasım'da başkanlık seçimleri var. Büyük olay yani. Lakin hiçbir yerde seçim sonrası çöp olacak parti bayrakları yok. Başkan adaylarının boy boy fotoğraflarını da görmedim. Orda burda seçim şarkıları çığıran arabalar da gezmiyor. Onun yerine adaylar tvde münazara yapıyorlar, belli zaman ve yerlerde halka vaatlerini söylüyorlar. 


   Bana ilginç gelen noktalardan biri de, bir aya yakındır burdayım, başkan Obama'ya tvde henüz rastlamadım, sokaklarda resmini de, adını da görmedim. 

   Sadece Obama değil, birçok eyalet gezdim, belediye başkanları kimdir çözemedim. Ne adları, ne resimleri var ortalıkta. 


    Burda okyanus altından tüneller geçiyor, sayamadığım çoklukta köprüler var. Yollar 5-6 şeritli. Ama ilginçtir hiçbirinde şu parti zamanında yapılmış gibilerden tarihe rastlamadım. 

  Bütün bunlar aslında İslamiyetteki hizmette önde, ücrette geride olma kavramıyla da örtüşüyor. Zira hiçbir şey milletin gözüne sokulmaya çalışılmıyor çünkü milletin parasıyla yapılmış.
  Bir başkan en fazla iki dönem seçilebiliyor, dolayısıyla kendini koltuğa yapıştıramıyor.

⭐ 

  Kedim Cano'yu getirtmiştim biliyorsunuz. Bir arkadaş beni uyardı, burda çocuk ve evcil hayvanı arabada yalnız bırakmak yasakmış, cezası varmış. Ve burda önem sırası şöyleymiş: çocuklar, kadınlar, evcil hayvanlar.
 (Erkekler? Onlar başının çaresine baksın gari)


   Burda Manhattan gibi gökdelenler şehri dışında bütün yerleşim yerleri, ormanların içinde. Şimdi böyle yazınca inanılmaz geliyor değil mi? Ama insan kadar doğayı da koruyorlar. 
  Devasa ağaçlar var her yerde. Hatta Manhattan'da bile ortada kocaman bir Central Park ormanı var ki içinde kaybolursunuz ama orman bitince bir bakarsınız gökdelenlerin içindesiniz.


   Filmlerde gördüğünüz gibi evler, maket gibi, muntazam. Bir de kiralık evler, kiracı çıktıktan sonra boyanıp, her yeri temizlenip öyle veriliyor. Misal tuttuğumuz eve yerleşirken öylesine bir silip girdik. Sanki ev yeni yapılmış gibiydi. 


  Ve ağaç, ağaç, ağaç. Doğal ortamı öyle korumuşlar ki, sincaplar, yaban kazları ortalıkta geziyor. 


   Tabi ki mutlu ve güleryüzlü olmalarını da anlatmam lazım. Burda tesettürlü bayan pek yok ama geldiğimden beri özellikle siyahi bayanlar bana çok iltifat ediyorlar. Şalımın şeklini çok beğendiklerini söylüyorlar. 
  Arabanın içinde çocuklar el sallıyor. Beyazlar da güleryüzlü. Müslümandan haz etmeyen varsa da belli etmiyor.

 Amerika'nın üç önemli günü var. Bunlardan biri olan Halloween yani Cadılar bayramı bu ayın sonunda kutlanıyor. Çok önemsiyorlar bunu. Her yer kabaklarla, korkuncumsu şeylerle dolu.



   Hani demiştim ya, eğlence ve tüketim toplumu diye. Kocaman paket cipsler, içecekler, arabadan inmeden fastfood alma vs. derken, olmuşlar tombik. Gerçekten şişman çok fazla. Öyle saklamak gibi bir dertleri de yok. Her yerden çağlayanlar gibi maşallah...


  Bayıldığım bir nokta da International Foods Market olayı. Burda bizim Mehmet Efendi Türk kahvesinden tutun da, Uzak Doğu'nun yosununa kadar her şey var. İlginç meyveler, sebzeler. Tam benlik. (Caiz olduğu sürece hepsinin tadına bakmak niyetindeyim)



   Bu ülkede şaşırdığım, takdir ettiğim çok şey var ama şimdilik bu kadden yetsin mi?



Sevgiyle kalın, güzel ülkemin güzel insanları...
















Rare Disease Day and the promises of personalized medicine

O ur daughter Ellen wrote the post that I republish below 3 years ago, and we've reposted it in commemoration of Rare Disease Day, Febru...